Orhan Kemal CENGİZ
Korona’yı gribe benzeten, bağışıklık kazandığımızı, Türk ırkına bir şey olmayacağını söyleyen “uzmanların” o müthiş kendilerinden emin hâllerine bakarken hep aynı sahne geliyor aklıma…
Dağın kenarında oturan bir aile, tepelerden bir yerden çığ düştüğünü görüyor. Kadın ve çocuklar hafiften telaşlı. Baba’ya soruyorlar, “tehlikeli değil mi?” Baba son derece kendinden emin, çığın kontrollü bir şekilde düştüğünü söylüyor. Kadın ve çocuklar “emin misin” diye soruyorlar. Adam kendinden o kadar emin ki, çığ neredeyse tam üzerlerine gelinceye kadar ailenin oradan uzaklaşmasını engelliyor.
Çığın beyaz örtüsü üzerlerini örterken adam arkasına bile bakmadan, karısının ve çocuklarının çığlıklarına aldırmadan oradan tek başına kaçmaya çalışıyor.
Dünyada ne olup bittiğini anlamadan, sahte özgüvenleriyle insanlara akıl fikir verenlerin de, gerçek bir korona vakası gördüklerinde, bu sorumsuz baba gibi arkalarına bakmadan kaçacaklarından emin olabilirsiniz.
Korona hastalarıyla ilgilenen İtalyan doktorların, duygu ve samimiyet dolu sosyal medya mesajlarına baktığınızda, en çok da bu “gribe” benzetme işine kızdıklarını görüyorsunuz.
Yoğun bakımda yatan hastalarının neredeyse tamamının zatürre olduğunu, nefes alamadıklarını söyleyen bir doktor, hangi grip böyle bir drama yol açabilir diye soruyor?
Aslında bir başka grip de böyle bir “drama” yol açmıştı.
1918 yılında “İspanyol gribi” dünyayı yakıp kavurdu.
Akıl almaz geliyor ama, bütün dünya çapında 50 ile 100 milyon civarında insan hayatını kaybetti.
Ve aynen “Korona”da olduğu gibi, kendi bağışıklık sistemlerinin aşırı reaksiyonu sonucu, akciğerlerine dolan sıvıdan nefes alamaz hâle gelip öyle öldüler…
İspanyol gribinin, üç dört ay sonra başlayan ikinci dalgasında, birinci dalgaya göre daha çok insan hayatını kaybetti.
Sadece bu sahte uzmanları dinleyerek değil, dünyanın başka yerlerinde şu anda yaşanan tecrübeleri can kulağıyla dinlemeyerek de büyük hata yapıyoruz.
İtalya’da da ilk korona vakasının ardından, İtalyan’lar bir tatil havasına girdiler, parkları, kafeleri doldurdular.
Ardından da virüs inanılmaz bir hızla yayıldı.
İtalyanlar salgının başlangıç aşamasında koymadıkları sosyal mesafenin bedelini tümüyle evlerine kapanmak zorunda kalarak ödediler.
Bütün uyarılara rağmen, sırt sırta, dirsek dirseğe kafelerde oturanlar, birkaç hafta sonra hepimizin çıkıp sokakta bir nefes alma, yürüyüş yapma özgürlüğümüzü sorumsuzca çalıyor olabilirler.
Biraz geri çekilmek, biraz yavaşlamak için illa ki de çığın tepemize düşmesi mi gerekiyor?
Bu çığın üzerine düştüğü insanların anlattıkları, neden yeterli olamıyor?
Sadece sosyal mesafe konusunda değil, dünya örnekleri pek çok başka açıdan da uyarıda bulunuyor.
Mesela, İtalyan doktorlar haykırarak söylüyorlar: hastanelerin yoğun bakım ünitelerini hazırlayın.
Salgın başladığı zaman, aynı zamanda sağlık sisteminde de bir çaresizlik baş gösteriyor.
İtalyan doktorlar, bunu görün, buna göre hazırlanın diye uyarıda bulunuyorlar.
Güney Kore, başka bir hikâye anlatıyor: Orada yaygın bir şekilde başlayan salgın, kitlesel testlerle kontrol altına alındı; yüz binlerce insana test yapıldı.
O testler sayesinde, semptom vermeyen hastaları da tespit edip karantinaya alabildiler…
İtalya’daki yoğun bakım ünitelerinin koordinasyonunu sağlayan Profesör Giacomo Grasselli, Korona’nın “bombadan daha kötü” olduğunu söylüyor.
Bir bombanın zararının belli bir yer ve zamanla sınırlı olduğunu ama bunun etkisinin hiç durmadan arttığını ve bulaşıcı olduğunu söylüyor.
Salgın başladıktan sonra, bir araya gelen her kalabalık grup, bir bombanın da pimini elinde tutuyor olabilir. Tek bir hasta binlerce kişiye bulaştırabiliyor bu virüsü…
Diyanet İşleri Başkanı karşısında sıkış tıkış oturan cemaate kalabalık yerlerden uzak durun diye akıl veriyor.
Barları, gece kulüplerini kapatanların aklına kıraathaneleri kapatmak gelmiyor.
Barda yayılan virüsün, kıraathanede, camide yayılmayacağını mı düşünüyorlar?
İtalyanlar için önlerinde bir örnek yoktu diyelim.
Ama bizim önümüzde onların yaşadıkları bir örnek var.
Nasıl bir vakadan haftalar içinde on binlerce vakaya ulaştıklarını…
Korona görüldükten sonra, sosyal mesafeye dikkat etmemelerinin sonucunda nasıl bugün bu noktaya geldiklerini görüyoruz.
Kalbimiz, amansız bir hastalığın pençesinde kıvranan İtalyan halkıyla birlikte atıyor.
Ama aklımız, onların yaşadıkları bu acı tecrübeden ders çıkarabilmeli…
Siz kendinden menkul altı bomboş bir özgüvenle akıl verenleri, bu da bir grip diyenleri, ayak paça yemeyi önerenleri bir kenara koyun.
Yarın evden çıkamaz hâle gelmememiz için bugün etrafınıza biraz mesafe koyun.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020