Mehmet TIRAŞ

Batı bizi kıskanıyor Binali distribütör oluyor
30.05.2016
1756

 Geçen bir hafta içerisinde öne çıkan gündemi kısa hatırlatma babında bir özetleyelim, arkasından da meramımızı anlatamaya çalışayım

Erdoğan’ın Davutoğlu’na yaptığı darbeden sonra;22 Mayıs 2016 Tarihinde yapılan AKP’nin Olağan Üstü Genel Kurulunun yapılması ve Binali Yıldırım’ın Genel başkanlığa seçilmesi ve ardından jet hızıyla Erdoğan’ın 65.Hükümeti kurmak için Binali Yıldırıma görev  vermesi çok sürpriz olmayan ve beklenen bir sonuç olduğu için toplumda bir heyecan yaratmadı.

Binali Yıldırım Beş tepe de oturan kaçak Saray’ın sahibinin belirlediği Bakanlar kurulunu  kamuoyuna açıkladı ve hükümet programını da TBMM’de okudu. Hükümet programı  Kaçak Sarayın sahibi tarafından Binali Yıldırımın eline tutturulmuştu,oku bana yasini misali.

Hükümet programını okuyan Binali Yıldırım Erdoğan’a olan bağlılığını ve başkanlık için ne gerekiyorsa onu yapacaklarını söyledi.

Dikkat çeken tartışmasız bir şey vardı o da;Binali Yıldırım’ın Başbakanlık adı altında Tayyip Erdoğan’ın  başkanlık görevine  nasıl geçileceği konusunda,  kaçak Saray’ın sahibi tarafından Binali Yıldırım  ‘DİSTRİBÜTÖR’ olarak görevlendirilmesiydi.  

Hükümet programında belki düşünülmüş diye acaba iş kazaları altında uygulanan cinayet ekonomisiyle ilgili bir şeyler söylenir mi diye bekledik ama boş bir hayalmiş.Anadolu da bir deyim vardır gönül meret erciyesten kar ister.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik,işsizlik,medya üzerideki baskılar ve düşünce özgürlüğü,hak gaspı gibi konulardan, vatandaş olarak talep etmek  artık lükse girmiş.

Hükümet programından çok kabine de bakanlar arasında kimin nereye bakan olduğu çok önemli değildi ama bizim dikkatimizi Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) gözümüz takıldı.

AKP’nin 14 yıllık iktidarında tartışmasız en başarısız olduğu alan ‘eğitim politikası’ dersek yanılmamış oluruz.

Hükümette en dikkat çeken ve AKP’nin eğitim de ne kadar başarısı olduğunun işaretini veren Nabi Avcı’nın  üç yıldır yaptığı MEB’ dan başka bir bakanlığa kaydırılmasıydı.

AKP’nin 14 yılık iktidarında MEB’ lığına  getirilen İsmet Yılmaz 6. Bakan  olarak göreve getirilirken aynı zamanda İsmet Yılmaz  Cumhuriyet tarihinin 74. MEB’nı olarak koltuğa oturuyordu.

AKP’nin 14 yıllık iktidarında hiçbir bakanlıkta bu kadar ortalama iki yıldan fazla görev değişimi olan başka bir bakanlık olmamış.

AKP’nin eğitim politikasında ders kitaplarının bedava verilmesinin ve okul sayısının buna üniversite de dahildir  artırılmasının dışında, nitelik diye bir kavramın  ve göze çarpan  hiçbir  başarı gözükmemektedir.

Hatta AKP’nin müfredattan felsefeyi çıkartıp  yasaklaması ve din ağırlıklı bir eğitime yönelmesi, imam hatip okullarının sayısı ve  İmam Hatip okullarına giden öğrenci sayısına baktığınızda her şeyi görebilir siniz.

Cumhuriyet tarihinde tek parti dahil bütün  hükümetlerde 73   Milli Eğitim Bakanı(MEB) görev yapmış, en fazla bakanlık yapan efsane bakan Hasan Ali Yücel olmuş ve tam 18 yıl bu görevde  bulunmuş.Diğer  MEB’lığında bulunanların   CHP,DP,AP ,ANAP ve AKP olmak üzere bu partilerin iktidarlarında da ortalama MEB’lığı yapanların görev süresi iki yılı geçmiyor.

Bizde verilen öğrenciye eğitimin  ana menüsü ; okur-yazar olması, devleti kutsaması,soran ve sorgulayan değil,birey olmayı kabullenmeyen, yer yüzüne kapalı itaat eden bir devlet kulu olması yetiyor.

Geçen haftanın en önemli başka bir gelişmesi de yargı bağımsızlığı açısından; Erdoğan’ın yüksek yargı başkanlarıyla geziye çıkması ve Rize de çay toplaması,Kırşehir de  Yüksek Yargı başkanlarının Ahilik festivalinde Erdoğan ile aynı karede gözükmesi ve yargı mensuplarının Erdoğan’ın her konuşmasını alkışlaması kamuoyunda çok büyük tepkiyle karşılandı.Bu konu aynı zamanda benim açımdan başlı başına bir yazı konusu olacak.

Gelelim Türkiye’yi yakından ilgilendiren  dış basında yankı yapan, manşet olan öne çıkan,sosyal medyada dolaşıma sokulan  ama bizde görülmeyen ve  verilmeyen sansürlenen Rıza Zarrab haberlerden geçilmiyor..

Rıza Zarrab’ın Beşiktaş kulübüne 1 milyon 200 bin dolar yardım yaptığını ABD savcısına açıklaması;ABD ve Batı medyası Zarrab’ın  Beşiktaş kulübü üzerinden  kara para akladığı haber ve yorumlar gırla gidiyor.

En çarpıcı haberlerden biri Cumhurbaşkanı Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu Togem-Der’e  Zarrab’ın avukatları tarafından ABD savcısına kefalet için  verilen 22 sayfalık rüşvet dosyasıydı.Bu vakfa verilen dolarların  ve meblağları dudak uçuklatan cinsten.İşte tarihleri ve rakamlarıyla vakıfa verilen dilekçede belirtilen rakamlar:10 Ekim 2013 yılında  850 bin dolar,2014 yılında 1.5 milyon  dolar,2016 yılında 2 milyon 300 bin olmak üzere bu vakfa toplam 4 milyon 650 bin  ABD doları bağışta bulunuyor Zarrab.Zarrab’ın Türkiye’de hayır sever bir saygın işadamı olduğu anlatılıyor.

Ayrıca yine Zarrab’ın eski bakanlardan Egemen Bağış,Zafer Çağlayan ve Muammer Güler  olmak üzere üç bakana 16 milyon ABD doları ve 32 milyon Euro rüşvet verdiği haberleri havada uçuşuyor  ama; Erdoğan’dan, Akp çevresinden ve yandaş medyadan bu haberleri yalanlama gibi bir  ses çıkmıyor.

Sosyal medya olmasa bizler bu haberleri öğrenemeyeceğiz ve yandaş medyada ne güzel inkar edecekti.Erdoğan boşuna demiyor bu Allah’ın baş belası sosyal medya toplumların başına bela oldu,diye.

Ankara’yı çileden çıkartan başka bir haber;Erdoğan terör örgütü ilan ede dursun ABD’de yayın yapan CNN televizyonu,PYD’ye bağlı silahlı YPG’li güçleri ABD’li komutanların eğittiğinin görüntülerini yayınlıyordu.Bu haberler karşısında yine dut yemiş bülbül olmuştu Erdoğan ve yandaş medyası.

Erdoğan bir konuşmasında demiş ki;Batı bizim yollarımızı,barajlarımızı ve metromuzu kıskanıyor diye coşmuş;karşısında dinleyenlerde muhtar olunca ayakta alkışlanmış olmalı ki esip gürlemiş.

Ya Erdoğan’ın danışmanları bilgilendirmiyor veya Erdoğan burası Türkiye deyip bu toplum yutar diyor.

Bir seçim çevresinde  sağ bir siyasetçinin  toplanan kalabalığa;size yeni bir şey söyleyeceğim İsmet paşanın  asker kaçağı olduğunu biliyor muydunuz der, topluluk çılgınca alkışlar ;yanında buluna birisi dürtmüş siyasetçiye hem  paşa diyorsun hem de asker kaçağı bu nasıl oluyor deyince;siyasetçi boş ver sen bunları bu millet yutar ve işte alkışlıyorlar ona bak der.Erdoğan’ın  batı bizi kıskanıyor sözünü okuyunca bu hikayeyi hatırladım.

Batı da ilk metro İngiltere de yapılmış ve hizmete girdiği tarih 1863 yılı.

Metro Paris’te 1900,Berlin’de 1902,Tokyo’da 1927,Moskova’da 1935 hizmete girer.

Türkiye de ise Metro 1993 yılında Ankara’da hizmete girmiş.

Biz metroyla tam 133 yıl sonra tanışmışız.

Batılılar  bizim makam araba sayımızı  kıskanmış olmasınlar, ne  dersiniz?

Batı ile bizde olan makam araba sayısını verelim:

Fransa’da Makam Araç sayısı 9 bin,

Japonya’da 10 bin,

Almanya’da 11 bin,bu üç  ülkenin toplam makam araç sayısı 30 bin.

Türkiye’de ise inanılacak gibi değil ama maalesef gerçek makam araç sayısı tam 125 bin,bu üç ülkenin makam araba sayısının  tam dört katından fazla..

Erdoğan’ın Batı bizi niye kıskanıyor  sözünü şimdi anladınız mı?

Batılı ülkeleri birde   bunu da kıskanmış olabilirler;hiç bir batı ülkesinde buna ABD,Japonya’da  dahil,Başkan ve Cumhurbaşkanları  Bin 150 odalı bir sarayda yaşamıyorlar,binlerce koruma ordusuyla da dolaşmıyorlar.

İşte Batı ile Türkiye’nin farkı ve saltanatı bu olsa gerek.

Erdoğan’a bunlar  yetmiyor ille tek adam olacak, kendinden habersiz yaprak kıpırdamayacak,ot bitmeyecek,muhalefetsiz ve hukuksuz ülkeyi yönetecek ve tarihe de seçilmiş 37.Padişah olarak  geçecek.

Tek adam olmak için  Davutoğlu’na darbe yapıp Binali’yi DİSTRİBÜTÖR olarak atadı.

Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler demiş atalarımız yaşayıp göreceğiz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar