Gülay GÖKTÜRK
"Hükümet bir yandan PKK'ya silah bıraktırmaya çalışırken, bir yandan da yeni korucu kadroları açıyor ve onları silahlandırıyor. Bu nasıl iştir!"
Güneydoğu'da Akil İnsanlar Heyeti'ne yöneltilen bu sorunun, heyeti ne kadar zor durumda bıraktığını tahmin edebiliyorum.
Doğrusu ben de barış süreci devam ederken 200 kadar yeni korucu alındığı haberlerini okuduğumda aynı şeyi düşünmüştüm: Bu nasıl iştir, bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir siyasettir, biri çıkıp açıklamayacak mı?
Arşivimi açıp baktım. 2002'den bu yana hiç değilse on yazı yazmışım koruculuğun kaldırılması için...
2009 Mayıs'ında Bilge köyü katliamının arka planında bir grup korucunun kendi özel meseleleri ve çıkarları için katliam yapıp bu katliamı PKK'nın üstüne yıkmaya çalıştıkları ortaya çıkınca, konu yeniden güncelleşmiş ve hükümetin sistemi tasfiye etmeyi gündemine aldığını açıklamasıyla umutlanmışım. Ama hemen arkasından -o zamanlar hep olduğu gibi- Genelkurmay'ın "Hop dedik" türü açıklaması gelmiş; hükümet de ağız değiştirmiş, konu küllenmiş. Takip eden yıllarda da yazmaya devam etmişim. Ama nafile... "Geçici" denen bu sistemin kaldırılması bir yana, kadroları daha da şişmiş, sosyal güvenlik kapsamına alınmışlar; derneklerini kurmuşlar; yani gittikçe kalıcılaşmışlar.
Ve şimdi, son dört aydır tek bir kurşun bile atılmazken, PKK ülke dışına çıkış hazırlıklarına başlamışken, bu kurumun tasfiyesi için somut planların ortada olması gereken bir zamanda yeni korucular alındığını duyuyoruz.
Daha baştan yanlıştı
Daha önce de yazdım; aslında bu fikir daha baştan berbat bir fikirdi. Halkın bir kısmını devlet eliyle silahlandırıp diğer kısmı üzerine salarak terörle mücadele edilemeyeceğini en baştan düşünmek gerekirdi. Bölge halkını böyle "devlet yanlısı", "devlet düşmanı" diye ikiye bölüp birbirinin üstüne sürmekten daha bölücü, daha tehlikeli bir fikir olamazdı.
Böyle bir yapının mutlaka yozlaşacağı, silahı eline geçirenlerin bu gücü nasıl kullanacaklarının kontrol edilemeyeceği ve bunun Kürt sorununu daha ağırlaştırmaktan başka bir sonuç doğurmayacağı baştan belliydi.
Nitekim her şey tahmin edildiği gibi oldu. 1985-1997 yılları arasında 23 bin 817 korucu terör suçuna karışmak, mala karşı suç işlemek, şahsa karşı suç işlemek, görevi ihmal ve suistimal gibi gerekçelerde görevden uzaklaştırılmak zorunda kalındı. Terörle mücadele için kurulan köy koruyuculuğu sistemi tersine döndü. Varlıklarını savaşın sürmesine borçlu oldukları için -tıpkı devlet içindeki bir kesim gibi- onlar da büyük oranda Güneydoğu'da savaşın sürmesi için çalışan bir güç haline geldiler. İktidarları, savaşın sürmesine bağlı olan diğer kesimlerle kader birliği içinde yer yer barışı provoke etmeye çalıştılar.
Evet, korucuların terörle mücadelede katkıları olduğunu, şehitler verdiklerini, özellikle de istihbarat faaliyetlerinde faydalı olduklarını biliyoruz. Ama sistemin yarattığı tahribatın yanında bu yararın tali kaldığını da kabul etmeliyiz.
Tasfiye ve barışma
Bugün geldiğimiz noktada koruculuk sistemi Kürt sorununun çözülmesi gereken bir parçası olarak karşımızda duruyor.
Sorunun bir boyutu 80 bin kişiyi kapsayan bu kurumun mümkün olduğu kadar sancısız bir şekilde, yeni mağduriyetler yaratmadan tasfiye edilmesi...
İşin bu boyutu elbette hükümete düşüyor.
İkinci boyut ise, koruculuk denen sistemin 30 yıldır Kürt toplumunda yarattığı tahribatın giderilmesi, açtığı yaraların sarılması, Kürtler arası düşmanlıkların unutulup bir barışma ortamının yaratılması...
Doğrusunu isterseniz bu konuda "dışarıdan" yapılabilecek şey çok az... Bunu Kürtler kendi aralarında halletmek zorundalar. Aralarında oluşan problemin, tek tek bireylerin suçu değil, devletin geleneksel "böl ve yönet" politikasının sonucu olduğunu ve artık bu politikaların geçmişte kaldığını anlamak; geçmişin üzerine bir sünger çekmek, eski düşmanlıkları, kinleri ve öfkeleri bir yana bırakıp el sıkışmayı başarmak zorundalar.
Aslında şu anda bütün Türkiye bunu yapmaya çalışmıyor mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015