Orhan Kemal CENGİZ
Kanada, Belçika, İsviçre gibi gelişmiş, müreffeh ülkelerde, amansız bir hastalığın elinde kıvranırken çok acı çekmeye başlamışsanız ve iyileşme umudu da tükenmişse, devlet sizin ölme hakkınızı tanıyor.
Ölümcül hastalık zehirli dikenlerini vücudunuza batırırken, özgür iradenizle, yaşamla ölüm arasında bir tercih yapabiliyorsunuz.
Sizin iradenize, kararınıza saygı gösteriliyor.
Ama bu denli gelişmemiş ülkelerin hiç birisinde ötenazi veya bir biçimde yardım alarak hayatınıza son verme hakkı hiçbir şekilde tanınmıyor. Hastalığınız ne kadar ilerlemiş olursa olsun, acılarınız ne denli büyük olursa olsun, devlet size, “sen yaşamına son verme hakkına sahip değilsin” diyor.
***
Fakat bu tür ülkelerde, devletler kendi vatandaşları üzerinde çok rahatça şiddet uygulayıp, onların yaşamlarına son verebiliyorlar.
Yargısız infazlar, aşırı güç kullanımı vb gibi devlet kaynaklı şiddet en fazla bu ülkelerde görülüyor.
Muazzam bir paradoks değil mi?
***
Devletin insanların kendi yaşamlarına son verme yönündeki iradesini tanımadığı ülkeler, vatandaşları üzerinde en yoğun şekilde şiddet kullanan devletlere sahip aynı zamanda.
Bu ülkeler bir şey daha yapıyorlar: Hastalık ve acının pençesinde kıvranan vatandaşlarına tanımadıkları ölme hakkını, sapasağlam, hiçbir sağlık sorunu olmayan insanlara tanıyabiliyorlar, hem de kitlesel düzeyde…
Çürük binalara ruhsat veriyorlar mesela…
Vatandaşla devlet adını tam koymadan, zımnî, örtük bir mukavele yapıyorlar.
Vatandaş, ben bu çürük binada oturacağım ve deprem gibi, sel gibi bir felaket anında ölme hakkımı kullanacağım diyor.
Tamam diyor devlette buna…
***
İmar affıyla, zenginlere evlerini büyütme, yükseltme, böylece zaten kıymetli olan bu binaların kıymetini daha da arttırma olanağı tanırken, fakirlere de, çürük binalarda ölüme yatma imkanı sunuyor.
Vadesi belirsiz bu ötenazi için fakirler bir de, bu imkanı kendilerine tanıyan siyasi iktidarlara oy veriyorlar, onların iktidarlarını daim kılıyorlar.
***
Acılar içinde kıvranan ölümcül hastalara ötenazi hakkını tanıyan ülkelerde, imar affı gibi bir şey göremezsiniz. Depremde yıkılacak, selde sürüklenecek bir binaya ruhsat verilmiyor oralarda.
Ama ötenazi hakkını tanımayan bizim gibi ülkelerde, ilk depremde yıkılacak binada oturma hakkını tanıyor devletler.
***
Hastayken ölmeyi tercih edemezsin.
Ama sapasağlamken çürük bir binada oturup enkaz altında kalmayı tercih edebilirsin.
***
İzmir’de Bayraklı ve Bornova’da ölenler deprem yüzünden mi öldüler?
Bilim insanları kontrol ettiklerinde, bu binaların şiddetli bir depremde yıkılacağını söyleyemeyecekler miydi?
Altından, her an kırılabilir fay hatlarının geçtiği bir şehirde, çürük binalarda oturma hakkı tanımak, sapasağlam insanlara ötanazi hakkı tanımakla eş değer değil midir?
***
İstanbul’da benzeri bir depremde binlerce binanın yıkılacağını bilmek için alim olmaya gerek var mı?
Bir devlet nasıl olur da, vatandaşlarının kitleler halinde intihar etmelerine izin verebilir?
***
Bazı İslamcılar, deprem vesilesiyle, apış arasına ilişkin takıntılarını tekrar piyasaya sürüp, insanların “ahlâksızlıkları” nedeniyle cezalandırıldığını söylüyorlar ya…
Hemen akıllarına Lut kavmi falan geliyor…
Bilimsel araştırmalara harcanacak milyonlarca lirayı uhdesinde toplayan Diyanetin başkanı da kendince bir açıklama getirip, depremin kıyametin bir alıştırması olduğunu söylüyor ya…
Onlara birilerinin, depremde meydana gelen ölümlerin, apış arasıyla, kıyametle ve bir sürü başka şeyle hiç alakası olmadığını, tek sebebin, devletin hasta insanlardan esirgediği ötenazi hakkını sağlıklı insanlara tanıması olduğunu söylemesi lazım.
Ve bu türden bir ötenazi hakkının, demokrasiyle, hukuk devletiyle falan hiçbir şekilde bağdaşmadığını da.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020