Mehmet TIRAŞ

KADINLAR…
23.09.2024
193

Bavul Dergisi’nin 97.sayısında Arzu Erkan’ın “Antik Yunan’dan Günümüze Kadın Olmak” Başlıklı bir yazısına rastladım.

Kadın figürü tarihin her döneminde erkekler tarafından;güçsüz,zayıf,yeteneksiz,iradesiz olarak görülmüş; toplumsal rol ve kurallar buna göre oluşturularak kadın bu konuma hapsedilmiş, ikinci sınıf olarak konumlandırılmıştır.

Antik Yunan döneminin başlangıcı, “Olimpiyat Oyunlarının” ilk kez oynandığı M.Ö.776 yılı olarak kabul ediliyor.

Olimpiyat oyunları ilk düzenlendiğinde kadınlar olimpiyat oyunlarının içinde yer almamışlar.

Yani erkekler kadınlara oyunlarda yer vermemişler.

Peki, ne zamana kadar?

Merak ettim…

Merak edince de “kadınların olimpiyat oyunlarına ne zaman katıldıklarını” öğrenmek için “yapay zekâya” başvurdum.

Yapay zekânın verdiği bilgiye göre;

“Kadınlar olimpiyat oyunlarına 1900 yılında Paris’te düzenlenen Olimpiyat oyunlarında yer alırlar, onu da sadece iki spor branşı olan  Tenis ve Golf” yarışmalarında yer almışlar.”

Hâlbuki olimpiyat oyunları 32 spor dalında yapılıyor.

Biz gene Antik Yunan’a dönelim…

Antik Yunan döneminde istenmeyen çocukların terk edilmesi yaygın bir durummuş.

Kız çocukların erkek çocuklardan daha yaygın terk edildiklerini öğrendim.

Kadınların gebelik ve lohusalık döneminde kadın ve doğuma yardım eden kadınlar ”Kirli” kabul edilirmiş...

Hatta bu kadınların girdikleri ortamları kirlettiklerine inanıldığından kutsal olan yerlere girmeleri hoş karşılanmazmış.

Kadına yapılan eziyetin haddi hesabı olmazmış…

Örneğin kadınların düşüncelerini yazıya aktarmaları da engellenirmiş…

Mitolojik anlatılar,dinsel metinler,felsefe,tarih,edebiyet,sanat eserleri,yasalar,toplumsal cinsiyet;hepsi erkeklerin bakış açısından oluşmuştur.

Adeta kadınlar akılsız sayılırmış.

Günümüz dünyasında kadınlar ne kadar özgürleşti?

Kadınlar lehine yeryüzünde  demokratik olumlu gelişmeler olsa da…

Başta İslam ülkeleri olmak üzere ”Hukuku Sağır,Adaleti Dilsiz ve Kör olan Toplumlarda” kadınları toplumdan “izole etme,baskı,yasak,şiddet ve cinayetler” tarihin her döneminde olmuş.

Hala günümüzde İslam ülkelerinde erkekler kadını kendileri ile eşit saymadıkları gibi; kadınları siyasetten ve sosyal yaşamın her alanından koparıp eve hapsetmeye devam ediyorlar.

Kadını cinsel bir obje, çocuk doğuran,büyüten,erkeğe hizmet eden bir ev hizmetlisi olarak görmüş, kadınların bu görevleri asırlardır da hiç değişmemiştir.

Feminizm gibi önemli kadın hareketleri ortaya çıkıp büyük mücadeleler verseler de, eril iktidarları geriletmek ve cinsiyet ayrımını bertaraf etmek kolay olmuyor.

Kadınlara uygulanan ilkel vahşi taciz,tecavüz,baskılar,yasaklar ve katliamlar kısa sürede de bitecek gibi de gözükmüyor.

Bizim ülkemizde ortalama her gün 4 kadın erkekler tarafından öldürülürken…

Son on yılda 5 bin 400 kadın erkekler tarafından vahşice hayattan koparıldı.

Neden kadınlar bu çağda sosyal hayattan izole ediliyor, hatta can güvenlikleri toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor?

“Kadın insan soyunu yaşatan kutsal bir varlık olduğu, insanoğlu varlığını kadına borçlu hamaseti yapılır ama…”

Kadınların kimi seveceği,bedenini kime teslim edeceği,kimle beraber olacağı,kaç çocuk doğuracağı,nasıl doğuracağı ,nasıl giyineceği, nerede gülüp gülmeyeceği, nasıl konuşacağı ve toplum içinde nasıl davranış segileyeceğini tarih boyu hep erkekler belirler olmuş, olmaya da devam ediyor.

Ataerkil toplumlarda “erkekler ahlak ve namus anlayışlarını” kadınlar üzerinden tanımlarlar.

Kadınlara eril iktidarlar;yeri gelmiş inançları üzerinden, yeri gelmiş töre ve geleneklerle  veya çoğunluk üstünden kadın hep sosyal hayatın dışında bırakılıp eve kapatılırken,bunlar yetmezmiş gibi,kadınlar hep güvercin tedirginliği ile yaşamıştır.

Bir parantez açmak isterim:

Kadınlar komünistlerin iktidarında da erkeklerle eşitlenmediğini yani özgürleşmediğini görüyoruz.

Yaptığım kısa araştırmada 70 yıllık sosyalizmle yönetilen ülkelerde; kadınlar komünist partilerde en etkili makam sayılan komünist  partisi genel sekreterliğine ve önemli bir kurul olan Politbüroya getirilmezken;sosyalist sistemin sürdüğü 70 yılda kadınlara bakanlık ve bürokraside pek yer verilmemiş.

Dünyanın hiçbir komünist partisinin genel sekreterliğine kadın getirilmemiş bu tesadüf olabilir mi?

Dünyayı değiştirecek olan komünistler iktidarlarında kadınlarla eşit olmayı kabul etmezler.

Sosyalist sistemin dağılma nedenlerinden biri de kadınların sosyalizme sahiplenmemesi diyebiliriz.

Kadınlara yer vermeyen sosyalizminde ömrü bu kar olur.

Parantezi kapayıp ,yeniden günümüzde   İslam ülkelerinde kadınlara uygulanan ilkel anlayışa dönelim:

Kadına eziyetin en ilkel haliyle günümüzde İslam ülkelerinde vahşice uygulamaları görüyoruz.

Pek çok İslam ülkesinde kadınlar açık ev hapsi hayatı yaşıyorlar.

Birkaç  İslam ülkesinden sarsıcı örnek:

Nijerya’da kadınların sünnet ettirilmesi, zina yapan kadınların cezası ise Recm (taşlayarak) öldürülmesi.

Gene Afganistan’da kız çocukların  evlat olarak sayılmaması,miras hakkından yararlandırılmaması.

Pek çok İslam ülkesinde kadınlar mirastan yararlandırılmıyor.

Afganistan’da kadınlar yanlarında yakını olan yani dini nikâh düşmeyen erkek olmadan sokağa çıkamaması gibi.

Bir diğer kadını insan yerine koymayan ülke İran:

İranlı kadınların molla rejimine karşı verdikleri özgürlük mücadelelerinde  canları ile çok ağır bedeller ödüyorlar.  Başlarını sokakta  açtıkları için rejimin  milis güçleri tarafından sokak ortasında şiddet uygulanıyor.

Suudi Arabistan’da daha yeni kadınlar araba kullanma ve tek başlarına sokağa çıkma hakkı verildi.

İslam ülkelerinde rejimlerin itibar görmemesi,Sosyalist sistemin dağılması kadınların dışlanmasının sonucu değil mi?

Gerçek özgürlüğün sahibi olan kadınlar ilk önce cinsiyetlerinin bilincinde olarak haklarına sahip çıkıyorlar…

Açık ki, kadınlar örgütlenmeden, mücadele vermeden ve bedel ödemeden hiçbir haklarını da elde edemezler.

Bunun en canlı örneği, “Kürt Hareketi içerisinde yer alan Kürt kadınların” verdiği mücadele ve elde ettikleri başarılardır.

Kürt hareketinin içinde yer alan kadınlar;başta parti örgütlerinde ve kazandıkları Belediyelerde “Eş Başkanlık Sistemi” ile erkeklerle ortak yönetiyorlar ve cinsiyet ayrımına karşı verdikleri  mücadele ile bölgelerine,ülkeye ve tüm kadınlara da örnek oluyorlar.

Kürt hareketinin içinde olan kadınların verdiği  mücadelesi Kürt coğrafyasında  yaygın olan “Töre Cinayetlerinin” bitme aşamasına gelmesi.

Küçük yaşta evlendirilen  gelin ve damat çocuklar  olayında da küçümsenmeyecek bir yol almışlardır.

Kürt kadınların özgürlük mücadelesi bu bölgede belirleyici olan feodal yapının kırılmasına, aşiret kültürünün çözülmesinde de büyük etkisi olmuştur.

Kürt hareketinin içinde  yer alan Kürt kadınların hem siyasal hem de sosyal konularda  öne çıkması “Kürt Sorununu” barışçıl yoldan  çözülmesi için, verdikleri destekte küçümsenemez.

Kürt hareketi içinde mücadele veren kadınlar aynı zamanda demokrasinin alt yapısını oluşturan “sekülerizm mücadelesini  vermeleri” ,”sivil laiklik açısından” da  önemli bir gelişmedir.

Kürt kadınlarının elde ettikleri siyasette ki başarı, diğer siyasi partilerin kadınlara  siyasette daha fazla yer vermeleri ve kadınlar lehine kota uygulamaları getirmiştir.

2023 yılında yapılan genel seçimlerde parlamento da AKP 50,CHP 30,DEM 30,İyi Parti 6,MHP 4,TİP 1 Kadın milletvekili ile temsil ediliyor.

Meclisin üçüncü partisi  DEM partinin “57 kişilik Meclis grubunun 30’nun kadın” olması kadınların verdikleri mücadelenin sonucu olduğunu göstermiyor mu?

Aile içi demokrasinin uygulanmadığı,kadınları özgürleştirmeyen  bir sistemde hayat çölleşir, siyaseti de itibar görmez ve çürümeye yüz tutar.

 

                                                                                                                                                  

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar