Mümtazer TÜRKÖNE
Kutuplaştıran Erdoğan, uzlaştıran İhsanoğlu. Kişileri bir kenara bırakıp şu soruyu sorun: Hangisi hayırlı, kutuplaşma mı, yoksa uzlaşma mı?
Kötülüğün doğasında insanın cevheri değil, tutkuları yer alır. Para ve iktidar hırsı, şehvet, şöhret, kibir gibi tutkuları olmayan insan istese de kötü olmayı beceremez. Siyaset tutku işi olduğuna göre, doğruyu yanlıştan ayırmak için, insanlara değil siyasetlerini belirleyen objektif şartlarına, yani talihlerine bakmak gerekir. Erdoğan, 17 Aralık soruşturmasını arkasındaki halk desteği ile durdurabilmek için kutuplaşma stratejisi izledi. Hiç olmazsa oyunun kuralları konusunda uzlaşmış bir toplumla, yolsuzluk soruşturmalarını durduramazdı. Arkasındaki desteğe bir de tersinden bakmayı deneyelim. % 57’nin nefretinin karşılığı olarak % 43 oy mu; yoksa % 70’in sempatisi ve % 30’un oyu mu? Tercihi, yani toplumu kutuplaştırma stratejisi siyaseten mantıklıydı; % 43 oyu bu sayede aldı. Peki aynı şablon cumhurbaşkanlığı seçiminde netice almasını sağlayacak mı?
CHP ve MHP gibi birbirine uzak iki parti, AK Parti’nin dokusuna çok uygun bir isim üzerinde uzlaştılar. Uzlaşmadan doğan, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı bir isim. Karşısında kutuplaşma ekseni üzerinde iktidarını sürdüren kutuplaştırıcı bir kişi? Ülkedeki uzlaşmanın sembolü olan cumhurbaşkanını seçeceğiz. Erdoğan’ın tek şansı var. Önümüzdeki 50 günde, elindeki dev propaganda cihazını seferber ederek toplumu uzlaşmanın adresi olduğuna inandırmak. Mümkün mü? Çok zor ama imkânsız değil. Ancak ikna edeceği muhatap sadece kendi vatandaşları değil; dünyayı da geçmişe sünger çekip yeni bir başlangıç yaptığına ikna etmesi gerekiyor.
Türkiye, AK Parti iktidarı ve Erdoğan ismi ile, bölgesel politikasında köklü değişikliklere gitti. Bu politikalar Hükümet’in İslamcı renkleriyle uyumlu olduğu için inandırıcı oldu ve devletin yüksek çıkarları ile örtüştü. İhtilafları barışçı yöntemlerle çözen ve bütün tarafların çıkarının barışta olduğunu savunan “sıfır sorun” politikası, bölgesel taleplere cevap verdi ve başlangıçta dünyadaki eğilime uygundu. Sonuç, Türkiye’yi aşan sebeplerle fiyasko oldu. Bugün dört yıl öncesinin politikalarının hiçbirinin karşılığı kalmadı. Dış politikamız çöktü.
İflas eden bu politikalara zamanında karşı çıkan uzman bir isim şimdi cumhurbaşkanı adayı. Ekmeleddin İhsanoğlu, Suriye’de Esed’li bir geçiş dönemini savunmuş ve Mursi’nin devlet başkanlığının Mısır gerçeklerine uymadığını söylemişti. Bütün sermayesini Esed’i devirmeye, Mursi’yi desteklemeye harcamış bir Erdoğan’ın karşısında, bölgesel politika için İhsanoğlu’nun oturacağı cumhurbaşkanlığı koltuğu Türkiye’nin çıkarlarına daha uygun görünmüyor mu? Hükümet’in iç savaşa yuvarlanan komşuları için manevra alanı yok. Cumhurbaşkanlığı makamı, mevcut sembolik yetkileri içinde daha çok bir dış politika uygulama merkezi olarak çalıştığına göre, Türkiye kendi iç dinamiklerinin eseri olan bir cumhurbaşkanlığı nöbet değişikliği ile bölgede yeni bir başlangıç yapma ve çıkarlarını koruma fırsatı yakalamış olmaz mı?
Erdoğan, daha fazla güç ve iktidar arıyor. Alternatifinin olmaması, öncelikli olarak istikrarı gözetenler için bu güç arayışını katlanılır kılıyor. Hâlbuki Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında daha fazla belirsizlik var. Başkanlık sistemi zorlamaları parlamenter sistemi, dolayısıyla bütünüyle politik düzeni ve ekonomik dengeleri altüst edebilir. Seçim, iktidarı belirleyecek bir seçim değil; cumhurbaşkanlığını Erdoğan’ın kazanmaması istikrarı etkilemez. AK Parti istikrar kozu ile iktidarını sürdürür; sadece ön plandaki isimler değişir. Uzlaşmacı bir isim olarak İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı makamındaki işlevi, tam da istikrarı kalıcı ve güçlü dengelere kavuşturur. AK Parti’yi zirvede tutan istikrar kozunu merkeze alarak düşünelim: Denetimsiz ve tek kişinin iradesine bağlı bir istikrar mı, yoksa Köşk’ün hukuk ve demokrasi sınırları içinde dengeleyici ve frenleyici rol oynadığı dolayısıyla kurumlaşmış bir istikrar mı?
Erdoğan’ın tek çaresi, uzlaşmacı rolüne soyunup rakibi ile aynı kategoride yarışmak. Süratli bir manevra izleyeceğiz. Uzlaşmacı Erdoğan’ı keşfetmeye hazırlanın. İlk işaret ise cadı avının ve paralel hayaleti masallarının gündemden düşmesi ile verilecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025