Ayşe HÜR
TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'den saltanatın kaldırıldığı 2 Kasım 1922 tarihine kadarki dönemde devlet başkanı hukuken Padişah Vahdettin fiilen Mustafa Kemal'di. Çünkü aynı anda iki anayasanın birden yürürlükte olduğu garip bir durum ortaya çıkmıştı.
12. Cumhurbaşkanı’nın, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’den sonra ikinci defa halk tarafından seçimine bir gün kaldı. Seçim kampanyası hakkındaki düşüncelerimi Ömer Laçiner en yetkin biçimde söylemiş. (Merak edenler şu yazıya bakabilir: tıklayınız) Ben seçimlerin bugününe dair değil, kendi alanıma giren tarihine dair birkaç söz etmek istiyorum. Elbette, 11 seçimin her ayrıntısına değinmek mümkün değil. Hatta en kısa haliyle bile iki yazıya bölmek zorunda kaldığım uzun bir değerlendirme çıktı ortaya. Bugün Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay’ın; yarın ise Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’ün seçilme hikayelerini anlatmaya çalışacağım. Yazının başlığını, yararlandığım kaynaklardan biri olan Seyfi Öngider’in Çankaya’nın Bütün Adamları (Aykırı Yayıncılık, 2013) kitabından aldım.
1920-1923: ÇİFT BAŞLI DÖNEM
TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920’den saltanatın kaldırıldığı 2 Kasım 1922 tarihine kadarki dönemde devlet başkanı hukuken Padişah Vahdettin, fiilen Mustafa Kemal’di. Çünkü 1876 tarihli Kanun-ı Esasi (Anayasa) 1924 yılına kadar geçerli kalmıştı. 20 Ocak 1921’de çıkarılan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1876 tarihli Kanuni Esasî’yi ortadan kaldırdığına dair hiçbir ifade olmadığı için aynı anda iki anayasanın birden yürürlükte olduğu garip bir durum ortaya çıkmıştı. Bu anayasanın 3. maddesi “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti Büyük Millet Meclisi Hükümeti unvanını taşır” denilerek Osmanlı Devleti’nden farklı bir devlet kurulduğunu ediyordu. Maddenin tamamı, ‘kuvvetler birliği’ ilkesinin en katı uygulamalarından biri olan Meclis Hükümeti sistemini ilan ediyordu.
9. madde ise adeta Mustafa Kemal’i ‘tek adam’ yapmak için eklenmişti. Çünkü [T]BMM Başkanı (ki aynı zamanda Vekiller Heyeti'nin de doğal başkanıydı) Meclis adına imza koymaya ve Vekiller Heyeti'nin kararını onaylamaya yetkili kılınmıştı. 5 Ağustos 1921 tarihli Başkomutanlık Kanunu ile ordunun başı olan Mustafa Kemal’in Meclis’in tüm yetkilerini üstünde toplaması da eklenince, daha sonra Kars mebusu ve Matbuat Müdürü Ahmet (Ağaoğlu) Bey’in dediği gibi, 1921 Anayasası Meclis’e, dolayısıyla da Mustafa Kemal’e “diktatörlük hukuku vermişti.”
KARİZMATİK KURUCU BABA: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
2 Kasım 1922’den sonra ise Mustafa Kemal’in fiili hakimiyeti sürdü ama hukuki anlamda devlet başsız kaldı. Bu durum, 29 Ekim 1923 günü, 1921 Teşkilat-ı Esasiye’sinin ‘tavzihan tadil’ edilmesiyle dolduruldu. (Cumhuriyet’in ilan edilme sürecine dair ayrıntıları şu yazımdan okuyabilirsiniz: tıklayınız) Yeni düzenlemeye göre, bundan böyle cumhurbaşkanları, TBMM’nin üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilecekti. Bir kişinin birden fazla defa seçilmesi mümkündü. Cumhurbaşkanı parti liderliğinden ayrılmak zorunda değildi. Hükümetin her türlü kararına müdahale edebilirdi. Bu geniş yetkilerine rağmen siyasi eylemlerinden dolayı sorumsuzdu! Seçimlerin iki yılda bir yapılacağı ve bu sürenin en fazla bir yıl uzatılabileceği hükme bağlanmıştı.
OLDUBİTTİYLE CUMHURİYET'İN İLANI
Kanunda yapılan değişikliklerin onaylanmasından 15 dakika sonra, TBMM, yeni devletin ilk cumhurbaşkanını seçti. Üye sayısı 287 olan TBMM’de, seçimlere katılan 158 kişinin 158’inin de oyuyla seçilen bu kişi fiilen bu görevi yürüten Mustafa Kemal’di elbette. (Sayılardan Mustafa Kemal’in de kendine oy verdiği anlaşılıyordu.) Seçime katılmayanlar arasında 4 Ağustos’ta Ankara’dan ayrılıp önce Sivas’a sonra İzmir’e geçen Rauf (Orbay), İstanbul’da olan Refet (Bele) ve Dr. Adnan (Adıvar), o sırada görevli olarak Sarıkamış’ta olan Kazım Karabekir Paşa ile çeşitli nedenlerle Mustafa Kemal’e muhalefet eden milletvekilleri vardı. (Bu muhalif gruplara ve ardından CHP’nin kuruluş sürecine dair yazım da şu: tıklayınız) Ankara halkı, olayı gece atılan silah ve havai fişeklerle öğrenmişti, ama İstanbul’da kutlamalar, 30 Ekim günü sabaha karşı 3’te Selimiye’den atılan 101 pare top atışı yapıldığı için halk büyük korku yaşayacaktı.
Mustafa Kemal Büyük Nutku’nu okuyor (1927)
Mustafa Kemal, Milli Mücadele sürecinin doğal lideri, yeni devletin kurucu karizmatik önderiydi, dolayısıyla ilk cumhurbaşkanı olması son derece doğaldı. Batılı tarzda modern, laik Türk ulus-devletini ve bu devlete uygun vatandaş tipini inşa sürecinde, hiçbir güç tarafından engellenmek, hatta yavaşlatılmak bile istemeyen ‘Kurucu Baba’, siyasal kurumlar aracılığıyla, demokratik usullere göre karar almayı, dolayısıyla parti içi muhalefeti ve elbette çok partili sistemi ayak bağı olarak görüyordu. Bunda, dönemin siyasal kadrolarının birçoğunun eski rejimle maddi, manevi bağlarını koparamamış olmalarının, Mustafa Kemal’in kafasındaki devlet tasarımını şu veya bu nedenle benimsememiş olmalarının da payı vardı elbette.
ANAYASANIN FİİLEN ASKIYA ALINMASI
1924 yılında Ebedi Şef’in başkanlık ettiği CHF (Partinin adı 1935’te CHP olacaktı) grubu yeni bir anayasa hazırladı. Ancak bizzat Mustafa Kemal’in atadığı adaylar arasından, iki dereceli seçimlerle seçilmiş, dolayısıyla muhalefeti olmayan Meclis’teki Anayasa görüşmeleri Mustafa Kemal ile onun ‘diktatörlük eğilimleri’ taşıdığını düşünen CHP’li milletvekilleri arasında hesaplaşmaya dönüştü. Sonunda, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin Mustafa Kemal’in istediği ölçüde olmadığı bir anayasa ortaya çıktı ama zaten anayasa hiç uygulanmadı. Mustafa Kemal 1927, 1931 ve 1935 yıllarına yapılan seçimlerde de tek aday olarak Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Tek fark, 1923’te TBMM mevcudunun yüzde 55,05’inin oyunu aldığı halde, 1927 ve 1931’de bu oran yüzde 91,14’e, 1935’de ise yüzde 96.74’e çıkmasıydı. Bu da gayet doğaldı çünkü söz konusu seçimleri yapan meclislerin her üyesini tek tek elleriyle seçmiş, bu adaylar yine bizzat kendisi tarafından seçilen ikinci seçmenlerin onayına sunulmuştu.
Takrir-i Sükûn Kanunu, İstiklal Mahkemeleri, Matbuat Kanunu gibi araçlarla muhaliflerin birer birer etkisiz hale getirildiği, Ebedi Şef’e tereddütsüz biat eden dar bir kadro ile ulus-devlet ve ulus inşasının tüm hızıyla sürdürdüğü 15 yıl, Atatürk’ün ölümüyle sona erdi. (Atatürk’ün 15 yıl süren defin sürecini şu yazımda anlatmıştım: tıklayınız)
YEDD-İ EMİN: İSMET İNÖNÜ
10 Kasım 1938 günü (resmi tarihe göre) 09.05’te Atatürk’ün son nefesini verdiği duyulduktan sonra Ankara’da telaşlı saatler yaşanmış, ancak çok kısa sürede siviller ve askerler arasında 1937 sonbaharında Atatürk tarafından kızağa çekilmiş olan İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı konusunda anlaşma sağlanmıştı. (İnönü’nün kızağa çekilme hikâyesini şu yazımdan okuyabilirsiniz: tıklayınız)
İNÖNÜ'YÜ ÖNE ÇIKARAN NEYDİ?
Günümüzde bile, o günlerde gözden düşmüş bir figür olmasına rağmen nasıl olup da İnönü’nün cumhurbaşkanı adayı olarak seçildiğini merak eder çoğu kişi. Bu merak gayet mantıklıdır. Çünkü sadece o dönemde değil, daha önceki dönemlerde de İnönü pek sevilen biri değildi. Örneğin, Atatürk'ün yakın çevresi tarafından sevilmezdi. Sofra müdavimleri (Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü Aras, Kılıç Ali, Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok gibi) sürekli Atatürk'ün İnönü'yü sevmediği dedikodularını yayarlardı.Hatta Tevfik Rüştü, İnönü'yü ABD'ye büyükelçi tayin edip kurtulmayı bile düşünmüştü. (İnönü'yü tutan sofra müdavimleri de vardı. İstiklal Mahkemelerinin ünlü yargıcı Ali Çetinkaya mesela. Bu çevrenin ‘Çankaya Sofra Akademisi’ dediği bu oluşumu ilerde anlatmayı planlıyorum.)
İnönü'ye göre asker arkadaşları da kendisini güçlükle hazmetmişti. Bence, İnönü’ye karşı olanların büyük bir bölümü, muhtemelen Kurucu Baba’ya muhalefet etmeye cesaret edemedikleri için, rahatsızlıklarını 2. Adam üzerinden anlatan veya ona yöneltenlerdi. Neden ne olursa olsun, 1937 sonbaharında İnönü evinde mahsup hayatı yaşamaya başladığında kimseden itiraz gelmemişti. Atatürk bir kaç yıl daha geç ölseydi muhtemelen İnönü sahneden tamamen silinmiş olurdu.
İnönü ve Atatürk bir yurt gezisinde (1930’lar)
İddialara göre, Atatürk’ün hastalığının ciddi olduğunun anlaşılmasından itibaren cumhurbaşkanlığı konusunda tartışma ve görüşmeler başlamıştı. Yukarıda belirttiğim gibi İnönü’yü sevmeyenler onu ekarte etmek için ellerinden geleni yapmışlardı ama İnönü’nün yerine konulacak aday da neredeyse yoktu. Kazım Karabekir ve Rauf Orbay 1926’dan itibaren siyasetten silinmişlerdi. Londra Büyükelçisi Ali Fethi Okyar ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak milletvekili değildi. (1924 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı Meclis üyeleri arasından seçilmek zorundaydı.) Celal Bayar ise İttihatçı kökenli biri olarak ordu ile mesafeli bir ilişki kurmuştu. Kendisini ‘liberal’ eğilimli iş çevreleri destekliyordu ve bu yüzden ‘devletçi’ eğilimli CHP’li kadrolarca sevilmiyordu. Atatürk’ün ölümünden sonra onun yerine vek?let eden TBMM Başkanı Abdülhalik Renda veya Dahiliye Vekili Şükrü Kaya gibi karizmatik olmayan adaylar kalıyordu geriye. Son kararın Genelkurmay’da yapılan bir toplantıda alındığı söylenir.
İddiaya göre toplantıda 1. Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay’ın baskısı ile İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasına karar verilmişti. Bu kararın alınmasında, 12 Adalarla ilgili bir tartışma nedeniyle Şükrü Kaya’ya kızgın olan Fevzi Çakmak’ın, ‘O olacağına İsmet olsun’ diye düşünmesi etkiliydi. Kararın hayata geçirilmesine, Celal Bayar’ın başkanlığında toplanan CHP grubunda ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olarak 322 oyla İsmet İnönü’nün seçilmesiyle başlanmış (sadece Yusuf Hikmet Bayur ‘çekimser’ kalmıştı), 11 Kasım 1938 gün TBMM’deki oturum, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ve Fahrettin Altay gibi yüksek rütbeli subaylarca izlenmişti. (Meclis’in askerlerce sarıldığını iddia edenler de vardır.)
HEM DİKTTÖR HEM DEMOKRAT
Ordunun sıkı markajı altında yapılan seçime, 399 üyeli TBMM’nin 348 üyesi katılmış, 348 üyenin tamamı İsmet İnönü’ye oy vermişti. Böylece Avrupa’da ve dünyada savaş tamtamları bütün şiddetiyle çalarken, genç Cumhuriyet, ‘karizmatik kurucu liderin yedd-i emini’ne teslim edilmişti. Bu devir-teslimin rejimin temel unsurları tarafından içselleştirilmesi konusunda endişesi olan İnönü’nün, seçildikten kısa süre sonra Meclis’i feshettiğini, kendi elleriyle oluşturduğu yeni meclisler sayesinde, 1939’da yüzde 96,27, 1943’te yüzde 95,60, nihayet 1946’da yüzde 83,44 oyla yeniden cumhurbaşkanı seçildiğini belirtelim.
1946’da oy oranının düşmesinin nedeni, İnönü’nün karşısında ilk kez rakip adayların çıkmasıydı. İnönü, 388 oy alırken, 1944’te Genelkurmay Başkanlığı’ndan adeta zorla emekli edilmiş olan Fevzi Çakmak 50 oy, eski dışişleri bakanlarından Yusuf Kemal Tengirşenk 2 oy almıştı.
Atatürk’ün küstürdüğü Milli Mücadele kadrolarının itibarını iade eden, buna karşılık Atatürk’ün yozlaşmış sofra arkadaşlarını tasfiye eden; Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na sokmayan buna karşılık halkın büyük sıkıntılar çekmesini önleyemeyen; bir yandan damadı Metin Toker’e göre, ‘ordunun gözünün içine baktığı gerçek bir diktatör’ olan ama bir yandan 1945'te Çok Partili sisteme geçişi sağladığı gibi 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler öncesinde partisi içerisindeki sertlik yanlısı kanadı frenleyerek DP’nin iktidar mücadelesini meşrulaştıran İnönü, karizmatik kurucu liderin erken ölümü ve savaşa rağmen genç Türkiye’nin bir beka sorunu yaşamasını önledi.
HER DAİM İTTİHATÇI: CELAL BAYAR
DP’nin yüzde 53,3 oyla 408 sandalye kazandığı 14 Mayıs seçimlerinin arkasından elbette en önemli konu yeni cumhurbaşkanını seçimi idi. DP 22 Mayıs'ta iktidarı devralırken partinin kurucularından Celal Bayar cumhurbaşkanlığına çok hevesli görünmüyordu. Onun yerine, Milli Mücadele paşalarından Ali Fuat Cebesoy’un ve Yargıtay Başkanı Halil Özyörük’ün ismi dolaşıyordu. Ancak DP grup toplantısında 379 oyun 345'i Celal Bayar'a gitti.
Cumhuriyet tarihinin ‘ilk sivil cumhurbaşkanı’ diye anılan Celal Bayar’ın sivilliği epey tartışmalı bence. Çünkü Bayar Atatürk ve İnönü gibi İttihat ve Terakki kökenli idi. Yürürlükteki 1924 Anayasası’nın partili cumhurbaşkanına izin vermesi nasıl ki Atatürk ve İnönü’ye devleti CHP merkezinden yönetmesine meşruiyet sağladıysa, Bayar’a da DP merkezinden yönetme meşruiyeti verdi. Daha önce değiştirilmesini istediği anayasayı da sıkı sıkıya savundu elbette.
PERDE ARKASINDAN GERİLİMİ YÜKSELTME
1954, 1957 seçimlerinde de DP ezici üstünlüğünü devam ettirdi ve her seferinde Bayar tek aday olarak cumhurbaşkanı seçildi. Celal Bayar, başlangıçta ‘Çankaya'yı halka açtı.’ Yani halk köşke ziyaretler yaptı, bahçesinde piknikler düzenledi. Ama kısa süre sonra bunun sürdürülebilir olmadığı anlaşıldı ve randevu sistemine geçildi. Halkla ilişkiler popülizm ilkelerine göre gayet başarılı yürütülüyordu ama muhalefetle ilişkiler için aynı şeyi söylemek zordu. 1953’te CHP’nin mal varlığının hazineye devriyle başlayan gerilim hızla tırmandı. (DP dönemini şu yazımda anlatmıştım: tıklayınız)
Celal Bayar ABD gezisinde (Chicago, 1954)
Aslına bakarsanız, İnönü Atatürk'ün arkadaşlarını tasfiye ederken Bayar'a dokunmamıştı. Bayar da ona karşı saygılı bir mesafede durmuştu. Örneğin savaş yıllarında “milli birliği bozmamak için” iktidar aleyhtarı hiçbir harekete katılmamıştı. Dört arkadaşı ile DP'yi kurduğu 1946'ya kadar TBMM’de sadece iki kez konuşmuştu mesela. Belki de bu tarihçe yüzünden, Cumhurbaşkanlığı döneminde açıkça İnönü ile çatışmak yerine, Menderes’i İnönü’ye karşı sertliğe yönlendirme yolunu seçmişti. İnönü de aynı sertlikte cevap verince olanlar olmuştu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yapılan Yassıada yargılamaları sırasında iki kez intihara teşebbüs etmesi bu Bayar’ın katılığını kaybettiği nadir anlardan olmalıydı.
Cumhuriyet tarihinin darbe ile devrilen ilk ve (şimdilik son) cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, 15 Eylül 1961’de önce idama mahkûm edildi, ardından ‘yaşı nedeniyle cezası müebbet hapse çevrildi. Celal Bayar, Yassıada'dan 3 yıla yakın kalacağı Kayseri Bölge Cezaevi’ne nakledilirken, yeni cumhurbaşkanının kim olacağı aşağı yukarı belli olmuştu…
DARBECİ BİR AGA: CEMAL GÜRSEL
27 Mayıs darbecilerinin yürütme organı olan Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) lideri Cemal Gürsel’di. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in darbe liderliğine gelişi tesadüfen olmuştu aslında. Ordu içindeki cuntacılardan haberdar olan ama onlara katılmayan Gürsel, iznini geçirmek üzere İzmir'e giderken dönemin Savunma Bakanı Ethem Menderes'e yazdığı eleştiri mektubu sayesinde, cuntacıların lideri olmuştu. Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'dan sonraki en yüksek rütbeli komutandı Gürsel. Darbecilerin amacı, 1952’de Mısır'da yapılan askeri darbedeki olduğu gibi, ülkeyi perde arkasından yürütmekti. (Mısır’da, sahnedeki lider General Necip’ti ama darbenin asıl lideri perde arkasındaki Cemal Abdülnasır’dı.) Ama Gürsel kısa sürede ipleri eline aldı ve Devlet Başkanı, Başbakan, Başkomutan ve Milli Birlik Komitesi (MBK) başkanı sıfatlarını alarak kâğıt üzerinde Atatürk’ün dahi sahip olmadığı yetkilerle donatılmış oldu.
Sıra bugün bazı çevrelerce ‘Türk anayasacılık tarihinin kusursuz ürünü’ olarak kutsanan 1961 Anayasası, 9 Temmuz 1961'deki halkoylamasında yüzde 60,4 oyla kabul edildiğinde, bu düşük kabul oranı darbenin faillerinde ve destekçilerinde büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. (Nitekim 27 Mayıs’ın eksik yanlarını tamamlamak iddiasıyla, Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan’ın başını çektiği asker grupları, 22 Şubat 1962’de ve 21 Mayıs 1963’te iki kere darbeye teşebbüs edecekti.)
1961 Anayasası’nın en önemli yanlarından biri devlet şeklinin cumhuriyet olduğu ve bunun değiştirmesinin teklif bile edilemeyeceğine dair hükmüydü. Cumhuriyetçilik, yalnız genel oy, seçime dayalı parlamento ve seçilen bir cumhurbaşkanıyla yetinen 1924 Anayasası’ndan farklı olarak, 1961 Anayasası’nda iyice somutlaştırılıp ayrıntılı kurallara ve kurumlara bağlanmıştı. Konumuzla ilgili hükümlere gelince, 1961 Anayasası, Senato, Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurumu gibi yeni ihdas edilen ve hepsi de birbirini denetleyen (aslında denetlemeden ziyade kontrol eden) kurumlar yoluyla siyasetin vesayet altına alınmasını garanti altına almıştı. Yeni anayasaya göre, Cumhurbaşkanı 40 yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim görmüş TBMM üyeleri arasından, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla yedi yıllık süre için seçilecekti. Bir kişi, iki defa üst üste Cumhurbaşkanı seçilemeyecekti ve seçilen Cumhurbaşkanının partisi ile ilişiğini kesecek, TBMM üyeliğinden istifa edecekti.
ALİ FUAT BAŞGİL'İN TEHDİT EDİLMESİ
Sıra yeni Cumhurbaşkanını seçecek yeni meclisi oluşturmaya gelmişti. Ancak 15 Ekim 1961 seçimlerinde CHP yüzde 37, DP’nin devamı olarak kurulan Adalet Partisi (AP) yüzde 35, her ikisi de sağ eğilimli Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) yüzde 14 ve Yeni Türkiye Partisi (YTP) yüzde 14 oy alınca kriz çıktı. Seçim sonrasının ilk bunalımı Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı. CHP, Cemal Gürsel’i, AP’nin bir kanadı Samsun Senatörü Anayasa Profesörü Ali Fuat Başgil’i aday göstermek istiyordu. Ayrıca darbecilerden Sıtkı Ulay, Fahri Özdilek ve Haydar Tunçkanat da cumhurbaşkanlığına hevesliydi. Sonunda, Silahlı Kuvvetler Birliği adlı cunta, siyasi parti liderlerini Çankaya'ya çağırdı ve Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanı seçilmesini emretti. Ali Fuat Başgil ise iddialara göre “hayatınızı garanti edemeyiz” denilerek tehdit edilmişti. Tehdidin boyutu Başgil’in adaylıktan vazgeçmekle kalmayıp milletvekilliğinden istifa ederek Cenevre’ye gitmesinden anlaşıldı. (AP’nin yüzde 52 ile tek başına iktidar olduğu 1965 seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçildikten sonra ülkeye dönecekti.)
Cemal Gürsel ve Britanya Kraliçesi II. Elizabeth (6 Mart 1961, Esenboğa Havaalanı)
Cemal Gürsel’e karşı çıkmaya tek cesaret eden Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) lideri Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı ise CHP lideri İnönü ve AP lideri Ragıp Gümüşpala tarafından ikna edildi. Sonunda Bölükbaşı “Hayatımın en büyük fedakârlığını yapıyorum” diyerek Gürsel’in Cumhurbaşkanlığı’nı kabul ettiğini açıkladı. Ve 26 Ekim 1961 günü yapılan oylamada, Cemal Gürsel 607 milletvekilinin 434’ünün oyunu alarak (165 oy da boş çıkmıştı) Cumhurbaşkanı seçildi. Böylece, 10 yıllık aradan sonra, devletin en yüce makamı, tekrar bir askere emanet edilmişti.
Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığı Mısır'daki gibi başlamıştı ama sonrası benzemedi. Cemal Gürsel 'Cemal Aga' diye anılacak kadar da halka yakın biri oldu. Siyasetçilere mesajlarını Çankaya köşkü önündeki ayakkabı boyacılarıyla, simitçilerle sohbet ederek veriyordu. Kürt kökenli olduğu söylendi ama Kürt siyasal hareketine karşı son derece sert davrandı. Bu bağlamda Menderes döneminin sonlarında başlayan 49’lar Davası’nı devam ettirdi, 1960-1961 yıllarında Kürt kanaat önderlerini Sivas Toplama Kampı’nda hapsettirdi. Tek Parti döneminin raporlarına benzeyen bir ‘Kürt Raporu’ hazırlattı. Hatta bir İsveç gazetesine “Eğer yola yordama gelmezlerse, dağlı Türkler [Kürtler] rahat durmazlarsa, ordu, şehir ve köylerini bombalayıp yıkmakta, tereddüt etmeyecektir. Öyle bir kan gölü olacaktır ki, onlar da ülkeleri de yok olacaktır,” dedi…
TBMM tarafından Cemal Gürsel’in 28 Mart 1966’da sağlık sorunları yüzünden (bir süredir komadaydı) görevine Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden alınan bir sağlık kurulu raporu ile son verilmesinden sonra (ki Anayasa’da cumhurbaşkanlığının nasıl sonlandırılacağı konusu ele alınmamıştı, dolayısıyla bu azil tartışmalıydı) Gürsel’in yerine kimin getirileceği tartışması hız kazandı. Cemal Aga, 14 Eylül 1966 günü dünyaya gözlerini kapadığında Çankaya’da bir başkası oturuyor olacaktı…
İDARE-İ MASLAHATÇI: CEVDET SUNAY
Akla ilk gelen kişi elbette mevcut Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay oldu. Sunay, Genelkurmay başkanlığı sırasında kimseyi küstürmemiş, Gürsel ve İnönü ile işbirliği yaparak ordunun kışlasına dönmesini kolaylaştırmıştı. Talat Aydemir'in 1962 ve 1963’teki iki ihtilal girişimini başarıyla bastırmıştı. Ama ordu içindeki cuntacılarını da küstürmemişti.
Anayasa gereği Cumhurbaşkanı meclis içerisinden seçilmek zorunda olduğu için Sunay görevinden istifa etti ve Cumhurbaşkanı vekili tarafından Cumhurbaşkanlığı Kontenjan Senatörü olarak Meclis’in ‘elitler locası’ olarak yeni kurulan Senato’ya sokuldu.
BÖLÜKBAŞI'NDAN DEMOKRASİ DERSİ
Sunay’ın adaylığına en anlamlı itiraz, CMP lideri Osman Bölükbaşı’dan geldi: “Gerçek demokrasi ile idare edilen, milli iradenin saygı gördüğü hiçbir memlekette, ordunun başında bulunan bir zatın, bizde Sayın Cevdet Sunay’ın geçtiği yollardan geçerek Cumhurbaşkanı olduğu görülmemiştir. Böyle bir şeyi o memleketlerde düşünecek hayali geniş bir tek insan bile bulmak mümkün değildir (...) Ya bu yol olur da her Genelkurmay Başkanı kendisini müstakbel Cumhurbaşkanı görmeye başlarsa, böyle bir nevi veliahtlık müessesesi kurulursa, demokrasimizin ve dolayısıyla memleketin yarını ne olur? Dünya bu manzara karşısında Türkiye’de demokrasinin bulunduğuna nasıl inanır?”
Elbette, bu eleştirilere kulak asılmadı ve Sunay 28 Mart 1966 günü, oylamaya katılan 532 üyenin 461'inin oyunu alarak cumhurbaşkanı seçildi. (Meclis’in üye sayısı 636 idi.) Seçimde karşısındaki tek aday olan, 27 Mayıs darbesinin adeta ebediyen sürmesini isteyen 14'ler hareketinden Alparslan Türkeş’e ise sadece 11 oy çıktı. Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde onun adaylığına karşı çıkan AP’lilerin, kendi Cumhurbaşkanı adayları Ali Fuat Başgil o sırada İstanbul Milletvekili olarak mecliste olduğu halde, Cevdet Sunay’ı desteklemeleri ilginçti. Anlaşılan dönemin sönen yıldızı İnönü ile parlayan yıldızı Demirel TSK’nın gönlünü hoş etmenin faziletleri konusunda fikir birliği içindeydiler.
Cevdet Sunay, karizması, pırıltısı olmayan biriydi. Öte yandan sınırlı yeteneklerine rağmen hayatı hep yolunda gitmişti. Sunay hakkında üretilen fıkralarda zekasına yönelik imalar olmasına karşın cumhurbaşkanlığına gelişi ve görev süresince yaptıkları hiç de zeka sorunu yaşamadığını (ya da gayet kurnaz olduğunu) düşündürür.
Cevdet Sunay ve Süleyman Demirel bir resepsiyonda
12 MART MUHTIRASI
Sunay dönemin siyasal aktörü Süleyman Demirel'le çok iyi anlaştı. İkisi de antikomünist idi, ikisi de Amerikan hayranıydı. 1969’da Cevdet Sunay atmış Kayseri’de hapis cezasını çekmekte olan Celal Bayar ve arkadaşlarını affetti. Affı, siyasal hakların iadesinin izlemesi bekleniyordu. Bayar-İnönü görüşmesi sonrasında, İnönü’nün ‘Meclis’e gelmesi halinde DP’lilerin affı lehinde oy kullanacağını açıklaması, Bayar’ın sahneye geri dönmesinden rahatsız olan Demirel’i zor durumda bırakmıştı. Ancak 15 Mayıs 1969’da siyasi yasaklar oy çokluğuyla kalktı. Kararın Senato’da onaylanması sürecinde, TSK’nın üst rütbelileri olaya el koydu. Sonunda Sunay pes etti ve affın Senato’dan geçmesine karşı olduğunu açıkladı. Tam bu noktada tarihsel bir ironi sahnelendi. CHP’nin zorlamasıyla Senato’ya getirilen af kanunu, AP’lilerin engellemesiyle Senato’dan geçmedi. Daha sonra İnönü, Sunay’ı darbeye davetiye çıkarmakla suçlayacaktı. Bunda da haklı olduğu kısa süre sonra ortaya çıktı. Türkiye’de Baas modeli sol bir rejim kurmak isteyen sol cuntacı hareketin 9 Mart 1971’deki darbe girişiminin Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur ve Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler tarafından önlenmesi, bunun ardından ordunun duruma hiyerarşik olarak müdahaleye karar vermesiyle ortaya çıkan 12 Mart Muhtırası sürecinde, Sunay, sivil siyasetten yana değil, darbecilerden yana tavır takındı. Ardından gelen hükümet krizleri, TİP’in kapatılması ve solculara karşı sürek avının başlatılması Sunay döneminin üzücü olayları arasında ilk aklıma gelenler…
YARIN: Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’ün seçimleri.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016