Mümtazer TÜRKÖNE
Size, neredeyse burundan ibaret bir siyasî homonculustan ve siyasetteki koku alma yeteneğinin öneminden söz edeceğim.
Homonculus, hilkat garibesi anlamında Simya’nın yaygınlaştırdığı bir tabir. Modern psikoloji, Paracelsus’tan aldığı bu deyimi geliştiriyor. Homonculus’u beyindeki serebral korteksin insan bedeninin belirli kısımlarının merkezi olarak nasıl bölümlere ayrıldığını temsil etmek için, organların boyutlarının bu alanlara göre yeniden çizildiği bir insan figürü olarak tasavvur edebilirsiniz. Ortaya şöyle bir yaratık çıkıyor: Kocaman bir kafa, bu koca kafanın önemli kısmını işgal eden çok iri dudaklar, neredeyse gövde boyutlarında kepçe gibi iri eller, küçücük bir beden ve tahmin edeceğiniz üzere kocaman bir cinsel organ. Kısaca bedenimizin beynimizdeki karşılığı böyleymiş.
Siyasetçiyi, bir homonculus şeklinde diğer insan cinsinden farklı evrensel bir figür olarak nasıl çizebiliriz?
Bana kalırsa, vücudun geri kalanı ile hemen hemen aynı boyutlarda kocaman bir burnu, küçücük bir kafanın önüne yerleştirmemiz gerekir. Politika koku alma yeteneği olduğuna göre, bu organ hayati önemi sahip. Farklı kokuları ayırma yeteneği: Korkunun kokusu meselâ. En önemlisi gücün kokusu, peşinden iktidarın kokusu. Aynı türün yaydığı hormon kokusuna feromon denir. Kedigillerin-köpeklerin sağa sola bıraktıkları idrarları, bu feromonun ilanıdır. Politikacı güçlü iken, feromonunu her yere saçar, korktuğu zaman kendi kokusunu bastıracak işlere kalkışır.
Neden kulaklar değil?
Politikacı duyduğuna, hatta gördüğüne değil kokusunu aldığı şeye inanır. Duydukları, gördükleri kendisini yanıltabilir; kokular her zaman gerçektir.
Koklamanın, diğer dört duyudan çok önemli bir farkı var. Beyinde herhangi bir işleme tabi tutulmadan doğrudan algılanıyor. Gördükleriniz, duyduklarınız sizi yanıltabilir; kokladığınız şeyde yanılma ihtimali yoktur.
Azalan gücün ortaya saçtığı korkunun kokusu nasıl bastırılır?
Korkan politikacı korkusunu bastırmak için neler yapabilir?
Burnunuza fena kokular geliyor mu?
Aynı zamanda demokrasi ve hukukun ferahlatıcı bahar kokusu?
Hangisi daha güçlü?
Hukuk ve Demokrasi:
Türkiye yüz yıllık köklü sorununa bir çözüm bulmak, ekonomik krizden çıkmak, uluslararası alanda emin bir dengeye güç sahibi sıfatıyla yaslanmak için hukuka ve demokrasiye dönmek zorunda. Öcalan’ın çözüm formülü iki kelimeden ibaret: “Demokratik Toplum” diyor. Demokrasiyi siyaset ve kurumlar için değil, toplum için referans alıyor. Kürtlerin eşit ve onurlu vatandaşlar olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çatısı altında kendilerinden ve geleceklerinden emin yaşayabilmeleri demokrasinin bütün kurumları ve kuralları ile işlemesine bağlı. Demokrasi, hukuk olmadan kurumlaşmaz, kalıcı ve işlevsel hale gelmez ve Çözüm dediğimiz şey gerçekleşmez.
Öbür taraftan, Bahçeli çözüm yeri olarak Meclis’i gösteriyor. Üzerine ölü toprağı serpilmiş haldeki parlamento için, tekrar demokrasinin mabedi olma şansı doğuyor. Aynı zamanda çözüm ümidini arttıracak, zemini tesviye edecek ve içimize sinecek bir yöntem bulmuş oluyoruz. Tek kişi, dar bir klik, keramet sahibi teknisyenler değil, Milletin Meclisi. Açık, şeffaf ve karanlık bölgeleri açan bir aydınlık.
Demokrasi bir lüks, bir fantezi değil; zorlu bir sorunu çözen bir güce ve çözümün kendisine dönüşüyor.
MHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, tam da HSK üyelerinin belirlenmesini vesile ederek, her sorunu çözecek bir hap halinde kısa bir hukuk manifestosu yayımladı.
HSK’nın varlık sebebi, hakimlik teminatı adı verilen prensibin kalesi olmaktır. Hâkim, verdiği karardan dolayı güç ve para sahiplerini rahatsız ettiği zaman HSK gibi bir üst kurul o hakimin arkasında kaya gibi duracak, terfi, tayin özlük hakkı gibi işleri, kimsenin burnunu sokmasına fırsat vermeden onu var eden kurallara bağlı kalarak deruhte edecek. Bizde tam tersine HSK, hakimlik teminatını ortadan kaldıran siyasî müdahalenin en etkili kanalı olarak töhmet altında. İktidarın içtihadına aykırı verdikleri kararlar yüzünden görevden alınan bol miktardaki hâkim örneği, HSK’yı hâkimliğin teminatı olmaktan çıkarmış durumda.
Feti Yıldız, hukuk devletinin ve ceza yargılamasının en temel prensiplerini sıralayarak bu duruma itiraz etmiş oluyor. Hatırlattığı “doğal yargıç” ilkesinin neredeyse sistematik biçimde ihlali, bugün yaygın hukuksuzluk şikayetlerinin de asli sebebi. Doğal yargıç ilkesi, “özel olarak seçilmiş savcılar veya hakimler değil, adli kurumların rutin işleyişi içinde dosya herhangi bir müdahale olmadan hangi savcıya veya hâkime gidecekse, davaya o yargı mensubu bakmalı” anlamına geliyor. Tekrarlayalım: Bu prensip işlemiyor, adalete de adaletin var olduğu algısına da dışardan sevk ve idare edilen bu soruşturmalar yüzünden gölge düşüyor.
Hakimlik teminatının ve doğal yargıç prensibinin işlemediği bir yargı sistemi içinde burnunuzu tutmadan dolaşamazsınız
Kötü kokular:
Ayrıntılara değil, sadece burnunuza ulaşan kokuya odaklanmak neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamak için yeterli.
Eskiden bu işler daha ehliyetli eller marifetiyle, usulüne uydurarak yapılırdı. Havalandırmalar çalışır, kötü kokuları bastırmak için medya aracılığıyla keskin metalik parfümler sıkılırdı. Normal bir ülkede bütün kurumları ayağa kaldıracak, herkesin hesap vermesini gerektirecek bir skandal, bu sefer en berbat kokusuyla burnumuzun direğini kırdı. O kadar ki tek sorumlularını tespit edip teşhir ve tecziye etmeden bu kötü kokuyu bastırmak mümkün değil.
İBB’den para aldıkları iddia edilen gazetecilerle ilgili skandal operasyondan bahsediyorum.
Alın size yargının nasıl işlediği, soruşturmaların nasıl açıldığına dair net bir fotoğraf. Anadolu Ajansı para aldığını iddia ettiği gazeteciler listesi yayımlıyor, sonra AA haberden çekiliyor, Akşam Gazetesi kaynak olarak devreye giriyor. Tek başına soruşturma konusu olması gereken bir skandal. Haber HTS kayıtlarına dayandığına göre, savcılık da polis de zan altında.
Sonra, ilk haberde birinci sırada yer alan gazeteci listeden çıkartılıyor, yerine eklemeler yapılıyor.
Ruşen Çakır, Medyascope’da dün yayımladığı “devam” videosunda durumu bütün ayrıntıları ve çıplaklığı ile deşifre etti. Bu deşifre, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik devletin içine sızmış çeteler marifetiyle bir tehdit ve saldırı olduğunu kanıtlıyor. Savcılık, bu deşifreden hareketle bir karşı soruşturma açarak bu çetenin peşine düşmüyorsa, ülkede hukuktan ve bağımsız yargıdan kimse söz etmemeli.
Doğrudan yargı, basın özgürlüğünü ortadan kaldırmak ve gazetecileri rüşvetçi iftirası ile lekelemek suçlaması ile zan altında. Çivi çiviyi söker; yok mu harekete geçecek bir savcı?
Doğal yargıç ilkesi, bugün Çağlayan Adliyesinde görev yapan onlarca savcının arasında, bu işe bakmakla doğrudan görevli bir savcının bulunması gerektiğini söylüyor. Savcılık mesleği keyfe keder bir meslek değil; suç işleniyorsa savcı harekete geçmek zorunda. Geçmezse mesleğin yaptırımlarına göre suç işlemiş olur. Suçlanan gazetecilerin şikayetleri mutlaka savcılık kalemine ulaşmış olmalı.
En etkili parfümün bile bastıramayacağı kötü kokular bunlar. Bu yüzden, bu berbat kokular yüzünden bu ülke yaşanmaz hale geliyor. Üstelik beceremiyorlar, her aşaması ellerine, yüzlerine bulaşıyor. O pis kokunun kaynağı olarak projektörlerin altında, sap gibi ortada kalıyorlar.
Bir politikacı kadar değil, bir iş adamı kadar hiç değil, benim burnum iyi koku almasa da gelen feromonları ayırt edebiliyorum. Korkunun, telaşın ve beceriksizliğin kokusunu, demokrasi ve hukukun ferahlatıcı kokusu bastırıyor.
Önümüz yaz. Sıcaklar, kötü kokuları arttırır. Tedbirinizi alın.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025