Mümtazer TÜRKÖNE
“Olağan şüpheli” lafının, Ağrı için kimi hedeflediği belli. Yine de ne parti kurumsal kimliği ile AK Parti’yi, ne İktidar’ın Erdoğan veya Hükümet kanadını, ne devletin derinlerindeki iktidar eklentilerini veya ne de Efkan Ala gibi olayda adı geçen kişiyi “şüpheli” ilan etmemiz için yeterli delil yok. “Şiddet AK Parti’ye oy getirir” postülası bile, “bu işin içinde bit yeniği var” kuşkusunu aklımıza getirmeli.
Esnaf kurnazlığı ile terör cambazlığı yapmak, onca iktidar tecrübesine rağmen bugünün güç sahiplerinin altından kalkabileceği bir tezgah değil. Ortaya dökülüp-saçılan deliller ve yapılan açıklamalar “terör=oy” denklemini destekleyerek, matematiksel kesinlikte “olağan şüpheli” olarak İktidar’ı gösterse de bizim biraz daha derinlere inmemiz lâzım; çünkü sonuç tam tersi oluyor. Paradoks keskin: Oy için devlet eliyle provokasyon tezgahlayan bir partiye kim oy verir?
Terör, fayda uman bütün taraflar için bol kazançlı, ancak riskli, bedeli ağır ve incelikli bir iş. Boy gösterdiği zaman politikanın bütün aktörleri üzerine üşüşüp bir hasıla elde etmeye çalışıyor; çünkü herkesin payına mutlaka bir hisse düşüyor. Yine de gözünüzde büyütmeyin. Nerdeyse yarım asırdır terör gündelik hayatımızın bir parçası; artık alıştık, kanıksadık ve kolay kül yutmuyoruz.
Ağrı olayının her aşamasında o kadar çok soru işareti var ki, bütün taraflar için kasıt dışında her şeyi aramanız ve bulmanız mümkün. Çekip çıkardığınız zaman her spekülasyonun anlamını kaybettiği en alttaki taş, PKK’nın silahlı militanlarının, bir bahar şenliğinde ne işleri olduğu sorusu. TSK dahil, Hükümet kanadı “seçim için baskı ve tehdit” diyor; ne gerek var ki? 40 yıldır terör uygulayan bir örgütün insanların kafasına silah dayamak yerine sözle tehdit etmesi yetmez mi? HDP’nin barajı geçmek için silahı hızla unutturması gerekirken, bu lüzumsuz gövde gösterisi ne fayda sağlayacak? Ya “elimdeki silah ne işe yarıyor” diye, varoluş sorunları yaşayan örgüt mensuplarının işgüzarlığı ya da örgüt içinden bir el devrede. Hükümeti ve TSK’yı eleştirirken Demirtaş’ın önce “25 silahlı adamın orada ne işi vardı?” sorusuna bir cevap bulması lâzım.
TSK “olağan şüpheli” değil, sadece her aşamadaki rolü sorunlu. İlk aşamada yaptığı açıklamada müdahale gerekçesi olarak belirttiği “Valiliğin talebi” ve “örgüt propagandası yapılacağı, seçimde desteklenen adaylara oy verme konusunda baskı uygulanacağı istihbaratı”nı şöyle okumalıyız: “Ey yüce millet, iki senedir polisler, askerler şehir merkezlerinde öldürülürken, PKK yol kesip alan hakimiyetini kurarken bize engel olan valiler, şimdi iki oy için Mehmetçiği ateşe atıyor.” Son nokta ise, Başbakan’ı yalancı çıkartan “yaralılara yardım eden vatandaşlara takdir” açıklaması ile konuluyor. Dikkat edin “teşekkür” değil, bir adım ötesi olan “takdir”.
Kanaatimce Erdoğan başta olmak üzere, İktidar kanadının yaptığı, Valiliğin işgüzarlığı üzerinden fırsatçılık. Vali belli ki mesele oy olunca paniğe kapılıyor ve kendisini tayin eden eski bakana “ne yapayım?” diye soruyor. Jandarma timlerinin intikali için Vali’nin talimatı tek başına yeterli. Devlet düzeni dışında bilgiler dolaşıma giriyor ve en son Hükümet’e ulaşıyor. Davutoğlu sadece Demirtaş’ın “AK Parti’nin Ordusu” lafına, Genelkurmay’dan önce cevap verip ön almış oluyor.
Ağrı olayından 7 Haziran’a kadar geçecek zorlu günler için çıkartılacak iki ana sonuç var. Birincisi İktidar kanadının terör konusunda inandırıcı ve sahici bir manipülasyon yeteneğinin olmadığı ispatlandı. Şiddetin bu kadar akılsız olanı AK Parti’ye oy kaybettirir. İkincisi PKK terörü için yegane ilacın demokrasi olduğu. Baksanıza, oy alacağız diye şiddet nasıl mahkum ediliyor ve Kürt siyaseti barış güvercinlerinin istilasına uğruyor. Bugünün kahramanları yaralı askerleri çatışma bölgesinden çıkartanlar değil mi?
Umarız “olağan şüpheliler” Ağrı olayından gerekli dersi çıkartırlar ve huzur içinde bir seçim geçiririz.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025