Mümtazer TÜRKÖNE
Belli ki gündeme gelmesini, tartışılmasını, birilerinin kulağına kar suyu kaçmasını, farkındalık oluşmasını, toplumun teyakkuza geçmesini istiyor. Aynı sözleri geçen hafta sonu farklı zeminlerde tekrarladı. “Devlet içinde kendisini devletten daha güçlü zannedenler”den, “ülkeyi kaosa sürüklemek suretiyle bir şeyler elde etmeye ve güçlerini korumaya çalışanlar”dan bahsediyor. “İktidar içinde etkili” olduğunu vurguladığı bu illegal örgütün amacını da “kaos çıkartarak otoriter bir rejim kurmak” şeklinde tarif ediyor.
Konu çok ciddi. Hepimiz için bir ölüm-kalım meselesi. Ülkemizin güvenliği, devletin bekası, halkın selameti için yapılan bir uyarı bu.
Ahmet Davutoğlu, Türkiye’de kritik bir evrede başbakanlık sorumluluğunu üstlenmiş bir politikacı. Devlet cihazını tanıyor, işlerin nasıl görüldüğünü biliyor. Politikada başarısız olsa da yetenekli bir entelektüel ve akademisyen. Arka planda sağlam bir teorik perspektife yaslanmasa, durumu derinlemesine analiz etmese bu çıkışı yapmaz. Bol bol krizlerin yeşerdiği bataklık alana zaman ayarlı bir bomba yerleştiriyor. Parçalanmış illegal politik bedenlerin, kurguların, planların ortalığa saçıldığı bir manzara hayal edin. Kendi çapında derin bir kumpası deşifre ediyor ve bizi uyarıyor.
Hepimizin bildiği ama kimsenin açıklayamadığı bir gelişmeyi, Davutoğlu kendi uyarısının görünen gerekçesi olarak tekrarlıyor: Mülteci karşıtı gösterilerin fitilini ateşleyen Kayseri’deki meşhur olayda polis 855 kişiyi gözaltına alıyor ve bunların 468’i sabıkalı olmanın ötesinde suç makinesi çıkıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel olaylara, sabıkalılar karışmaz. Sabıkalı adam bireysel takılır ve sonradan fırsat yakalayınca yağmacı olarak olaylara dahil olur. Bu olay örgütlü ve talimatla hareket eden bir suç şebekesinin seferber edildiğini gösteriyor. Davutoğlu bizim önümüze bu vak’ayı, Türkiye sathına yayılmış, iktidarın da içine nüfuz etmiş ve Türkiye’de kaos çıkartmaya hazır örgütlü bir yapının operasyonu olarak koyuyor.
Vurgulayalım: Bu yorumu başbakanlık tecrübesine sahip bir politikacının ağzından dinliyoruz.
Olayların sonrasının da tuhaf olduğunu hatırlayalım. Ayaklanmalar başka şehirlere sıçramışken, Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki bölgede bayraklarımız yakılırken, insanlar ölürken birden bıçakla kesilmiş gibi herşey durdu. Çünkü Cumhurbaşkanı bu olaylara kesin bir tavırla karşı çıktı ve “kaos” çıkarma niyetlerini vurgulayarak birilerini tehdit etti.
Önemli olan durum şu. Toplum 22 yıllık bir iktidarın yerini yeni bir iktidara bırakması hikâyesini satın almış durumda. Zamanı çok önemli değil, bu değişim inancının yerleşmesi bile devlet içindeki güç dengelerini değiştirir. Değişim, hele böylesine güçlü bir iktidarın değişme süreci çok sancılı geçer. Birileri kurdukları kara düzenden vazgeçmez, başkaları işledikleri suçların hesabını vermek istemez ve gözü kara bir şekilde iktidarın kulpuna yapışırlar. Suç işlemeye alışanlar için kaos çıkarma amacıyla kurulan örgütlerin bu değişimi durdurmak için harekete geçirilmesi tek çareye dönüşür. Devletimizin böyle kirli bir örgütsel birikimi olduğunu hepimiz biliyoruz. Seferberlik Tetkik Kurulu veya Kontrgerilla geçmişte bu amaçla seferber edildi.
6-7 Eylül olayları böyle organize edildi. 70’li yıllar bu örgüt eliyle kana bulandı. 28 Şubat’ın Cumhuriyet mitingleri benzer şekilde organize edildi. Bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü için benzer iddialar hâlâ tartışılıyor.
Şimdi yaratılacak kaosu yüzdürecek gemi rolünde Suriye sorunu ve Suriyeli mülteciler duruyor. İki taraftan ısrarla tekrarlanan açıklamalar, iç savaşı sona erdirmek konusunda Türkiye ve Suriye tarafının anlaştığını gösteriyor. Küresel güçlerin sessizliği, o tarafta da bir uzlaşma olduğunu gösteriyor. Fakat mesele göründüğünden çok karmaşık. Çözüm için atılacak adımlar başka karışıklıklara da yol açabilir. Suriye’de Esad’ın kontrol ettiği bölge çok sınırlı ve kendi askerî gücü, orası için bile yeterli değil. İçerde demografik yapı tamamen değişti.
Türkiye’deki mültecilerin yarıdan fazlasının dönebilecekleri bir anavatanı yok.
Çözüm bulunursa ÖSO’nun, Suriye Milli Ordusu’nun ve İdlib bölgesine sıkışan muhaliflerin can ve mal güvenliği için garantilere ihtiyacı var. Kuzey Doğu Suriye’deki Kürt varlığının statüsüne, muhtemel çözüm için garantiler verilmiş olmalı. 2254 Sayılı Birleşmiş Milletler kararına uygun olarak geçiş sürecinde bütün tarafların katılacağı bir geçiş hükümeti oluşturulması çok zor bir ihtimal. Suriye’de çözüm, zincirleme reaksiyonlarla Orta Doğu’da bütün taşları yerinden oynatabilir ve yeni bir statükoya yol açabilir.
Bizim açımızdan en önemli kısmı, içerde bir iktidar değişimi sürecinde Suriyeli mülteciler üzerinden devreye sokulacak bir kaos planı. Türkiye işte o zaman bir felaket senaryosu yaşayabilir. Davutoğlu hepimizi uyarıyor. Umut verici olan, iktidar içinde bu kaosu engelleyecek bir iradenin duruma hâkim görünmesi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025