Mümtazer TÜRKÖNE
Bu parametreyi, ilişkide olduğu her şeyi değiştiren bir bağımsız değişken olarak da düşünebiliriz.
Bu parametre, iktidarın çok karmaşık hiyerarşisini ve kapladığı geniş alanı "özgül ağırlığı" ile boydan boya belirleyen en temel değişkenlerden biri. Dışarıdan, muhalefetten, potansiyel düşmanlardan biri değil, iktidarın temel kimyasını şekillendiren bileşenlerin birinden söz ediyoruz. Halâ iktidarın iknaya ve rızaya dayanan meşruiyetini, Bülent Arınç parametresi tek başına oluşturuyor. Ağırlığını ve etkisini, sahip olduğu iktidardan veya nüfûz ettiği alandan değil, haklılığından ve sağladığı güvenden alıyor. İçeriden olması, kendi adına konuşması, konuşmasının bir vicdanî mükellefiyet olarak hemen karşılık bulması hep bu parametrenin bağımsız bir faktör olarak gücünü gösteriyor.
Bülent Arınç'ın Taha Akyol'un programında söylediği sözler bu yüzden, bugüne dair demokrasi ve hukuk sorunlarının tamamının algısını değiştirecek kadar önemli. "Hakimler tehdit ediliyor" diyorsa, "yargıç güvencesi"nin bütünüyle ortadan kalktığına hükmetmelisiniz. "'Meslekten çıkartılırsın, verilen talimatlara uymazsan başına neler gelir' diye, insanlara maalesef ceza veriliyor" diyorsa, başınıza örülecek çoraplardan emin olamazsınız. Bülent Arınç, "Paralel yapı operasyonları" diye insanların verilen talimatlarla tutuklandığını, cezaevinde tutulduğunu ve savcıların kasten iddianame hazırlamayarak tutukluluğu bir zulüm aracına dönüştürdüklerini söylüyor. Devam ediyor: "Yargının en ağır yaralarından birisi, savcılara -MİT TIR'ları, Can Dündar davası gibi- böyle çok iddialı davalar açtırmak" ve yargının içine düştüğü bu acı durumdan mutlaka kurtulması gerektiğini vurguluyor.
Arınç'ın "Dolmabahçe mutabakatı" hakkında, birinci ağızdan verdiği bilgiler yakın tarihimizin bu çok önemli bilmecesini çözerken, birinci sırada Cumhurbaşkanı'nı büyük bir vebalin altına sokuyor. Dolmabahçe mutabakatı, siyasî entrikalar, seçim hesapları ve Türkiye'nin birlik ve bütünlük politikasının, Kürt Sorunu'nun ve tam da Çözüm Süreci'nin iç içe geçtiği çok önemli bir aşamaydı. El sıkışıldı, mutabakat sağlandı; ancak HDP lideri "seni başkan yaptırmayacağız" diye başlattığı seçim kampanyası ile AK Parti'ye karşı parlak bir çıkış yapınca, masa devrildi, mutabakattan vazgeçildi. Üç hafta sonra Erdoğan bu mutabakatı tanımadığını ve bilgisi dışında yapıldığını ilan ederek durumu toparlamaya çalıştı. Bülent Arınç işte bu mutabakatın doğrudan Erdoğan'ın talimatı ve tafsilatlı müdahaleleriyle şekillendiğini söylüyor ki, bildiğimiz her şeyi değiştiriyor. Bunu söyleyen dönemin bir müşahidi veya muhalefet temsilcisi değil, Dolmabahçe Mutabakatı denilen görüşmeyi planlayan ve icra eden Hükümet'in resmî sözcüsü.
Bülent Arınç parametresini ciddiye almalısınız; çünkü düşüncelerine ve tercihlerine katılmasa bile herkesin sözüne itibar ettiği, vicdanında emin olduğu, üstelik yetki ve sorumluluk sahibi bir kişi devreye giriyor. Müdahale basit bir vicdan patlaması değil, politik süreçlere ve iktidar denklemine bilinçli bir müdahale. Bülent Arınç, kapısı çalındığı zaman konuşan, eteğindeki taşları döken biri değil. İzliyor, ölçüyor ve bir parametre olarak devreye girmeye karar veriyor. Ağzından çıkan sözlerin yol açacağı sonuçları, devireceği hacıyatmazları gayet iyi hesaplıyor. Bu yüzden söylediklerinin rüzgârı ile iktidar gemisinin yöneleceği istikameti takip etmek gerekiyor. Çok fazla kişiselleştirmeyin, bu parametre Bülent Arınç'ın şahsında somutlaşıyor ama 13 yıllık iktidarın çevresinde, bugün kişiselleşen iktidar tekelleşmesinden pek de memnun olmayanların ortak aklını ve gücünü temsil ediyor.
Bülent Arınç parametresini ciddiye alanların, bu sözlerden sonra Saray çevrelerinin girişeceği seri infazları da takip etmesi lâzım. Sözler ağır, bu sözleri düştüğü yerden yani muhatabının üzerinden kaldırıp durumu düzeltmek çok zor. Dün Abant Platformu'nda üzerimize çöken kasvetin, büyük ölçüde kişiselleşen siyasî sorunlarla baş etmenin zorluğundan kaynaklandığını fark etmiştim. İşte o kişiselleşen düzeyde teoriler, yüksek ve orijinal fikirler ve prensipler değil, Bülent Arınç parametresi etkili oluyor. Öyleyse verdiği mesajları tekrar özetleyelim: Yargı tehdit ediliyor, Dolmabahçe mutabakatı Erdoğan'ın eseri, paralel avı iktidarın yargıya müdahalesi ile zulme dönüşüyor… En önemlisi, bu parametre her an devreye girmeye hazır, tetikte bekliyor.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025