Mehmet TIRAŞ

DEVLET-BİREY-TOPLUM İLİŞKİSİ (6)
16.10.2023
630

“Yeni Demokrasi Hareketi”

 

Yeni Demokrasi Hareketi(YDH) 1993 yılında, devleti değil insanı kutsayan, hukukun üstünlüğünden yola çıkan, bireyin özgürlüğünü öne alan, Çoğulculuk kavramını referans gösteren, temel hak ve özgürlüklere dikkat çeken, evrensel değerleri savunan bir sivil toplum hareketi gibi ortaya çıktı.

 YDH, ülkenin toplumsal sorunlarının tıkandığı, ülkenin Güney ve Doğu Anadolu bölgesinin OHAL ile yönetildiği; “Devletin silahlı güçleri  ile PKK arasında süren düşük yoğunluklu, silahlı bir  çatışmanın” zirve  yaptığı bir dönemde, toplumsal sorunlarla yüzleşen bir programla topluma bir çıkış yolu gösteriyordu.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne(AB) tam üye olarak katılmasını dünya ile bütünleşmesini de önemli bir adım olarak görüyordu.

Zaman içinde partileşti.

YDH, mevcut sistem partilerinden farkı dünyadaki üretim biçiminin değişmesi ile “yeni bir çağa geçildiğini” bu çağın adının da “Sanayi ötesi bir çağ olduğunu”, bilgi ekonomisine de vurgu yapıyordu.

YDH Ülkenin kronikleşen başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal sorunlara  gelenekselin dışında demokratik çözümler önerirken, aynı zamanda klasik siyasetin de ezberini bozuyordu.

YDH’nın ortaya çıktığı  süreçte ülkenin Batısı ile Doğusu arasında çok farklı bir siyasi politikalar  uygulanıyordu.

OHAL ile yönetilen illerde silahlı çatışmalardan dolayı özel bankalar şubelerini kapatıyor…

Sigorta şirketleri arabalarına kasko yaptırmak isteyen müşterilerine; OHAL bölgesinde arabanızda oluşacak hasar ve hırsızlık gibi olaylarda ödeme yapılmaz” ibaresini düşüyordu.

OHAL bölgesinde görevli başta öğretmenler olmak üzere tüm memurlara bölgeyi terk etmemeleri için, Batıdaki memurlara göre daha fazla farklı maaş ödeniyordu.

YDH’nın kurucu kadrosu mesleğinde başarılı akademisyenlerden, yazarlardan, gazetecilerden ve farklı meslekten olan, demokrat, çağdaş iş adamlarından oluşuyordu.

YDH’nın programı sosyal demokrasinin fikir babalarından Karl Kautsky’nin sanki tezini çağrıştırıyordu:

Kautsky “İşçi sınıfı çağdaş burjuvazi ile ittifak yapmalı” diyordu.

YDH başta devlet yapısından yani sistemden ekonomi, eğitim, sağlık, laiklik ve ülkenin her türlü sorunun önünü tıkayan ve silahlı çatışmacı bir ortamı yaratan; “Kürt Sorununu” çok yönlü bir şekilde ele alıyor, kamuoyuna ve siyasi iktidara önerilerde bulunuyordu.

YDH’ya Merkez medyanın beklenmedik destek vermesi garip bir durumdu.

YDH’nın her açıklamaları merkez medyanın gazetelerinde manşet oluyordu.

YDH’nın farklı  illerde kapalı toplantılar düzenliyor ve toplantılara büyük ilgi duyulurken toplantılar  medeni bir tartışmalarla sürüyor ve verimli geçiyordu.

Ama…

Kürt illerinde güçlü olan Halkın  Emek Partisi(HEP) YDH’nın Kürt sorununu gündeme getirmesinden rahatsız olmalı ki;dönemin HEP Genel Başkanı Murat Bozlak;YDH’yı kendilerini  bölgede zayıflatmak ve  oylarını bölmek için ortaya çıkmış bir hareket olarak görüyor ve yersiz suçlamalarda bulunuyordu.

Bu satırların yazarı  YDH’nın içinde bulunmuş birisi olarak YDH’nın Kürt sorunu üzerine çözüm  önerilerini, HEP bile dile getiremiyordu.

YDH toplumsal sorunların mevcut devlet yapısı ile çözülemeyeceğini açıkça dillendiriyordu.

YDH’nın Kürt sorunu dile getirmesinden HEP ne kadar rahatsızsa, sistemi savunan partilerde o kadar rahatsızdı.

YDH başkanı Cem Boyner,”Kürt sorunu güvenlik sorunu değil bir demokrasi sorunu, devleti demokratikleştirmeden bu sorunu çözemeyiz” sözüne; özellikle de siyasete yön veren “Genelkurmay Başkanlığından” ve “OHAL  illerinin valilerinden” sert tepkiler geliyordu.

