Ahmet AY

Ahmet AY
Ahmet AY
Tüm Yazıları
İBADET-FACİA PARADOKSU
30.09.2015
2031

 Bütün Semavi dinlerin ibadetleri vardır. Bu ibadetler, ritüel/menasiki hem 

 
tefekkürle hem de mal ve beden-ruh ile olabiliyor.
 
İslamda ibadetin farziyeti “istitaa’/güç yetirme” ile farklı boyut kazanır. 
 
Namazın edasında erkânına uyma, oruç tutma, hacca gitme, zekât gibi ibadetler 
 
güç yitirip yitirmeme durumlarında değişik hükümlere tabi tutulur. Bu fark bazen 
 
o farizanın eda şartını kaldırdığı gibi (imkânı olmayanın Hac’ca gitmemesi, zekât 
 
vermemesi) bazen edayı erteleyebiliyor ya da fidye ile karşılayabiliyor (yolcu ve 
 
hastanın o dönem için ya da hiç oruç tutamaması gibi). 
 
Hac, Allah’ın cc Müslümanlardan “güç yetirenlerin” üzerine farz kıldığı 
 
ibadetlerdendir. Zaman, ekonomik durum, sağlık, güvenlik vb gibi engelleri 
 
olmayan Müslümanlar bu farizayı yerine getirmekle mükelleftirler. 
 
Kur’an-ı Mubin Bakara Suresi/158-189-196-197-200, Al-i İmran Suresi/97, Hacc 
 
Suresi/27-28 Ayetlerinde bu konuya yer vermiştir. Rabbimiz, bu ibadetin zaman 
 
ve şeklini ayetlerde buyurmuştur. Tabi ki Resul-i Ekrem de SAV Haccı ifa ederken 
 
örneklik/sünnet ortaya koymuş, Müslümanlar da buna uygun olarak ibadetlerini 
 
yerine getirirler.
 
Bilinmektedir ki Müslümanların sayısındaki artış, ulaşım, ekonomik durumun 
 
iyileşmesi Hac ibadetini ifa etmedeki talebi arttırmıştır. Burada bir anormallik 
 
yok, anormal olan Suudi yönetimince Hac’ca olan bu talebe orantılı olarak 
 
konaklama, menasikleri güvenli eda etme imkân ve ihtiyaçların 
 
karşılan(a)mayışıdır.
 
Bu orantısız durum Hac’ın edasında şart olan güvenlik/emniyeti yok 
 
etmekte ve her yıl Hacıların acı bir şekilde can vermesine neden olmaktadır. 
 
Oysa bu mekânda haşerelerin bile kanının dökülmesine cevaz yoktur.
 
İşte bu emin beldede vinç kazasında! yüzlerce hacı öldükten iki hafta sonra 
 
Kurban Bayramının ilk günü Şeytan Taşlamak için yürüyen Hacılardan 800 kişi 
 
bilinçsizlikten, umursamazlıktan, panikten kaynaklı ve -farz dışında kalan 
 
kısmında- mezheplerin farklılığı (aslında taassubundan demeliydik) gibi 
 
sebeplerden dolayı canından olmuştur, 1000 kişi de yaralı.
 
Görgü tanıkları olayın nedenini anlatmışlar:
 
Yol ortasında terk edilen araçlar, tekerlekli sandalyeli hacıların insan selini 
 
tıkaması, serinlemek için hacıların su sıkılan yere akın etmesi, Suudi polisinin 
 
yolu kapatmasıyla geçiş yolunun daralması ve Hacıların kendilerinden sorumlu 
 
kafile başkalarının talimatlarına uymaması, Farklı mezhepleri olan ülke hacılarının 
 
tutumu...
 
Faciaya yol açan bu nedenlere baktığımızda acı gerçeğimizle karşılaşıyoruz. Bu 
 
acı gerçek, hem Hac’cın yönetimini elinde bulunduran Suudi Krallığının, hem 
 
kafile başkanlarının ve hem de kafilelerdeki fertlerin hata, kusur, ihmal ve 
 
bilinçsizliğidir. Bu da faciaya buyur gel demektir. 
 
