Atilla YAYLA
Geçenlerde fikirlerine değer verdiğim bir arkadaşım bana 30 Mart seçimleriyle ilgili kötü senaryosunu anlattı. Mealen dedi ki, AKP seçimlerden yüksek bir oy yüzdesiyle çıkarsa şımarabilir. Zapt edilemez bir güç hâline gelebilir. Otoriterleşebilir. Bu yüzden, oylarının azalması ve seçimlerden zayıflayarak çıkması iyi olur. Seçmen oy yüzdesini düşürerek ona bir ders verebilir ve hatalarını düzeltmeye zorlayabilir.
Bu görüşün sağlam bir mantığı ve iç tutarlılığı olduğu söylenebilir. Netice itibarıyla demokraside partilerin nihaî patronu seçmenlerdir. Hiçbir parti seçmen çoğunluğunun ebedî vekâletine sahip değildir. Teorik olarak her partinin iktidar ömrü iki seçim arasındaki süre kadardır. Partiler bunu iyi bilir, bundan dolayı halkın tasvibini her şeyden daha çok önemser. Seçmenlerin kendisinden kaçtığını gören bir parti tutumunu, görüşlerini ve icraatlarını gözden geçirme mecburiyeti duyar. Partilerin bu hassasiyeti, periyodik seçimlerle birlikte, biz vatandaşların hak ve özgürlük ihlâllerine, baskıcı yönetimlere karşı en büyük korunmalarından birini teşkil eder.
Arkadaşımın senaryosunun iyiliği-kötülüğü, bir taraftan iktidar partisinin işgal ettiği gerçek konuma, diğer taraftan genel siyasî duruma bağlı. Başka bir deyişle, onun korktuğu senaryonun iyi mi yoksa kötü mü olduğu ancak tüm önemli faktörler dikkate alındığında doğru anlaşılabilir. Bazı faktörler çizilen senaryoya nitelik değiştirtebilir ve en kötü olduğu düşünülen senaryoyu iyiye ve hatta en iyiye dönüştürebilir.
İktidarın otoriterleştiği ve Erdoğan'ın diktatör olduğu bazı çevrelerce ısrarla dile getiriliyor. İktidarın tek tek icraatlarının otoriterlik derecesi, bazı alanlarda demokraside olması istenmeyecek bir iktidar temerküzünün gerçekleşip gerçekleşmediği, Başbakan'ın üslubunun otoriter tınılarının olup olmadığı elbette tartışılabilir. Bununla beraber, diktatörlük ve otoritarizm iddiaları, siyaset biliminin ve demokrasinin ölçütleriyle, ikna edici biçimde doğrulanabilecek durumda değil. Otoritarizm ve diktatörlük özü itibarıyla bir kişi değil bir sistem meselesidir. Varlığının veya yokluğunun, tekil suçlamalarla ve öfke nöbetlerinin eseri olan değerlendirmelerle ikna edici biçimde gösterilmesi imkânsızdır; tüm unsurlarıyla birlikte, usulüne uygun olarak ve detaylı biçimde tartışılması gerekir.
Yine de bu iddianın geçerlilik derecesi bir gazete yazısında somut bir iki noktaya işaret ederek test edilebilir. Bir diktatörün otoriter yönetiminde tüm iktidarı kontrol eden sıkı bir bürokratik yapının teşkil edilmesi gerekir. Diktatörlükte diktatöre sabah akşam diktatör diye bağırılamaz, yazılamaz. Diktatörlükte polis gücü mutlak şekilde diktatörün kontrolünde olur. Mahkemeler yalnızca diktatörün iradesini yansıtır. Ona rağmen ve ona karşı hiçbir şey yapılamaz. Türkiye'de durum bu mu? Daha yakınlarda anladık ki, hükümet polisi bile tam olarak kontrol etme gücüne sahip değilmiş. İktidarın ne ciddî bir bürokrasisi ne de iddia edildiği gibi bir yargısı var. Vatandaşa hesap verme konumunda olmayan, devlet içindeki bir otonom yapılanma seçimle gelen demokratik iktidara pür siyasî amaçlarla meydan okuyabiliyor. Diktatörlük olsaydı bunu yapanların çoğu çoktan ortadan kaldırılmış veya hapishanelere tıkılmış olurdu.
Esasen partiler iktidar savaşında bürokrasiye karşı daima dezavantajlıdır. Siyasî iktidarlar hem detayla uğraşma ve bürokratik yapının derinlerine nüfuz etme gücüne hem de bunun için gerekli zamana ve enerjiye sahip değildir. İki faaliyet türünün mantığı birbirinden köklü biçimde farklıdır. Bürokrasi uzun vadede devlet iktidarını kullanan asıl güçtür. Parti idarecileri bürokratlarla yarışamaz. Hele bürokrasi içi otonom yapılanmalar ortaya çıkarsa, durum iyice vahimleşir. Kim iddia edebilir ki AKP'nin tüm idarî mevkileri sadakatle kendine bağlı kimselerle dolduracak bürokratik kadroları var? Partiler arasında sadece CHP, bürokraside, devlet iktidarını on yıllarca kontrol ettiği için, hatırı sayılır bir güce sahiptir. Bir ölçüde de MHP. Merkez sağ iktidarların başı her zaman bürokrasiyle dertte olmuştur.
Bir bürokratik otonom yapılanmanın meşru-gayri meşru her yol ve yöntemle siyasî iktidarla savaştığı bir dönemden geçiyoruz. Çok yönlü bir mücadele var. Ak Parti'nin seçmen tabanı algı operasyonlarıyla dağıtılmak isteniyor. Bu şartlar altında iktidar ciddî bir oy gerilemesi yaşarsa bu Türkiye için belki de iyi olmaktan çok kötüdür.
Baykal'ı kasetle siyasetten tasfiye etme çabası ortaya çıktığında, buna prim verilmemesi gerektiğini söylemiş, kaset operasyonu başarılı olursa aynı yöntemin tekrar tekrar kullanılmasına engel olunamayacağını yazmıştım. Maalesef haklı çıktım. Şimdi de benzer bir tehlike var ülkenin karşısında. Devlet içindeki, demokratik meşruiyetten mahrum otonom bürokratik yapılanma mevcut iktidarı 'harcayabilirse', gelecekte her iktidar aynı tehlikenin nefesini ensesinde hissedecektir. Böylece ya benzer bir tehlikeyle iç içe yaşamayı kabul etmek ya da, daha muhtemelen, otonom yapılanmayla ciddî biçimde mücadele etmek zorunda kalacaktır.
En kötü ve en iyi siyasî senaryonun ne olduğunu aceleye getirmeden ve indirgemeciliğe düşmeden etraflıca düşünmek lâzım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019