Osman CAN
Demokratik bir başkanlık sisteminde yürütme tek başlıdır ve doğrudan halk tarafından seçilir. Gücün tek elde toplanması söz konusu olmadığından yurttaşların özgürlüklerine yönelik tehdit potansiyeli parlamenter sisteme göre daha az.
Türkiye baş döndürücü bir gelişme içinde. Ruhlarımız kimi zaman bu bedenimizin ve zihnimizin hızına yetişemeyebiliyor. Zira Türkiye bugün geçmişini arıyor. Onun geçmişi yüzyıllık ittihatçı karanlık tarafından yok edilmeye çalışıldı. En azından laboratuvarda üretilen suni bir geçmişle ikame edilmeye çalışıldı. Ancak toplum bu karanlığı tırnaklarıyla kazıyarak, arşivleri karıştırarak, muhakeme ederek, yırtıyor ve kendini fark etmeye başlıyor.
Türkiye bugün barışını arıyor. Karanlık lordlarının yüz yıldır kendi hakimiyetlerini devam ettirmek için ürettikleri sorunlar bu barışı zehirlemişti. Bugün toplum barışını arıyor ve onu keşfediyor.
Türkiye bugün geleceğini arıyor. Toplum sadece geçmiş ve bugün ile ilgili değil. Nasıl bir gelecek sorusuna da cevap arıyor.
Türkiye’nin hükümet modeli tartışması, tamamen bu arayış ile ilgilidir.
Özgürlüğün ihtiyaç alanı
Bir önceki yazıda, anayasal düzen kurmaktaki amacın, sadece devlete karşı özgürlükleri muhafaza etmek olmadığını dile getirmiştik. Zira özgürlük ancak devleti etkisiz kılmakla gerçekleşebiliyorsa, bu durumda devletin olmadığı bir durumda en özgür olduğumuzu kabul etmemiz gerekirdi. Anarşist teorilerin kendi iç tutarlılığı bakımından savunulsa da, günümüz gerçekleri açısından bunu uygulama imkanı yoktur. Dolayısıyla özgürlük devleti etkisiz kılmakla değil, onu özgürlüklerin bir imkanı olarak tasavvur etmekle yaşamda daha çok karşılık bulabilir. Özgürlüğe ideal bir dünyada değil, bugün ihtiyaç duyarız. Acıyı ve sevinci bugün duyumsadığımız gibi...
Evet, devleti yukarıda belirttiğimiz üç arayışımızın bir imkanı olarak görmek zorundayız.
Geçmişimizi ararken devlete ihtiyaç duyarız. Zira ittihatçılık bu memleketin geçmişini devleti kullanarak yok etti.
Barış için devlete haydi haydi ihtiyaç vardır. Zira bu memlekette hiçbir toplumsal kesit barış karşıtı olmadı. Barışı yine yüz yıldır bu memleketin siyasal kaderine egemen olan ittihatçı karanlık yapı bozdu ve bunu tesis ettiği devlet aygıtı ile yaptı. 1924 sonrasında üretilen yargı sistemi ve istiklal mahkemeleri, askeri kuvvetleri ve sair bürokratik yapıyı dikkate almadan barışın neden bozulduğunu anlamak herhalde mümkün olmayacaktır. 1920’de neden esaslı bir toplumsal barış merkeze alınmış ve 1924’ten sonra bu barış neden bozulmuş sorusuna, 1924 sonrasında değişen anayasal düzene bakmadan cevap vermek imkansızdır. Dolayısıyla barışı sağlamak için de devleti bir aygıt olarak kullanmak zorundayız.
‘Böl ve yönet’ muamelesi
Nasıl bir gelecek tasavvur ediyoruz sorusuna cevaplarımızı toplum olarak araştırırken herhalde bunu devlet olmaksızın düşünebilecek durumda değiliz. Cari düzen devam ettikçe geçmişimizi ve barışımızı tesis edemeyeceğimiz gibi, geleceğimizi de karartabiliriz.
Peki bu devlet nasıl olmalı?
O halde öyle bir devlet üretilmeli ki, bu devlet bir yandan özgürlük alanımıza ve özgür tercihlerimize müdahale edemesin. Bize vesayet edemesin, kimliğimize, gerçekliğimize karışamasın. Bize geçmiş dikte edemesin.
Diğer yandan, birey ve toplum olarak bizim özgürlük, refah, güvenlik ve mutluluk talep ve beklentilerimize cevap verebilsin. Hatta vermek zorunda olsun. Bir bakıma bizim kendi geleceğimizi gerçekleştirmemizin imkanına dönüşsün.
Birincisini devleti özgürlükler lehine sınırlandırmak ve devlet iktidarını parçalamak suretiyle sağlarız. Yani yurttaşlar olarak bize ait olan devlet iktidarına, bizi tehdit etmesin ve bize hizmet etsin diye “böl ve yönet” (divide et impera) muamelesini uygularız.
Devlet iktidarını bölüp yönetmek, demokrasilerde “kuvvetler ayrılığı” olarak isimlendirilir. Yani yasama, yürütme ve yargı gücünü gerçekten de birbirinden ayırıp birbiriyle dengelediğimiz sürece, özgürlüklerimizi daha fazla güvence altına alabiliriz. Zira bu şekilde devletin kontrolü bizde olur.
Cumhurbaşkanının gücü nerede?
Peki hangi model bunu daha iyi sağlar?
Parlamenter sistemlerde, kuvvetler ayrılığının tam uygulandığını söyleyemeyiz. Zira bu sistemlerde hükümet (yürütme) parlamentodan (yasama) çıkar. Hükümetin kurulabilmesi için, parlamentoda onu destekleyebilecek bir meclis çoğunluğunun olması gerekir. Bu da yetmez, zira hükümetin başı kural olarak çoğunluğu oluşturan partinin başıdır. Parti liderinin hükümeti kurması için, parlamentodaki parti çoğunluğunu kontrol edebilmesi gerekir. Edemiyorsa, hükümet edemez. Dolayısıyla parlamenter sistemin mantığı gereği olarak parti hiyerarşisi ve disiplini zorunludur.
Şimdi tabloya bakalım: Disiplin içinde kendi partisine hakim olan bir lider, mecliste çoğunluk sayesinde hükümeti kuruyor. Lider hükümeti kurunca, parti hiyerarşisi üzerinden meclis çoğunluğuna da hakim oluyor. Bu şekilde yasama ve yürütme adeta tek elde toplanıyor ve meclisin hükümeti dengeleme fonksiyonu fiilen imkansızlaşıyor. Yürütmenin ikinci başı olan Cumhurbaşkanı ise siyaset belirleyici pozisyonda olmadığından, genelde bu oyunda devre dışı. Türkiye’de Cumhurbaşkanı daha güçlü, ama onun gücü, sadece hükümete iş yaptırmama ve blokaj uygulamada kendini gösterebiliyor.
Evet, parlamenter sistem, doğası gereği erkler ayrılığı ilkesine uygun bir rejim değildir. Erklerin ayrı oluşu sadece teoriktir. Ayrı olmaması da gerekir. Aksi takdirde hükümet kurulamaz ve devlet çalışamaz.
Böyle olduğu için parlamenter sistemde, vatandaşın devlet aygıtına tam hakim olabilmesi güçtür. Oysa demokratik bir başkanlık sisteminde durum çok farklı. Yürütme tek başlıdır ve doğrudan halk tarafından seçilir. Parlamento içinden çıkmaz. Dolayısıyla parlamento çoğunluğuna dayanmak zorunda değil. Çoğunluk partisinden de olsa, partiye hükmedemediği için, meclis yürütmeyi dengeleyebiliyor. Gücün tek elde toplanması söz konusu olmadığından dolayı, yurttaşların özgürlükleri bakımından tehdit potansiyeli parlamenter sisteme göre daha az. Vatandaşların kendilerine ait olan devlete hakim olabilmeleri ihtimali daha yüksektir.
Millet sadece egemenliğin sahibi değil, yasama ve yürütme itibariyle de daha doğrudan uygulayıcısı durumunda...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- HDP iddianamesi: Kapatma çok zayıf ihtimal
24.03.2021 - Mesele Rektörlük Seçimi Değil: Kaybediyoruz, Hepimiz!
9.01.2021 - Affet, Sevgili Adalet Ağaoğlu!
20.07.2020 - Avukatlık Kanunu Değişiklik Teklifi
12.07.2020 - Almanya Anayasa Mahkemesi Kararı: Hükümet, kamu imkanlarını kullanırken tarafsız davranmalı!
23.06.2020 - Berberoğlu, Güven ve Farisoğulları için çıkış yolu var mı?
20.06.2020 - TBMM’nin Tükenişi-Berberoğlu Vakası
20.06.2020 - 31 Mart Seçimleri: Sorunun yapısal temelleri
24.04.2019 - Anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulmuyor
18.01.2017 - Sokak ve demokrasi
1.02.2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
emir
hem erdoğancı olan sizler, hem kalan Cemaatçiler; umarım hepinizin gidişi olur da dönüşü olmaz...