Berin UYAR
Bugün bir kalktım sesim gitmiş. Hiç çıkmıyor, evde kaldım. Zaten dışarısı da soğuk, sulu kar yağıyor. Biraz kağıt dosya düzenlemesi yapayım dedim, elime eski fotoğraflar geçti. Yine daldım onların içine.
Yıllar önce çektirdiğimiz fotoğraflar. Üniversitede çalışmaya başladığım yıllar... Öğrencilerle, hocalarla, arkadaşlarla, gezilerden.
Öğrencilerle yaptığım gezilerden birisine iş arkadaşım Sargut Şölçün de katılmıştı. İyi arkadaştık ama oturup derinleme sohbet etme şansını o gezide bulmuştuk.
Türkiyeli aydın ve akademisyenlere hiç güvenmez ve bunu da her fırsatta dile getirirdi. Sargut'u bir kaç yıl önce kaybettik ne yazık ki... Onu arıyorum. Hele hele şimdi yine aydınlar ve akademisyenler gündemdeyken ve böylesine bir yürekli çıkış yapmışken Sargut ne derdi acaba diye düşündüm.
Sargut 1402'liklerdendi. Aydınlar Dilekçesi'ni imzaladığı için işinden olmuştu. 1984 yılında, Türkiye, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin karanlığı altındayken aydınlarımızın gösterdiği bir cesaret örneğiydi Aydınlar Dilekçesi.
Kenan Evren cumhurbaşkanı, Özal da başbakandı. Türkiye yine çok ağır bir baskı dönemi yaşıyordu. Bu karanlığa karşı demokratik taleplerin kaleme alındığı dilekçeyi, aralarında akademisyen, yazar, sanatçı, avukat, öğretmenlerin de bulunduğu 1300 aydın imzaladı.
Mayıs ayında cumhurbaşkanı ve Meclise verilen dilekçeye Evren korkunç tepki gösterdi, bu aydınların "vatan haini" olduklarını söyleyerek, cezalandırılmalarını istedi. Bir kaç gün içinde sıkıyönetim mahkemesi harekete geçerek 59 aydın hakkında dava açtı. Memur olanların büyük bir kısmı işlerinden oldular. Uzun bir süre devam eden mahkeme sonucunda imza veren aydınlar suçsuz bulundular, ama bu arada birçok memur, kamu görevlisi ve akademisyen işinden oldu.
Sargut da, bu kıyımdan nasibini aldı. Ankara Hacettepe Üniversitesi'ndeki işinden oldu ve kara listede olduğu için başka bir üniversitede de iş bulamadı. Ülkeyi terk etti. Almanya'da çeşitli üniversitelerde görev yaptıktan sonra bize, Essen'e Türkistik Bölümü'ne didaktik profesörü olarak geldi.
Aydınlara neden bu kadar öfkeli olduğunu bana bu gezide anlatmıştı. Kenan Evren'in gürlemesi ve tehditlerinden sonra bazı aydınlar imzalarını geri çekmişlerdi. Bu, kabul edilebilir olmasa da, anlaşılabilecek bir durumdu onun için. Kabul edemediği ise, aynı fakültede yıllarca birlikte çalıştığı arkadaşlarının onu vebalı gibi görmesi, selamı sabahı kesmesi, karşılaştıklarında kaldırım değiştirmeleriydi. İşsiz kalmış, desteğe ihtiyacı olan arkadaşlarıyla sözlü bile olsa bir dayanışma gösteremeyen "aydın" arkadaşlarına kızmış, nefret etmişti. Bana iyi tanıdığım isimler de söyledi, çok şaşırdım. Ama insan bu işte. Kavun gibi dibini koklayınca anlayamıyorsun. Sargut bu görüşünü ölünceye kadar da değiştirmedi. Güzel uyu arkadaşım ama yaşasaydın eğer, şimdi aydın akademisyenlerimizin bu dik duruşunu görür ve biz de boşuna direnmemişiz derdin belki.
Şimdi yaşadığımız durum, 34 yıl öncesine ne kadar da benziyor. Dün bir mektup okudum. Akademisyenler Bildirisine imza vermiş bir insana çok yakın bir başka akademisyen arkadaşı yazmış, diyor ki, "senin herşeyini kabul edecek kadar seviyorum seni ama benim vatan hainleriyle işim olmaz. Hoşçakal!"
Bugün televizyonlarda zap yaparken de bir çok konuşma dinledim. Kocaman kocaman adamlar, şık şık kadınlar, imza veren akademisyenlere atıp tutuyorlar. Biri, "sen kim oluyorsun da böyle konuşuyorsun?" diyor.
Peki sen kimsin? Aydın mısın? Yarın çocuklarının yüzüne nasıl bakacaksın? Benim arkadaşlarım barış isterlerken, çocuklar kadınlar ölmesin derlerken, PKK adını anmadıkları için vatan haini ilan ettim onları, savaş sürse terörün de kökü kazınır mı diyeceksin?
Karşı Bildiri de yayınlamış ve imzaya da açmışlar. Okudum. Savaşın devam etmesinden yanalar. Allah akıl fikir versin. Memleket ateşe atılıyor ve siz devam diyorsunuz. Kurtlar Vadisi Pusu durumları... Orta Çağı yaşıyoruz .
Aydın olmak zor iş. Herkes akademisyen olur da aydın olmak, her koşulda biat etmemek çok zor işte. Bunu bir kez daha gördük galiba. (Berin Uyar. 14 Ocak 2016)
Bu da Nazım'dan:
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.03.2022
6.09.2020
10.01.2017
4.01.2016
2.01.2016
18.09.2016
7.02.2016
14.02.2016
15.01.2016
25.12.2015