Mehmet TIRAŞ

17/25’İN YAPAMADIĞINI BİR ISTAKOZ YAPTI…
29.04.2024
255

Başbakan Erdoğan 2002 yılında “devlette şatafata son vereceğim” propagandasıyla Çankaya mahallesi  “OR-An sitesindeki Milletvekili lojmanlarını kapatarak”  işe başladı.

Or-An sitesine toplu taşıma araçları gitmezdi, sadece özel taksi ile gidilirdi, topluma kapalı bir yerleşkeydi,taksiciler OR-AN Sitesinin adını “Devlet Mahallesi” koymuşlardı.

Erdoğan Milletvekili lojmanlarını kapatma gerekçesini: ”Benim milletvekilim benim vatandaşımla komşu olacak, farklı mahallelerde oturacaklar ve Meclise de farklı semtlerden  gelip-gidecekler, vatandaşımla da içli dışlı yaşayacaklar”  diye açıklamıştı.

Bu kararı toplumda  büyük  destek almış olmalı ki muhalefette hiç itiraz etmedi.

Kendisi de Başbakanlık konutundan   Ankara’nın gecekondu ilçesi olarak bilinen Keçiören’de üç katlı mütevazi  bir apartmana taşındı.

 O günleri anımsayın, Erdoğan her gün üç beş arabadan oluşan mütevazi bir koruma ekibiyle evine gelip-giderken mahallenin çocukları karşılar, Erdoğan  makam aracından iner  çocuklara çeşitli oyuncaklar dağıtır, harçlıklar  verir komşuları ile de selamlaşırdı.

Erdoğan’ın bu davranışları hükümet yanlısı medyada sık sık haber olur, televizyon kanallarında görüntüler yayınlanırdı…

İşte halk adamı, işte bizden biri diyerek gazeteler manşetler atar güzellemeler yapılırdı.

Aradan yıllar geçti…

Siyasal iktidarın kimyası değişmeye başladı.

Erdoğan sisteme din üzerinden topluma format atmanın işaretlerini vermeye başladı. 

Beştepe’ye Başbakanlık ve bütün bakanlıkların toplanacağı “1152 odalı” bir bina yapıldığı haberleri medyaya yansıması ile farklı tartışmalar ortaya çıktı.

Ankara Mimarlar odası mahkemeden aldığı durdurma kararına dayanarak, Beştepe’ye yapılan  “1152 odalı Saray’ın  kaçak olduğunu açıkladı.

Binanın oturma müsaadesi yoktu ve gecekondu konumundaydı.

Kıyamet koptu.

Erdoğan mahkeme kararını yok sayarak kaçak Saray’a taşınacağını açıkladı ve “gücünüz yetiyorsa gelin yıkın” diyerek meydan okudu.

Keçiören’den kaçak Saray’a taşındı.

Devlette şatafatı ve saltanatı bitireceğim sözünün bir propaganda, içi boş bir hamaset olduğu da ortaya çıktı.

Erdoğan böylece  kendini mahkeme kararlarının dışında ve üstünde görmeye başladı.”

Erdoğan Saray’a taşınması ile “vatandaşla içli dışlı olması”  şöyle dursun  Milletvekilleri bile kendisine ulaşamaz oldu.

Devir iyice değişti.

Mütevazi koruma ekibi gitti, yerine  onlarca araçtan ve yüzlerce korumadan oluşan iki kilometreyi bulan bir konvoyla dolaşmaya başladı.

Saray’ın günlük masrafları ve lüks arabaları muhalefetin ve muhalif medyanın gündeminden hiç düşmez oldu.

Saray’ın günlük masrafının 35 milyon lira, enerji masrafının ise Bayburt ilin yakıtına eşit olduğu gibi karşılaştırmalı haberler okur olduk.

Sonunda Erdoğan bu haberlerden sıkılmış olmalı ki: ”Devlette İtibardan Tasarruf Olmaz” diyerek restini çekip kendi bildiği yoldan ilerledi.

Erdoğan yazlık ve kışlık saraylarının sayısını artırmaya devam etti,11 makam uçağının, 250 makam aracının olduğu, devlette makam araç sayısının 125 bine çıktığını duymaya başladık.

