Mümtazer TÜRKÖNE
Muhalefetin ilk atağı, seçimden sonra bir meşruiyet tartışması başlatmak olmalıydı.
AGİT gözlemcileri gazetecilere açılan soruşturmaların, medya kurumlarının kapatılmasının seçmenin bilgi ve fikir çeşitliliğine ulaşmasını engellediğini vurgularken, muhalefetin her yeri ayağa kaldırması gerekirdi. İş işten geçmiş değil; artan iktidar temerküzünün muhalefeti sindirmeyi, medya üzerinde baskı oluşturarak sürdüreceği görülüyor. Türkiye'nin medya özgürlüğü sorunu böylece muhalefetin varlık-yokluk sorununa dönüşecek. Kurumsal muhalefet, bu durumun ne kadar farkında?
Politik psikolojinin dünyaca tanınan otoritesi Vamık Volkan, 1 Kasım sonuçlarını “görünmeyen düşmanlara karşı halktaki muazzam korku” ile açıklıyor. Bu korku, görünmeyen düşmanlardan kaçarken “güçlü iktidar”a yönelişi açıklıyor. İktidarın seçim stratejisinin bu kadar basit bir psikolojik dürtüye odaklandığı belliydi. Bu ölçüde basit bir strateji çok yaygın ve etkili bir medya kullanımını gerektiriyordu. Seçim öncesinde medya üzerinde kurulan çıldırtıcı baskı, bu stratejinin gereğiydi. 7 Haziran'dan bu yana gelen şehid cenazeleri, sivil kayıplar ve nihayetinde 20 gün önceki Ankara patlaması bu stratejiyle bir avantaja dönüştürüldü. “Akıllarını peynir ekmekle mi yediler” diye soruyorduk, seçim öncesi Koza-İpek grubuna yönelik gasp eylemi için. Meğer orada da korkulara hitap eden bir hesap varmış. İktidar medyasının yapıcı içerik üretmedeki yetersizliği bile bu düşmanca yayınlarla aşıldı ve toplum, korku ve endişelerin esiri edildi. Bir yangının ortasında kalmış gibi panik halinde sağa-sola koşturanlar belki ateşi söndürür umuduyla iktidarın değirmenine su taşımaya girişti. Sonuç, yüzde 49,5'lik oy oranı oldu. Bu sonucun doğrudan medyaya yönelik baskı ve yıldırma operasyonlarının eseri olduğunu kavrayamayanlar, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin dikta rejimine doğru doludizgin gidişine de seyirci kalacaklar.
STV grubuna, Koza-İpek'teki gibi kayyumun gelişi bekleniyor, aynı bekleyiş Zaman için de söz konusu. Doğan grubu keskin bir dönüş ile tehlikeyi savuşturmayı umuyor. Bütün muhalif seslerin sustuğu, susturulduğu karanlık günlere doğru gidiyoruz. AK Partililer bile bu baskıdan muaf değil, iktidarın ana çekirdeğindeki güç rekabeti dağdan gelenlerin bağdakileri kovduğu yeni dengeleri bağıra bağıra haber veriyor. Şaka değil, işten atılacak gazeteciler listesine artık AK Parti'nin kıdemli gazetecileri de dahil ediliyor.
“Bu kadarı da olmaz” diyenler, güç sahiplerinin “iki gün konuşulur, üçüncü gün unutulur” hesabıyla yaptıklarını hatırlamalı. Televizyon kanalları, iktidar kontrolündeki portallardan bu ülkede çıkartıldı, gazeteciler bu ülkede işlerinden oldular ve tutuklandılar, ve koskoca bir yayın kuruluşu kapalı devre işleyen bir yargı sistemi içinde, yetkisiz bir bilirkişinin verdiği rapora dayanarak bu ülkede kayyum kontrolüne ve iktidar emrine emanet edildi.
Kısaca mesele medya mensuplarına ve kuruluşlarına özgü bir durum değil. Unutmayın, medyanın bu şartlara mahkûm olduğu bir ülkede “Kabataş yalanı” bir gerçeğe dönüşecek, Sümeyye suikastı heyecanlı bir polisiye roman olacak, Beştepe'deki sarayın aslında bir gecekondu olduğuna hep birlikte inanacağız. Muhalefet sesini duyuramadığı için iktidarı eleştirmekten vazgeçecek. Hırsızlar ve uğursuzlar dünyanın en şerefli insanları sıfatıyla bizlerden bir de saygı bekleyecekler. Bel bağlayacağınız iki umuttan birincisi, “bu kadar baskı toplumsal patlama getirir” endişesi ile iktidarın kontrollü bir muhalif medyaya “lütfen” izin vermesi; ikincisi de ele güne rezil olmaktan, Batı'nın desteğini kaybetmekten korkanlar için, pabuççu muştası gibi yandan uluslararası aktörlerin devreye girmesi. Elinizde sadece bunlar kalacak.
Asıl olan ise kurumsal muhalefetin, yani siyasî partilerin seçim sonrası daldıkları iç sorunlardan başlarını kaldırıp basın özgürlüğüne hep birlikte sahip çıkması ve baskılara karşı aşılmaz bir duvar oluşturmaları.
Seçim sonuçları toplumun yarısının korku içinde tek parti iktidarına destek verdiğini gösterdi; öbür yarısının da demokratik haklara ve özgürlüklere ve tabii en başta bütün özgürlüklerin anası olan ifade özgürlüğüne sahip çıkması gerekiyor. Memlekete özgür medya, bunu sağlamak için de muhalefet gerekiyor.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025