Gülay GÖKTÜRK
Günümüzün en revaçta klişesi bu... AK Parti iktidarına en fazla hatırlatılan ilke bu... Gezi direnişlerinin en sevdiği cümle bu... Kılıçdaroğlu'nun hükümete en sık yaptığı ikaz bu... Ve iki gündür Mısır darbesinden çıkarılan en önemli kıssadan hisse de bu...
Sandık her şey demek değildir!
Bu cümleyi kullananlar, "çoğunluğun yönetirken azınlığın temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmemesi gerektiği" ilkesini hatırlatıyor olsalardı, aramızda bir problem olmazdı. "Elbette ki öyledir" der geçerdik. Elbette ki çoğunluk yönetme hakkını elde etse de bu ona azınlıkta kalanların temel hak ve özgürlüklerini ihlal etme hakkını vermez...
Peki, her şey olmadığında anlaşıyoruz da ne kadar şey demektir bu sandık? Bu cümleyi habire tekrarlayanlar, sandığın çoğunluğu kazananlara hangi hak ve yetkileri verdiğini düşünüyorlar?
İşte dananın kuyruğu burada kopuyor.
Çünkü, sandığın her şey olmadığını söyleyenler, aslında "Sandık hiçbir şey demek değildir"demek istiyorlar ama tabii bir türlü söyleyemiyorlar.
"Biz onaylamazsak meşru değil"
Anayasa yapım süreçlerini ele alalım mesela -ki, "sandığın her şey olmadığı" uyarısı en fazla bu noktada yapılıyor.
Örneğin Mursi'nin, yaptığı anayasayı yüzde 64 oyla geçirmesine rağmen meşru bulmuyorlar. Neymiş, katılım oranı düşükmüş, o yüzden meşru sayılamazmış. Ya da AK Parti'nin diğer partilerle uzlaşmak için elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonuca ulaşamayıp kendi anayasa taslağını Meclis'e sunmasını ve 330'u bulursa referanduma götürmesini de meşru ve demokratik bulmuyorlar. Yeteri kadar "birleştirici" ve "bütünleştirici" olmadığı için... Peki o zaman anayasada yazılı şu 330 ve 367 kurallarının ne anlamı kalıyor?
"Sandık her şey değildir"cilere göre Mursi'nin ya da Erdoğan'ın kendi yüksek bürokrat kadrosunu oluşturması da sandık sonuçlarının verdiği yetkiye dahil edilmiyor. Derhal "devleti ele geçirmekle" suçlanmaya başlıyorlar. Bir parti seçimle iktidara geldikten sonra "herkesi kucaklamak" adına, birlikte çalışacağı yüksek bürokratları kota sistemiyle toplumun farklı kesimleri, farklı siyasi görüşleri arasında paylaştırmak zorunda sanki...
Bir iktidarın yaptığı ihtiyaç tespitine göre şehrin herhangi bir yerine bir külliye, bir cami yapmak da seçilmişlerin yetki alanına girmiyor. Mesela, herhangi bir iktidar Taksim'e -hiç kimseye sormadan- bir opera binası yapma kararı aldığı zaman, bu anti demokratik olmuyor da, dindar bir iktidar cami yaptığı zaman, kimsenin fikrini almadan karar aldığı için suçlanıyor; kuşatıcı olmamakla, bir kesimin ihtiyaçlarını ön plana almakla, şehre damgasını basmakla suçlanıyor.
Yıllar yılı, gelip giden bütün iktidarların "Atatürkçü bir gençlik yetiştirme" hedefi koyması meşru oluyor da, dindar bir iktidarın "Asım nesli" ya da "dindar nesil" yetiştirme hedefi koyması büyük skandal olarak karşılanıyor. (İktidarların hiçbir türlü nesil yetiştirme hedefi koymaması gerektiğini savunan biri olarak hükümetin Asım nesli yetiştirme söylemini eleştirmek benim hakkım. Ama Atatürkçü gençlik hedefini meşru görenlerin Asım nesline de karşı çıkma hakkı yok.)
Hükümete, bir nüfus politikası oluşturma ve bunun propagandasını yapma hakkı bile tanımıyorlar. Hiçbir zorlama içermediği halde Erdoğan'ın "3 çocuk" kampanyası bile "hayat tarzı dayatma" örneği olarak gösteriliyor.
Sokakların vesayeti
Özetle, "kuşatıcılık"tan, "birleştiricilik"ten söz ettiklerinde kastettikleri şey, "Bizim onayımız olmadan asla"dan başka bir şey değil...
"Sandık her şey değildir" sözünün taşıdığı mananın dobraca tercümesi ise özetle şu: Siz sandıkla iktidara gelebilirsiniz, ama bizim kurduğumuz bu siyasi düzene, bu toplumsal hiyerarşiye, bu kültürel hegemonyaya, bu ideolojik atmosfere dokunamazsınız.
Artık sökmeyen askeri vesayetin yerine "sokakların vesayeti"ni getirerek siyaset alanını daraltmak ve güdükleştirmek isteyen bu zihniyetin teşhir edilmesinin, bugünün demokrasi mücadelesinin bam teli haline geldiğini görmek zorundayız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015