Mehmet TIRAŞ

Bu veciz cümle fotoğrafta görünen 13 Mayıs 2021 Tarihinde kaybettiğim sevgili Anneciğim Zübeyde hanımdan kaldı.
Aradan bir yıl geçmesine rağmen hala annemin bu sözü kulaklarımda yankı yapıyor.
Annem bu sözü her annenin evladına söylediği gibi bir sadelik, samimiyet ve hasretliği çağrıştırırdı.
Her telefon ettiğimde benim sesimi anladığında ilk söylediği cümle “Memmet Anan Gurban Senmisin” derdi.
Artık bu sözü bir yıldır duymuyorum ama bana annemden miras kalan bu söz aklımdan da, hiç çıkmıyor.
13 Mayıs 2022 Tarihi Annemin ölümünün birinci yıl dönümü.
Ben İzmit’te Annem Kırşehir’de yaşadığı için..
Annemi gün aşırı telefon eder hal hatır sorardım..
Yaşlılıktan kaynaklanan algılamadan olsa gerek, son yıllarda her telefon ettiğimde sesimi tanımamaya başlamıştı.
Telefon ettiğimde annem alo deyince HATIN ANAM-I aramıştım dediğim de anlar “Memmet Anan Gurban Sen misin” derdi.
Telefonumun rehberine annemin telefonunu büyük harflerle kaydetmişim “HATIN ANAM” diye.
Annemin her ölüm yıl dönümünde yazı yazmaya karar vermiştim..
Annemin ölümünün ardından yazdığım yazıdan sonra bu ikinci yazıyı yazdım.
Aslında ben yazı yazmaya başladığımda seçtiğim konuda sıkıntı çekmez nokta koymakta zorlanırım..
Yazımı takip eden okurlarım da bilirler.
Annemle ilgili yazı yazmakta çok zorlanıyorum.
Bunun nedeni üzerine çok düşündüm ruh halimi ve hafızamı zorladım,kendi içimde yolculuğa çıktım..
Aklımla duygularımın arasındaki geçişkenliklerde dolaşırken, aşırı duygusallıktan gelen ve annemin ölümünü kabullenmediğimden, rasyonel düşünmekten uzaklaştığımı fark ettim.
Anneniz öldüğünde ne kadar olgun yaşta olsanız da insan annesinin ölümünü zor kabulleniyor,insan kendisini yetim gibi hissediyor.
Anne sadece varlığınızı ona borçlu olduğunuz ve sevgisinden şüphe duymadığınız biri değil...
Hayatınızın her alanında ve yaşamınızın her safhasında olan birisi.
Sırrını paylaştığın, acınıza ortak olan,anlayan ve senin en zor gününde yanında yer alan ve güvenilir bir liman olarak sığındığın biri olmanın ötesinde…Sözleri ve her dokunuşu ile size nefes aldıran,her konuşması tecrübeye dayanan ve bir ilaç gibi gelen,ne kadar büyüseniz de size çocuk gibi kol kanat geren birisidir.
Annenin yaptığını ve gösterdiği özveriyi ve ödediği bedeli babadan görmek imkansız.
Annenin babadan ayıran farkı ise..
Çocuk annenin bedeninden kopup gelen bir organı olmasıdır.
Bir annenin kaç tane çocuğu olursa olsun, her birine özel ve onu mutlu edecek,huzur verecek güzel sözleri vardır.Bütün çocuklarına da elektrik prizi gibi eşit sevgi dağıtır.
Güzel sözle sevmesi yetmez, her çocuğunun hangi yemeği sevdiğini-sevmediğinin yanında, karakterini de bilir.
Bunu baba beceremez..
Bu babanın çocuklarını sevmediği anlamına gelmez ama erkeğin “dişisi kadar” yavrusunu seven bir hayvan da yoktur.
Annenin çocuklarına olan hasreti ve sevgisi son nefesine kadar sürer.
Annelik duygusu görece değil iç güdüsel bir duyudur.
Annem ölmeden beş saat önce kardeşim telefonundan görüntülü olarak görüştürmüştü bizi.
Annemin son söylediği söz “ne zaman geleceksin” demişti ama,“Memmet” diyememişti.
Geleceğim anneciğim dedim ama anladı mı bilemiyorum..
Mezarlıkta annemin mezarının üzerine toprak atamadım.
Annemi toprağa verirken anne- oğul arasında geçen süreci geri sardırarak hatırlayıp, gözüm de canlandırmaya çalıştım ve her şeyin boş olduğunu insana ölüm hatırlatıyor..
Yunus Emre’nin o ünlü demode olmayan, insanı özü ile buluşturan,insanlığa ders niteliğindeki armağanı olan, “gözü malda mülkte olmamaya davet eden” hayatın ne kadar boş olduğunu ifade eden, hümanist şiiri beni teselli etti!.
Ne diyordu ölümsüz ozan dizelerinde:
“Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan/mülk te yalan,
Gel biraz da sen oyalan.”
Bir şarkı da geçen söz ise insana hayatın gerçeği ile yüzleştiriyor “ölümden başka her şey yalan ” diyordu.
Ölümün acısını etkisiz hale getiren ise zaman ve sabır veriyor.
Her canlının değişmez kaderi “doğum, yaşam ve ölüm” olurken..
Doğa kendini yenileyerek hayata tutunuyor..
Ama..
İnsanlar ve hayvanların kendini yenileyerek değil, üreyerek kendinden sonra gelecek nesillere yaşamın nöbetini devrederek hayatını sonlandırıyor.
İnsanoğlu ölümü akıl-baliğ olduğunda tanımasaydı cinnet geçirirdi.
İnsana ölüm korkusunu yendiren ise “doğum” oluyor.
Yaşadığım ve sağlığım el verdiği sürece Annemi kaybettiğim her “13 Mayıs” benim için unutulmaz bir tarih ve “Memmet Anan Gurban Sen misin” cümlesi,”beynim de bir tabela gibi takılı olarak” kalacaktır.
Sevgili Anneciğim saygı değer Zübeyde hanım, seni kaybetmenin yıl dönümünde seni hasret ve özlemle anıyorum..
Toprağın bol olsun huzur içinde uyu HATIN ANAM.!
Yazıyı Neşet Ertaş’ın unutulmaz “tapınak notu” gibi deyişine bırakayım.
”Analar İnsandır Biz İnsanoğluyuz.”
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
1.09.2025