Suudi rejiminin bu işin üstesinden gelemeyeceği bir gerçek. Kimileri Hac 
 
yönetiminin İslam ülkelerinin denetimine verilmesini istese de bunun yakın ve 
 
orta vadede mümkün olmayacağı malum. Bir de sorun sadece Suudi rejimiyle de 
 
alakalı değil. Bizler de çok iyi bir noktada değiliz. Hac’ın rükünleri tamam, ama 
 
mezhepler ekstradan öyle yükümlülükler getirmiş ki, ya da bireyler kendilerine 
 
çabası o kadar çok yükümlülük bindirmişler ki sormayın. Kimseye zarar 
 
verilmeyecek alanlarda neyse, ama mesela “şeytanı tam 12’den vurmak!” için 
 
taşlamayı uzatmak, sonradan gelenlerin de “12” için daha öne gitme gayretleri 
 
felaketi çağırmaktır. Bu durum sadece Hac’da mı böyle?
 
Allah için söyleyin biz Müslümanlar diğer ibadetlerimizde çok mu sorunsuzuz? 
 
Mescid-i Haram’daki vinç kazasından sonra çok merak etmiştim, tanıdık cami 
 
imam ve müezzinlerini aradım, camilerdeki güvenlikçilere sordurdum. Ortaya 
 
çıkan fotoğraf utanç verici:
 
Bayramdan önceki hafta üç ilimizde (İstanbul, Adana, Diyarbakır) 17 camide 
 
Cuma namazı çıkışlarındaki vurdumduymazlık ve aceleden kaynaklı izdihamlarda 
 
6 kişinin ayaklarında kırık, çıkık, ezilme ve kapıda sıkışmalar yüzünden meydana 
 
gelen kavgalarda hafif de olsa 3 kişinin yaralanması söz konusu. 
 
Ya Kurbanlık kasaplar, ya satırla bileğini kesme, ayağını kesme, karnını deşme, 
 
koçun darbeleriyle göbek yarılmaları, ineğin altında kalıp ezilme, öküzün kılıçtan 
 
beter boynuzunu böğründe görme...
 
Ya E5 Karayolunun günlerce uğradığı inek istilası, İstanbul’un göbeğinde 15-16. 
 
kattaki dairelerin balkonunda bağlı tutulan keçinin küçücük çocukların gözleri 
 
önünde can havliyle imdat çığlıklarını aratmayan bağırışı, Ankara’nın merkezinde 
 
ipini koparan boğanın mahalle sakinlerinin coşkulu kovalamasıyla sokak sokak 
 
şenlik! görüntülerini aratmayışı...
 
Artık uzatmadan asıl söylemek istediğime geleyim,
 
Allah aşkına biraz tefekkürden sonra söyleyelim, biz nerelerdeyiz? İslam dini 
 
gibi mübarek, temizlik, güzellik, estetik, tedbir ve çözüm sunan bir dine iman 
 
etmiş bizler ne durumdayız? Derhal topu kâfirlere atanları geçiyorum, ama 
 
hatalarımızı dinimizle bağdaştırmayacak ferasete sahip olanlara soruyorum, bu 
 
ne hal? Bu ne durum?
 
Geçtim zorlukları, emperyalist sömürüyü, mustaz’aflıkları, geri bırakılmışlıkları...
 
Allah aşkına 1400 yıldır adalet, hakkaniyet, merhamet, muvazenet, nezaket ve 
 
nezafette geldiğimiz nokta bu mu olmalıydı? Her olumsuzluğumuzu “kâfir 
 
güçler”e yükleyen bizler Cuma günleri, Cuma namazı için bulunduğumuz safta 
 
neden başımızı sağımızdaki ve solumuzdaki mü’min, Müslüman, musalli 
 
kardeşimize çeviremiyoruz? Ağır kokudan değil mi? Çok ağır kokuyor gerçekten.
 
Peki, bu soğanı, sarımsağı o kâfirler sömürgeciler mi yedirdi? Ya ağız-diş 
 
yıkama diye bir soruna ne demeli?
 
Söylenecek çok söz var,
 
Ama aklını kullan(a)mayanların Kur’an ve Resul-i Ekrem’in (SAV) sünnetini esas 
 
alan bu fakire “kâfir oldu, mürted oldu, zaten şucu bucu idi bakın dinden 
 
de çıktı” deyip dinden çıkmasınlar diye söyleyeceğimiz doğruları erteliyoruz. 
 
Allah bizi affetsin.
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar