Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
CHP, kime, ne demiş oldu?
25.11.2025
8
CHP, İmralı’ya gitmeyi reddederek, Çözüm Süreci’ne ve en önemli ayaklarından olan Öcalan’ın muhatap alınmasına yönelik toplumu ikna çabasının, oyunbozanlık yapıp dışında kaldı. Hükümet ise bu milli meselede başından beri oyunbozanlık yapıyor. CHP’nin Çözüm adına önümüze çıkan fırsat konusunda hatası bir ise Hükümetinki bin.

Fırtınalı bir denizde, kaptan köşkünde kavga sürerken, yelken direğine asılan adamın oltasını sallayıp balık tutmasını bekleyemezsiniz.

Dengeler çok hassas, kavga çok sert ve her şey her şeyle alâkalı. CHP’nin “İmralı’ya gitmeme” kararının sebebini ve yol açacağı muhtemel reaksiyonları anlamamız lâzım. Çözüm Süreci üzerinden kalıcı bir etki bırakıp bırakmayacağını da.

CHP’nin asıl sorunu:

Münfesih PKK’nın önemli isimlerinden Murat Karayılan’ın “CHP büyük bir hata yaptı. Bu hatadan dönmezlerse zarar görürler.” sözünü, silahlı tehdit olarak anlayıp yorumlayanlar mutlaka çıkacaktır. Gürültü çok fazla. Üstelik bu gürültü, kuru gürültü cinsinden; yani fiilen hiçbir karşılığı olmayan, hiçbir sonuç doğurmayacak meydan okumalardan, sataşmalardan meydana geliyor. Bu yüzden Karayılan’ın bu sözünün devamını getirirken söylediği “Türkiye partisi olmak isteyen bir yapının bu tutumu kendine ters düşer” şeklindeki yorumunu, halisane bir ikaz olarak görebilirsiniz.

Kimileri CHP’yi infaz ediyor, kimileri abartılı lehte tezahürat peşinde. Her ikisi de mevzu ile alakasız. Çünkü CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı, Çözüm Süreci ile veya Öcalan’a antipati duymakla alâkalı değil.

CHP, sadece oyunbozanlık yaptı. Pişmiş aşa soğuk su kattı.

Neden yaptı?

CHP, Çözüm Süreci’ne bütünüyle ikna olmuş vaziyette. MİT başta olmak üzere Devletin güvenlik birimlerinde kotarılan, bir plana ve uygulama aşamalarına bağlanan Sürecin ana taşıyıcı elemanlarından, hatta lokomotiflerinden biri CHP. Devleti yönetme sorumluluğuna talip ve bu konuda iddialı bir partiyi başka bir yere koyamazsınız. Zira Çözüm Süreci, yeteri kadar anlaşıldığı üzere Hükümet’in veya Saray’ın marifeti değil, doğrudan bir devlet projesi. Devlet projesi dediğimiz, MASK gibi Kırmızı Kitap gibi, devletin “âlî menfaat” faslından formüle ettiği bir refleks. Bu refleks, bölgesel gelişmelerin, bilhassa tarihî bir fırsatın Türkiye için kalıcı bir avantaja dönüştürülmesi hesabına dayanıyor.

CHP bu projeye ikna oldu ve tam olarak bu sebepten Komisyon’a katılarak, AK Parti ve MHP ile birlikte taşın altına elini koydu. Yani davete uyarak oyuna girdi. Komisyon, toplumu Sürece ikna etmek için oluşturuldu. Nihaî hamle olarak planlanan İmralı’ya gidiş, Öcalan’ı bundan sonraki aşamada Sürecin merkezine yerleştirme amacı taşıyordu. Devlet kanadının Öcalan’a ihtiyacı var. Örgütle ve Kürt siyasetiyle kesişme hattında, -bugüne kadar yaptıklarına bakılırsa- Öcalan’ın yapıcı roller ifa etmesi kesin görünüyor.

CHP, İmralı’ya gitmeyerek taşın altından elini çekmiş ve devlet katında kotarılan plan tıkır tıkır yürürken, birdenbire oyunbozanlık yapmış oldu.

Ancak oyunbozanlık rolünde CHP yalnız değil, aynı şekilde planı aksatan, uygulanmasını zorlaştıran bir başka oyunbozan daha var.

Kim?

Erdoğan.

AK Parti’nin oyunbozanlığı:

Kaba bir halk deyişidir: “Bekâra karı boşamak kolay”. İktidar sorumluluğu olmayan, ancak potansiyeli nispetinde sözü dinlenen CHP’nin tam karşısında asıl oyunbozan olarak Hükümet duruyor. Bahçeli’nin sıklıkla başvurduğu “itekleme”lerle adım atıyor ve sorumluluk onda olduğu için karar vermek zorunda kalıyor. Başından beri Saray, Süreci ayak sürüyerek ve savsaklayarak yönetti.

Gerçek duruma bakılırsa, Sürecin, durumun ruhuna uygun mesafe almasını da engelledi.

Şayet iktidar, Sürecin bütün sorumluluğunu üstlenerek vaziyet alsaydı, Hukuk Devleti yığılıp kaldığı yerden toparlanıp ayağa kalkar ve Süreci tek başına sırtlanıp götürürdü. AYM, AİHM kararlarını uygular, Kürtlerin eşit vatandaşlık faslında talep edeceği anayasal prensiplerden önce Türkiye’de kâğıt üzerinde kalmayan, fiilen uygulanan, temel hakları koruyan ve devlet kurumlarınca uyulan bir anayasanın var olduğunu gösterirdi. Çözüm Süreci’nin önündeki en büyük engel hala, iktidarımızın rakip tanımayan otokratik eğilimleri. Son zamanların en etkileyici mizah örneği olarak Adalet Bakanı’nın sıklıkla tekrarladığı “Türkiye hukuk devletidir” esprisinin ciddiye alınacağı bir çağın başlaması, Sürecin en önemli şartı. Keyfi bir yönetimle Çözüm Süreci somut olarak bir milim dahi ilerlemez. Baksanıza, tek kişinin kararına bağlı olan Selahattin Demirtaş’ın serbest kalması meselesi nasıl da sakız gibi çiğnenip geciktiriliyor.

Kürt sorununun çözümü için CHP’nin adaya gitmesi mi, yoksa Demirtaş’ın serbest kalması mı daha önemli?

Onu bir kenara bırakın, mesele halkın ikna edilmesi ise, Saray’dan kamuoyuna İmralı konusunda en küçük bir duygu kırıntısı bile yansımadı.

Suyu geçerken, yani Kürt sorununu çözerken at değiştiriyoruz. Talihsizliğimiz bu.

HSK’nın üyelerini tayin eden partili Cumhurbaşkanı’nın bütün yetkileri elinde topladığı bir ülkede, HSK’nın denetlemediği-denetleyemediği, tersine “yanlış” karar veren yargıçları sürerek yargıçlık teminatını işlemez hale getirdiği yargı düzeni marifetiyle muhalefetin tasfiye hamlelerinin sürdüğü bir ortamda, ulusal ölçekte en temel sorunumuz olan Kürt sorunu nasıl çözülür?

CHP, İmralı’ya gitmeyi reddederek, Çözüm Süreci’ne ve en önemli ayaklarından olan Öcalan’ın muhatap alınmasına yönelik toplumu ikna çabasının, oyunbozanlık yapıp dışında kaldı. Hükümet ise bu milli meselede başından beri oyunbozanlık yapıyor. CHP’nin Çözüm adına önümüze çıkan fırsat konusunda hatası bir ise Hükümetinki bin.

CHP’nin bu hatasını telafi edeceği gündemler mutlaka önüne çıkacaktır. Peki ya Hükümetin?

Henüz ciddi bir hata yapılmadı, ama herhangi bir şey, bir gelişme, ilerleme de olmuş değil. Atılması gereken adımlardan hiçbiri atılmadı.

Tarihî bir süreçten geçiyoruz ve zaman sıkışıyor. İmralı gündeminden hemen sonra yasal prosedürlere sıra gelecek.

CHP, İmralı’ya gitmeyerek kendince Kürt Sorununa, Çözüm Sürecine, hatta Abdullah Öcalan’a dair bir şey söylemiş olmadı, onun mesajı Saray’ı hedef alıyordu. Nitekim bu durumu, gitmeme kararının gerekçesi olarak açıklıkla vurguluyor.

Peki iktidar bu mesajı aldı mı? Bu sorunun cevabını da Çözüme dair dağ gibi biriken işlere bakarak göreceğiz.

Mesele iktidar kanadı için iğne/çuvaldız meselesi. CHP’nin hatası devede kulak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar