Osman CAN
ABD’de hükümet bütçe kriziyle iki hafta kepenk kapatırken, eyaletlerde hiçbir kamusal faaliyetin duraksamaması, sistemin ademi merkeziyetçi yapısından kaynaklanıyor. Türkiye’de ise 76 milyonun sorunu sürekli 550 milletvekiline aktarılmakta. Ve biz “yeni” bir anayasa yaparken, aslında eskisini devam ettiriyoruz. Böyle olmayabilirdi...
Gladyatör filmindeki Commodus ve Maximus karakterlerinin, Ridley Scott’un bize yansıttığı gibi olup olmadıklarını öğrenmek için, Roma’ya gitmemize veya Washington’da Library of Congress’e gidip saatlerce kitap karıştırmamıza gerek yok. “Molla Google” her daim hazır ve nazır. Bizim gibi milyonlarca insan aynı anda daha farklı şeyleri merak edip internete giriyor ve bir kaç saniye içinde istediği cevaplara ulaşabiliyor. Bu nasıl oluyor? “Merkez” dışında adeta sistem tanımayan biz Türkiyeliler için oldukça zor bir tahayyül. Zira hiçbir merkezi yapı, milyonlarca anlık bilgi talebine hemen cevap verebilecek durumda değil. Merkeze yerleştirebileceğimiz bir kimse ne o kadar bilgili, ne de hızlı.
İnternetteki ağ uygulamalarında merkezi sistem tercihlerine rastlanılsa da, esas yapı merkezi olmayan bir paradigmaya dayanır.
Merkezî sistemler, daha çok kapalı, gizlilik ihtiyacı duyan veya genele hitap kaygısı olmayan firmaların tercihi. Zira kontrol avantajı sağlıyor. Arama motorları gibi genelin talepleriyle ancak var olabilen yapılar için pek tercih edilebilir nitelikte değil. Zira merkezî sunucuda veya ona ulaşım yollarındaki bir problem, bütün sisteme sirayet edebiliyor ve istemciler hata düzelinceye kadar hizmetlerden mahrum kalabiliyor. Ayrıca tek veya az sayıda sunucunun bütün sisteme hizmet vermesi bu sunucuların yüksek kapasiteye sahip olmasını gerektiriyor. Dışarıdan gelecek saldırıların başarı şansı daha yüksek, çünkü merkez ele geçirilince, iş bitiyor.
Merkezi olmayan sistemlerin en büyük avantajı sunucu veya ağdaki problemlere karşı daha dayanıklı olması ve sistemin tamamının olmasa da büyük çoğunluğunun hala hizmet vermeye devam edebilmesidir. Çünkü bütün sisteme dağılmış durumda olan sunucuların hepsinin veya çoğunun birden problem yaşaması pek muhtemel değildir. Merkezi olmayan sistemlerin tek dezavantajı, ağ kaynaklarının tek bir noktada toplanmadığında hepsine ulaşmanın biraz zaman almasıdır.
Aramaların borsaya etkisi
Bu yüzden günümüzün en büyük ağ şirketlerinden Google, merkezi olmayan sistemi tercih etmektedir. Herhangi bir anahtar kelimeyi Google’da aradığımızda, temel sunucu bu isteğimizi, yükü az olan herhangi bir Google sunucu grubuna cevaplanmak üzere gönderir ve böylece sonuçlara genelde daha hızlı ulaşırız. Bu sistem, merkezi olmayan mimarîsi dolayısıyla, internetin kısmen hizmet verememesi durumunda bile, kalan sunucuları yardımıyla hizmet sunmaya devam edebiliyor.
Google şirket yönetiminin merkezinde yaşanan sorunlar, internetin esas muhatabı olan kişisel kullanıcılar bakımından olumsuz bir sonuç doğurmamakta. Bizler internette arama yaparken, şirket merkezinin politikaları nedeniyle borsada değer kaybedip kazanmasından pek etkilenmeyiz.
Bunları düşünürken, ABD’deki iki haftalık “kepenk kapatma” hadisesinin, koparılan gürültülere rağmen, doğrudan merkezi hükümete bağlı ve onunla ilişkili olanlar dışında, bu ülkede yaşayanların hayatını çok etkilememiş olması dikkatimi çekti.
