Mehveş EVİN
Harper Lee, Amerikan edebiyatının klasiği olan “Bülbülü Öldürmek” (To Kill A Mockingbird) kitabında, büyük buhran döneminin güney Amerika’sındaki ırkçılığı bir çocuğun gözünden anlatır.
Birkaç hikâyenin iç içe geçtiği romanın merkezinde, tecavüzle yargılanan bir siyahinin suçsuzluğu kanıtlansa da cezaya çarptırılıp öldürülmesi var. Kitabın ismi de bülbülü öldürmenin günah olduğu sözüne atfen verilmiş: Bülbül, masumiyetin, kimseye zarar vermeyen bir canlının simgesi.
1961 Pulitzer ödüllü “Bülbülü Öldürmek”, hâlâ her yıl 1 milyon adet satıyor. Fakat üzerinden 40 yıl geçse de ABD’de ırkçılık sorunu bitmiş değil. Neredeyse her hafta bir Afrikalı Amerikalı, polisçe öldürülüyor.
En son Alvin Cole (17) öldürüldü; Dünyayı ayağa kaldıran George Floyd cinayetinin faili polis Derek Chauvin ise “güvenlik gerekçesiyle” duruşma öncesi şartlı tahliye edildi. Bu cinayetlerin hâlâ işleniyor olması, yargının tutumu, siyasetçilerin nefret söylemi, ırkçılığı sistemik, derin bir sorun haline getiriyor.
Türkiye’de ırkçılık dendiğinde, bu topraklara “yabancı” bir kavrammış, asla öyle bir şey yokmuş gibi yapılıyor. Oysa başta Ermeniler olmak üzere, tüm azınlıklara karşı ayrımcılık, cezasızlık nefret politikalarıyla derinleşiyor...
Daha iki hafta önce bir Kürt, gözaltında işkence sonucu hayatını kaybetti. Haberi yapanlar, hapse gönderildi. Ve bu ölüm, sadece belli kesimlerin “gündem”i olabildi.
FAKİR, ÇALIŞKAN, MAZLUM VE ÖLÜ
Türkiye’nin yakın tarihinde, faili meçhul diye savsaklanan cinayetlerde binlerce insan yok edildi. Kürt, deprem olduğunda, savaş uçağıyla bombalandığında, linç edildiğinde, anadilini konuştuğunda, çocuğu kurşunlandığında da “başına geleni hak etti.” Kürtler, sırf yaşadıkları coğrafya, konuştukları dil, oy verdikleri parti üzerinden otomatikman “terör örgütü üyesi” sayılıyor, gösteriliyor.
Örtülü veya açık, devlet nezdinde bu önkabul olmasa ayrımcılık toplumun kılcal damarlarına işleyebilir miydi?
11 Eylül 2020’de Van’ın Çatak mezrasında Servet Turgut (55) ve Osman Şiban (50) tarlada saman toplarken gözaltına alındı. İki gün sonra hastanede, yoğun bakımda “ortaya” çıktılar. Hastane raporu ile helikopterden atıldıkları ve işkence gördükleri belgelendi. Valilik “kaçarken kayalıklardan düşme”ye bağladı işi.
Peki bunu neye dayanarak söylüyordu? Belli değil. Zaten Turgut’un 30 Eylül’de ölmesinin üzerine haberlere “yayın yasağı” getirildi. Soruşturma dosyası için de gizlilik kararı verildi.
Servet’in ölümü, sosyal medyada yankılandı, ama sadece birkaç gün. Taziye evi basıldı, cenazede bile rahat verilmedi.
“Bu insan evinden çıkarak köyüne gitti. Topladığı ot torbalarını bağlıyordu. Yanında sadece bir tek çuvaldız vardı. Bu insan fakirdi, çalışkan biriydi. Zalim değil, masum bir insandı” diye feveran ediyordu kardeşi Naif Turgut.
Geçen hafta haberi yazan, yakınlarıyla, avukatlarıyla görüşen, hastane raporunu belgeleyen Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, ayrıca gazeteci Nazan Sala ve Jinnews muhabiri Şehriban Abi gözaltına alındı.
Kürt gazeteciler, “devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmak” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla tutuklandı... (Evrensel yazarı Ceren Sözeri’nin konuya dair yazısı)
VAN’DA 'OLANLAR' NASIL SANSÜRLENDİ
İnternette yaptığım aramalarda MA’nın Van’daki köylülere dair yaptıkları haberlerin sansürlendiğini, kaldırıldığını gördüm. Birkaç kaynak haricinde, şu anda Çatak’ta köylülerin başına gelenlere, hatta iddialara dair bir habere ulaşmak mümkün değil.
Saray medyası zaten “olayı” hiç haber yapmadı. Bağımsız medyanın bir kısmıysa işkenceden ölümü ya “helikopterden düştükleri iddiasıyla” verdi ya da Valilik açıklamasıyla.
Gazetecilerin tutuklama kararındaki bir detaya dikkat edin: “Şüphelilerin süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterir şekilde haberler yaptıkları” aktarıldı. Yani gazeteciliğin olmazsa olmazı olan “haber takibi” bile suç!
Kararda, gazetecilerin “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı” tarafından verilen basın kartı taşımadığından, gazeteci sayılmadığı da yazılı. Bu pek çok gazeteci davasında tekrarlanan, basın özgürlüğü sorulduğunda bahane olarak ileri sürülen bir zırva.
Dört gazeteciyi tutuklayan savcının, aynı zamanda Turgut’un öldüğü, Şiban’ın ağır yaralandığı “olay”da kolluk görevlileri hakkındaki soruşturmayı yürüten isim (..) olması tesadüf mü dersiniz?
Yetersiz deliller ve yalan beyanlarla, hukuka aykırı bir biçimde tutuklananlar sadece Kürtler değil. Ancak misliyle hak ihlaline uğrayan, verdikleri oy, konuştukları dil yüzünden böylesine sistematik olarak cezalandırılan başka bir halk yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023
19.09.2023
28.07.2021
21.07.2021
13.07.2021
22.06.2021