Mümtazer TÜRKÖNE
Devlet büyükleri el atınca, kelimelerin tedaîleri değişiyor. “Karafatma” on sene öncesine kadar seçkin azınlıkların çarşaflı hanımları aşağılamak için kullandıkları bir deyim olarak tedavülde idi.
Bugün 13 yıllık iktidarın büyük başarılarından biri olarak sevimsiz olan aslına rücû etmiş görünüyor. Doğrusu da bu: Karafatma Doğu’ya özgü bir hamam böceği türü. Herkesi korkutur ancak aslında zararsız bir yaratıktır, sadece ummadığınız anlarda karşınıza çıktığı için tedirginlik yaratır. Zehri yoktur ve ısırmaz. Sıcak, nemli ve karanlık ortamları sever, bu yüzden hep geceleri dolaşır. Işığı açar banyoya girersiniz, bir de bakarsınız pıtır pıtır kaçışıyorlar. Kurtulmak istiyorsanız milyarlarca lira harcayıp saray yaptırmanıza gerek yok. Koskoca başbakanlık binasını topu topu bir günlük işçi yevmiyesi karşılığı böcek ilacı ile bütün böceklerden temizletmek mümkün. Üstelik lüks saraylara karafatmaların yerleşmesini engelleyecek bir tedbir henüz keşfedilmedi. Sıcak ve rutubetli ortamlarda, özellikle karanlıkta çok iş görüyorsanız, mekân ne kadar lüks olursa olsun bu böcekler hemen her yeri istila ederler. Hatta eski zamanlarda zorba hükümdarların zenginliğini görgüsüz şekilde halkına gösterebilmek için bu böceklere “danışman” unvanı verdikleri bile iddia edilmektedir. Bu böcek türü sadece kışın evini yeteri kadar ısıtamayan, sağda solda ekmek kırıntısı bırakamayan fukaraya yüz vermez. Karafatmalar zengin sofrasından kalan kırıntıların peşindedir. Ha başbakanlık olmuş ha saray, onlar sadece önlerine konanları takip ederler.
Fakir-fukara zor şartlarda ve tabiata daha yakın yaşadığı için birçok hastalığa karşı bağışıklık kazanır, karafatmaları da uzak tutarlar. Sırf zenginlere özgü sosyete hastalıkları var: Uyuz olmak gibi. Çare? Böcek ilacı kullanacaksınız, hijyene dikkat edeceksiniz ve aydınlıkta iş göreceksiniz.
Demokrasi, toplumların uzun mücadeleler sonucunda kazandıkları en etkili bağışıklık sistemidir. Aydınlıkta ve steril ortamda çalışır. Bünyeye bir asalak türü veya bulaşıcı bir hastalık girdiği zaman demokratik mekanizmalar hepsini enseler, tecride alır ve yok eder. Seçim sandığı bütün bünyenin hem içten, hem dıştan saçının telinden hücrelerine kadar temizlenmesini sağlar. Ne güzel değil mi? Hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, adaletsizlik bünyeye zarar vermeye başladığı zaman sandığa giren oylar antikor gibi harekete geçiyor ve her şey yoluna giriyor. 58 milyon seçmen içinde tek tek her vatandaş kendi kaderini tayin etmiş oluyor. Farklı hayat tarzları birbiriyle karşılaşıyor ve barış içinde bir arada yaşayacak uzlaşmalar, formüller arıyor. Çatışmaları çözecek, barışı yerleştirecek çareler bulunuyor. Partiler ve programlar arasındaki rekabet çürükleri ayıklıyor, insanı daha fazla geliştirecek, ileriye götürecek zengin ve verimli bir ortam oluşuyor. Haksızlığa uğrayanlar seslerini çıkartma ve devlet gücüne müdahale etme fırsatı buluyor, adalet sağlanıyor. Sandık büyük bir nimet. Ülkenin sindirim mekanizması, sinir ve kan dolaşım sistemi, beyin hücreleri, kemikleri ve kasları adeta tepeden tırnağa yenileniyor. Geride sadece hafıza sabit kalıyor. Sandık olduğu sürece yanlışları düzeltme şansımız var. Sandık üzerine yapılan yanlışları bile. Seçim adil ve eşit şartlarda yapılmıyorsa onun da çaresini gösteriyor.
Cumhurbaşkanı seçmen tercihi için talimat mı veriyor? “Millet tercihini hizmetten yana yaptı. Pazar günü de Yeni Türkiye’den yana yapacağına inanıyorum.” diyerek bir partiyi seçim sloganına göndermede bulunarak açıkça adres mi gösterdi? Yine endişeye kapılmayın.
Partiler sahaya çıkıyor ve maçın “İkinci Yarı”sı başlıyor. O ne? Hakem futbolcu gibi takımlardan birinin safında oyuncu gibi koşuyor. Saha kenarına devletin bağımsız kurullarını dikiyor ve şikeye dahil ediyor. Her türlü kusurlu hareketi yapıyor, önüne gelene tekme, kafa, yumruk girişiyor. Forvet gibi peş peşe goller sıralıyor. Skor elbette müthiş. Ama sonucu o skor değil, tribünde maçı seyredenlerin kararı belirliyor. Sandığa gidip oylarını atıyorlar ve hangi takımın maçı kazandığı, kimin kaçıncı sıraya yerleştiği ortaya çıkıyor. Demokrasi saraylarda değil, sandıkta vücut buluyor. [email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025