Mümtazer TÜRKÖNE
“Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesinde daha kaç CHP’li telef olup gidecek.”
“Telef olmak” düşman siyaseti jargonuna uyuyor. Erdoğan’ın söylediği bu söz çok ağır; ama olan biteni anlamak için dürüstçe söylenmiş bir sözün özgül ağırlığıyla tartıya girebilir.
En hafif karşılığı ile “telef etmek” deyimini “harcamak” kelimesi ile karşılayabilirsiniz. “Öldürmek”, “mahvetmek”, “yok etmek” biraz daha ağır kaçabilir. Bu tür deyimlerin karşılığı daha çok yaygın kullanımdan, bazen de galat halini almış anlamdan çıkartılır. Sonucu “yok oluş” olan, ama hiçbir amaç ve anlam taşımayan, yani bir işe yaramayan bir sondan bahsediliyor.
En yaygın duyduğunuz çerçeve: “Sel felaketinde 60 küçük baş hayvan telef oldu.” Eskiden başı boş sokak köpekleri, kuduz olaylarını önlemek gerekçesi ile öldürülürdü. Sırf bu iş için belediyelerde kadrolu “köpek itlaf ekipleri” olurdu. “İtlaf” kelimesi “telef etme” anlamına geliyor.
Erdoğan’ın kullandığı tabir gerçeği ifade ediyor. Siyaset rakibinizi telef etmek üzerine kuruludur. Siz onu telef etmezseniz, o sizi telef eder.
Bülent Arınç, “ütmek” tabirini kullanmıştı. Siyaset, ütmek üzerine kurulu bir oyun. Bu da doğru. Çok nitelikli, deha sahibi, ahlâk abidesi, beşerüstü yeteneklerle donanmış biri olmanızın hiçbir önemi yok. Başarının tek ölçüsü kazanmak. Oyunu kazanmazsanız esameniz okunmuyor. Ütülürseniz telef olup gidersiniz. Kazanırsanız, kimse dönüp kullandığınız araçlara bakmıyor. Mazeretlerin hiçbiri başarının yerini tutmuyor.
Kabak bizim başımıza patlıyor. Cumhurbaşkanı adayları kendilerini değil halkı temsil görevini üstleniyor. Kazanamasalar da, -Kılıçdaroğlu gibi- halkın % 47’sinden fazlasının oyunu alıyor. Kısaca, cumhurbaşkanı adayları değil toplumun yarıdan bir fazlası olmayı başaramayan halk arada telef oluyor. Zira % 50’yi geçen her şeyi kazanıyor.
Kim ütüldü?
19 Mart operasyonu, kamuoyu tarafından, “telef etmek” veya “ütmek” üzerine kurulu bir hamle olarak görüldü. Peki İmamoğlu ve ekibi ütüldü mü?
Hayır, halktaki karşılığına bakılırsa iktidar kanadı ütüldü.
Telefat var, ama ütülmek yok.
AK Partili troller, ortaya dökülüp saçılan belgeleri ve bilgileri işaret ederek adeta çıldırıyor. “Nasıl olur da bu yolsuzluklara rağmen hala bu adamları destekliyorlar?” sorusunu çok sık tekrarlıyorlar.
Gerçekten yolsuzluk yapılmış mı? Fikir sahibi olmak için dava dosyalarının tekemmül etmesini beklememiz gerekiyor. Ancak kamuoyundaki kanaat çok sarih: Kayıtsız şartsız “yolsuzluk yapılmış olsa bile”, CHP’nin arkasındaki halk desteği yükseliyor. İktidara muhalif kesim ve ekonomik krizden mustarip olanlar yolsuzlukla ilgili iddialara pek takılmıyor. Bu operasyonların tam olarak “telef etmek” mantığı üzerine inşa edildiğini düşünüyor.
Bu kanaatin temel gerekçesi AK Parti’nin, belediyeler başta olmak üzere siyasî yolsuzluklar konusunda fazlasıyla şaibeli olması. AK Partili belediyelerle ilgili iddialar, İçişleri Bakanlığı izin vermediği için soruşturulamıyor. Bunların arasında Ankara belediyesiyle, hatta İstanbul’la ilgili soruşturulmayı bekleyen şikayetler var.
CHP’li kadrolara yönelik yolsuzluk iddiaları peşinen: “Tencere dibin kara, seninki benden kara” muhabbetine evriliyor.
Taşlık bir tepede, silme camdan bir köşkte otururken, aşağıdaki komşunuzun ahşap kulübesinin küçük camına bir taş atmış oluyorsunuz. Sonra olacakları düşünün.
Siyasî yolsuzlukların vazgeçilmezliği:
Kanunlar aksini söylese, soruşturmalara konu edilse de yolsuzlukların doğal ve normal addedildiği bir siyasî evrende yaşıyoruz. Adeta yolsuzluklar içselleştirilmiş ve normalleştirilmiş durumda.
Sebep, siyasetin finansmanı meselesi.
Yolsuzluklar aleni ve örgütlü olarak siyaseti finanse etmek gerekçesiyle yapılıyor. İşte bu gerekçe hemen hemen bütün partilerin kadroları tarafından meşru ve doğal addediliyor. Tek şartı var: Elinizin altında suistimal edebileceğiniz bir kamu yetkisinin bulunması. Yani seçilmiş veya atanmış olmanız lâzım.
Hırsızlığı meşrulaştırmak için öne sürülen gerekçe yine “ütmek”.
Siyasî başarı için en fazla ihtiyacınız olan araç para. Siyaset parayla yapılıyor. Medya araçları, kamuoyu araştırmaları, siyasî reklamlar, danışmanlar, mitingler, toplantılar hep para gerektiriyor. Kanaat önderlerini, bazı toplum kesimlerini ikna etmek için para gerekiyor. Hele seçim kapıya dayandığında, harcadığınız para alacağınız oya ciddi katkıda bulunuyor.
Medya araçları size tek başına fikir verebilir.
İktidarın medya kapasitesi, harcanan paraya bakılırsa muhalefetin en az on katı çapında. Her kanal bir siyasî parti tercihi pompalıyor. Basit bir gerçek var: Tv kanallarının ekseriyeti ve gazetelerin neredeyse tamamı zarar ediyor. Kâr eden bir haber kanalı hiç yok. Buna rağmen varlıklarını sürdürüyorlar.
Ağzı laf yapan spikerler, yorumcular toplumun kaymak tabakasını oluştururken, gelirlerini bu suistimallerle kenara yığılan paradan temin ediyor. Kaynağı bildikleri için siyasî tarafları adına ölümüne cenk ediyorlar.
Medyaya akıtılan bu kadar para nasıl elde ediliyor.
Cevabı, siyasetin finansmanının kotarıldığı karanlık ilişkilerde aramanız gerekiyor.
Herkes parası kadar konuşuyor:
Rakibinizi ütmek istiyorsanız paranızın olması lâzım.
Hazine yardımı ve bağışlar bir raddeye kadar. Üstüne ilave edeceğiniz kaynaklar sizi daha güçlü hale getiriyor.
İşte bu ilave kaynakları, ele geçirdiğiniz kamu yetkilerini tam olarak “parti çıkarı” karşılığı kullanmaya başladığınız zaman ediniyorsunuz. Lisanslar, ruhsatlar, izinler, ihaleler sınırsız kaynak imkânı sunuyor.
İstanbul büyükşehir belediyesi birkaç bakanlığın bütçesinden daha fazla kaynağa sahip. Kent rantı ve belediyenin sahip olduğu neredeyse sınırsız yetkilerin kullanılması sırasında “partiye bağış” adıyla suistimalde bulunma imkanları çok fazla. Soruşturmaların konusunu, muhtemelen bu bağışlar oluşturuyor. Yolsuzluk, kural olarak kişisel hesaplara paylaştırılan özel bir rüşvet faaliyeti olarak değil, parti kasasına giren kayıt dışı bağışlar şeklinde örgütlü yapılıyor.
Yıllar öncesine ait soruşturulamayan ama hafızalara kazınan yolsuzluk görüntülerini hatırlayın. Ayakkabı kutularından ne çıkmıştı? Trajik hatıralarımız var. Soma’da 301 insana mezar olan kömür madeninin sorumluları, önceki gün maşeri vicdanı yaralayan hafif cezalarla kurtuldular. Bu şirketin, siyasî yolsuzluğun şahikası olarak vatandaşlara AK Parti adına bedava kömür dağıtan bir şirket olması bütünüyle unutuldu. Mantık bize şunu söyletiyor: Bu şirket, parti adına bedava kömür dağıtarak siyasî himaye sağlamasaydı belki harcadığı o kaynakları düzgün işleyen bir iş güvenliği düzeneğine harcayacaktı. Yolsuzluk olmasaydı belki de o insanlar ölmeyecekti.
Mesele gelip siyasi faaliyetlerin finansmanında düğümleniyor. Kimin ne kadar yolsuzluk yaptığını bulmak için şu soruyu sormalısınız:
Siyasetini, profesyonel bir iştigal alanı olarak finanse etmek için kim ne kadar para harcıyor? Harcadığı para nereden geliyor?
Siyasî telefat:
Hiç mübalağa etmiyorum:
Yolsuzluk üzerine inşa edilmiş bir siyasî evrende yaşıyoruz. Siyasî rekabet bu evrende vücut buluyor, iktidarlar böyle belirleniyor. Siyasetçinin yıldızı böyle parlıyor. Rakibiniz yapıyorsa, sizin de elinizde imkân varsa, uzak durup ahlâkî davranmanız tam olarak salaklık olarak görülüyor. Çünkü siz, elinizin tersiyle kritik avantajınızı itmiş oluyorsunuz. Sonuçta ütülüyor ve topluca siyasî telefat hanesine işleniyorsunuz.
Halis bir amaç peşinde koşan siyasetçinin her dem karşısına çıkan ontolojik sorunu şudur:
Yüce bir ahlâkî amaç için ahlak dışı araçları ne ölçüde kullanabilirsiniz?
Sonuna kadar kullanmazsanız kaybedersiniz.
Neticede ahlâkdışı araçlar, baştaki yüce ahlâkî amacınızı da size kısa zamanda unutturur. Bahaneler her zaman bulunur; önemli olan sonuç, yani başarıdır.
Siyaset tarihi böyle diyor.
Sonra?
Sonra, yolsuzluğun inişli çıkışlı ve karanlık evreninde sizin-bizim kaderimiz belirleniyor. Olan bize oluyor. Bizim ekmeğimiz, suyumuz, soluduğumuz hava zehirleniyor. Yolsuzluk nispeti kadar her şeyin fiyatı artıyor. Siyaset yolsuzlukla finanse edilirken, yolsuzluk sizin emeğinizle, servetinizle besleniyor. Kaybeden biz oluyoruz. Biz telef oluyoruz.
Bulunan toplu çare: Siyasetin finansmanının denetlenmesi. Bunun için demokrasilerin geliştirdiği ince ayarlı sistemler ve kurallar var. Siyasetçinin, partilerin harcadığı paraları denetlerseniz yolsuzlukları da peşinen engellemiş olursunuz. AB normları çerçevesinde bu konuda ilerleme kaydetmemiz gerekiyor.
İktidarı da muhalefeti de bu işten uzak duruyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025