Osman CAN

Osman CAN
Osman CAN
Tüm Yazıları
Anayasa Mahkemesi ve paradigma değişimi
29.04.2015
2422

 Anayasa Mahkemelerinin demokrasilerde tek bir anlamı vardır. Yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi ve yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin devlet organları karşısında korunması.

Demokratik ülkelerde Anayasa Mahkemesi’nin oluşumuna yol açan gaye devlet kudretini sınırlamak ve özgürlükleri korumak idi.

25 Nisan Türk Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü. Lakin mahkemenin kurulduğu 1962 tarihinden 2010 yılına kadar, demokrasilerde beklenen gayeye uygun hareket ettiğini söylemek oldukça güç. Kararların çoğu laiklik ilkesine dayandırıldı. Bu ilke ise gittikçe artan oranda militan bir yorum ve içerik kazandı. Öyle ki çoğu Batı medyasında Ortadoğu diktatörlüklerini meşrulaştırmak amacıyla kullanılan “brutal but secular” mahkeme için de geçerli denebilirdi.

Yine mahkeme 19. Yüzyıl Avrupa’sının nasyonalist ideolojilerine göre biçimlenmiş bir siyasal ideolojiyi hâkim kıldığı, bu ideolojiyle çatışan tüm siyasi partileri kapattığı da malum.

2007 yılında 367 iddiasına, biraz da darbe tehdidi altında, geçerlilik kazandırdı. Meclis’in cumhurbaşkanını seçmesini imkânsızlaştırdı. Türkiye’yi bir anayasal krizin içine soktu. Bir yıl sonra da başörtüsü yasağını ortadan kaldıran bir anayasa değişikliğini iptal etti. Oysa böyle bir denetim, anayasada açıkça yasaklanmıştı.

Bu şekilde demokrasiyi ve özgürlükleri koruma misyonu olmayan bu mahkeme, meşruiyetini de tümden yitirdi.

Bu sonuç şaşırtıcı değil. Zira mahkeme, demokratik sistemi ortadan kaldıran 27 Mayıs askeri darbesiyle oluşturuldu. Darbeyi yapan bürokratik unsurlar ve siyasal seçkinler, elbette yurttaşların demokratik iradesi ve özgürlüklerini devlete karşı korumayacak, aksine devlet kurumlarında hâkim olan siyasal elit yapıları demokratik iradelere karşı koruyacaktı. Mahkeme demokratik kurumlar üzerinde siyasal elitler adına vesayet görevi görecekti.

2010 Anayasa değişiklikleriyle mahkemenin bu niteliği değişti. Yapısı çoğulculaştı. Tek bir sınıfın hâkimiyeti durumuna son verildi. Ayrıca bireylerin özgürlüklerini devlete karşı koruyan en etkin kurum olarak “bireysel başvuru” kabul edildi.

Bugün mahkemede artık bir paradigmanın değiştiğini, buna bağlı olarak da meşruiyetinin yeniden arttığını söylemek mümkün.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın yıldönümü konuşmasında belirttiği gibi, Mahkeme artık “hak eksenli” bir anlayışla hareket ediyor. Resmi ideolojiyi değil, ona karşı özgürlükleri koruyor. Rawls’tan alıntıyla adaletin en temel unsuru olarak “eşit özgürlük” ilkesine vurgu yapıyor. Yani artık “herkes eşit, bazıları daha eşit” olmayacak.

“Demokrasiyi ve özgürlükleri koruma” misyonuyla meşruiyetini arttıran bir Anayasa Mahkemesi’nin siyasi aktörlere hukuk devleti, erkler ayrılığı ve çoğulculuğu hatırlatması da değerli hale geliyor. Zira demokrasinin ve hukuk devletinin kurumsallaşmasında Anayasa Mahkemelerinin rolü hayatidir.

Mahkeme “hak eksenli” ve “eşit özgürlük” paradigmasına doğru evrilirken, hiçbir kadın üyenin olmamasının bu iddiayı ciddi bir şekilde zayıflattığını da not edelim.  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar