Metin Gürcan
2 Ocak günü hem bir yabancı TV kanalına mülakat vermek hem de merak ettiğim için Reina’nın önündeydim. Ortaköy’e vardığımda bir yabancı medya ordusu ile karşılaştım. Moğolistan’dan tutun da Çin’e, Rusya’dan ABD’ye, Avrupa’dan Kanada’ya kadar yaklaşık 40’a yakın ülkeden yüzlerce medya mensubu vardı. Hepsinin de ortak amacı "Ne oldu? Niçin oldu? Kim yaptı? Saldırının amacı neydi? Saldırının Türkiye’de devlet ve topluma ne gibi etkileri oldu?" sorularının cevaplarının izini sürmekti.
Askerken Irak, Afganistan, Kazakistan, ABD, Slovekya, Belçika, Kıbrıs vb. pek çok yerde ülkemi, milletimi ve ordumu temsil ettim. Biz askerde bu tarz yurt dışı görevlere ‘temsil görevi’ deriz çünkü üzerimizde taşıdığımız üniforma öncelikle şahsımızı değil ülkemizi, milletimizi ve ordumuzu temsil eder. Bu nedenle de içinde azıcık ‘memleket sevgisi’ olan biriyseniz, hain, gafil veya aptal değilseniz temsil ettiğiniz değerlerin farkında olarak sözlerine, davranışlarınıza dikkat edersiniz. Çünkü uluslararası bir ortamda ülkeniz ve milletiniz adına bulunuyorsunuzdur.
Reina’nın önünde geçirdiğim 2 saat sürede yabancı medya mensupları ile ayak üstü konuştum, onları gözlemledim. Sonra 3 Ocak ve 4 Ocak günü Reina saldırısı ile ilgili Türk medyasındaki gazete köşe yazılarını, haberleri okudum, siyasetçilerimizin açıklamalarını dinledim, sosyal medya platformlarında yaptığımız Türkçe, İngilizce tartışmaları, kullanılan argümanlarını ve gerekçelerini yakından takip etmeye çalıştım. Çünkü ilk kez Reina saldırısında 2016’daki IŞİD saldırıları ile kıyaslanmayacak kadar uluslararası medya ilgisi görmüştüm. Hani dedim ya ‘temsil görevi.’ Devleti, Milleti ve onun temsil ettiği değerleri yüceltme refleksi. Çünkü Reina saldırısı sonrasındaki Türk gazetecilerin, uzmanların ve akademisyenlerin tartışmaları aslında IŞİD’i anlama konusundaki entelektüel beceri/kapasitesini de gösteriyordu. Reina sonrası, Türkiye’nin IŞİD’i anlama konusundaki entelektüel kapasitesine dair bu eleştirisel yazım.
Yazımın temel tezi şu: Aslında kamu diplomasisi, uygulanan yöntemler ve üslup açısından çok eleştirilecek yanımız olsa da PKK ve FETÖ ile mücadelede konularında dışarıdan yani uluslararası ortamdan bakınca hem devletçe hem de milletçe (sivil toplum) bir dereceye kadar tutarlılığımız var. Ayrıca 15 Temmuz’da FETÖ’nün, 2015 Temmuz’u sonrasında PKK’nın neler yapabileceğini gördüğümüz için toplumumuzda bu iki tehdit konusunda genel bir uzlaşı var. Ama mevzubahis olan şey daha adında bile anlaşamadığımız IŞİD (veya DAEŞ veya DAİŞ) olunca ciddi SAÇMALIYORUZ. Hem de o kadar saçmalıyoruz ki ne tutarlılık ne de inandırıcılık kalıyor. Hatta televizyonlarda, gazetelerdeki IŞİD yorumlarını görünce ve bazı siyasetçilerimizin açıklamalarına bakınca giderek ‘saçmalamayı’ IŞİD terörü ile mücadele stratejisi haline getirdiğimizi görüyorum.
Kimin ne niyetle yaptığını bilemiyorum ama "IŞİD’le Saçmalayarak Mücadele" stratejisi ileride bu ülkeye korkarım çok büyük bedel ödetecek. Neden mi? İşte size bir kaç rakam. Suriye ve Irak’taki çatışmaları yakından takip eden ve güvenilir bir kaynak olan Soufan Group rakamlarına göre Kasım 2015’den bu yana yani 13 ayda Suriye ve Irak’ta tam 1112 intihar saldırısı olmuş. Anlamayanlar için yazıyla da yazayım: Binyüzoniki. Yine IŞİD son bir ayda Irak’ta günde ortalama 7, Suriye’de ise 3 intihar saldırısı yapıyor. Coğrafyada bir intihar saldırısı manyaklığı yaşanıyor. Ve bu saldırılarda başrolde olanlar kimler: IŞİD’in ‘Horasan’ dediği Orta Asya, Uygur ve Rusya coğrafyasından gelen Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS). Bu Horasanlılar en kolay ölebilen, en az eğitimli, en fakir IŞİD’li kitlesi. Artık Suriye (özellikle İdlip) ve Irak’ta ‘İstenmeyen Adam’ ilan edilen ve ülkelerine de dönemeyen yaklaşık 4 bine yakın Horasanlı IŞİD savaşçısından bahsediyoruz. Aileleri de işin içine kattığımızda bu rakam yaklaşık 30 bin nüfuslu bir sosyal habitata dönüşüyor. Görebildiğimiz kadarı ile bu Horasanlı aşırıcı Selefi ağlar Suriye ve Irak’ta sıkıştıkça Türkiye’ye doğru kaçıyor, operasyonel yeteneklerini de Türkiye’ye taşıyor.
2015'in Ocak ayından beri yani yaklaşık iki senedir Türkiye’de aşırıcı Selefi radikalleşmesi, IŞİD’in askeri stratejisi ve terörü konusunda konuşan ve yazan, biraz da bu konularda dışarıdan bize yani Türkiye’ye nasıl bakıldığını bilen biri olarak tekrar söylüyorum: İki senedir entelektüel anlamda ciddi saçmalıyoruz ve dışarıdan bakıldığında ‘IŞİD terörü ile SAÇMALAYARAK mücadele etmeye çalışan enteresan bir ülke’ izlenimi veriyoruz. Bu işin dışa bakan, yani ‘Türkiye’nin IŞİD’I anlama konusundaki entelektüel kapasitesi’ ile ilgili içimi acıtan boyutu.
Bir de Reina’dan sonra daha da belirginleşen içeriye yani toplumsal bütünlüğümüze yönelik SAÇMALAMAMIZ var. Bu boyutta IŞİD (veya daha genel tanımla Aşırıcı Selefi) terörü Reina’dan sonra topyekûn ve ‘tek ses, tek nefes’ mücadele edilecek bir ‘virüs,’ bu ülke topraklarına ve halkına yabancı bir ‘dış düşman’ görmek yerine onu daha da ‘politize’ ederek hayat tarzımız ile ilgili tartışmalarımızın merkezine oturtuyoruz. İçe yönelik bu saçmalamamız da aslında marjinal, kıyıda köşede kalması gereken ‘Aşırıcı Selefi Terörü’ tam da merkeze, siyasi ve sosyal tartışmalarımızın göbeğine taşıyor. Reina ve Aşırıcı Selefi terör üzerinden laik-muhafazakâr, yeminli AKP taraftarı-yeminli AKP düşmanı, yerli-yabancı yarılması ileride hepimizi yakabilecek sonuçları olabilecek bir toplumsal akıl tutulması, yani kitlesel saçmalama hali. Bu saçmalama da toplumumuzda (özellikle gençler arasında) aşırıcı Selefi akımlara olan ilgiyi arttırıyor.
Şimdi yazımın konusu olan dışarıdan bakınca saçmalama boyutunu Reina saldırısı üzerinden incelemek isterim.
Önce lütfen kendinizi Reina saldırısını önce anlamak sonra haberleştirip ülkesine anlatmak isteyen Çinli bir gazeteci olarak hayal edin. Saldırı ile ilgili cevabını aradığınız sorular için insanlarla görüşüp, Türk siyasetçilerin açıklamalarını takip ediyorsunuz, Türk medyasında çıkan haber ve köşe yazılarını tercümanınızdan size çevirmesini istiyorsunuz. Ve de objektif olma adına Türkiye’de çıkan bütün gazeteleri, haber kanallarının ve ajanslarını tarıyorsunuz. Amacınız Türkiye’nin ‘ortak entelektüel aklının’ Reina saldırısını nasıl yorumladığını anlamaya çalışmak.
Şimdi ilk soru: Reina saldırısını kim yaptı?
Tek bir kişi ama kuvvetle muhtemel beraber ettiği birileri ve bir azmettiricisi var. Olayın üzerinden 4 gün geçmesine rağmen hâlâ saldırganın kimliği belirlenememiş, kimliğe dair 3 farklı (Kırgız, Uygur veya başka biri) farklı isim/fotolar yayımlanmış. Saldırı anına bakarsanız saldırgan çok profesyonel ama saldırıdan önce Taksim’de selfie görüntüsü çekecek kadar da salak. Konya’da ailesi olduğu söyleniyor. Ama hâlâ resmi açıklama yok. Kafalar karışık. Türkiye’yi çok da tanımayan bir Çinli gazeteci olarak tam da soruşturmanın çok AMATÖRCE yapıldığını düşünmeye başlamışken saldırıdan yaklaşık 90 saat sonra Türk Dışişleri Bakanı saldırganın kimliğinin tespit edildiğini açıklıyor ancak isim vermiyor. Ayrıca acaba uluslararası gündemin ilk sırasındaki Reina saldırısı hakkında bu açıklama hem çok geç hem de çok yetersiz değil mi? Neyse demek ki soruşturmanın selameti açısından böyle uygun görüldü diyorsunuz ve devam ediyorsunuz. Böylesine önemli bir konuda Türkiye’de resmi açıklamayı hangi otorite yapar? Kimin sözüne güvenilir? Reina için Türkiye’ye gelmiş bir yabancı gazeteci olarak gelişmeler hakkında bilgi almak için hangi devlet kurumuna ulaşmalısınız? Size mülakat verebilecek ‘resmi bir yetkili’ var mıdır? Bu sorular da kafanızda muallak. Belki soruşturma konusunda bir şey söyleyemezsiniz ama Türk yetkililerin Reina sonrası hem iç hem de dış kamuoyuna karşı stratejik iletişim sürecini yönetmede çok başarılı olamadığını görebiliyorsunuz.
Tekrar sorumuza dönelim: Reina saldırısını kim yaptı?
Türk medyasında saldırının:
-
IŞİD tarafından yapıldığı,
- IŞİD’in kendi beyni, ideolojisi olmayan bir enstrüman olduğu tezinden hareketle her ne kadar fail IŞİD ‘aparatı’ olsa da aslında saldırının IŞİD arkasındaki bir ‘irade’ tarafından yapıldığı,
-
Saldırının IŞİD ile birlikte hareket eden FETÖ (burada FETÖ’yü de Çinlilere açıklamak zorundasınız) ve PKK birimlerinin ortak işi DAEŞ-FETÖ-PKK/PYD ‘kokteyli’ olduğu (Bu tez sizi saldırıya Türki devlet birimleri içinden destek olabileceği gibi tehlikeli bir teze de götürebilir.)
-
Aslında saldırının IŞİD işi olmadığı şeklinde sınıflandırılabilecek 4 temel yaklaşımın var olduğunu görürsünüz.
Şayet bu yaklaşımların Türk medyasında teker teker hangi tezlerle dile getirildiğini açtığınızda:
1. Saldırı IŞİD tarafından yapıldı
Bu yaklaşım altında;
- Aslında saldırıya ülkeyi yöneten AK Parti'nin yanlış politikalarının neden olduğu,
-
Saldırıyı IŞİD yapsa da ülkedeki laik muhalefetin saldırıyı AKP’ye ‘siyaseten vurmak’ için kullandığı,
-
IŞİD’in bu saldırı ile artık hayat tarzı hakkındaki tartışmalar üzerinden toplumdaki hassaslaşan etnik, siyasi ve mezhepsel sinir uçlarını kaşımak istediği,
- Saldırıyı IŞİD ilhamlı bir yerel Türk ağı yerine doğrudan IŞİD komutasındaki uluslararası bir ağ tarafından yapıldığı, saldırgan kaçmayı başarabilmesinin olayı çözmeyi zorlaştırdığı gibi tezlerin vurgulandığını görürsünüz.
2. Saldırıyı IŞİD aparatı üzerinden başka bir ‘irade’ yaptı
IŞİD’in aslında kendi beyni, ideolojisi olmayan bir ‘aparat’ olduğu varsayımını kabul eden bu yaklaşımda saldırıyı organize eden asıl ‘irade’ olarak:
-
ABD’nin (Suriye’de kendisini dışlayan ve Rusya ile iş tutan Türkiye’yi cezalandırmak için ki zaten dünyada sadece ABD ordusunun kullandığı (!) flash bang’ler bu tezi ispatlıyor. Ama nedense bu tezdekiler saldırganın Rus yapımı Keleşinden hareketle saldırganın Rusya tarafından azmettirildiği sonucunu çıkarmamış.)
-
NATO’nun gizli şebekelerinin (Bu gizli şebekeler CIA ve FETÖ ile irtibatlandıran görüşler mevcut)
-
Genel olarak ‘Batı’ daha genel ifade ile ‘üst akıl.’ (Bu durumda ‘üst akıl’ kavramının Çincesini bulup Çinlilerin anlayacağı şekilde bu muğlak, belirsiz ama Türklerin varlığından emin olduğu kavramı tanımlamanız gerekecek. Acaba ‘üst akıl’ Çince nasıl tanımlanır?
- Saldırının aynen Rus elçisi Karlov suikastinde olduğu gibi İran’ın işi olduğu,
Şimdi tecrübeli bir Çinli gazeteci iseniz bu tezlerin açıklama gücünü test etmek için bir ‘gerçek kontrolü (fact checking) yapmanız lazım. Şayet IŞİD’e aparat rolü biçiliyorsa Türkiye’de IŞİD’in ilk terör saldırısı olan 20 Mart 2014’deki (2,5 sene önce) Niğde saldırısından bu yana Türkiye’de meydana gelen irili ufaklı 30’a yakın IŞİD terör saldırısına karıştıkları iddiası ile suçlanan, aranan, gözaltına alınan, tutuklanan, hüküm giyen bir ABD’li, bir Batılı, bir İranlı, bir ‘üst akıl (her neyse)’ mensubu olup olmadığını kontrol etmeniz gerekir. Veya Türk resmi makamları Türkiye dışındaki bir ABD’li, batılı veya üst akıl mensubunu suçlamış da olabilir. Var mı böyle biri? Açık kaynaklara yansıdığı kadarı ile yok. Veya Türkiye’de gerçekleşen bir IŞİD saldırısında saldırgandan bir Amerikalı devlet görevlisine, Batılıya, bir İranlıya veya ‘üst akıl’ mensubuna giden bir kişi-ilişki haritasını gösteren akademik bir rapor, çalışma var mı diye internetteki açık kaynakları aradığınızda gene bir şey bulamayacaksınız. Türkiye’deki IŞİD saldırılarının tamamında Türk makamlarının tespit edip açık kaynaklara düşen IŞİD’in ABD, NATO, CIA, İran veya ‘üst akıl’ ile bağlantısı olmadığına göre bu yaklaşım objektifliği ve tarafsızlığı önemseyen bir Çinli gazeteci olarak eminim size pek de ‘rasyonel’ gelmiyor.
3. Saldırı bir DAEŞ-FETÖ-PKK/PYD ‘kokteyli’
Gene bir Çinli gazeteci olarak Reina ile ilgili açık kaynakları incelediğinizde kişi-ilişki haritaları gibi bizi saldırgandan alıp FETÖ’ye veya PKK/PYD’ye götürebilecek somut olay-aktörler-süreç-ilişkilere yer veren bir çalışmaya rastlamıyorsunuz. Sadece medyada inandırıcı gerekçeler sunamayan iddialar kalıyor elinizde.
4. Saldırı aslında IŞİD tarafından yapılmadı
‘Saçmalama’ konusunda bu yaklaşımda Türk medyasında zengin bir literatür olduğunu hatırlatarak bu literatürden medyada rastlayacağınız ilginç tezleri sıralarsak:
-
Saldırının yapıldığı yer olan ‘eğlence dünyasının manastırı’ ‘Reina’nın aslında İspanyolca ‘Kraliçe’ anlamına geldiği, bu nedenle saldırının aslında ‘karanlık güçler’ tarafından İngiltere’ye/Kraliçe’ye yönelik bir mesaj olduğu,
-
Reina’nın sahibinin ‘karanlık iş ilişkileri ve geçmişi’ nedeniyle saldırının IŞİD saldırısı gibi görünmesine rağmen kişisel/ticari/mezhepsel nedenleri olabileceği,
- Popüler bazı Türk güvenlik uzmanları ise saldırının kesinlikle bir ‘DAEŞ saldırısı’ olmadığından eminler (bu konuda kaynak/delil veya gerekçe sunmak yerine sadece uzmanlığına inanmamızı salık veriyorlar). Ama aynı uzmanlar saldırının kimin/neyin saldırısı olduğu konusunda ikna edici gerekçelerle desteklenen bir tez sunmak yerine saldırıyı yapan ‘irade’ konusunda kapıyı açık bırakarak yüreğimizin götürdüğü yere gitmemiz için bizi özgürleştiriyorlar. Bizim de özgürleşen yüreğimiz bir hamaset balonu içinde önce beynimiz ve rasyonelitemizin üstünden geçiyor ve sonra kanatlanıp konmak istediği fail-i meçhul yere doğru uçuyor.
Saldırı konusunda herkesin her şeyi bildiği sosyal medyada yer alan ‘beyin yakan’ tez ve teorileri ise hiç girmiyorum.
Şimdi düşünün. Artık yayın saati ile geldi ve Çinli muhabir olarak canlı yayında ne söyleyeceklerinizi, analizini merakla bekleyen milyonlarca Çinli seyirciye Reina saldırısını kimin yaptığını anlatacaksınız. Ama kafanız çok karışık. Neden? Çünkü objektif ve etik bir tutumla gerçeği bulma adına daldığınız ‘Alice Harikalar Diyarı’ tadındaki Türk medyasından kafanız oldukça karışmış olarak çıktınız. Aslında Türk olsanız, Türkiye’de yaşasanız kalbiniz/duygularınız medyadaki hamaset/duygu/coşku balonu sayesinde sizi ‘götürülmesi gereken yere’ götürür ama bu balon sizin Çinli kalbinize işlemiyor. Türkiye’deki Çinli muhabir olarak Belki ‘Koca koca adamlar böyle ciddi bir saldırı sonrasında nasıl bu kadar saçmalayabilir?’ diye de düşünüyor olabilirsiniz. Yo, düşünün düşünün! Çünkü doğru Biz ‘saçmalayarak’ IŞİD’i önce tanımlamaya, sonra anlamaya ve en sonunda yok etmeye çalışan bir toplumuz. Yapabilirsek ne yazık ki IŞİD konusundaki ‘entelektüel kapasitemizin seviyesini’ gösteren bu mücadele tarzı ile IŞİD terörünü bitiren ilk ülke olacağız...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2021
9.09.2021
11.08.2021
5.04.2021
2.01.2021
16.03.2020
23.11.2019
31.08.2017
12.08.2017