Murat Sevinç
Malumunuz, Muhammed Ali çok sevilirdi bizim memlekette, devletlûmuz cenazesine katılmak için ABD’ye gitmişti. (Vefatının ardından birkaç satır yazmış ve Ali’yi Ali yapan özelliklerinden söz etmiştim.)
Neden peki, din değiştirdiği ve rakibini pataklayan bir Müslüman boksör olduğu için mi?
Yüz milyonlarca sempatizanın ve Türkiye’deki hayranlarının o değişimi ve gücü sevdiğine kuşku yok, ayrıca çok büyük ve etkileyici bir sporcuydu. Ancak Ali, başarılı bir boksörden çok öte bir figür, siyasal ve toplumsal koşullarının ayrıksı bir ürünüydü. Ali, devletine karşı çıktı, devletinin-toplumunun ırkçı uygulamalarıyla mücadele etti ve devletinin açtığı savaşa gitmeyi reddetti. Vicdani retçiydi. Ezcümle, Türkiye’deki bir müesses nizam savunucusunun karşı olduğu her ne varsa, onu temsil ediyordu. Buralı olsaydı, cezaevine girecek ve korkak bir vatan haini olarak damgalanacaktı.
İkiyüzlülük ve mütemmim cüzü palavracılık, itibar görür toprağımızda. Yorucu bir durum bu. Seyredeni, maruz kalanı bezdiriyor.
Örneğin, Türkiye’de sağ-muhafazakâr partilere oy veren ‘gurbetçi’ seçmenin azımsanmayacak kısmı, yaşadığı ‘Batı’ ülkesinde sol partilere oy veriyor. Çünkü göçmen haklarını o siyasetçiler savunur, dünya genelinde olduğu gibi. ‘Sol-demokrat’ ilkelerin orada ‘işine yaradığını’ bilir.
Ya da örneğin, Türkiye’de en tutucu değerleri benimseyenler çocuğunu eğitim için Batı’ya gönderebiliyor, ülkesindeki halk çocuklarına layık görmediği eğitimi alabilmesi için.
Ahali, iki yüz yıldır netameli ilişki kurduğu o Batı’da iyi ve hoş bir şeyler olduğunun farkında. Diğer yandan, güvensizlik ve kompleks derdinden mustarip. Toplumsal, kurumsal ve siyasal yaşamın hücrelerine sinen bir çelişki bu.
Sıradan yurttaşın Batı’nın demokratik değerleri karşısındaki tutumunu da belirliyor söz konusu çelişki. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, güçler ayrılığı vs… tümü Batı icadı. Türkiye, Osmanlı’dan bugüne az buz yol almadı bu ilkelerin kabul edilip uygulanması konusunda, ancak biraz güdük, cılız kaldı.
Kuşkusuz, o Batı ve ‘rasyonel aklı’, her zaman iyiyi ve güzeli değil, gerek duyduğunda faşizmi de bulup çıkardı heybesinden. Şimdilerde aynı Batı, icat ettiği değerleri İsrail devletinin çıkarları uğruna ayaklar altına alıyor. Hakikaten büyük bir rezalet yaşanıyor ‘medenî’ Batı’nın ülke ve şehirlerinde. Neyse ki demokratik değerler devletlerin değil halkların korumasında ve hemen her yerde, caddelerde, üniversite kampüslerinde, şımarık İsrail devletinin tutumunu protesto eden onurlu insanlar var.
ABD üniversitelerinde protestocu öğrencilerin bir kısmı kampüslerinden çıkmıyor, Filistin halkının sesi olmak için. Milyonlarca yurttaş, on binlerce genç ve akademisyen, öğrencilikten ve işten atılmayı göze alarak karşı çıkıyor İsrail’in cinayetlerine.
Örneğin, ‘1968’ nedeniyle sembolik önemdeki Columbia Üniversitesi binası işgal edildi. Başkaca kampüslerde de manzara aynı.
Devlet her yerde devlet kuşkusuz, kampüse giren polisin bugüne dek görülmedik sayıda olduğu söyleniyor. Columbia’da üniversite yönetimi birkaç gün önce öğrencilerin okuldan atılma ihtimaline dikkat çekti. Gözdağı veriyorlar. Gerekçe çok tanıdık: Öğrenciler birkaç kapı ve pencereye zarar vermiş!
ABD Başkanı Biden da gösterilerin ‘şiddet’ içerdiğini iddia eden bir konuşma yaptı. Merak ediyorum, acaba ABD’de polis kalkanlarına ‘çubuklarla vuran’ gösterici olmuş mudur? Bizim kimi külyutmaz gazetecilere sormak lazım. Ya da boşverin bizimkileri, ‘Yahudi’ yazar-aktivist Naomi Klein’in olağanüstü konuşmasını dinleyin, insanın içini ferahlatıyor.
Şu sıralar Filistin’de yaşanan felakete tepki gösteren ABD’liler ve oradaki öğrenciler, Türkiye’de her cenahın ve elbette İslamcıların büyük ilgi ve övgüsüne mazhar oluyor. Protestonun, tepkinin, özgürlük arayışının ‘oradakini’ seviyor ‘lokal’ palavracılar. Kendi üniversitelerinin canını çıkaran, özgürlük namına bir şey bırakmayan, hemen hiçbir barışçıl protestoya izin vermeyen, kampüsleri güvenlik enstrümanlarıyla ‘yarı-açık’a çeviren ve bahar şenliklerinden ve hatta konserlerden dahi ürken yöneticiler, ABD’deki protestoları takdir etmekle meşgul. Öğretim üyelerini ihraç edip yıllarca süründüren ve bundan büyük zevk alan siyasetçi ve bürokratlar, ABD üniversitelerinde yaşananlar konusunda kaygılıymış… öyle söylüyorlar. ‘Sevinçli bir telaş içinde’ yapıyorlar açıklamalarını.
Kötü bir şaka dahi sayılamayacak bu asap bozucu tutumun başat gerekçesini tahmin etmek güç olmasa gerek. Özetle, “N’oooldu Coni, biz yapınca eleştiriyordunuz…” zihniyeti. Yoksa, tepkilerinin özgürlük talebi, insan hakları vs. gibi konularla bir ilişkisi yok kuşkusuz. Bakınız, Boğaziçi’nin ‘başına gelen’ profesör bir iletişim şirketinin yönetim kurulu üyesi olarak atanmış. Türkiye’ye ve Türkiye’nin halihazırdaki üniversitesine yaraşan budur, özgürlük mücadelesi taraftarlığı değil.
Onur mücadelesinin de, akademik özgürlüğün de ‘dışarıda’ olanına özenir bizimkiler. Oradaki solcuyu sever, oradaki protestocuya sempati duyar, oradaki devlet eleştirisine alkış tutar… buradakini ezmek için ise yapmayacağı yoktur.
Okul idarelerinin talimatla hareket ettiği malum; bir de henüz idareci olamamış ‘akademik personel’ var ki evlere şenlik. Kendi memleketlerinde sorgusuz sualsiz sivil ölüme mahkûm edilen onca meslektaşı hakkında şifa niyetine tek satır kalem oynatmamış, bir cümle olsun kurmamış, hatta bir kısmı ihraçlara pek sevinmiş ve kurumlarındaki türlü rezalete suskun kalmış ‘personel’, ABD kampüslerinde yaşananları ‘ilgiyle’ takip ediyor, yorum filan yapıyor… yüzleri kızarmıyor tabii, öyle bir ihtimal yok.
Her şey bir yana… ABD’de başlayan protestoların, İsrail devletinin cinayetlerine tepkiyle sınırlı kalmayıp dünya genelinde cendereye alınan, büyük ölçüde ticarileşen, öğrenciyi müşterileştiren ve bilimsel faaliyeti zevk olmaktan çıkarıp işkenceye dönüştüren üniversite mantığını da sarsacağını düşünüyor, diliyorum.
Radyo programı önerisi: Konuya ilişkin her sabah ayrıntılı haberler yapan Açık Radyo’da, ABD’de olup biteni yakından takip eden akademisyen Yunus Emre Erdölen’in söyleşisi. Her konuda olduğu gibi, dünya üniversitelerinde de neler yaşandığını merak ediyorsanız, sabah 08:00’de Açık Radyo’yu açmanızı öneririm (Gece tekrarı var).
Yazı önerisi: Can Atalay’ın seçimlere ilişkin eleştiri-özeleştiri yazısı.
Not: Yazının başlığında, meslektaşımız Beliz Güçbilmez’in bir sosyal medya paylaşımından esinlendim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025