Murat Sevinç
“Nihil agendo homines male agare discunt.” (İnsan bir şey yapmaya yapmaya kötülüğü öğrenir.)
Bugün söz edeceğim kitap her bakımdan ilginç. Yazarı, bu yazıyı okuyacak herkesin haberdar olduğunu tahmin ettiğim, anayasa hukukçusu, Prof. Kemal Gözler. Kitabın ilk baskısı 2021’deydi, bu yıl bazı eklerle yeniden yayınlandı (Kırmızı Kedi). Kurbağa Manastırı (Abbatia Ranae)’nın yazarı, 13. yüzyıl civarında yaşamış bir rahip olan Perfectus Belaslatinas. Böyle yazıyor kitabın girişinde.
Peki, gerçekte böyle biri ve kitap var mı? Kemal hoca, son çeyrek yüzyılın Türkiyesini, üniversite özelinde olup bitenleri, yüzyıllar öncesinde Ortaçağ manastır düzeninde yaşanmışçasına (Latinceyi de kullanarak) kurgulamış ve takdir edilesi bir ‘yaratıcılıkla’ ortaya okuması zevkli ve kuşkusuz ‘manidar’ bir kitap çıkmış. Anlatılan, bizim kuşak bakımından üniversitenin son yılları; buna mukabil, öyle bir hikayê ki, Perfectus Belaslatinas’ınki okuyan herkes kendi kurumundan ve tanıklıklarından söz edildiğini düşünebilir. Bu da insana, ülkede her şeyin benzer yöntemlerle yozlaştırıldığını bir kez daha hatırlatıyor.
Kitap ilk yayınlandığında, Mülkiye’de ‘Kürsü’ arkadaşım Dinçer Demirkent, Gazete Duvar’da bir yazı kaleme almıştı. Demirkent’in yazısından birkaç satır: ”Prof. Dr. Kemal Gözler’in ya da Perfectus Belaslatinas’ın eseri, bizim kuşağımızın üniversitesinin siyasal iktidarın aparatı olma öyküsünü anlatıyor. Müthiş kurgu ve alegorilerle, önce bugünü ortaçağa tercüme eden ardından da ortaçağ metninin ruhunu koruyan bir tercümeyi sunan bir sanat yapıtı okuyucuya sunulan. Kurbağa Manastırı, Latincesi ile Abbatia Ranae, Türkiye’nin son yirmi yılında yaşanan üniversiter yıkımı ele alıyor. Biçimdeki yaratıcılığa hayran kalmamak elde değil. İçerik bakımından da üniversitenin hükümetin aparatı haline nasıl geldiğinin özlü bir öyküsünü aktarıyor.”

Perfectus Belaslatinas, sözünü hiç esirgemeyen bir müellif (!), manastırını, orada yaşanan değişimi, yozlaşma ve çöküntüyü tüm açıklığıyla anlatmış. Saygın kurumlar nasıl iktidar hâkimiyetine geçer ve o kurumlar nitelikli birer ‘kurum’ olma vasfını hangi aşamaların sonunda kaybeder? Kurumlar kurum olmaktan çıkarken, kişiler ne yapmaktadır? Sessizlik… Suskunluk… Kendi çıkarını kollama… Bir insanın, parçası olduğu topluluğun geri kalanını umursamadan konumunu koruyabileceğini sanması… Öngörüsüzlük, belki aymazlık. Ülke herkesin malumu,geçelim. Üniversitelerde yirmi küsur yılda olup bitenler, tanıklığımızda gerçekleşti ve Kurbağa Manastırı, Ortaçağ alegorisiyle cümlemizin ‘manastırlarda’ yaşadığını en çıplak haliyle betimliyor.
Perfectus Belaslatinas, yıkımın ilk adımlarını anlatıyor, biraz uzunca bir alıntı: “...manastırlarımızın üzerine bir karanlık çöktü. Pek çok rahip hakkında inquisitio (soruşturma) açıldı. Bazı rahipler haeresis (sapkınlık) ile suçlandılar ve excommunicatio (afaroz)’ya uğradılar. Decretum pontificale extra ordinem’ler (fevkalade pontifikal kararname) ile yüzlerce rahip hakkında expulsio (ihraç) kararı alındı… Tutuklanan ve hapse atılan kardeşlerimiz de oldu…bazı rahipler de… Manastırlarından kendi istekleriyle ayrıldılar. Bazıları başka ordo’ların (manastırların bir aradalığıyla oluşan yapı) manastırlarına sığındılar. Kalanlar ise kendi hücrelerine çekildiler; hücrelerinde dahi yüksek sesle konuşmaktan korktular. Korku ikiz kardeşimiz oldu. Korkunun gelmesiyle özgürlük yok olup gitti.”
Bu başlangıcın sizlere pek tanıdık göründüğünü tahmin ediyorum. Sessizlik, çaresizlik ve güçsüzlük hissi, peşi sıra ‘umutsuzluk.’
Peki, rahipler hangi yöntemlerle korkutuldu? Yıldırmayla… Sonu gelmeyen soruşturmalarla, ‘quaestio ecclesiastica’ (disiplin soruşturması, sayılır). İhraçlarla (expulsio)… Kriminalize etme yoluyla (criminatio)…Korku, bir salgın gibi yayıldı ve “Neticede korkunun kendisi, korkulan şeyden daha korkutucu hale geldi.”
Yazar, can alıcı soruyor burada: “Neden karanlığın gelişine karşı mücadele edemedik? Neden böylesine kolayca teslim olduk?” Neden? Acaba, köklü manastırlarımıza fazla mı güvendik, ya da fazla mı korktuk? Pek sofistike insanlar olduğumuz zannıyla potestas ordinis ile ‘mücadeleyi’ küçük mü gördük? Mücadele etmeye niyetlendiğimizde, galiba çok geç kalmıştı manastırdakiler: “Oysa bizler bütün ömrümüzü manastırlarda geçirmiş insanlarız. Manastırlar bize sığınak olmuştu. Biz hep manastırlarımızın kalın duvarlarının bizi koruyacağını sanmıştık. Meğerse yanılmışız… Bizi korumaya sadece manastırlarımızın kalın duvarları değil, giydiğimiz büyük siyah cüppeler de yetmedi…”
Birkaç kitap üzerinden anlatılıyor manastırların gerilemesi ve yıkılışı. ‘Karanlığın çöküşünü’, ‘manastırlar üzerinde egemenlik kurulması’ aşaması, ‘manastırların potestas ordinis’in egemenliği altına girişi aşamaları. Ve bazı rastlantıların da etkisiyle ayakta kalabilmiş ‘son manastır’ (Abbatia Ultima). Her aşamada anlatılan tüm iktidar taktikleri fazlasıyla tanıdık; öyle ki, insanın, anlatılanların 14. yüzyıl manastır düzeninde değil de 2000’ler sonrası Türkiye’de yaşandığını düşünesi geliyor! Manastırlara niteliksizlerin alınması, bazı manastırların ikiye bölünmesi, taşrada açılan manastırlar ve ‘rahip yetersizliği’, bazı imtiyazlı manastırların peydah oluşu ve fakat türlü nimetlerden yararlandırılan bu imtiyazlı manastırların scientia (bilim) ile ars’ta (sanat) gelişme sağlayamamaları… Bazı manastırlara ‘mancınıkla’ (catapulta) rahip atanması!
Yazar burada son derece hüzün verici bir tespit yapıyor: “Bizi bu catapultarius’lardan daha çok üzen ve doğrusunu isterseniz şaşırtan şey ise şu oldu: Kendi içimizde meğerse potestas’a (iktidar) aç ne kadar da çok rahip kardeşimiz varmış! Bunların iktidar açlıkları bir türlü doymak bilmedi. Üstelik bu rahip kardeşlerimizin neredeyse hepsi, gençliklerinde manastırlarımızdaki en zayıf, en kifayetsiz inceptor’ları (rahipler sınıfına yeni kabul edilmiş kişi) idi.” Yazar, iktidar hizmetine girenlerin yaşadığı muhtelif sendromları büyük bir isabetle anlatmış; örneğin, ‘syndroma ultımum gradus scale’, yani, ‘merdivenin son basamağı‘ sendromu. Hızla yükselen, hiçbir engele takılmayan ve artık çıkacak bir basamak kalmadığında gözünü ‘komşu merdivene’ diken rahiplerin trajedisi.
Yazar, Üçüncü Kitap’ında, manastırların aparatlaşma sürecinin nasıl tamamlandığını, ‘dört aşamalı planı’ hikâyeleştirerek anlatıyor. İlkinde, doğrudan bir müdahaleye ihtiyaç duymadan etki altına alma; ikincisinde, manastır üyeleri seçmese de onların kabul edebileceği başrahipleri atama; üçüncüsünde, potestas ordinis ile açıkça aynı eğilimi paylaşan başrahip atanması ve son aşamada, tümüyle bağımlı başrahiplerin manastırların başına getirilmesi. Bu aşamada artık ortada gerçek bir manastır kalmamıştı ve artık her şeyin ölçüsü potestas ordinis idi.
Her nasılsa ayakta kalan Son Manastır, Dördüncü Kitap’ın konusu; uzatmayayım, onun başına gelenleri (umalım ki yazarın tahmininin aksine bir sonuç olsun) siz okursunuz nasıl olsa.
Yazar, Horatius’tan esinle, “Quid non credis? Mutato nomine ac tempore et de te fabula narratur” diyerek bitirmiş kitabını. “Ne gülüyorsun? İsimleri değiştir, anlatılan senin hikâyendir.”
Evet, manastırlar çökerken yaşananlar, herkesin, hepimizin gözünün önünde gerçekleşti. İnsanı çileden çıkaran bir sessizlik, aymazlık ve işbirlikçilik eşliğinde.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025