Kemal CAN
Senelerdir her türlü platformda “Dünya beşten büyüktür” deyip sonunda Türkiye’yi beş tane destekçi bile bulamaz hale getirebilmek diplomatik beceriksizlikle değil ancak özel bir çabayla mümkün olabilirdi, ısrarlı denemeler sonrasında ve büyük gayretlerle bu başarıldı. Her zaman anlatılan “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” hikayesi, ümmet liderliği, din kardeşliği kapısından da eli boş döndü. Emperyalistler zaten düşman diyelim ama “beşten büyük” kalabalıktan da istenen ses gelmedi. Türkiye, dış Türklerden de, din kardeşlerinden de, “ezilen milletlerden” de, “yükselen” devletlerden de ve eski-yeni müttefiklerden de arka bulamadı. Destek temin edilemediği gibi, ülkeler ve uluslararası kuruluşlar bazında çeşitli dozlardaki kınamalar, uyarılar ardı kesilmeden gelmeye devam ediyor. “Amerika korktu kaçtı” deseniz, yeni ortaklar Rusya ve Çin’in “çık buradan” zorlaması da engellenemiyor. “Bunlar laf, bir ağırlığı yok” denilecek olsa, tehlikeli düşmanlar hikayesi sarsılıyor. Yeşil ışık yaktığı iddia edilenler kısa sürede renk körü muamelesi yapmaya başlıyor. Yol açık diye girilen bulvar çıkmaz sokağa dönüşüyor.
Bu tablonun karşısında, daha önce de sık sık yapıldığı gibi –muhalefetin önemli bir kısmını da hizaya sokarak- “haklılığımıza dönük bu tavır kabul edilemez” korosunun sesini sonuna kadar açmak mümkün. Her rahatsız edici sorgulamada yapıldığı gibi, başka sesleri “ihanet” damgasıyla susturmak da kolay. Bunlara sahiden inanan, şimdilik inanmanın gerektiğini düşünen, inansa iyi olacağını hesaplayanların olması da şaşırtıcı değil. Fakat “kabul etmemek” –moda tabirle yok hükmünde saymak- yaşanmış olanı değiştirmeye yetmiyor. Çok güçlü biçimde inanıyor olmanız ve asla tartışmamanız da haklılık garantisi olarak işlem görmüyor. Ayrıca eğip bükmeden söylemek gerek, belki de iddia edildiği kadar güçlü bir haklılık yoktur ortada. Sizden başka inanan bulamadığınız haklılık, sadece bir iletişim yetersizliği yüzünden anlatamadığınız bir mesele değildir belki. Haklı olduğunuzu düşündüğünüz meseleyi çözme biçiminiz de uygunsuz, orantısız ve sorunlu görünüyor olabilir. Dışarıdaki –dünyadaki- yalnızlığınızı içeride kalabalıklaşarak karşılamak belki mümkün ama çözmek imkansız. Özneyi genelleştirip kalabalıklaştırınca rahatlatan homurtu artıyor ama haklılık pek artmıyor.
Suriye krizi neredeyse dokuz yılını tamamladı. Söz konusu zaman dilimi, ne her gelişmeye şaşıracak kadar yeni, ne her şeyi unutacak kadar eski. Bugün kalabalık bir koro tarafından siyaset üstü bir gereklilik olarak ortaya konulan “harekat” noktasına nasıl gelindiğini –hikaye sürekli tazelense de- biraz teşvikle herkes gayet iyi hatırlayabilir. Suriye meselesine dahil olma kararının öznesi ülkenin bütünü tarafından aynı biçimde kabul gören bir güvenlik endişesi değildi. Bugün siyaset üstü olmaya zorlanan Suriye politikası, o tarihte bu ülkenin siyasi iktidarı tarafından ideolojik-ekonomik bir atak olarak sunularak hayata geçirildi. Şam’da Cuma namazı kılmaktan ümmetin beklediği lider ülke olmaya, petrolden önce yıkıp sonra tamirine kadar uzanan ekonomik fırsatlar gündeme getirildi. Bugün bölgeden kovulmasına çalışıldığı iddia edilen emperyalistler gelsinler diye olmadık ikna çabaları sergilendi. Onlara en avantajlı, en faydalı, en çalışkan ortak olma vaatleri verildi. O zaman hiçbir şey siyaset üstü değildi, bugün birlik olmaya zorlananlara fikri sorulmadı, itiraz edenlere saf muamelesi yapıldı. Daha sonra yapılan baş döndürücü manevraların tamamında da bu tavır devam etti. Siyasi gerekçelerle, siyasi aktörler tarafından, siyasi alanda verilen kararlar siyaset üstü olamaz. Sonuçlarından herkesin etkilenmesi de bir ortaklık mecburiyetine gerekçe oluşturmaz.
Yenilgileri -hatta hezimetleri- zafer formunda yeniden tedavüle sokmanın, başarısızlığa “değerli yalnızlık” ismi takmanın, sıkışmışlığını genelleştirip başkalarına taşıtmanın, sürekli olağanüstü hal yaratarak kriz idare etmenin, kendisine zarar verecek her konuyu “şimdi zamanı değil” parantezine sokmanın yeni bir örneğiyle karşı karşıyayız. Bu talebi dile getiren hatta mecbur tutan siyasi iktidarın neyi hedeflediği ortada ama gönüllü ve “içi kan ağlayarak” koroya katılanların cevap vermesi gereken bazı sorular var. Mesela Nasrettin Hoca misali bir soru: Mevcut iktidar, bu ülkenin yüzde ellilik diğer yarısının milli olmadığını, hatta hain olduğunu söylerken hiç inandırıcı olmuyor da, bütün dünyanın Türkiye’nin düşmanı olduğunu iddia ederken niye yerden göğe kadar haklı bulunuyor? İçeride “adaletten eser bırakmayan” sınırın dışında nasıl bu kadar değişebiliyor? Seçimde saçmalık olan beka davası, ne olduğu için birden ortak hevese dönüşüyor? Alternatif politika olarak “Şam’la görüşün” önerisinin ilerisine gidilemezken, TSK’nin “Suriye Milli Ordusu” diye –zamanında emperyalist ortaklarla beraber eğitilip donatılan- bir milis kuvvetle harekat yürütmek nasıl meşru görülebiliyor?
İktidarın hukuktan ekonomiye, kültürden siyasete kadar her alanda krizleri idare edebilmesini sağlayan şey, yarattığı olağanüstülüklerle siyasi özneyi her durum için yeniden tarif edebilme becerisi. İktidarın haksız (yanlış) politikaları kendisi için sorun üretmeye başladığında, birden Türkiye’nin ortak (siyaset üstü) meselesi haline geliveriyor ve bunu sırtlaması gereken bir “biz” üretiliyor. Geçiş garantisiyle bedeli halka ödetilen köprüleri bile kendi cebinden yapmış gibi anlatan iktidar, hiçbir faturayı tek başına üstlenmek istemiyor, hemen hesabı “bize” paylaştırıyor. Bu tarif edilen öznenin dışında bırakılma korkusu büyük bir çoğunluğu hizaya getiriyor, vakanın özelliğine göre bir süre de hizada tutuyor. Bunu defalarca gördük. Sadece son beş yılda hemen her sene siyaset üstü davranmanın gerekli olduğu bir “olağanüstü durum” ortaya çıktı. Siyaset üstü davranılması istenen bu olağanüstü hallerde de durmadan seçimler yapıldı. Herkesi siyaset dışına zorlayıp durmadan siyasi destek tahkimatının, “taşları bağlayıp köpekleri salmaktan” farkı nedir? İktidarı bir kere bile siyaset üstü, siyasi hesap dışı, sahiden “biz” gibi davranmaya ikna edememiş muhalefetin, bu konudaki uyumluluk azmini anlamak zor. Buna gerekçe olarak ileri sürülen, askerlerin can güvenliği kaygısının, onları alana süren politik tercihlerle nasıl ayrıştırılabildiği de ayrı muamma. Ancak Suriye harekatının daha ilk haftasından aşırı kafa karıştırıcı bir yolculuğa dönüşmesi, özne sapıtmasının ömrünün fazla uzamayacağını gösteriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024