Mehmet Ocaktan
Ahlaki değerlerin neredeyse hiçbir anlam ifade etmediği garip bir toplumsal ruhu hali yaşıyoruz. En son Başak Demirtaş’a Twitter üzerinden gerçekleştirilen ahlak dışı çirkin saldırı, en küçük insani bir değer taşıyan herkesin yüreğini sızlatacak bir örnek.
Böylesi bir kaba cinsel saldırıya kim maruz kalırsa kalsın, anında bütün insanların karşı çıkması gereken bir olay. Ama gelin görün ki bu tür bir çirkinliği kınarken bile ideolojik kimliklere ve mahalle korumacılığına atıf yapmadan adam gibi bir kınamayı beceremiyoruz.
Aslında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, bu ahlaksızlığa karşı son derece net bir tavır ortaya koymuş ve şöyle demişti: “Başak Demirtaş’a yönelik çirkin paylaşımı kınıyor, bu ahlaksız ve tahkir edici eylemi en ağır şekilde lanetliyorum. Bir insanın onuru, iffet ve haysiyeti her şeyin üzerindedir. Hukuk, bu terbiyesiz ve provokatif sözlere karşı gereğini yapacaktır.” Aynı şekilde AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı da “Siyasi eleştiriye evet, fakat ahlaksızlığa hayır” ifadelerini kullanarak yüreğimize su serpmişti.
Ancak sonrasında AK Parti mahallesinden yükselen “Ama muhalefet çevrelerinden Erdoğan ve ailesine yönelik ahlak dışı hakaretler de var” şeklindeki sesler meseleyi başka bir mecraya çekerek Adalet Bakanı’nın tepkisini bile itibarsızlaştıran bir fotoğraf ortaya çıkardı. Oysa “kötü örnek örnek olmaz”, eğer bir şey kötüyse herkes için kötüdür. Tayyip Erdoğan ve ailesine yönelik küfür ne kadar ahlaksızca ve kabul edilemezse, Başak Demirtaş’a ve başkalarına yapılan küfür de aynı şekilde ahlaksızlıktır.
Önemli olan, hangi dönemde, hangi şartlarda olursa olsun kötülüğe karşı aynı kararlı duruşu ve erdemli tavrı gösterebilmektir. Aksi tekdirde “ama onlar da bizim mahalleye taş atmışlardı” anlayışı, herkesin kendi mahallesindeki kötülüğü mazur göstermeye varır ki bunu ne insani, ne de İslami ahlakla bağdaştırmak mümkün olmaz.
Maalesef bu ülkede farklı kesimler, kendilerine yapılan haksızlıklar konusunda duyarlı olduğu kadar başkalarının haklarına duyarlı olamıyorlar.
Bu yüzden şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırıldığında, birileri çıkıp “Kardeşim sen de gittiğin yere dikkat edeceksin” diyerek kötülüğü alkışlamakta bir beis görmemektedirler.
Bu yüzden bazıları geçtiğimiz günlerde olduğu gibi bazı kadın yazarlara ve bugün Başak Demirtaş’a ahlaksız saldırıda bulunmayı kendileri için bir hak olarak görebilmektedirler.
Bu yüzden karşı mahallenin kıyısına köşesine sığınan sol görünümlü kimi ucuz kabadayılar Tayyip Erdoğan ve ailesine hakaret etmeyi maharet sayabilmektedirler.
Talihsizlik o ki her mahallenin eli kalem tutan insanlarının, siyasetçilerinin, akil insanlarının kendi mahallelerinin küfürbazlarına karşı seslerini yükseltememeleridir. Özellikle de medyada küfürbazlara karşı sergilenen suskunluk düşündürücüdür. Hemen hatırlatalım, ahlaklı olmayı savunmak eziklik değildir.
Unutmayalım ki Hz. Peygamberin “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” sözü, sadece süslü bir cümleden ibaret değildir. Önemli olan ahlaki değerleri içselleştirip tek başımıza olduğumuzda bile aynı ahlaki duyarlığı sergileyebilmektir. Yoksa her gün ahlaktan bahsedip, insanların haysiyetine namusuna dil uzatanlara karşı suskun kalmak ikiyüzlülüktür.
Biliyorum ki birileri, bu kadar açık ve net bir tavra rağmen “Bu tür yorumları neden hep muhafazakarlar üzerinden yapıyorsunuz, biraz da karşı cenahın küfürlerini eleştirin” itirazında bulunmaya devam edeceklerdir. Hemen belirtelim, ahlaki tavır takınmak zamana ve iktidarlara göre değişmez, değişmemelidir de... En azından kendi açımdan söylemem gerekirse, dün hangi ahlaki ilkelerle hareket ediyorsam bugün de aynı ilkeli duruş içinde olduğumu belirtmem gerekiyor. Mesela 2014 yılında Akşam gazetesinde yazdığım bir yazıda “Hiçbir ahlaki değer tanımadan Başbakan’a, ailesine küfreden, millete hakaret eden ağzı bozukların ahlaksızlığını teşhir etmeliyiz” ifadelerini kullanmıştım. Dolayısıyla dün nerede duruyorsam, bugün de aynı ahlaki ilkeler temelinde duruyorum.
Bu yüzden diyorum ki, gelin bütün küfürbazları önce kendi mahallelerimizden atalım ki başka mahallelerin küfürbazlarına söyleyecek sözümüz olsun.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025