Etyen MAHÇUPYAN
Hayatın gerçekliği hemen her sistemde muktedirlerin bir azınlık olduğunu söyler. Dolayısıyla otoriter rejimler muktedirler için doğal bir tercih oluşturur. Böylece çoğunluğu baskı altında tutabilir, iktidarınızı daim kılacak bir hukuk altyapısı üretebilirsiniz. Demokrasilerin ise aksi yönde sonuç yaratması beklenir. Çoğunluğun iktidarı mağdurların da iktidarı anlamına gelir ve böylece demokrasilerin giderek tarafsız ve eşitlikçi bir hukuk zemini geliştireceği umulur. Bunun doğal sonucu uzun süren demokrasilerde muktedir/mağdur ikileminin ortadan kalkmasıdır. Doğrusu demokrasilerin bu yönde bir düzeltici etkisinin olmadığı söylenemez, ama hayal edilen sonucun bugüne dek hiçbir yerde gerçekleşmediği de açıktır…
Türkiye gibi ülkelerde ise vesayet sisteminin zımni baskısı, demokrasi dönemlerinin mağdurların siyasete dahil olması anlamını taşımasına neden olmuştur. Demokrat Parti ve Özal’ın Anavatan’ı bu tespiti destekleyecek örnekler olarak sıkça zikredilir. AKP’nin ilk dönemiyle ilgili de pek bir fikir ayrılığı bulunmuyor. Bu partinin mağdurların temsilcisi olarak, bürokrasinin ve laik sosyokültürel muktedirlerin direncine rağmen iktidar olduğuna hemen herkes hemfikir. Aynı şekilde AKP'nin ’ikinci döneminde’ eski muktedirleri ‘siperlerine’ ittiği, iktidara hakim olduğu, devletleştiği gözlemi de çok yaygın. Yani artık AKP’yi ‘muktedir’ olarak görmek durumundayız.
Öte yandan Türkiye az çok bir demokrasi. En azından toplumsal tepkilerin sandık üzerinden ortaya konma geleneği epeye güçlü olan bir ülke. Ve geçmiş örnekler seçimlerin hemen her zaman mağdurların tercihlerinin baskın çıkmasıyla neticelendiğini gösteriyor. Dolayısıyla basit bir çıkarsama ile AKP’nin muktedir hale gelmesiyle birlikte oyunun düşmesi gerek. Oysa durum tam tersine. Bir ihtimal Türkiye’de AKP sayesinde çoğunluğun muktedir olmasıdır. Eğer doğruysa, bunun dünya demokrasi tarihine geçecek bir olay olduğunun altını çizmek lazım. Ama daha gerçekçi bir bakış, AKP iktidarı döneminde gelir dağılımında düzelmeler olsa ve toplum bir bütün olarak zenginleşse de, toplumsal farklılaşmaların artmış olduğunun dikkate alınması gerektiğini söylüyor. Diğer bir deyişle ekonomiden, sosyal alana ve kültüre her an yeni iktidar alanları ve yeni mağduriyetler üreten bir değişim yaşanıyor.
Bu nedenle de bütüne bakıldığında mağdurların sayısının muktedirlerden daha az olduğunu önerebilmek mümkün değil. Buna karşılık mağdurların kendi içinde farklılaşmış olduklarını ve birliktelik duygusundan uzak olduklarını tespit edebiliriz. Kısacası bize ilk bakışta ikilem gibi gözüken olayın temelinde şu iki gerçek var: 1)AKP iktidarı bir yandan eski mağdurları bir bütün olarak daha iyi koşullara taşıdı, ama diğer yandan da eski mağdurların içinden yeni bir muktedirler grubu çıkardı. Ancak 2) AKP iktidarı hem muktedirler grubunun mağdur kimliğinden ve sosyolojisinden kopmamasını sağladı, hem de farklı mağdurların kimliksel zeminde bütünleşmesine izin vermeyen bir siyasi ortam oluşturdu.
Sonuç muktedir olmasına karşın toplum nezdinde hala mağdur olmayı becerebilen bir iktidar partisidir. Muktedirler esas olarak yaptıklarıyla, mağdurlar ise onlara yapılanlarla siyasi değerlendirmeye tabi olurlar. Bugün AKP karşıtları iktidarın yanlışlarını sayıp döküyor, ama iktidarın üzerindeki tehdidin parçası olduklarını ve bu durumun AKP’yi mağdur kıldığını anlamıyorlar. AKP’ye yapılanlar siyasi anlamını koruduğu, yani AKP’nin iktidarı ‘doğal’ kabul edilmediği sürece bu parti mağdur niteliğini sürdürecek. Böylece birçoklarını şaşırtan sonuçla karşılaşıyoruz: AKP her seçimde daha geniş bir potansiyel desteğe sahip oluyor. Çünkü bu parti hem muktedir hem mağdur! Halkın mağdurlara oy verdiği tezi romantik bir beklenti… Gerçekte halk mağdurları temsil eden ama asgari muktedirlik özelliği gösteren partileri destekler.
Bir parti salt mağduru temsil etmekteyse, verilen destek ideolojiktir. Bugün HDP’nin konumu bu… Seçmen koalisyonları üretebilmek için ise muktedir olmanız lazım. Ayrıca demokrasilerde iktidara yürümek çoğunluğu da gerektiriyor. Bu da her momentte adı konmamış olsa bile yeni mağduriyetlerin ve ilgili psikolojinin taşıyıcılığını gerektiriyor. Açıkçası AKP bu ikili rolün uzmanı…
CHP ise ne muktedir ne de mağdur. Laik kimliği siyasi özne olarak görmek isteyenler mağdur olmak için çırpınıyor ama maalesef inandırıcı bir taşıyıcı yok. Bu kesim halen modern dünyanın klasik kimliklerinden mağduriyet çıkarmaya çalışırken, AKP post modern dünyanın değişken ve geçişken mağduriyetlerini değişim dinamiğinin parçası yaparak harmanlayabiliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023