Enver SEZGİN

Suriye üzerinden çözüm sürecini vurmak
30.07.2013
2293

 Geçen yıl bu zamanlar PKK ile güvenlik güçleri arasında Şemdinli ve civarında çatışmalar patlak vermişti. Aylarca süren bu çatışmalar çok sayıda insanın ölümü ile sonuçlanmış, geleceğe dair kaygılar daha da artmıştı.

O günlerde hep birlikte ölümleri ve bizi bekleyen “karanlık günleri” konuşuyorduk.

Bugün durum farklıdır.

Artık kalıcı barışı ve sonrasını konuşuyoruz.

ABD’li düşünür ve yazar Ralph Waldo Emerson şöyle diyor: “Kendinizden başka hiç kimse size barışı getiremez.

Barış ve çözüm sürecine verilen büyük destek bize halkın bu gerçeği kavradığını gösteriyor.

Ancak buraya gelmek o kadar kolay olmadı.

Bu yılın başında Öcalan ile başlatılan görüşmeler olumlu sonuçlar vermesine rağmen, otuz yıl süren savaşın yarattığı çok yönlü tahribatın olumsuz etkileri devam ediyor.

Umutlu bekleyişin yanında, “kaygı” ve “korku”dan da söz etmek mümkündür.

Önce ateşkes, daha sonra sınır dışına çekilme...

Oysa daha başından Öcalan’la bir kez daha müzakere yapılmasına sert bir biçimde karşı çıkanlar oldu.

Bazıları Öcalan’ın örgüt üzerindeki eski etkisini kaybettiğini iddia ettiler.

Örgüt onu dinlemeyebilirdi.

Öyle olmadı.

Geri çekilme başladı. 

Bu kez çekilmenin çok yavaş yürüdüğünden söz edildi. Hatta bazıları “PKK’nin çekildiği yok” iddiasını ortaya attı. Burada PKK’den kaynaklanan birtakım problemler olabilir. Ancak bizzat geri çekilme sürecinin ürettiği bazı zorlukların olabileceği de unutulmamalıdır. Öte yandan ülkemizde meydana gelen bazı siyasi ve toplumsal dalgalanmalardan “geri çekilenlerin”de etkilenebileceğini hesaba katmak gerekiyor.

Her şeye rağmen “sınır dışına çıkış” devam ediyor.

Bu süre içinde “müzakere karşıtları” boş durmadı.

Örneğin bazı gazeteler KCK’daki yönetim değişikliğini hiç vakit geçirmeden İran-Suriye ittifakına bağladılar.

Kimileri her bir olumsuz olaydan sonra genel gidişatı yeni baştan değerlendirmemizi istiyorlar.

Amaç “çözüm süreci”ne son verilmesini sağlamak.

Barış ve çözüm sürecinin bu biçimde devam etmesinden memnun olmayanların son kozu Suriye Kürdistanı’nda meydana gelen çatışmalar oldu.

Onlar Suriye üzerinden “süreci” vurmaya çalışıyorlar.

Suriye Kürtlerinin çatışmalar ortasında kendilerine bir yaşam alanı yaratma çabaları farklı lanse ediliyor.

Geçici yönetim oluşturma girişimleri (üstelik bunu seçim yoluyla gerçekleştirmek istediklerini belirtiyorlar) “özerklik ilanı” olarak duyuruluyor. “Bu bir özerklik ilanı değildir” yönündeki açıklamalar hesaba katılmıyor. Olup bitenler çarpıtılarak sunuluyor.

Çok sayıda Kürt örgütünden meydana gelen Kürt Yüksek Konseyi’nin varlığı görmezden geliniyor. Konseyin bir bileşeni olan PYD üzerinden kışkırtmalar yapılıyor.

Nusra’nın işlediği cinayetlerden söz etmeyenler, Kürtlerin bir “düzen oluşturma” çabalarını Türkiye’nin güvenliğine karşı bir tehdit girişimi olarak sunuyorlar.

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve ne Suriye’nin geneli ne de bölge için bir tehlike oluşturuyoruz,” diyor. Onlar ise “Suriye’de bir Kürt devleti kurma çalışması var” iddialarını ısrarla sürdürüyorlar.

Bir köşe yazarı aynen şöyle yazıyor: “PYD’nin en önemli tezi ve söylemi ise, asıl düşmanın Türkiye olduğudur. Türkiye sadece Türkiye’deki değil bölgedeki tüm Kürtlerin asıl düşmanıdır.

Buyurun işte.

Çarpıtmanın sınırı yok demek ki.

Anlaşılan şu; Suriye üzerinden “barış ve çözüm sürecini” vurmaya çalışıyorlar.

Bu sayede hem “müzakerelerden” ve hem de “müzakerecilerden” kurtulmuş olacaklar.

Hesap bu.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar