Mehmet TIRAŞ
Bavul Dergisi’nin 97.sayısında Arzu Erkan’ın “Antik Yunan’dan Günümüze Kadın Olmak” Başlıklı bir yazısına rastladım.
Kadın figürü tarihin her döneminde erkekler tarafından;güçsüz,zayıf,yeteneksiz,iradesiz olarak görülmüş; toplumsal rol ve kurallar buna göre oluşturularak kadın bu konuma hapsedilmiş, ikinci sınıf olarak konumlandırılmıştır.
Antik Yunan döneminin başlangıcı, “Olimpiyat Oyunlarının” ilk kez oynandığı M.Ö.776 yılı olarak kabul ediliyor.
Olimpiyat oyunları ilk düzenlendiğinde kadınlar olimpiyat oyunlarının içinde yer almamışlar.
Yani erkekler kadınlara oyunlarda yer vermemişler.
Peki, ne zamana kadar?
Merak ettim…
Merak edince de “kadınların olimpiyat oyunlarına ne zaman katıldıklarını” öğrenmek için “yapay zekâya” başvurdum.
Yapay zekânın verdiği bilgiye göre;
“Kadınlar olimpiyat oyunlarına 1900 yılında Paris’te düzenlenen Olimpiyat oyunlarında yer alırlar, onu da sadece iki spor branşı olan “Tenis ve Golf” yarışmalarında yer almışlar.”
Hâlbuki olimpiyat oyunları 32 spor dalında yapılıyor.
Biz gene Antik Yunan’a dönelim…
Antik Yunan döneminde istenmeyen çocukların terk edilmesi yaygın bir durummuş.
Kız çocukların erkek çocuklardan daha yaygın terk edildiklerini öğrendim.
Kadınların gebelik ve lohusalık döneminde kadın ve doğuma yardım eden kadınlar ”Kirli” kabul edilirmiş...
Hatta bu kadınların girdikleri ortamları kirlettiklerine inanıldığından kutsal olan yerlere girmeleri hoş karşılanmazmış.
Kadına yapılan eziyetin haddi hesabı olmazmış…
Örneğin kadınların düşüncelerini yazıya aktarmaları da engellenirmiş…
Mitolojik anlatılar,dinsel metinler,felsefe,tarih,edebiyet,sanat eserleri,yasalar,toplumsal cinsiyet;hepsi erkeklerin bakış açısından oluşmuştur.
Adeta kadınlar akılsız sayılırmış.
Günümüz dünyasında kadınlar ne kadar özgürleşti?
Kadınlar lehine yeryüzünde demokratik olumlu gelişmeler olsa da…
Başta İslam ülkeleri olmak üzere ”Hukuku Sağır,Adaleti Dilsiz ve Kör olan Toplumlarda” kadınları toplumdan “izole etme,baskı,yasak,şiddet ve cinayetler” tarihin her döneminde olmuş.
Hala günümüzde İslam ülkelerinde erkekler kadını kendileri ile eşit saymadıkları gibi; kadınları siyasetten ve sosyal yaşamın her alanından koparıp eve hapsetmeye devam ediyorlar.
Kadını cinsel bir obje, çocuk doğuran,büyüten,erkeğe hizmet eden bir ev hizmetlisi olarak görmüş, kadınların bu görevleri asırlardır da hiç değişmemiştir.
Feminizm gibi önemli kadın hareketleri ortaya çıkıp büyük mücadeleler verseler de, eril iktidarları geriletmek ve cinsiyet ayrımını bertaraf etmek kolay olmuyor.
Kadınlara uygulanan ilkel vahşi taciz,tecavüz,baskılar,yasaklar ve katliamlar kısa sürede de bitecek gibi de gözükmüyor.
Bizim ülkemizde ortalama her gün 4 kadın erkekler tarafından öldürülürken…
Son on yılda 5 bin 400 kadın erkekler tarafından vahşice hayattan koparıldı.
Neden kadınlar bu çağda sosyal hayattan izole ediliyor, hatta can güvenlikleri toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor?
“Kadın insan soyunu yaşatan kutsal bir varlık olduğu, insanoğlu varlığını kadına borçlu hamaseti yapılır ama…”
Kadınların kimi seveceği,bedenini kime teslim edeceği,kimle beraber olacağı,kaç çocuk doğuracağı,nasıl doğuracağı ,nasıl giyineceği, nerede gülüp gülmeyeceği, nasıl konuşacağı ve toplum içinde nasıl davranış segileyeceğini tarih boyu hep erkekler belirler olmuş, olmaya da devam ediyor.
Ataerkil toplumlarda “erkekler ahlak ve namus anlayışlarını” kadınlar üzerinden tanımlarlar.
Kadınlara eril iktidarlar;yeri gelmiş inançları üzerinden, yeri gelmiş töre ve geleneklerle veya çoğunluk üstünden kadın hep sosyal hayatın dışında bırakılıp eve kapatılırken,bunlar yetmezmiş gibi,kadınlar hep güvercin tedirginliği ile yaşamıştır.
Bir parantez açmak isterim:
Kadınlar komünistlerin iktidarında da erkeklerle eşitlenmediğini yani özgürleşmediğini görüyoruz.
Yaptığım kısa araştırmada 70 yıllık sosyalizmle yönetilen ülkelerde; kadınlar komünist partilerde en etkili makam sayılan komünist partisi genel sekreterliğine ve önemli bir kurul olan Politbüroya getirilmezken;sosyalist sistemin sürdüğü 70 yılda kadınlara bakanlık ve bürokraside pek yer verilmemiş.
Dünyanın hiçbir komünist partisinin genel sekreterliğine kadın getirilmemiş bu tesadüf olabilir mi?
Dünyayı değiştirecek olan komünistler iktidarlarında kadınlarla eşit olmayı kabul etmezler.
Sosyalist sistemin dağılma nedenlerinden biri de kadınların sosyalizme sahiplenmemesi diyebiliriz.
Kadınlara yer vermeyen sosyalizminde ömrü bu kar olur.
Parantezi kapayıp ,yeniden günümüzde İslam ülkelerinde kadınlara uygulanan ilkel anlayışa dönelim:
Kadına eziyetin en ilkel haliyle günümüzde İslam ülkelerinde vahşice uygulamaları görüyoruz.
Pek çok İslam ülkesinde kadınlar açık ev hapsi hayatı yaşıyorlar.
Birkaç İslam ülkesinden sarsıcı örnek:
Nijerya’da kadınların sünnet ettirilmesi, zina yapan kadınların cezası ise Recm (taşlayarak) öldürülmesi.
Gene Afganistan’da kız çocukların evlat olarak sayılmaması,miras hakkından yararlandırılmaması.
Pek çok İslam ülkesinde kadınlar mirastan yararlandırılmıyor.
Afganistan’da kadınlar yanlarında yakını olan yani dini nikâh düşmeyen erkek olmadan sokağa çıkamaması gibi.
Bir diğer kadını insan yerine koymayan ülke İran:
İranlı kadınların molla rejimine karşı verdikleri özgürlük mücadelelerinde canları ile çok ağır bedeller ödüyorlar. Başlarını sokakta açtıkları için rejimin milis güçleri tarafından sokak ortasında şiddet uygulanıyor.
Suudi Arabistan’da daha yeni kadınlar araba kullanma ve tek başlarına sokağa çıkma hakkı verildi.
İslam ülkelerinde rejimlerin itibar görmemesi,Sosyalist sistemin dağılması kadınların dışlanmasının sonucu değil mi?
Gerçek özgürlüğün sahibi olan kadınlar ilk önce cinsiyetlerinin bilincinde olarak haklarına sahip çıkıyorlar…
Açık ki, kadınlar örgütlenmeden, mücadele vermeden ve bedel ödemeden hiçbir haklarını da elde edemezler.
Bunun en canlı örneği, “Kürt Hareketi içerisinde yer alan Kürt kadınların” verdiği mücadele ve elde ettikleri başarılardır.
Kürt hareketinin içinde yer alan kadınlar;başta parti örgütlerinde ve kazandıkları Belediyelerde “Eş Başkanlık Sistemi” ile erkeklerle ortak yönetiyorlar ve cinsiyet ayrımına karşı verdikleri mücadele ile bölgelerine,ülkeye ve tüm kadınlara da örnek oluyorlar.
Kürt hareketinin içinde olan kadınların verdiği mücadelesi Kürt coğrafyasında yaygın olan “Töre Cinayetlerinin” bitme aşamasına gelmesi.
Küçük yaşta evlendirilen “gelin ve damat çocuklar” olayında da küçümsenmeyecek bir yol almışlardır.
Kürt kadınların özgürlük mücadelesi bu bölgede belirleyici olan feodal yapının kırılmasına, aşiret kültürünün çözülmesinde de büyük etkisi olmuştur.
Kürt hareketinin içinde yer alan Kürt kadınların hem siyasal hem de sosyal konularda öne çıkması “Kürt Sorununu” barışçıl yoldan çözülmesi için, verdikleri destekte küçümsenemez.
Kürt hareketi içinde mücadele veren kadınlar aynı zamanda demokrasinin alt yapısını oluşturan “sekülerizm mücadelesini vermeleri” ,”sivil laiklik açısından” da önemli bir gelişmedir.
Kürt kadınlarının elde ettikleri siyasette ki başarı, diğer siyasi partilerin kadınlara siyasette daha fazla yer vermeleri ve kadınlar lehine kota uygulamaları getirmiştir.
2023 yılında yapılan genel seçimlerde parlamento da AKP 50,CHP 30,DEM 30,İyi Parti 6,MHP 4,TİP 1 Kadın milletvekili ile temsil ediliyor.
Meclisin üçüncü partisi DEM partinin “57 kişilik Meclis grubunun 30’nun kadın” olması kadınların verdikleri mücadelenin sonucu olduğunu göstermiyor mu?
Aile içi demokrasinin uygulanmadığı,kadınları özgürleştirmeyen bir sistemde hayat çölleşir, siyaseti de itibar görmez ve çürümeye yüz tutar.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025