YDH’nın  programı  bir demokrasi manifestosu gibiydi.

YDH’ya göre,”Devlet” toplumsal farklılaşmalar karşısında güven duyulan bir hakem olabilmeli, etnik ve dini kimliklerin üstünde kalabilmelidir. Böylece devlet ülkedeki herkesin devleti haline gelebilecek; ve farklı etnik kimliklerin varlığı şimdi olduğu gibi savunmacı eğilimlerini değil, toplumsal dayanışmayı pekiştirecektir.

YDH’nın Kürt Sorunu Üzerine Önerileri:

“Kürt sorununu siyasetçiler güvenlik politikalarıyla çözüleceğine inanıyorlar ve askerlere havale ediyorlar.

Kürt sorunu bir güvenlik sorunu değil,” demokratikleşme sorunu” olduğunu kabul etmiyorlar.

Cumhuriyetin kuruluşu ile Kürt illerinde irili ufaklı bugüne kadar 28 isyanlar çıkmış, PKK 29’cu isyan oluyor.

PKK’nın silahlı yöntemini kabul etmek kesinlikle mümkün değil…

PKK Kürt sorununu yaratmadı, Kürt sorunu PKK’yı yaratırken, bu hareketin adı da Kürt hareketi oldu.

PKK’nın talepleri Kürtlerin talepleriyle örtüştüğü için,bölge halkı  PKK’ya   büyük destek veriyor  bunu da görmezden gelemeyiz.

Kürtlerin olmazsa olmazlarından olan haklı olduklarından birisi “Ana Dilde” eğitim istemeleri.

Ana dilde eğitim talepleri Kürtlerin en doğal ve doğuştan kazanmış olduğu haklardan biridir, bunu tanımamak bir tarafa tartışılması bile abesle iştigaldir.

YDH olarak,Ana dilde eğitimin önünü kesen başta “Tevhidi Tedrisat kanununu” değiştireceğiz ve Türkçeden başka farklı dilde eğitim isteyen azınlıklara da anadilde eğitim vereceğiz.

YDH’ya göre,Kürt sorununun çözümünün ön şartı; ”devletin resmi milliyetçilik anlayışının değişmesidir.”

Devlet vatandaşına etnik kimlik dayatmaktan vaz geçmeli ve herkese “Bu devlet benim devletim” duygusunu verebilmelidir.

Çözüme yönelik bir diğer ön şart ise Kürt sorununun terör sorunundan ayrılmasıdır.

Çünkü terör bitse bile Kürt sorunu çözümlenmiş olmayacaktır.

Öte yandan Kürt sorunun çözümü terörü bitirmese dahi, PKK, toplumsal tabanın desteğini kaybedecektir.

Üstelik hiçbir devletin terörü bahane ederek kendi vatandaşının sesine kulak tıkaması söz konusu bile olmamalıdır.

Kürt sorunun çözümü kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki boyutta ele alınmalıdır.

Kısa vade de “OHAL’in ve korucu sisteminin kaldırılmasının” yanı sıra, zarar kimden gelmiş olursa olsun, mağdur olanların zararlarının tazmin edilmesi gerekmektedir.

Ayrıca Kürtlerin tüm kimlik haklarının verilmesi şarttır.

Bu haklar arasında her türlü iletişimde ve eğitimde Kürt kökenli vatandaşların ihtiyaçlarına cevap verilmesi işin esasıdır.

Uzun vadede ise bölgesel kalkınma planlarının yapılması ve yerel inisiyatifin teşvik edilmesi işin iktisadi yönünü oluşturacaktır.

Bölgedeki kamu arazileri ve devlet üretme çiftlikleri topraksız köylülere öncelikle dağıtılmalıdır.

Siyasi açıdan YDH’ya göre üç ana politika izlenmesi gerekmektedir:

-Merkezi yönetimin yeniden yapılanması,karar alma süreçlerinde katılımcılık ve toplumsal mutabakat aranmalı.

-Tevhidi tedrisat yasasının yeniden düzenlenmesi zorunludur.

-Ayrıca yerel yönetimlere yetki devri ve idari sistemin “ademi merkezîleşmesine “ yönelik reformlar gerekmektedir.

Sonuçta hem Kürt kökenli vatandaşların devletle olan bağlarında,hem de Türkiye’nin tüm diğer etnik gruplarıyla olan ilişkilerinde yeni tanımlamalara ve sivil kurumlaşmalara yol açacak düzenleme ve mekanizmaların oluşturulması şart.”

YDH Bölgenin başta Kürt sorunu, bölgenin ve ülkenin sorunları üzerine böylesi kapsamlı çözümler öneriyordu.

YDH’nın”Devletçilik, Milliyetçilik, Hukuk, Diyanet, Laiklik, Eğitim ve Ekonomi politikalarını”  yazmaya devam edeceğim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar