Ümit Akçay
Bir hatırlatma ile başlayayım. Geçen hafta ilk kısmını yayınladığım yazı dizisi, şu sorulara yanıt arıyordu: Nasıl oluyor da son yıllarda bazı çevre ülkeler 1990’lı yıllardaki gibi kemer sıkma tedbirlerini içeren Uluslararası Para Fonu (IMF) programları uygulamadan yollarına devam edebiliyorlar? Hatta bazıları ana akım neoliberal patikanın sınırlarını zorlayarak farklı denemelere girişebiliyorlar? Finansallaşma süreci ile çevre ülkelerdeki politika alanının genişlemesi (eğer böyle bir şey varsa) arasında nasıl bir ilişki olabilir?
Bu sorulara yanıt aramak için iki kriz arasındaki farklılıkları dikkate almamız gerektiğini ileri sürmüştüm. 1970’lerdeki krizde Küresel Kuzey’deki politika tepkisi faiz artışı olurken, 2008 krizinde politika tepkisi faizi sıfıra indirmek oldu. Küresel Güney ülkeleri açısından ilkinin sonucu borçlanmanın maliyetinin artması ve borç çevirmenin imkansız hale gelmesi (ve ardından gelen borç krizleri dalgası) iken, ikincisinin sonuçları sermaye girişlerinin artması ve ekonomik büyümenin sürmesi oldu. (1) Bu temel farklılığın 2008 krizi sonrasında Küresel Güney’deki iktidarların politika alanının genişlemesine neden olabileceğine işaret ettim. Tartışmayı sürdürmek için bir kavrama daha ihtiyacımız var: Küresel finansal çevrimler. Bu hafta küresel finansal çevrimler ile politika alanı tartışmasını sürdüreceğim.
KÜRESEL FİNANSAL ÇEVRİMLER
Küresel Kuzey’deki para politikası, hatta özel olarak ABD Merkez Bankası Fed’in kararları, bu tartışmada merkezi önemde. Bu nedenle anlatımı basitleştirmek adına Fed’in izlediği para politikasını takip edeceğim. Fed’in para politikasının genişleyici ya da daraltıcı olması, ABD’deki enflasyon beklentilerine ve onunla bağlantılı olarak ekonomik büyümenin hızına bağlı olarak şekilleniyor.
Canlı ekonomik büyüme dönemlerinin sonuna doğru para politikası, enflasyon beklentilerinin artması nedeniyle daraltıcı oluyor; ekonomik durgunluk ve daralma dönemlerinde ise para politikası enflasyon beklentilerinin düşmesi nedeniyle genişletici oluyor.
Önce ilk durumu ele alalım.
MERKEZİN HIZLANMASI ÇEVREYİ YAVAŞLATIYOR
ABD para politikasının daraltıcı olduğu dönemler, küresel finansal çevrimlerin de daralma dönemine tekabül ediyor. Küresel çevrimlerin daralma dönemine girmesi, Küresel Güney’e gelen sermayenin azalması hatta kimi dönemlerde bu ülkelerden sermaye çıkışlarının yaşanması anlamına geliyor. Bu yaşandığında özellikle sermaye girişlerine bağımlılığı yüksek ülkelerde önce döviz krizleri, ardından da kredi çöküşü ve ekonomik daralma gerçekleşiyor. Bu ülkelerin asgari düzeyde sanayi altyapısına sahip olanları, döviz krizi ve ekonomik daralma sonrasında ihracatın canlanmasıyla ödemeler dengesi dengelenmesi yaşayarak yeni bir büyüme döngüsüne girebiliyorlar.
Bu seçenek, aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok Küresel Güney ülkesi için oldukça tanıdık. Ancak burada Küresel Güney ülkeleri için politika alanının genişlemesinden söz edemiyoruz. Bu durumda, merkez ülkelerdeki güçlü ekonomik büyüme dönemleri çevre ülkeler için ihracat olanaklarının artması gibi nedenlerle başlangıçta olumlu görünse de, kısa süre sonra küresel finansal çevrimin daralma dönemine girmesi nedeniyle olumsuz etki yapıyor.
MERKEZİN YAVAŞLAMASI ÇEVREYE ALAN AÇABİLİYOR
İkinci duruma gelelim. Küresel Kuzey ülkelerinde ekonomik durgunluk ya da ekonomik daralma olduğunda büyümeyi yeniden canlandırmak için canlandırıcı önlemler hayata geçirilir. Bu bağlamda ABD para politikasının genişleyici olduğu dönemler, küresel finansal çevrimlerin genişleme dönemine tekabül ediyor. Küresel finansal çevrimin genişleme evresinde olması, Küresel Güney ülkelerine sermaye girişinin artması anlamına geliyor. Bu durumda Küresel Güney’deki politika yapıcılar için seçenekler çatallanıyor.
İlk seçenekte, sermaye girişlerine karşı herhangi bir tedbir alınmaması durumu var. Bu durumda sermaye girişleri yerli parayı değerlendirir. Değerli yerli para bir yandan enflasyonun düşük tutulmasına yardımcı olurken, diğer yandan ithalatı ucuzlattığı için cari açığın artmasına neden olur. İthalatın kolaylaşmasının diğer etkisi, yerli üretim yapısının erimeye başlaması olur. Sonuçta sermaye girişi dönemlerinde görülen canlı büyüme, cari açığın hızlı artışı nedeniyle karşılaşılan ödemeler dengesi krizi riski ile sonlanır ve bir döviz krizi, ekonomik daralmayı getirir. Görüldüğü gibi bu seçenekte de Küresel Güney ülkelerinin politika alanlarında herhangi bir değişiklik yok.
İkinci seçenek için, politika alanının genişlemesinin iki biçimi olduğunu belirtmem gerekiyor: Potansiyel ve gerçek genişleme. Bu ayrımı London School of Economics’ten Natalya Naqvi’nin geçen yıl Review of International Political Economy’de çıkan makalesine referansla yapıyorum. Buna göre merkezdeki durgunluk ve kriz sonucunda çevre ülkelere gelen sermaye, potansiyel olarak bu ülkelerin politika alanlarını genişletir. Ancak potansiyelin nasıl bir gerçekliğe dönüşeceği, her bir ülkenin kendi iç siyasal dengelerine, sınıf ilişkilerine ve kurumsal yapısına bağlı olarak değişebilir.
Örneğin bu potansiyel alan Bolivya gibi toplumsal hareketlerin büyük bir baskı unsuru olarak ortaya çıktığı ülkelerde finans sisteminin kamulaştırılması ile siyasi olarak soldan yapılan müdahalelerle gerçek bir alana dönüştürülebilir. Diğer yandan Polonya ya da Macaristan gibi ülkelerde yerli-milli kapitalizm yaratma projesinin bir parçası olarak milliyetçi muhafazakar siyasi projeler tarafından da kullanılabilir.
Heyecanlı bir yerde kaldık ancak burada kesmem gerekiyor. Haftaya bu sürecin uluslararası politik ekonomi açısından nasıl göründüğünü ele alacağım.
(1) Bu arada Küresel Kuzey ve Güney ifadelerini ana akımda kullanılan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kavramlarının yerine kullandığımı belirteyim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025