Mehmet TIRAŞ

Otomotiv sektöründen sarı sendikaya karşı bir sınıf uyanışı
23.05.2015
3519

 Ülke gündemi 7 Haziran genel seçimlerine kilitlenmiş,HDP’e teşkilatlarına silahlı,taşlı ve sopalı saldırılar sürerken;bu saldırılar stratejik olarak dozunu artırarak devam ediyor..Seçim kampanyasının başlamasından   bu yana  tam 60 HDP seçim bürolarına ve parti teşkilatlarına saldırı yapılmış.  Adana ve Mersin il örgütlerine yapılan bombalı saldırının,HDP’nin Mersin’de miting yapacağı güne eş zamanlı olarak iki il örgütüne  bombalı saldırının olması ve 7 HDP’ linin yaralanması,bu  kanlı eylemin  planlı ve programlı örgütlü bir saldırı olduğunu da ortaya koyuyor.

HDP’nini barajı aşması diktatörlükle ülkeyi yönetmek isteyenlerin hesaplarını altüst edecek olmasının yarattığı  tedirginlik, bu saldırılarının  altında yatan nedendir..Yoksa HDP’e tek başına iktidara mı geliyor.

Ben yazımı Gezi direnişinin ikinci yıldönümünü ve HDP’ye yapılan saldırılar üzerine  hazırlanıyordum.Kısa özetle konuyu değiştirmek zorunda kaldım çünkü!..

Seçimleri konuşup tartışırken Bursa otomotiv fabrikalarından gelen işçilerin grevi, seçimler kadar önem kazanmasa da dikkate değer bir gündem konusu oldu..

Hele benim gibi işçilik süreci boyunca tam  25 yılını  sendikal mücadeleye vermiş,ödediği aidatının hesabını sormuş,aidat ödediği sendika yöneticileri  tarafından tehdit edilmiş,komünistlikle,PKK’lıkla suçlanmış birisi olarak bu konuyu ıskalayamazdım.

Otomotiv sektörünün kalbi olan Bursa’da 15 Mayıs 2015 Tarihinde ajanslara bir haberin düşmesi Renault ve Tofaş fabrikalarında işçiler üretimi durdurdu haberleri, ülke gündeminin önemli bir haberi olmakla kalmadı,ne oluyor bu sektörde soruları ile son yıllarda gündemden düşen ama ‘sınıf ve kitle sendikalcılığının mücadelesini verenlerin  gündeminden çıkmayan “sarı sendikacılık” tekrar gündeme geldi, otomotiv sektöründe direnişe geçen  binlerce  işçilerin greviyle.

Renault fabrikasında başlayıp Tofaş fabrikasıyla yayılan  Coşkun öz fabrikasını da içine alıp, İzmit Ford otasan fabrikasına da sıçrayan, sınıf dayanışmasına  dönüşen,15 bin işçiyi kapsayan  otomotiv  işçilerinin  üretimi durduran ve direnişe götüren ney?

İşçiler eylemlerini üç başlık altında toplamışlar ne istediklerinin bilincinde, ilkeli bir mücadele veriyorlar ve bu mücadeleleri medya aracılığı ile kamuoyundan destek görüyorlar ama diğer işçi sendikalarından beklenen desteği görmüş değiller.

 Otomotiv işçileri ne istiyor?

Birincisi:Ücretlerin düzeltilmesi.. Otomotiv sektöründe çalışan on yıllık bir işçinin aylığı ortalama bin 600 TL.

İkincisi:Eylemlerinden  dolayı işten atılmamalarının güvencesini istiyorlar.

Üçüncüsü: Fabrikalarında yetkili olan üyesi oldukları Türk Metal sendikasından ayrılacaklarını ve çalıştıkları  işyerlerinden bu sendikanın tabelasının sökülmesini talep edip,Özgürce sendika seçme hakkı istiyorlar..

Otomotiv sektöründeki işçilerin direnişi bana 15-16 Haziran olaylarını hatırlatıyor.

1970 yılında dönemin Demirel  hükümeti DİSK’i kapatmayı içine alan  bir kanunu meclisten geçirmek ister.. DİSK’in öncülüğünde bazı Türk-İş’e bağlı sendikalarında destek verdiği; Türkiye  işçi sınıfı bunu kabul etmeyeceklerini beyan eder..15-16 Haziranda işçiler üretimi durdurur ve  sokaklara dökülerek;işçiler özgür sendika seçme hakkı  için üretimden gelen güçlerini, örgütlü potansiyelleriyle  birleştirerek siyasal bir direnişe geçerler, Marmara bölgesinde hayatı durdurdular  ve bu mücadele sonucunda  6 direnişçi işçi, polis kurşunlarıyla hayatını kaybeder ve hükümet bu yasayı çıkartmaktan vaaz geçip geri çekerken,işçilerde  Sendika seçmenin bedelini  ağır öderler.

Otomotiv sektöründeki  işçiler, işçi sınıfının tarihinde  ikinci defa  “sarı sendikaya” karşı bir mücadele veriyorlar üretimden gelen güçlerini  kullanarak örgütsel bir direniş geçtiler,  sendika seçme özgürlüğü için.

Renault fabrikasında çalışan 4 bin 993  işçiden  4 bin 867’si sendikadan istifa etmiş, sadece 126 işçi kalmış, bu 126 işçinin 26’ sı yurt dışında olduğu için onlarda dönünce  istifa edeceklermiş.

İşçilerin direnişi  ülke gündeminin iki numaralı haber olmuş; üyesi oldukları sendika yöneticileri işçilerin  yanlarında ve  önlerinde olması gerekirken ortalıkta gözükmüyor. Milliyet Gazetesinden Burcu Ünal’ın 20 Mayıs tarihli haberine göre; şöyle bir açıklama yapıyor Türk Metal Sendikasının Genel Başkan Yardımcısı Mesut Gezer hak arayan işçiler için: “İş yerlerini panayıra çevirdiler.Orada kağıt oynuyor çekirdek çitliyorlar” diye..

Birde içki içiyorlar, kumar oynuyorlar deseydi ya,yandaş medyanın yandaş sendikasına yakışırdı.

Sınıf bilinciyle hareket edip eyleme öncülük eden  11 işçinin Bursa emniyet müdürlüğü tarafından göz altın alındığı haberleri yayıldı,bilinen hikaye  yasa dışı örgüt üyesi olmak işçileri kışkırtmak gibi..

Türk Metal sendikasının bu yıllarca yaptığı bir iftira ve suçlamalarına otomotiv  işçileri yabancı değiller.

 Türk metal sendikasında sendika içi demokrasiyi savunan, sınıf ve kitle sendikacılığından yana tavır alan, işçinin söz ve karar sahibi olmasını isteyen işçiler,önce komünist, sonra  sol terör örgütü olmakla, doksanlı yıllardan sonra da  PKK’lılar diye,  suçlanmıştır  sarı sendikacılar tarafından.

Türk Metal  hep asker darbelere destek vermiş, 12 Eylül askeri darbesinden sonra  üye kitlesine ulaşmış,işçilerin ödediği aidatları askeri vakıflara bağış yapmış bir sendikadır.

Türk Metal sendikası üye potansiyelini, askeri darbeden sonra kamu iş yerlerinde ve  devlet üstünden zenginleşmiş, askeri darbelere destek vermiş iş adamları tarafından, iş  yerlerinde yetkili sendika olmuştur..Hiç bir zaman bu sendikanın üyeleri Türk Metal’i gönüllü olarak seçmemişlerdir.Türk Metal sarı sendikacılığın öncülüğünün yanında, derin devletin sendikal kolunu temsil edenlerdendir.

12 Eylül asker darbesinden önce 3 bin üyeli marjinal bir sendika olan Türk Metal, askeri darbeden sonra DİSK’e bağlı Maden-iş’in kapatılmasıyla on binlerce üyeye sahip oldu ve  bütün işyerlerindeki işçiler  bu sendikaya zorla üye yaptırdılar.

Ayrıca bu sendikanın mal varlığı da göz kamaştıracak türdendir,oteller, sosyal tesisler,tatil yerleri ve kamplarıyla  sendikal saltanatı ortaya koymaktadır.. Sarı sendikacılar sendikaları bir geçim kapısı olarak kullanırlar..Otomotiv işçileri  direnişlerinde sendikanın  bu mal varlıklarını  dile getiriyorlar ve kendilerinin yararlanmadıklarına dikkat çekiyorlar.

Sarı sendikacılığın yetkili (örgütlü demiyoruz) olduğu yerlerde işçilerin sendikası yoktur, devletin ve darbeleri destekleyen işverenlerin sendikası vardır.

İşçiler 12 Eylülden sonra ilk defa işçilerin söz ve karar sahibi olmasını, gerçek özgürlüğün sahipleri olan işçilerin yolunun  sınıf ve kitle sendikacılığından geçtiğine inanmış olmalılar ki;otomotiv sektöründen bir sınıfın uyanışının  işaretini verirlerken,tarihte ender rastlanan bir şekilde  üyesi oldukları sendikaya karşı baş kaldırıyorlar.

Dileriz  otomotiv sektöründeki bu sınıfsal direniş; tüm iş yerlerinde örgütlü sendikaların otomotiv sektöründeki işçilerin mücadelesine destek verir; işçi ölümlerinin durdurulmasına ve keyfi işten atılmaların sona ermesinde ;sendikalı olmak için örgütlenen işçilerin   özgürce  sendika seçmelerinin önünü açar ve sarı sendikacılığın sonu olur.

Otomotiv sektöründeki bu  sınıf uyanışı; mevcut olan sendikal yapının gözden geçirilmesini ivedi olarak öne çıkartırken,  aynı zamanda işçilerin bu onurlu direnişleri bir  demokrasi ve hukuk mücadelesi çerçevesinde  ele alınmalı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar