Murat Sevinç
İstanbul’da, bir inşaatın altıncı katından düşerek can veren, on beş yaşındaki çocuk işçi Ali Koç’un anısına…
Herhalde hâlâ aynıdır, eskiden mahallenin veletleri arasında kavga çıktığında sık işitilen sorulardan biri “Taş yok mu taş!” idi, ergenlik ve hatta yetişkinliğe de sirayet eden bir arayıştır bu. Şöyle bir bakınırsınız, kavga için tek yol taş atmak değil tabii, zaten mesele de bu, aslında kavga etmeyi istemiyorsunuz, başınıza ne geleceği belli değil, taş yok mu taş sorusunda “İnşallah yoktur da böyle atlatırız” kaygısı var, hem kaçmış da olmuyorsunuz, itibarınız sarsılmıyor, itibar önemli, diğer yandan hırpalanmaktan kurtuluyorsunuz, ne gerek var, ah bir taş olsa, çevreniz de memnun bu durumdan, sağ salimsiniz, “Abi sakin ol ne olur” diyorlar, onları kıramıyorsunuz, atak yapıyor ama sizi tutmaları için dua ediyorsunuz, sonunda iki kişi de aranan taşı bulamıyor ve ahali tarafından sakinleştiriliyor, yakında bir yere oturup çay içerken, “Beni tutmasanız…” diye konuşmayı sürdürüyorsunuz, herkes memnun.
Taş yok mu taş, öyle basit, görmezden gelinecek bir soru değil anlayacağınız, yaşamın her alanında, her ilişkimizde görmek mümkün ki, siyaset de yaşamın parçası.
Muhalefet ne iş yapar, niye vardır? Farklı işlevleri yanında, iktidar olmak, ayrıca demokratik bir siyasal sistemde bir sonraki seçime dek iktidarı denetlemek ve hesap sormak için, devlet gücünü elinde bulunduranlar sınırları hukukla çizilmiş yetkilerini aşmasın, yaşamı kendisine oy vermeyenler için çekilmez hale getirmesin… bunun için çaba harcar muhalefet. Örneğin İngiltere’de gölge kabine var, muhalefet yapar-denetler, muhalefetin lideri ‘muhalefet görevini’ yerine getirmek zorunda. Hiçbir iktidar mensubu çıkıp “Bizi halk seçti, kırın kıçınızı oturun, siz kim oluyorsunuz” demez, zira Türkiye sağının tutkusu Bayarcı ‘milli iradecilik’ söylemi tarihsel gerekçelerle o coğrafyaya uğramamıştır. Bu yüzden, her şeye rağmen prestijli bir demokrasi.
Demek ki demokratik sistemlerde çoğulculuğun iyi kötü sürdürülebilmesi, rezaletlerin hiç olmazsa bir ölçüsünün oluşu; yalnızca iktidarların, meclis çoğunluklarının hüsnüniyetiyle değil, muhalefetin ‘iki seçim’ arasındaki tutumuyla da ilgili. Muhalefet ise yalnızca partilerden oluşmuyor, bir de karmaşık yapısıyla toplumsal muhalefet var ve Türkiye’de ikisinin hali de iç açıcı değil. Partilerin son zamanlarda ‘daha’ umut verici performansını ve toplumsal muhalefetin özellikle ‘kadın hareketi’ faslını güzel istisnai gelişmeler olarak bir yana koyalım. Sesini duyurmaya çalışan gruplar da var, kişiler de, partiler de. Çok yıpranıyorlar, ciddi bedeller ödeniyor. Her neyse, konu yapılanlar değil, yapılmayanlar.
Birkaç yıldır giderek daha yüksek sesle dile gelen muhalif tepkilerinden özellikle ikisi, sarf edilme sıklığı oranında dikkat çekici: “Başka bir ülkede şunun binde biri yaşansa…” ile başlayan varsayım ve diğeri, “Bir savcı yok mu?” sorusu.
İlkine bakalım… Öncelikle, burada kastedilen demokratik ülkeler olmalı, yoksa çok sayıda toprakta benzer şeyler yaşanıyor aslında, yolsuzluk iddiaları, adaletsiz uygulamalar vs. ayyuka çıkıyor ve oralarda da hiçbir şey olmuyor, çünkü demir yumrukla, silah gücüyle, zorbalıkla yönetiliyorlar. Bu yüzden ‘başka bir ülkede olsa’ sözüyle klasik demokrasinin temel ilkelerini benimsemiş sistemlerin referans alındığını kabul edebiliriz. Evet, bir demokraside, tanık olduklarımızın binde biri yaşansaydı hükümet değişirdi, birileri istifa ederdi, yargılanırdı vs.
Doğru olmasına doğru da, o ‘başka’ ülkelerde yalnızca hükümetler başka değil, başka bir toplum, başka bir basın, başka bir akademi, başka bir siyasal-toplumsal kültür, başka bir hukuk sistemi, başka bir bürokrat ve siyasetçi kumaşı da söz konusu.
Örneğin o başka ülkelerdeki yurttaş ortalamasına, elle tutulur tek bir delil olmadan verilen müebbet hapis cezasını anlatamazsınız ve o başka ülkenin başka yazarları, skandal bir mahkeme kararının ardından, hâlâ, yüzleri hiç kızarmadan Kavala’nın adını anmaksızın yazı yazmaz, yazamaz. O başka ülkenin yurttaşı, siyasetçilerin yıllarca hapsedilmesini, tutuklu yargılanmasını yaşamın olağan akışı gibi algılamaz. O başka ülkelerde örneğin bizdeki gibi bir imar barışı yasası çıkmaz. O başka ülkelerde çoluk çocuğun istismarına sessiz kalınmaz. O başka ülkelerde birileri diğerlerinin suratına bakıp yılışık bir sırıtmayla ‘bal tutan parmağını yalar’ ya da ‘yolsuzluğu gözünle gördün mü ki’ filan demez. İnanmayacaksınız ama o başka ülkelerin başka hukuk sistemlerinde, Türkiye’de OHAL KHK’si ile yapılanlar yapılamaz, anayasa çıtlata çıtlata askıya alınamaz, ola ki birileri buna kalkışırsa, hiç olmazsa o başka memleketin başka hukukçuları olup bitene adam akıllı tepki gösterir, mahcubiyet verici bir sessizliğe bürünmez. Hakikaten dayanamıyorum, bir kez daha yazacağım, bu memleketin üniversitelerinde, hukuk fakültelerinde iki yıl boyunca bir OHAL toplantısı yapılmadı, iki yıl, insanın kafası karışır da bir gün yanlışlıkla toplanır, yok hayır, olmadı.
Gelelim muhalefete ve muhaliflerin bıkkınlık veren “Bir savcı yok mu?” sorusuna.
Savcı var. Epeycesi 15 Temmuz sonrasında atandı. Görüyorsunuz şimdi, yirmili yaşlarda sulh ceza hâkimleri vs. Artık olanı biteni fark etmeyen kaldığını düşünmüyorum. Boşverelim şimdi onları. HSK’nin yedi üyesini meclis seçiyor, üçünü CHP-İYİP-Saadet belirledi. TBMM’de yapılan seçimi hatırlayan var mı, muhalefet partileri iktidarla nasıl uzlaştı ve yargı tartışması ayyuka çıkmışken o üyeler ne yapar? ‘Anayasa aykırı anayasa değişikliğine’ evet diyeceğini göğsünü gere gere açıklayıp o anormal düzenlemeye yol veren ve vekillerin hapse girmesine neden olan İsveçli siyasetçiyi hatırlıyor musunuz peki? Aman, seçim geliyor, az kaldı, hepsini unutalım, saçmalamayalım, kabul. Güzel de, yolsuzluğa israf denildiğini, sırf birkaç iktidar yandaşına şirin görünmek yurttaşa aptal muamelesi yapıldığını nasıl ve neden unutalım?
Ne dersiniz, yasa dışılıkla mücadele yalnızca yargının sorumluluğunda mı? Toplumun, siyasetçilerin, muhalefetin yapması gerekenler yok mu? Ülkede 20 yıldır bir iktidar varsa, 20 yıldır bir muhalefet de var, öyle ya. Örneğin, muhalefet bir gün iktidar olduğunda o meşhur tuğlayı çekecek mi? Marmaris’te yargı kararını görmezden gelerek inşaatı sürdüren ve çoktan satışa başlayan firma, iktidar değiştiğinde o yapının yıkılacağını bilse buna cesaret edebilir mi? Sizce yıkılır mı, diğer kaçak yapılar, ormanlık alanlara kondurulan villa, site ve oteller… Hiçbiri yıkılmayacak. Tuğla demişken, neden faili meçhuller ve Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı suikastı itirafının üzerine gidilmedi pek? Nedeni, devletin âlî menfaatlerine halel gelme endişesi olmasın, bir gün adam akıllı araştırılır mı bu cinayet? Umut?
Hiçbir siyasetçi ve görüp bildiğini yazmaktan imtina eden yazar, yanıtı belli bir soruyu papağan gibi yineleyerek sorumluluktan kurtulamaz. Peker’in, herkesin duyma-bilme ihtimali olmayan konulara değindiğine, bazı ‘özel’ bilgiler verdiğine kuşku yok. Ancak ayrıntılar bir yana, söz edilen iddiaların hiçbirinin muhalefetteki siyasetçiler tarafından bilinmediğini, ilk kez duyduklarını düşünmek için insanın aklını kaybetmiş olması gerekir. Çiğdem Toker gibi, araştıran ve muhtelif rezaletleri cesaretle yazıp çizen az sayıda gazeteci yıllardır ne için çaba harcıyor? İhale yasasındaki değişiklik furyası hangi tarihte başladı? Altılı masanın ikisi, daha düne dek olup biteni içeriden gözlemliyordu. Diğer partiler, çok yerden bilgi alıyor, her kurumdan ve olup bitenden haberdarlar. Yıllardır israf misraf diyerek ahaliyle dalga geçiyorlar.
Şu iddiaları araştıracak bir savcı yok mu? Olmaz olur mu, vardır mutlaka, tamam da ne yapsın o savcı? Bu çapta soruşturmalar, arkasında devlet gücü/desteği olmadan mümkün mü, örneği var mı? Velev ki bir kişi cesaret etti, kaç saat sürer işinden edilmesi? Şu yazıyı okuyanlardan kaçı, yarın, sahip olduklarının çoğunu kaybetmeyi göze alır? Laf olsun torba dolsun, savcı yok muuu, savcı yok muuu… Son Gezi kararlarına bir-iki hâkim muhalefet şerhi düştü, sonra sürüldüler, adlarını hatırlayan? ‘Unutursak kanımız kurudu mu,’ hayır, benim kurumadı. Ne güzel memleket, herkes yekdiğerinden cesaret ve erdem bekliyor. Bir savcının, gerektiğinde harekete geçmesi hiç kuşkusuz gerekli ve yaşamsal, bunun nesini tartışacağız; buna mukabil yasa dışılıkla mücadelede sorumluluk yalnızca onların omuzlarında değil, söylediğim bu. Devir değişene dek, istese dahi ses vermeyecek o savcıyı beklemeyi bırakıp topluma ve siyasete baksak, belki daha anlamlı bir iş yapmış oluruz.
Ayıca, bir gün bir savcı kameralar karşısına geçer ve “Yurttaşlar, ‘Bildiklerimi söylersem mahvolursunuz’ şımarıklığını marifet zanneden zevzek siyasetçiler, ekonomi bozulmadığı sürece yolsuzluk iddialarını ve kendine zararı dokunmayan hiçbir adaletsizliği umursamayan muhterem toplum ortalaması, ey ahali, neredesiniz?” derse, ne yanıt verilebileceğini de düşünelim.
Yazıyı bitirdim, internete baktım, Çakıcı ile Bahçeli kol kola poz vermiş. Hrant Dink’i öldürenlere destek olan bir türkücü de, Peker için şarkı yapmış. Bakanlar, bazı tarikat mensuplarıyla buluşmuş. Diğer haberler de farklı değildi. Ezcümle, bizim savcılık bir halimizin bulunmadığı, yargı mekanizmasının çoğu derdimize deva olmayacağı kanısındayım.
Yazı önerisi: Gezi tutsaklarından Ali Hakan Altınay’ın ‘Önyargılara karşı çok da önyargılı olmamak lazım’ başlıklı yazısı. İşte bir de ve neyse ki böyle insanlar var.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları









































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025