Ümit Akçay
Geçen haftaki yazıda, iktidarın ortaya attığı reform gündemi sonrası muhalif çevrelerde yaşanan kafa karışıklığına değinmiştim. Bildiğiniz gibi, geçmişte sorunlu yönleri acı bir şekilde ortaya çıkan vesayet analizleri, iktidarın reform gündemi sonrasında yeniden gündeme geldi. Yine geçen yazıda, vesayet tartışmasındaki gibi kısıtlı bir analiz çerçevesi yerine iktidar bloku kavramının kullanılmasını önererek, bu kavramın üç bileşenini (siyasi alan, burjuvazi ve bürokrasi) kısaca tarif etmiştim. Bu yazıda, bu kavramı güncel gelişmelere nasıl uygulayabileceğimize dair bazı örnekler vereceğim. Ama önce analizi dinamikleştirmek gerek.
ANALİZİ DİNAMİKLEŞTİRMEK
Gerek iktidar blokunun iç ilişkileri gerekse iktidar bloku ile baskı altındaki sınıflar, kimlikler ve gruplar arasındaki ilişkiler sabit değil, dinamiktir. Örneğin bürokrasi siyaset alanını konjonktürel olarak sınırlayabilir. Ancak siyasi alanın aynı zamanda bir restorasyon kanalı olması, siyasi aktörlere gerek bürokratik personeli gerekse bürokrasinin kurumsal mimarisini yeniden biçimlendirme gücü verir.
Ancak siyaset alanının bu gücü mutlak değildir. Siyasi aktörlerin projeleri, iktidar blokunun bir diğer bileşeni olan burjuvazinin -en esnek tabirle- taleplerini gözetmek zorundadır. Zaman zaman hakim sermaye fraksiyonu ile siyasi aktörlerin gündemleri farklılaşsa da bu ikisi arasındaki senkronizasyon, iktidar blokunun sürekliliği açısından esastır.
Analiz edilen ülkenin dünya kapitalizmine entegrasyon biçimi ve o ülkenin sermaye birikim rejimi de, iktidar bloku analizlerinde dikkate alınmalıdır. Zira birikim rejiminin temel dinamikleri iktidar bloku içindeki biçimlenişi etkilediği gibi, kriz dinamikleri iktidar bloku içindeki dengeleri değiştirebilir, hatta iktidar blokunun bileşenlerinin değişimine neden olabilir.
Kısa bir parantez açayım: Birikim rejimi kavramı ile sıklıkla ilk akla gelen fordizm/post-fordizm gibi bir dönemlendirmeyi kast etmiyorum. Zaten ilgili literatürde bu ikili ayrımın ötesinde farklı birikim rejimleri mevcut, yani bu ayrım 1980’lerde ve 1990’larda kaldı. Bağımlı finansallaşma, Türkiye’nin dünya kapitalizmine güncel eklemlenme biçimini tanımlayan temel dinamiklerden biri. Birikim rejimi derken aklımda bu var. Bu kısa parantezi kapayarak devam ediyorum.
İKTİDAR BLOKU İÇİNDE YENİ DENGE ARAYIŞI
Önceki yazıda belirttiğim gibi siyaset alanını oluşturan aktörlerin güçleri, onların iktidar bloku içindeki manevra alanını belirler. Özellikle siyasi aktörlerin oy oranındaki erozyon, ‘onları iktidar blokunun diğer bileşenlerinin istekleri ve taleplerine karşı daha savunmasız hale getirir’.
Daha da somutlaştırırsak, 2015’teki ilk seçim yenilgisinden sonra, ancak özellikle 2018’den beri süren ekonomik durgunluk neticesinde seçmen desteğinin erimesi, Erdoğan yönetimini iktidar bloku içindeki diğer kesimlere karşı daha savunmasız bırakmıştır. Son dönemde yaşadıklarımız, iktidar bloku içinde yeni bir denge arayışı olduğunu ancak bunun henüz kurulamadığını gösteriyor. İki örnek vereyim.
ERTELENEN KEMER SIKMA SANCISI
İlk örnek iktidar bloku içinde sermaye kesimleri ile siyasiler arasında 2018’de yaşanan sürtüşmeler. Ağustos’taki döviz krizi sonrasında tüm sermaye kesimlerinin birleşerek faiz artışı ve kemer sıkma politikasının uygulanmasını talep etmesi, önce Eylül’de Merkez Bankası’nın sert faiz artışını, sonrasında da Berat Albayrak’ın dramatik sunuşu eşliğinde Yeni Ekonomi Programı’nın ilan edilmesini beraberinde getirmişti. Yani 2018’deki döviz krizi sonrası, iktidar bloku içindeki pozisyonu aşınan Erdoğan yönetimi, kemer sıkma tedbirlerinin uygulanmasını vaat etti.
2018’de kemer sıkma tedbirleri yönünde hakim sermaye çevrelerinden gelen baskılar karşısında önce bu tedbirlerin 31 Mart 2019 seçimleri sonrasına ertelenmesi söz konusu oldu. Sonrasında da dünya ekonomisinde değişen konjonktür sayesinde (Fed’in 2008’den beri ilk kez 2019’da faiz indirimine gitmesi) bu önlemlerin uygulanmasının tümden gündemden kalkması mümkün hale geldi.
Eğer 2019’daki küresel ekonomik konjonktür, 2018’in bir tekrarı olsaydı, 2018’de Türkiye’de kurulan yeni rejim bugüne kadar gelemeyebilirdi. Ama bu olmadı, 2019’da küresel ekonomideki değişim Erdoğan yönetimine bir IMF programı uygulamadan krizi geleceğe erteleme olanağı tanıdı. Sonrasını biliyorsunuz: Bırakın kemer sıkmayı, iktidar faiz indirimi ile ekonomik toparlanmayı canlandırma denemelerine girişti. Ta ki geçtiğimiz Eylül’de gelen ‘U-dönüşü’ne kadar.
Örneğe dönersek, Erdoğan yönetiminin kemer sıkma vaadini yerine getirememesinin yarattığı sıkıntılar günümüze kadar geldi. Dolayısıyla iktidar blokunun içindeki temel gerilimlerden biri halen bu.
POLİTİK KİLİTLENME
İkinci örnek, Erdoğan yönetiminin 31 Mart 2019 sonrasında aşınan seçmen desteğini yeniden tesis etmek için ‘kızgın demiri soğutma’ benzetmesiyle yeni bir ‘Türkiye ittifakı’ kurma girişimi olabilir. Bu olayda Erdoğan, sermayeden gelen talepleri hayata geçirmesi durumunda seçmen desteğinin daha da azalacağını, bunun sonucunda ise sermayenin taleplerine karşı daha korunmasız olacağını fark ederek, iktidar blokunun siyasi bileşenini tümden yeniden biçimlendirmeyi denedi.
Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişte kritik rol oynayan milliyetçi ittifak, aynı zamanda Erdoğan’ın iktidarı için önemli bir kırılganlık oluşturmaktadır. Erdoğan’ın siyasi açmazı, milliyetçi ittifakın sadece MHP ile ve sandık odaklı değil, iktidar blokunun bürokratik bileşenlerini de içerecek şekilde hayata geçmesidir.
REFORM GÜNDEMİ NE DEĞİLDİ?
Bu iki örneği akılda tutarak güncel tartışmaya dönelim. İktidarın reform gündeminin gerisinde, kriz dönemlerinde siyasi bileşenin iktidar bloku içerisindeki konumundaki göreli gerileme olduğunu görebiliriz. İktidarın toplumsal desteğinin aşınması sonucunda Erdoğan yönetimi kendi gündemini, sermayenin hakim fraksiyonunun gündemi ile senkronize etme ihtiyacı hissetmiştir.
Reform gündemi, muhalefetin ona atfettiklerinin aksine, bundan ibarettir. Yani Erdoğan yönetiminin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukuk devletinin oluşturulması amacıyla tasarladığı, ancak üzerindeki ‘vesayet’ nedeniyle sınırlandırılmak zorunda kaldığı bir reform gündemi zaten söz konusu değildi.
Buradan siyaset alanının üzerinde, onun sınırlarını çizen bir vesayet analizi çıkmaz. Zira Türkiye’de hakim siyaset zaten iktidar bloku içinde ve ona doğru yapılmaktadır, siyasetin alanı blokun iç dengeleri tarafından her dönemde belirlenir. Bu nedenle Türkiye’deki otoriterleşme süreci, iktidar blokunun bileşenlerinden herhangi birinin bu süreçteki rollerini görmezden gelerek sadece bürokrasi ile siyasal alan arasındaki ilişkilere indirgenirse, demokratikleşmenin koşulları da tespit edilememiş olur. Tıpkı 2000’lerdeki gibi.
Yaşanan, yeni rejimin tahkimatının yani otoriter konsolidasyon sürecinin iç çelişkilerinin her kritik dönemeçte açığa çıkmasından ibarettir (1). Muhalefete hakim olan otoriterizmden çıkış stratejisi, iktidarın kısa süre bir sonra, ekonomik kriz kaynaklı nedenlerle kendiliğinden el değiştireceği tespiti etrafında şekillendiği sürece, Türkiye’nin kısmi de olsa demokratik bir düzene yaklaşması ihtimali giderek zorlaşıyor.
Önümüzdeki hafta kaldığım yerden devam edeyim.
(1) Bu yazıda ifade ettiğim çerçevenin referanslarını akademik bir formatta görmek isteyen okuyucu, geçenlerde ‘Contemporary Politics’ dergisinde yayınlanan ‘Authoritarian Consolidation Dynamics in Turkey’ makaleme bakabilir. Link şurada, yazıya ulaşamayanlar bana ([email protected]) yazarsa kendilerine iletebilirim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025