Mümtazer TÜRKÖNE
Şehid sayısı, sivil kayıplar ve PKK'nın büyük zayiatı, harabeye dönen binalar Sur ve Cizre'de büyük bir savaş yaşandığını göstermek için yeterli.
Bu savaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti kazandı. Bu hükmü "savaş kazanma" tabirinin göreceli olmasını dikkate alarak veriyorum. Savaş, bir tarafın iradesini zor kullanarak karşı tarafa kabul ettirmesidir. Kimin iradesi kazandı? Bu sorunun doğru cevabını bulmak için savaş alanına değil cephenin bütününe bakmalı. Devlet ile PKK, uzun süredir iki cephede savaşıyor. Hendek savaşı, asıl cephenin gerisindeki yıpratma savaşıydı. Asıl cephe ise Suriye'de, uzun süreli gerginlikten sonra PYD'nin ele geçirdiği Miniğ Hava Üssü'ne inen Türk obüslerinin mermileri ile sıcak savaşa dönüşmüş durumda. PKK, Sur ve Cizre'deki hendek savaşını Devlet'i baskı altına almak ve uluslararası alanda zor durumda bırakmak için başlatmıştı. PKK, taktik amaçlı bu savaşın hiçbir hedefini tutturamadı. Devlet muharebeyi kazandı, ancak harp devam ediyor. Uluslararası kamuoyu, Sur ve Cizre'de PKK'nın arkasında yer almadı; AİHM bile PKK'ya yüz vermedi. Kitle desteği erimeye başladı; İçişleri Bakanı Nusaybin'deki hendekleri kapatacaklarını açıklayınca ilçe halkı göç etmeye başladı. PKK'nın kent savaşı, sivillerin sahnede yer almadığı yine de halkın kan revan içinde kalmış sırtında süren kır savaşına dönüştü. Can havliyle kaçan halk şu soruyu soruyor: PKK hendek kazmasa, askerin polisin oralarda ne işi var?
Dünyada hâlâ geçerliliğini koruyan savaş kuramının müellifi Clausewitz, siyasî amacı olmayan bir savaşın anlamsız bir kan dökme eyleminden ibaret olduğunu söyler. Nevruz'dan sonra hendek savaşını PKK'nın geniş bir coğrafyaya yayma niyetinin ciddiyetini, makûl bir siyasî amaca göre test etmek gerekir. Birincisi, Suriye'deki asıl savaş üzerinde hendek savaşının taktik bir katkısı olmadı. İkincisi, uluslararası aktörler PKK'nın "sivil halka karşı katliam" propagandasını ka'le almadı; Suriye'de kendisine destek veren ABD nezdinde bile çok şey kaybetti. Üçüncüsü, Mao'nun tabiriyle "balığın saklandığı deniz" misalî destek veren kitleler PKK'nın niyetini sorgulamaya başladı.
Peki Nevruz sonrasında ne olur? PKK'nın hendek savaşını yaymak için Suriye'de çok iyi bir neden bulması lâzım. Şayet beklendiği üzere bu Bahar'da Suriye için masaya oturulursa, PYD Fırat'ın Batısı için son bir hamleye girişebilir. Türkiye'nin Güneydoğusunda geniş bir alana yayacağı kent savaşının bu sefer doğrudan bu hamleye bir katkısı olup olmayacağı hesaplanır.
PKK'nın Sur ve Cizre'deki siyasî kaybı, eleman ve mevzi kaybından çok daha fazla. 1 Kasım seçimlerinden sonra gittiğim Diyarbakır'da hemen herkesten temmuz ortasında başlayıp seçim öncesinde ara verilen hendek savaşı için, "PKK ne kadar savaşırsa Devlet de yüz yıl sürse bile o kadar karşılık verir" yorumlarını dinlemiştim. Devlet, şehid sayısına rağmen bu düşüncenin doğruluğunu kanıtladı. Aynı anda PKK 35 şehir merkezinde hendek savaşı başlatsa, devlet edindiği tecrübeyi sükûnetle kullanarak tek tek hendekleri temizlemeye girişir. Bildiğimiz klasik isyan bastırma mantığını devreye sokar. Kastettiğim bu topraklara özgü bir devlet politikası. Devlet isyan bastırırken aynı zamanda düzeni değiştirip devlet otoritesini kalıcı hale getiriyor; isyanları hükümranlığını kuvvetlendiren fırsatlara dönüştürüyor. Dışardan bir müdahale olmadığı takdirde PKK'nın siyasî bir sonuç elde etmesi imkânsız.
32 yıldır aynı şeylerin sürdüğü duygusuna kapılmayın. PKK da, halk da, devlet de çok değişti. İnsanî bir sorun olarak Kürt sorunu sona erdi; geriye marjinal Türk Solu'nun kontrolü altına girmiş, yöneteceği toprak başta olmak üzere örgütsel çıkarları peşinde koşan, uluslararası aktörlerin vekili haline gelen bir PKK var. Çözüm süreci, bedeli ağır olmakla birlikte Kürtler nezdinde, bu süreci basit taktiksel bir araç olarak kullanan PKK'nın niyetini yeteri kadar açığa çıkardı.
PKK, hendek savaşını hem siyasî hem de askerî anlamda kaybetti.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025