Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
299 diktası
23.01.2016
1563

 "299", Türk Ceza Kanunu'nda "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu düzenleyen maddenin numarası.

Bu maddeye göre şayet cumhurbaşkanına hakaret ederseniz, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyorsunuz. Bu suçu, basın-yayın organları aracılığıyla alenen işlerseniz cezanız altıda bir oranında artırılıyor. Bu durumda hayatınızın yaklaşık olarak altmış ayını hapiste geçirebilirsiniz.

Bu hafta içinde, bu suçtan hakkımda yeni bir dava açıldığı için, yukarıdaki cezalar beni yakından ilgilendiriyor. Yıllar önce Ceza Kanunu'nun 146/3 suçundan, 20'li yaşlarımın iki yılını tutuklu olarak geçirdim. Bugün 146. madde, yani "anayasal düzeni değiştirme" suçu Ceza Kanunu'nda yer almıyor; muhtemelen yakın bir zamanda dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri bulunmayan 299. madde de kaldırılacak. "Dünyaya erken gelmek" diye bir suç duydunuz mu?

Yargılananların, tutuklananların sayısındaki artışı takip etmek bile çok zor. Ceza Kanunu'nun bu maddesinin, iktidar hesabına "güç üretmek", "yönetim tekniği olarak kullanmak" açısından önemi, Kılıçdaroğlu'nu hedef alan son "topyekün saldırı" ile yeteri kadar anlaşılmış olmalı. Kılıçdaroğlu'nun "diktatör bozuntusu" sözü ile Cumhurbaşkanı'nın "cahil, çirkef, yüzsüz, çirkin, pişkin, ahlâksız, namus ve ahlâk fukarası, serseri mayın" sözleri arasındaki denge, ancak bu iktidar tekniği devreye girdiği zaman kuruluyor. İş Bankası'na çökülecek ve operasyon aracı olarak 299. madde önden zemini silindir gibi düzeltiyor.

Muhalefeti susturmak ve baskı altına almak için geçmişte de Ceza Kanunu'nda ucu her türlü yoruma açık "siyasî suçlar" bulunuyordu. 141, 142, 146, 163. maddeler Özal'a gelene kadar muhalefeti susturmaya yetti. Sonra 301, 302 gibi maddeler devreye girdi. 299'un bunlardan önemli bir farkı var. Önceki "siyasî suç" maddeleri soyut prensipleri ve sembolleri korurken 299 sadece bir kişiyi koruyor; yani bu madde muhalefeti susturmak isteyenleri, tek bir kişinin gölgesine itiyor. "Ne yani cumhurbaşkanına her önüne gelen hakaret mi etsin?" mugalatasını da yeri gelmişken düzeltelim. Bu madde kalksa da kimse istediği gibi cumhurbaşkanına hakaret edemez çünkü hakaret muhatabı kim olursa olsun zaten bir suç. 299'un ise hem hukuken, hem de siyasî olarak bizzat iktidar tarafından bile taşınması çok zor yükleri var. İlki dışarıya karşı.

Dünyada sadece türkiye'de var

Mülkiye'nin hocalarından Kerem Altıparmak "TCK 299: Olmayan hükmün gazabı mı?" (Güncel Hukuk Dergisi, Ekim 2015) başlıklı yazısıyla, bu maddenin Anayasa'nın 90. maddesine göre zımnen ilga edildiğini ve uygulanamayacağını sarahatle ortaya koyuyor. Anayasa'nın 90. maddesi, iç hukukla uluslararası sözleşmeler çeliştiği zaman birincisinin geçersiz olduğunu söylüyor. Devlet başkanlarının, kralların her kim olursa olsun, devleti temsil edenlerin, hakaret suçuna karşı ayrı bir ceza maddesi ile korunması uluslararası sözleşmelere aykırı. AİHM'nin görüşü açık: "Bir kişi hakaret davasında salt devlet başkanı olduğu için diğer vatandaşlardan daha fazla koruma göremez". Bu alanda uluslararası sözleşmelere göre verilen çok sayıda AİHM kararı ve oluşmuş bir ictihat var. Sonuç çok açık: 299'dan verilen cezaların tamamı AİHM'den geri dönecek. Ayrıca Sami Selçuk'un dikkat çektiği bir öncelik var. İfade özgürlüğünü "dondurma" etkisi yapan bu tür ceza soruşturma ve kovuşturmalarına karşı iç hukuk yollarını tüketmeden doğrudan AİHM'ye müracaat etmek mümkün. Bu demektir ki, 299'dan yargılama yapan Türk mahkemelerinden daha hızlı AİHM kararları gelebilir.

299. madde, TCK'nın Dördüncü Kısım, Üçüncü Bölüm'de yer alan "Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar" başlığının hemen altında yer alan ilk madde. Bu bölüm başlığı 299'un cumhurbaşkanının kişiliğini değil, makamını koruduğunu yeteri kadar açıklıyor. Cumhurbaşkanı "devletin ve milletin birliği"ni temsil ediyor ve kanun koyucu bu temsil makamına hakaret suçu karşısında, Türk bayrağını, İstiklal Marşı'nı korur gibi ilave bir koruma sağlıyor. O zaman savcıların soruşturma açarken, yargıçların da karar verirken işlenen suç ile cumhurbaşkanının kişiliği ile değil, doğrudan "devletin egemenlik alametlerinin ve organlarının saygınlığı"  arasında bir ilişki kurması gerekiyor. Kılıçdaroğlu "diktatör bozuntusu" lafını makama mı, yoksa kişiye mi söylüyor? Bu laf ile "egemenlik alametlerinin saygınlığı"na nasıl zarar verildiğini kanıtlamak gerekiyor. Her şey nasıl da değişiyor değil mi? Veya şöyle soralım: 299'dan bu kadar soruşturma açılması, devletin egemenlik alametlerinin saygınlığını korur mu, yoksa zarar mı verir?

Erdoğan adına savcılığa suç duyurusunda veya şikâyette bulunan dilekçelerde suç iddialarının hepsi genel hakaret suçunu düzenleyen 125. maddeye göre sıralanıyor, hiç birinde "devletin egemenlik alametlerinin korunması" düşüncesi yer almıyor, kovuşturmalar da yine genel hakaret hükümlerine  göre yürütülüyor. Halbuki 125 ile 299 arasında uygulama açısından bile dağlar kadar fark var. 125. madde "bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek" veya "sövmek" yoluyla "bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırı" suçunu, üç aydan başlayan cezalarla düzenlerken, 127. maddede bu "isnadın ispatlanması"na imkân tanınıyor. Soru şu: Cumhurbaşkanına bir isnadda bulunduktan sonra ispatlama şansınız var mı? Sorumsuz cumhurbaşkanı aleyhinde dava bile açamazken, 125. maddeye göre suçu nasıl tespit edecek ve yargılamayı nasıl yapacaksınız? Yargıladığınız kişinin "ispat hakkı"nı nereye koyacaksınız? Meselâ Kılıçdaroğlu'na "diktatör" isnadını ispat imkânı tanıyabilir misiniz? Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 43. maddesinde (4. fıkra), cumhurbaşkanının şahitliğini düzenleyen özel bir hüküm var. Bir isnadın ispatlanması bir tarafa, şahitliği bile cumhurbaşkanının tercihine bağlı iken, 125. maddeyi nasıl rehber alacaksınız?

125 ve 299'da suçun maddi ve manevî unsurları bütünüyle farklı iken, suçlama 125'e göre yapılıyor, ceza ise 299'a göre veriliyor. 299'a göre yapılan soruşturmaların tamamı "cumhurbaşkanının kişisel hakları"nı referans alıyor, hiçbiri "devletin egemenlik alametlerinin saygınlığı"nı esas almıyor. 299, 125'e göre suçu ağırlaştırıyor ama hakaret suçunun alanını "devletin egemenlik alametleri" ile sınırlıyor. Mahkemeler ise bu dar alanı 125 ile genişletip, 299'a göre ağır cezalar takdir ediyor.

Anayasaya aykırılık

299. maddenin, 90. madde dışında aykırı bulunduğu bir başka anayasa maddesi daha var. Bu madde, 2007 referandumu ile değişen 102. madde, yani cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi hükmü. TCK 299, cumhurbaşkanının meclis tarafından seçildiği döneme ait özel bir hüküm. Halk tarafından seçilmesi, bugün bu makamda oturan cumhurbaşkanına göre tarafsızlığını ve fiili yetkilerini, kısaca cumhurbaşkanının devlet sistemi içindeki yerini değiştirmiş durumda? Bunu bir başkası değil, doğrudan 299'un özel olarak koruduğu cumhurbaşkanının kendisi söylüyor. Sorumsuz ve yetkisiz sembolik cumhurbaşkanını koruyan 299, fiilen başkanlık yetkilerini kullanan ve  halk tarafından seçilmiş olan cumhurbaşkanını nasıl koruyacak? Koruma zırhı, aynı zamanda hareket kabiliyetini daraltır. 299, insaflı bakıldığı zaman cumhurbaşkanının siyasete karışmasını da engelliyor. Cumhurbaşkanının yetkileri fiilen değişti, bu iddia üzerine parlamenter sistemin bekleme odasına alındığını söyleyen Cumhurbaşkanı'na karşı, sembolik cumhurbaşkanını koruyan maddeyi nasıl işletirsiniz? Abdullah Gül'e Kılıçdaroğlu "diktatör bozuntusu" deseydi, bu lafa cumhurbaşkanından önce dönemin başbakanı "biz bostan korkuluğu muyuz?" diye daha önce bozulurdu? Davutoğlu da 299'un önüne geçerek bugün cumhurbaşkanını koruduğuna göre iki durum arasındaki çarpıklığı nasıl açıklayacaksınız?

Anayasa Mahkemesi'nin duruma el atması ve 299'u, 2007'de değişen 102. maddeye göre iptal etmesi lâzım. Devlet başkanının sorumsuzluğu, monarşilerin tarihî iddiası olan "Kral hata yapmaz" prensibinden çıkmıştır. Devletin tüzel kişiliğini oluşturmak için başka çare yoktur. Hata yapmamak için yetkisiz ve sorumsuz olmak gerekmiş ve bu sembolik durum özel korumalar görmüştür. 299. madde de, kanunun gerekçesinde yer aldığı şekilde cumhurbaşkanının "devleti temsil etmesi"nin eseridir, siyasî müdahalesine, polemiklerine koruma sağlamak için değil. Genel hakaret suçundan ayrı olarak 299'u uygulayabilmek için "Cumhurbaşkanı hata yapmaz" prensibini işletebilmemiz lâzım. O zaman Cumhurbaşkanı'nın Kılıçdaroğlu hakkında söylediği sıfatları alt alta yazıp yekününe bu prensibi yerleştirebilmeliyiz. Üstelik toplumun % 26'sını temsil eden bir politikacıya karşı. Mümkün mü?

299, kanun metninde yazdığı üzere devletin egemenlik alametlerine yönelik saygıyı korumak için var; siyasî tartışmaları kanunun koruma zırhı altında kişiselleştirmek ve bir dikta aracına dönüşmek için değil. Amacından sapmış bu durumdan kurtulmak için bu maddenin Anayasa Mahkemesi eliyle iptali gerekiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar