Mehmet TIRAŞ

Tencere tava gürültü yapıyor da ramazan davulu huzur mu veriyor?
22.07.2013
2803

 Ülke gündeminden düşmeyen konular var bunları sıraladığımızda;Suriye iç savaşıyla Suriyeli Kürtlerin sınırımızda özerklik ilan etmesi,barış sürecinin koptu kopacak korkusu bir yerde pamuk ipliğiyle bağlı olması,Gezi direnişinin hala yaygın olmasa da,Hatay gibi bir hassas ilde her gün olayların sürmesinin içinden, ben Başbakanın bir konuşmasını önemseyerek yazı konusu etmeyi uygun gördüm

Başbakan, 20 Temmuz 2013 tarihinde Kastamonu da katıldığı bir toplantı da; Gezi direnişine destek verenlerin evlerinde her akşam saat 21 de yaptığı tencere tava protestosu konusunda vatandaşlara çağrı da bulunuyor yol gösteriyor;mahkemeye baş vurun haklarınızı arayın bu suçtur, komşuyu rahatsız etmeye giriyor ,diye..

Ne kadar ince bir kent kültürünün yansıması yabana atılacak gibi değil,insan başka bir ülkeden gelen bir turist olsa bizim başbakanın hümanist duygularını,empatisini kendi diline çevirerek yayınlar,bir insanlık dersi,diye..

Tencere  tava gürültü veriyor da komşuya Ramazan davulu çocuklara ninni,hastalara,yaşlılara terapi,oruç tutmayanlara melodi mi geliyor?Ya kulakları tırmıklayan o makamında okunmayan avazı çıktığı kadar bağırttırılan, ezan gürültüsünü nereye koyacaksınız?Ya her evden Sünni ailelerin anfinin sesini dışarıya vererek, okutulan mevlitleri ne yapacaksınız?

Bunlar mahkemelik değil mi,komşuyu rahatsız etmiyor mu?

Etmez ve götürülemez..

Neden? Çünkü;kutsal dinimizin çağrısı ve manevi değerlerimizim geleneği, mahalle baskısıyla kimse bunlardan şikayetçi olamaz, karşı çıkamaz,şikayetçi olda  gör,gör başına neler gelir.

Şimdi şu sözü duyar gibi oluyorum sen yazıyorsun ya.Evet yazıyorum ama her türlü riski ve hakareti göze alarak yazıyorum.

Tekrar ramazan davuluna dönersek,20 milyon Alevi insan yaşıyor bu ülkede ve 5 milyon haneye tekabül ediyor ve bu insanlar toplu bir yerde de oturmuyorlar, farklı inançlı insanlarla oturuyorlar ama hiçbir Allahın kulu çıkıp ta kimse komşum oruç tutmuyor, ramazan davulunun çalınmasına gerek yok diyen, bir Sünni den böyle bir söz duydunuz mu?Yazılı basında, televizyon kanallarında ramazan davulunun gürültüsü,ezan sesinin yüksekliği konusunda yazan veya televizyon programlarında tartışan var mı? Yok.

Başbakan iftar sofralarında belağetli  konuşmalarını sürdürüyor ama Suriye sınırında olan çok dinli farklı kültürlerin şehri Hatay’dan gelen haberler bir fırtına sessizliğinde ilerliyor!.

Hatay da ortaya atılan iddialar ve haberler  pimi çekilecek bomba  gibi her an Allah korusun bir Alev-Sünni kanlı  çatışmasına dönüşebilir!.

İddialar çok ciddi ve  ürpertici boyuta, işte Radikal gazetesinin 21 Temmuz 2013 tarihli çıkan manşetten verdiği haberler:

“Hatay’ın Armutlu mahallesinde geçen olaylar hakkında mahalle muhtarının söyledikleri,gezi direnişinde ölen Abdurrahman Cömert ve Eskişehir de öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın Hataylı olmaları,aynı zaman da bu mahalleden  ve Alevi olması çok dikkat çekiyor.Mahalle muhtarı Gökhan Sultanoğlu’nun iddiaları vahim:”polis bizi inanılmaz tahrik ediyor.Polis bize tekbir getirerek müdahale ediyor,sizi öldürmeye geldik,diye bağırıyorlar.Elektriği kestiler sonra da mum söndü”..diye hakaret ettiler.Olayları bu boyutta da görmek gerek” diyor Sultanoğlu.

Başbakanın Alevi söylemi toplumu gerdi..

Alevi kanaat önderlerine göre mezhepsel gerilimin diğer ucunda Sünni değil hükümet var.

Ehl-i Beyt Kültürü ve Dayanışma Vakfı Genel Başkanı Ali Yeral’ın söyledikleri bir iddia değil tam bir rahatsızlık..Yeral:”Alevilerin mezhepsel rahatsızlıklarının altında hükümetin uygulamaları ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları olduğunu belirtti;Özellikle Suriye  aleyhinde,’Alevi Esed,Şii Maliki,Hizbulşeytan’ denmesi,’Halep’in,Şam’ın içişleri bizim içişlerimizdir’ gibi sözler,Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğinin yuhalatılması toplumu gerdi.” Toplum mezhep üzerinden kamplaşmayı istemiyor, diyor.

Bu şikayetlerinden Aleviler yerden göğe kadar haklılar.. Başbakan bunu bilinçli yapıyor çünkü; tekrar tekrar üzerinde duruyorsa bir konuda bu yanlış olamaz bir sistematik uygulamanın planıdır.Gezi direnişinin fitilini ateşleyen nedenlerden birisi de; Erdoğan’ın dini otoriterleşmeye yönelmesidir.

Benim yazılarımı takip edenler hatırlarsa en az beş altı yazıya Başbakanın Aleviler üzerinden mezhepsel,dinci konuşmalarına dikkat çektim ve tehlikeli,diye de bir vatandaş olarak uyarmak istedim ama kim dinler, hoca bildiğin okur misali.

Hatırlatalım Başbakan tek din demedi mi,Reyhanlı da 53 Sünni vatandaşlım şehit oldu demesi,dindar nesil yetiştireceğim,Camini dışında başka bir yeri ibadet yeri olarak tanımayız,diyerek Cem evine karşı çıkmadı mı,seçmeli kuran dersi,Diyanet İşler başkanlığının  Sünnilere hizmet eden bir kurum olması,alkol yasasında bile din üzerinden yaklaşarak iki ayyaşın çıkarttığı yasaya mı itibar edeceksiniz yoksa yüce dinimize mi,demesi,kentsel dönüşüm projelerinin içinde camiye yer verirken, Cem evinin olmaması tesadüf bir şey olmasa gerek.!

Başbakan Erbakan’ın fabrika ayarlarından süratle uzaklaşmalı yoksa gidişat hayra alamet değil.

Erdoğan,dileriz kısa sürede bu dinci ve mezhepçi dilinden uzaklaşır,biz ve onlar sözünü kullanmadan, toplumun her kesimini kucaklayan bir dile döner.

Tencere tavadan şikayet edenlere gösterdiği hukuk yolunu, ramazan davulu ve ezan gürültüsünden rahatsız olanlara da bir yol gösterir;çok merak ediyoruz bu sorumuza ne yanıt verecek Başbakan!.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar