Ekin GÜN
Muhtemelen 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Deniz Baykal’ın meclis kürsüsünden edalı bir ses tonuyla Erdoğan için “Sakın ha Cumhurbaşkanı adayı olma” derken bile tarihin tekerrür edeceğinden haberi yoktu. Bu tek bir cümle bile Türkiye’nin o zamanlar nelerle boğuştuğunun ve nerelerden nerelere geldiğinin bir kanıtı olmaya yeter de artar. Uzun zamandan beri böyle sesler duymaya alışkın olmasak da Allahtan Youtube var olduğu müddetçe Kemalistler her kaybedilen seçim sonrası teselli niyetine bu videoyu değişik harmonilerde replay tuşu bozulmuşçasına tekrar tekrar izleme şansına sahip olabiliyorlar.
Her ne kadar Türkiye ve AK Parti için 2007’den bu zamana dek birçok değişme ve sivilleşme sağlansa da Kemalistler ve Kemalist reflekse sahip olanlar için değişen pek bir şey yok. Aktörler değişse de sözler baki kalıyor. 2007 yılında bu sözlerin sahibi Deniz Baykal olurken 2015 yılında bu sözlerin yeni sahibi Selahattin Demirtaş oluyor. Hele ki Kemalizm’in temsilcileri tarafından büyük bedeller ödeyen Kürt halkının temsilcisi olduğunu iddia eden bir partinin genel başkanı tarafından bu tarz sözler sarf edilebiliyor. Kısacası yeni dönemde Kemalistlerin yerini artık Kemalist reflekse sahip olanlar alıyor.
Selahattin Demirtaş yaklaşık birkaç aydır Erdoğan için gerek Meclis kürsüsünden olsun gerekse de miting meydanlarından olsun “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözünü bir slogan haline getirmiş durumda. Halbuki kendisi daha geçtiğimiz ay Ertuğrul Özkök’le aynı masada yemek yerken üzerine konuşmamış olacaklar ki Hürriyet’in bugüne kadar ki Erdoğan’a karşı atmış olduğu en haklı olduğu manşeti unutarak yapıyor. Pınarhisar Cezaevi’ne giderken Erdoğan’ın arkasından manşetler üzerinden zil takıp oynayanlar o zamanlar Erdoğan için “Muhtar Bile Olamaz” manşeti atmıştı. Evet bugüne kadar atmış oldukları en haklı manşetti. Çünkü Erdoğan’ın belki de siyasi kariyerinde bundan sonra sadece muhtarlık makamı yazmayacak.
2007’de Deniz Baykal’ın bas bas bağırarak söylediği bu sözlerin gölgesinde Türkiye’nin dört bir yanından darbe çağrılarının işten bile sayılmadığı Cumhuriyet Mitingleri yapılıyordu. Çok değil bundan sadece sekiz sene öncesinde bu tarz mitinglerin yapılması, bu tematik minvalde meydanlarda buluşulması hatta ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na Gezi Olayları’nı aratmayacak derecedeki üslubun kullanılır halde olması çok normal bir şeydi. Yıl 2015 oldu bu tarz mitingler artık yok. Bu tarz mitinglerin artık bir işe yaramadığının farkına vardılar. Ama bu tarz mitingleri organize edenler ve bu tarz mitinglere katılan insanların da hala büyük bir kesimi temsil ettiklerini söylesek yalan olmaz.
Cumhuriyet Mitingleri’nde sesli bir şekilde dile getirilen söylemler bugün sessiz bir şekilde Doğan Medyası’nın öncülüğünde psikolojik operasyonlar dahilinde telakki ediliyor. Öyle ki Doğan Medyası’nın ilgili ilgisiz her anket firmasından toplamış olduğu oy oranlarına ilişkin manşetler gazetelerinin birinci sayfasını süslüyor. HDP’nin barajı geçtiği, AK Parti’nin oylarının düştüğü ve MHP’nin de oylarının giderek arttığı şeklinde koalisyon oluşacağına dair imalar her gün bir algı operasyonu şeklinde topluma sunuluyor.
Bununla birlikte Doğan Medyası bu algı operasyonlarını daha güçlü hale getirmek için kamuoyunun bugüne kadar CHP kimliği altından tanımış olduğu muhalif insanlardan demeç alarak HDP’nin barajı geçmesi gerektiğini ve o nedenle bu seçimde oyların HDP’ye verilmesinin büyük önem taşıdığını iddia eden sözlerini de kullanmaktan çekinmiyor. Sekiz senede Doğan Medyası’nın artık CHP’den umut kesmesini ve “Türkiye Türklerindir” sloganlı gazetesinin fikriyatına ters olsa bile umudu denize düşen yılana sarılır hesabıyla başka yerlerde arıyor. Tabi bu noktada tek hedef var. Mesele AK Parti meselesi falan değil. AK Parti üzerinden yola çıkılarak Erdoğan nefretlerine ilişkin yarım kalan hesabı Erdoğan’ı başkan yapmayarak tamamlamak.
Bu kesimde Erdoğan nefreti artık siyasetin değil psikoloji alanının bir konusu olsa da öyle ya da böyle bu tarz çırpınışlarla bu seçimleri kaybettiklerini de bir nevi farkında olmadan ilan ediyorlar. Öyle ki ne CHP ne de MHP’nin seçim vaatleri olarak sundukları ekonomik programların halk tabanında bir etkisi olmadığı aşikâr. Bu talepleri hayata ne derece geçirecekleri bir kenarda dursun nasılsa iktidara gelemeyeceklerini anladıkları için bol keseden atmayı bu yolda mubah sayıyorlar. Halkın bu tarz şeylere inanmadığı asgari ücreti 5000 lira yapacağını söyleyen Haydar Baş’ın %1 bile oy bulamamasında saklı. CHP ve MHP’ye oy verenlerin bile bu ekonomik vaatlerden değil, Erdoğan ve AK Parti nefretinden verecekleri apaçık bir gerçek.
Baktığınızda AK Parti’nin yere daha sağlam basan vaatleri ve 13 yıldır dünya bile ekonomik kriz geçirmişken Türkiye’nin bundan etkilenmemesi ve CHP ile MHP’nin unutmuş olduğu toplumun Türkiye’yi kendilerinden daha iyi okuması AK Parti’nin daha seçimlere girmeden birinciliği garantilemesini sağladı bile. O yüzden Erdoğan nefretinden gözleri başka bir şey görmeyen bu derin ittifakın temsilcileri CHP ve MHP’den umudu kesmiş, HDP’nin barajı geçerek AK Parti’yi gerileteceğini ve koalisyona giden yolun önünün açılacağını düşünüyorlar.
Bunun için HDP’nin mitinglerde laf olsun torba dolsun diye yazılan seçim beyannamesindeki vaatlerin seslendirilmesini gerek yok. Herkesin bildiği gibi Kürtlerin daha doğrusu HDP’ye oy verecek kesimin %10’luk barajı açması mümkün değil. Bunun için yeni insanları HDP’ye oy vermeye teşkil etmek gerekiyor. Bu iş sadece anket firmaları ya da geçmişin CHP’lisi bugünün HDP’lileriyle olacak iş de değil. Yanlarına hiç değilse Kemalizm’e yıllar boyu göstermelik nefret kusmuş olup da şimdi özlerine dönüp Kemalist refleksin bataklığında sistem tartışmasını bir kenara atarak sahici Kemalistleri almaktan geçiyor. Çünkü muhafazakar ve orta sınıf seçmenin oyu AK Parti’de tekrar birleşeceğine göre seçim kampanyasını “Seni Başkan Yaptırmayacağız” deyip Erdoğan üzerine yıkmak hiç değilse 7 Haziran’a kadar “Barajları Aş da Gel” gibi ikinci sınıf umut sloganlarını ayakta tutmaya yeteceğe benziyor.
Onun içindir ki senelerdir Nişantaşı, Bebek ve Moda gibi yerlerde konaklayan CHP sakinlerinin ekonomik vaatlerle uğraşmadığı gün gibi ortada. Onları etkilemek için geriye kalan tek alan AK Parti karşıtlığı üzerinden Erdoğan nefreti. Bunun için sistemle hesaplaştığını iddia eden HDP gibi bir parti de başkanlık sistemini genel boyutta ele almayı bırakıp tek bir kişi üzerinden başkanlık sistemine karşı olduklarını belirtiyorlar.
Hesaba katmadıkları ise bu toplumu hala tanımadıkları ve tanımak için de herhangi bir uğraş sergilemedikleri gerçeği. Sonuç olarak Türkiyelileşme Projesi’ni bile %0,1’i ve Cihangir Sokağı’nı geçemeyen solla yapan bir partiden de pek bir şey beklemek mümkün olmasa gerek. Çünkü Türkiye’de Erdoğan nefreti üzerinden siyaset yapan yahut bu nefreti bir siyasi organizasyona çeviren hiçbir oluşum başarılı olamadı. Gerek 27 Nisan Muhtırası’ndan tutun da Gezi Olayları’na, gerekse 17-25 Aralık Darbeleri’nden tutun da parti kapatma davalarına kadar AK Parti’yi ve dolayısıyla Erdoğan’ı hedef alan hiçbir gelişmenin başarılı olamadığı ve hatta sandıktan Erdoğan’ın her daim güçlenerek çıktığı gerçeği yatıyor.
Bu toplumu ve bu toplumun 2002’den bu yana Yeni Türkiye hedefinde dönüştüğünü anlamayan bir kesimin bu seçimlerde de büyük bir hezeyan yaşayacağını şimdiden söylemiş olsak erken davranmayız. Görünen köy kılavuz istemiyor çünkü. Belki içten içe Çözüm Süreci’ne karşı oluşları, Paralel Yapı’ya düşman gibi gözüküp aslında beraber iş yürüttükleri, Kenan Evren’e ölümünden sonra küfredip referandumda HAYIR oyu kullanarak Evren Anayasası’na sahip çıkışları Erdoğan nefretinde birleşiyor. Ters köşe yapmak isterken ters köşeye yatan kendileri oluyorlar.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşmalarını eleştirmeleri de bunda saklı. Oysa unutmamak lazım ki Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesi sıralamış olduğu vaatlerin dışında herhangi bir şey yapmıyor. Alışıldık bir Cumhurbaşkanı olmuyor, Paralel Yapı’yla mücadele ediyor, Çözüm Süreci’nde emin adımlarla ilerliyor ve Yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini ifade ediyor. Kısacası Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ndeki vaatlerini yerine getiriyor. Bu vaatleri yerine getirsin diye de zaten oyunu ona veren halkın gözünde Erdoğan’ın siyasetin içinde seçilmiş bir lider olarak bulunmasının da herhangi bir rahatsızlığı söz konusu değil.
Bunun içindir ki çareyi seçimlere az bir zaman kala artık psikoloji literatürüne girmesi gereken Erdoğan Nefreti’nde buldular. Bunun için zamanında yüksek sesle Cumhuriyet Miting’lerinde ifade ettiklerini şimdi Doğan Medyalarıyla birlikte büyük bir iş birliği içerisinde algı operasyonuyla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Sesleri sadece Erdoğan’a karşı “Seni Başkan Yaptırmayacağız” diye çıkarken arkada dönen tezgahların da bir o kadar sessizler. Lakin kendilerinden daha büyük bir kesimin varlığını unutarak bu sessizliklerini koruyorlar. Bu büyük kesimin 27 Nisan Muhtırası’nda, Gezi Olayları’nda, 17-25 Aralık Darbeleri’nde sessizce bekleyip vakti geldiğinde seslerini sandıktan duyurdukların da tüm tezgahlarıyla beraber tarihin o tozlu sayfalarına gömüleceklerinden de haberleri yok.
Hatırlatmakta fayda var. Vakti geldiğinde seslerini sandıktan çıkaran bu kesim Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapan kesim. Ve o kesim şimdi ise sessiz bir şekilde 7 Haziran’ı bekliyor. Erdoğan’a “Seni Başkan Yapacağız” demek için…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016