Yerel yönetimin avantajı
Merkez hükümetin eyaletler üzerinde, anayasada sayılı sınırlı hususlar dışında, bir yetkisi yok. Obama’nın bir eyaletteki yerel meselelere, bırakın karışmasını, fikir beyan etmesi dahi pek mümkün değil. Merkezi hükümet bütçe krizi yüzünden iki hafta boyunca kepenk kapatırken, eyaletlerde siyasi, idari, kültürel, sanatsal, eğitsel vs. neredeyse hiçbir kamusal faaliyetin duraksamaması, ABD sisteminin ademi merkeziyetçi yapısından kaynaklanıyor.
Sokaklarındaki park veya kaldırım gibi yöre veya mahalle sakinlerinin hayatını etkileyen konularda karar alınırken “public hearing” adı verilen, onların görüşlerinin dinlenmesini sağlayan toplantılar yapılabiliyor. Vali, savcı ve sair eyalet yüksek bürokrasisi eyalet sakinleri tarafından seçiliyor. Mahalleden başlayarak başkan ve kongre seçimine kadar, pek çok katılım imkanının sağlandığı bu ülkede, her sorunun çözüm yeri elbette başkent olmuyor. Bilim politikası, ekonomik yatırımlar, eğitim vs konularında merkezi hükümetten çok yerel yönetimler söz sahibi. Yerel yönetimler ise ahalinin denetiminde. Ülke genelini ve dış siyaseti ilgilendirmediği sürece kimsenin Washington’a gitme zorunluluğu yok. Olmadığı için Washington’da hükümet kepenkleri kapatsa dahi, hayat devam edebiliyor. Ve tabi kimsenin gidip Washington’u ele geçirme ihtiyacı olmuyor.
Siyasete alan kalmıyor
Evet dünyanın en güçlü devletinde, sistem yatay ve düşey eksende ademi merkeziyetçi bir şekilde örgütlendiğinden, kendi içine doğru, en zayıf devletten daha zayıf. Yani Türkiye, İran, Mısır, Arabistan ve benzeri ülkelerde devletin yerele ve yurttaşlara karşı sahip olduğu kudreti Washington ancak rüyasında görebilir. Buna karşın ABD’de vatandaşın ve yerelin devlete karşı sahip olduğu özgürlükleri de, aynı ülke vatandaşları ancak rüyasında görebiliyor.
Hadi özgürlük bahsini geçelim. Tüm sorunlarını ancak merkeze gelmek veya merkeze aktarmak suretiyle çözebilen Türkiye’ye bakalım. 76 milyonun sorunu sürekli olarak 550 milletvekiline ve hükümete aktarılmakta. Siyasetçi dinlemese, demokratik katılımın biricik imkanı da işlemez hale geliyor. Dinlese, siyaset yapabilme imkanı kalmıyor. Günübirlik siyasetin ötesinde, bırakalım entelektüel beslenmeyi, ülkenin genel siyaseti ve uluslararası siyaset konularında politika üretmek zorlaşıyor.
Siyaseti belirleme ve icra etme işi bütünüyle işin uzmanlarına, yani demokratik meşruiyet zincirine tabi olmayan bürokrasiye kalıyor. Bürokrasi devre dışı bırakıldığında ise irrasyonel politikaların ülkeyi maceralara sürüklemesi kaçınılmazlaşıyor. Demokratik işleyiş imkansızlaşıyor.
Ülkede siyasal işleyiş, merkezin daha fazla kontrolüyle mümkün oluyor, kontrol gerginlikten besleniyor, gerginlik irrasyonel siyasetlere kapı açıyor.
21. Yüzyılı biçimlendiren bilişim sistemlerinin 230 yılı aşkın süredir ademi merkeziyetçi olan ABD’de ortaya çıkması sadece bir tesadüf değil.
Ve biz 2013’te “yeni” bir anayasa yaparken, aslında eskisini devam ettiriyoruz. İki yüzyıldır ilk defa yakaladığımız bir değişim fırsatını hoyratça harcıyoruz.
Böyle olmayabilirdi.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015