Hakan AKSAY
Rüyamda sizi gördüm dün gece.
Yüzünüz uzak ve karanlıktı önce.
Sonra yaklaştınız.
Kaşlarınız çatık, yüz ifadeniz sertti.
Biliyorum, çok beğeniyorsunuz bu çehrenizi.
Erkekseniz güçlü ve dövüşken, kadınsanız ciddi ve namuslu olduğunuzu ilan ettiğinizi düşünüyorsunuz bu keskin bakışınızla.
Birdenbire bir ışık doğdu ve siz ona doğru gülümsediniz.
İlginizi çeken o ışığa doğru sıklaştırdınız adımlarınızı.
Ben de peşinizden geldim.
* * *
Bir sürü çocuk vardı o ışığın içinde.
Birbirine hem hiç benzemeyen hem de çok benzeyen ufacık çocuklar...
Siz onlara baktıkça gülümsüyordunuz.
Çocuklar gülmüyordu.
Siz neden gülümsüyordunuz acaba?
Çocuk, büyüğün küçük ve biraz komik bir modeli olduğu için mi güldürüyordu sizi?
Belli ki siz kendi gülüşünüze çok daha ağır bir anlam yüklüyordunuz.
Az önceki sert bakışınızı bir süreliğine rafa kaldırmanız, herkesten çok sizi etkilemişti; bambaşka bir insan olduğunuz hissine kapılmıştınız.
“İyi insan” olmuştunuz yanılmıyorsam...
Dikkatli, şefkatli, yumuşak, hoşgörülü, sevgi dolu...
Gerçekten böyle miydiniz siz?
Yoksa sadece küçük çocukları görünce mi bu özellikleriniz ortaya çıkıyordu?
* * *
Bir an geriye baktınız ve sanki bana doğru sessizce haykırdınız:
“Ben çocukları çok severim!”
...
“Nasıl?”, diyecek oldum... diyemedim.
Gülümsemeden vazgeçmek üzere olan yüzünüzün yeniden sertleşmesinden korktum.
Onun yerine kendi kendime fısıldadım:
“Nasıl seversiniz çocukları?”
...
Siz duymadınız.
Sevmek kelimesinin sözlükteki karşılıklarından biri - en hafifi – “okşamak”tı.
Daha fazlasını yüklenebilir miydi yüreğiniz?
* * *
Biliyorum, duysaydınız, bu konuda “özel bir hassasiyetiniz” olduğunu söyleyerek beni susturmaya çalışacaktınız.
İçinde “çocuk” kelimesi ile beraber “fedakârlık”, “aile”, “gelecek”, “vatan” gibi bir şeylerin yüksek sesle telaffuz edildiği ağdalı cümleler biriktirdiğinizin farkındayım.
Ama çocuklarınızı doğurduktan sonra karınlarını doyurmaktan öte neler yaptığınızı sorma eğilimindeyim yine de ben.
Onlara ayrı kişilikler olarak ne kadar saygı gösterip, özgür insanlar olmaları için hangi şartları sağladığınızı öğrenmek isterdim.
Neden kendinize hak etmediğiniz bir “büyüklük” kazandırmak amacıyla çocukları durmadan “küçümseyen” ve “henüz tam insan saymayan” yaklaşımlar içinde olduğunuzu sorardım.
Ve herkesin sizin kadar “çocuksever” olduğu bir ülkede neden ensestin bu kadar yaygın olduğunun, binlerce küçük kızın geleneklerin altına gizlenmiş ticari kaygılarla zorla evlendirildiğinin, milyonlarca çocuğun öğrenim hakkının gaspedildiğinin, birçoğunun oyun çağında çalışmaya mecbur edildiğinin ve nasıl olup da bütün bunlara toplumdan güçlü bir tepki gelmediğinin cevabını arardım.
* * *
Tam o sırada siz çocuklara gülümsemekle ve yaklaşmakla yetinemeyeceğinizi hissettiniz ve onlara dokunarak “daha da iyi” olmaya karar verdiniz.
Ellerinizi o ışığın içine daldırarak bir çocuğu kucağınıza almak istediniz.
O kargaşa içinde kara derili kocaman gözlü bir çocuk ellerinizden kayıverdi.
Nasıl oldu bu? O mu aniden kurtuldu ellerinizden? Yoksa elleriniz mi ondan?
Sonra Afrikalı çocuğun yanındaki Güney Asyalı bir başka esmer çocuk yaklaştı size. Duraksadınız.
Çekik gözlü, sarı derili bir yaramaz hopladı. Belli belirsiz geri çekildiniz.
Ardından “beyaz çocuklar” ve “Orta Doğulu olanlar” arasında gözlerinizle telaşlı turlar atarken yüzünüzdeki gülümsemenin içi iyice boşalıverdi.
Birkaç dakika önce sizi heyecanlandıran ışık sönükleşmişti.
Çevrenizdeki çocuklar azalmıştı.
* * *
Siz onlara eğilmiş, benim zorlukla duyabileceğim bir sesle “nereli” olduklarını soruyordunuz.
Hangi ırktan?
Hangi ülkeden?
Hangi milletten?
Hangi dinden?
Hangi mezhepten?
Nereli?..
Işık söndü.
Çocuklar bir toz bulutu içinde uzaklaşarak hızla kaybolmaya başladı.
Geriye döndünüz.
Kavruk tenli, gür saçlı, yumuk gözlü bir çocuğun elinden tutuyordunuz.
Çocuk, dudaklarına yapışan donuk bir gülümsemeyle size bakarak aynı sözleri papağan gibi sürekli tekrarlıyordu:
“Türküm, Müslümanım, Sünniyim!.. Türküm, Müslümanım, Sünniyim!.. Türküm...”
* * *
Siz aradığınızı bulmanın memnuniyetiyle çocuğun başını okşadınız (böylelikle “sevdiniz” onu).
Ve uzaklaşan toz bulutuna aşağılayıcı bir bakış fırlattıktan sonra az önce içinden çıktığınız karanlığa doğru yöneldiniz.
Kaşlarınız çatık, yüz ifadeniz sertti.
Tam önümden geçerken yakanıza sarılıp sizden hesap sormak istedim.
Ama ellerimi hareket ettiremiyordum.
Bağırmak istedim.
Ama sesim çıkmıyordu.
Bütün gücümü toplayarak silkindim; üzerimdeki her şeyi yırtarak-parçalayarak atıp, bu arada “ırk, millet, vatan, din, mezhep vs.” adına sahip olduğum ne varsa bir kenara fırlatıp kaybolmak üzere olan toz bulutunu son anda yakaladım.
Işıl ışıl gülen gözlerle bana bakan çocuklardan, çoğunu bilmediğim birçok dilde anlamının güzel olduğundan hiç kuşkulanmadığım kelimeler duydum.
Her yer aydınlandı.
Sabah olmuştu.
Karanlık bir gün daha başlıyordu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025