Devlette  şatafat artık gizlenmiyordu…

Saray’da oturur da  Saray’a yakışan kullanılmaz mı?

Erdoğan’ın eşi Emine Hanım’ın kullandığı çantasının 50 bin avro değerinde olduğu da etrafa yayıldı.

Siyasal iktidar takım taklavatıyla “bu saltanat düzenine çabuk ayak uydurdu.”

Devletin zirvesinde bulunan Silahlı ve sivil bürokrasiden oluşan elit kesimin maaşları halktan gizlenir oldu.

Generaller, Hâkim ve Savcılardan sonra Valilerin maaşları da kamuoyuna açıklanmaz oldu.

Böyle olunca…

Sivil bürokrasi de üç dört yerden maaş alan bürokratların sayılar ise sürüsüne bereket…

Şatafat ve saltanatı  devlet bürokrasisinde bu dönemde de  siyasal İslamcı  kadrolar yaşamaya başladı.

Asrın reisinin “itibardan tasarruf olmaz sözünü” AKP’de  siyaset yapan tüm  kadrolar referans aldı,”davayı” böyle yorumlamaya başladılar.

Milletvekilleri, Bakanlar,Belediye başkanları bu kervana top yekûn katıldılar.

“Hukukun Adalet dağıtması,denetleme işlevi  baypas edilerek, özgür basında  susturulunca...”

AKP iktidarında yapılan yolsuzluklar, soygunlar ve adam kayırma olağan hale geldi.

İktidarın besleme medyası devlette olan ve basına yansıyan her hukuksuzluğa bir gerekçe bulmaya başladı.

AKP’ye bağlı hareket  eden DİB’lığı ve  sözde din adamları her yolsuzluğa ve hırsızlığa hadisler uyarladılar.

AKP’e din üzerinden siyaset yapmanın dozunu artırdı…

Bizim neslimizi bozdular “dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” diye “din üzerinden topluma format atmanın arayışına girip” vatandaşın yaşam tarzına da müdahale etmeye başladı.

Yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanırken.

Yargı kararlarını da tanımaz ve uygulatmaz oldu.

Ancak sonunda sabırlar taştı,17/25 Aralık’ın yapamadığını bir ıstakoz yaptı…

Yerel seçimde siyasal iktidar seçmenin tokadını yedi, halktan aldığı güvenoyunu  kaybederken…

CHP’de ülkenin en büyük partisi oldu.

Burada muhalefete düşen “hukuk devleti” gereğini her an ifade etmek olmalı.

Önce hukuk demeli.

Siyasetin ülkede bir rant oyunu olduğunun somut örneği, Kamu İhale Kanunun(KİK) 192 defa değiştirilerek adrese teslim ihale verilmesidir,bu kokuşmuş oyunu  muhalefet bitirmeli.

İktidara gelen AKP’nin zaman içerisinde ilk önce kendini ve çevresini sonra da kendi zenginini,kendi medyasını yaratan,bu soygun düzen tarumar edilip, imkânsız hale getirilmeli.

Son günlerde havada uçuşan şatafat  tartışmaları  sistemin eseri olduğu akla niye gelmez.

Bizim siyasetçiler toplumsal sorunları çürümüş siyasal  sistem üzerinden ne zaman tartışacaklar tam zamanı değil mi?

Muhalefete bu görevi vatandaş verdi.

Siyasetçiyi zenginleştiren sistem nasıl oluyor da vatandaşı fakirleştiriyor?

Bunu muhalefet sadece gündeme getirmekle kalmayıp yıkıp atmalıdır.

Aksi halde hukuk toplumu olamadığımız sürece kutsanan insan değil ve  hep devlet olacak ve oradaki soygun ve  şatafatta  hep sürecek.

Son yapılan yerel seçimlerde  Belediyelerin borç batağı içinde olması ve Başkanların keyfi yönetimi ve saltanatı, sistemin değişmesinin kaçınılmaz olduğunu göstermiyor mu?

Muhalefete yetki veren toplum bu sorunları muhalefetin meydanlara çıkarak gündeme getirmesini, Saraya da taşımasını istiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar