Murat Sevinç

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…
18.05.2025
137

Tarih bazen çok hızlı akıyor. 1 Ekim 2014 ile 12 Mayıs 2025 arasında olup bitenler halkın başını döndüren bir tempoda yaşandı ve belli ki böyle devam edecek. Gelişmeleri algılayıp doğru tutum almak ne toplum ortalaması ne de siyasetçiler açısından kolay iş. Hele ki CHP’nin ve cumhurbaşkanı adayının hedefe oturtulduğu koşullarda ve hemen hiç kimsenin derli toplu bilgi edinemediği bir konuda.

PKK’nın fesih kararı almasını önemsiz bulan biri yoktur muhtemelen. Buna mukabil şu ya da bu gerekçeyle tepki gösterenler mevcut. Tepkilerin içeriği, niteliği, tepki gösterenlerin derdi tasası, kamuoyundaki heyecansızlığın ve endişenin nedenleri, bir başka yazının konusu olacak. Burada yalnızca CHP’li üç siyasetçinin açıklaması hakkında birkaç kısa not düşeceğim.

Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve hatta Mansur Yavaş, bence gerek kendileri gerekse ülke için gerekli ve ayakları yere basan açıklamalar yaptı. Başlıktaki ‘özenli’ yerine, ‘aklı başında’ ya da ‘ciddiyet sahibi’ ifadeleri de kullanılabilirdi. Tarihin doğru tarafındalar. Halkın ‘hamasete’ fazlasıyla doyduğunu kavramakta zorlanan siyaset esnafının (ve külhanbeyi yazar çizerin) istikbalini yaşayarak göreceğiz.

Özgür Özel, on yıllardır süren ve ağır bedeli olan terörün sona ermesinin önemine vurgu yaparken, barış ile demokrasi ve hukuk arasındaki ‘olmazsa olmaz’ bağdan söz etmiş. Öyle ya, eğer barış kalıcı olacaksa bu ancak demokratik bir hukuk devletinin sağlam temellere oturtulmasıyla mümkün. Ayrıca, yalnızca Kürt meselesinde değil, diğer tüm sorunların çözümünde de gerekli bir koşul hukuk güvenliği ve yaşayan bir anayasa.

Özel, Lozan’ı anmayı ihmal etmemiş ve iyi yapmış. CHP genel başkanı, CHP’nin yıllardır dillendirdiği ‘Meclis çatısı’ önerisini yinelemiş: “Demokratikleşmenin gereği olan tüm yasal düzenlemelerin beklemeksizin TBMM çatısı altında yapılması ihtiyacının altını çiziyoruz. Demokratikleşme için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması kadar, mevcut kanunların uygulanmasındaki hukuk dışı yaklaşımların terk edilmesi ve anayasa ihlallerine son verilmesinin şart olduğunu hatırlatıyoruz.” Aksini düşünmek mümkün mü? Hemen ardından, ‘barış ve demokrasi taleplerinin kişisel siyasi hedefler doğrultusunda istismar edilmesine izin verilmeyeceğini’ eklemiş.

Özel’in söz konusu vurguları, ‘demokratik Türkiye’ ile ‘terörsüz Türkiye’ hedeflerini birbirine ekliyor. Doğru, terör olmasın, buna mukabil şiddetin kaynağı ancak demokrasiyle kurutulabilir ve demokrasi her haneye lazım.

Ekrem İmamoğlu’nun yayınladığı açıklama, ‘Aziz Milletim‘le başlayıp ‘Sevgili vatandaşlarım‘la devam eden, cumhurbaşkanı adayının diliyle kaleme alınmış bir metin. İmamoğlu “Ülkem adına sevindim” diyor. İçeride ve dışarıda yapılması gerekenlerin altını çiziyor, artık ‘konuşmanın, diyaloğun, siyasetin’ zamanı olduğunu belirttikten sonra ‘eşit yurttaşlığa’ ve bunun için yasal düzenlemelerin gerekliliğini vurguluyor. Sorunun çözümünde ‘sosyal’ ve ‘psikolojik’ alanda adımlar atılması, siyasi ve hukuki reformlar gerçekleştirilmesi ve Demirelvarî bir üslupla ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde büyük bir kalkınma hamlesi’ne gereksinim olduğunu hatırlatıyor.

Sonrası, iktidarın yolu yordamını da eleştiren bir rota önerisi. Görüşmeler birkaç kişi tarafından kapalı kapılar ardında yapılmamalı, toplumun desteği-rızası ihmal edilmemeli, asgari demokratik-özgür koşullar sağlanmalı, TBMM devrede olmalı, barış umudu kısa vadeli siyasi hesaplara feda edilmemeli, herkes sözünü endişe duymadan dile getirebilmeli vs.

İmamoğlu son kısımda sorunun geçmişine değiniyor: “Bir kısmı devletimizin yanlış uygulamalarından kaynaklanan köklü sebepleri var. Kürt vatandaşlarımızın kendilerini Cumhuriyetimizin eşit vatandaşları olarak hissetmelerini sağlayamamış, sınırlarımızın haricindeki Kürtlere güvenlik perspektifiyle bakmış olmamız bu sebeplerin başta gelenleri.” Konunun ABC’si sayılabilecek bir kabulden çekinmemiş ve ‘Kürtler ne istiyor ki, benim de Kürt arkadaşlarım var‘ söylemine tenezzül etmemiş olması dikkate değer. İmamoğlu’na göre “Cumhuriyetin eşit yurttaşları ve vatanımızın eşit hissedarları olarak kendimizi güvende ve hak sahibi hissetmemiz sadece adaletin gereği değil, Cumhuriyetimizin sürdürülebilirliği ve demokrasimizin derinleşmesi açısından da tarihsel bir zorunluluktur. Bu prensipler bizi birlikte millet yapan; ortak vatan, ortak kader, ortak gelecek idealinde birleştiren en güçlü temel olacaktır.”

Mansur Yavaş’ın ise kendisinden Yılmaz Özdil performansı bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattığını zannediyorum. Milliyetçi kökenden bir siyasetçi sıfatıyla olabildiğince soğukkanlı ve ‘kısa’ bir açıklaması oldu. PKK’nın fesih kararına karşı çıkmasının mümkün olmadığını, silah bırakmanın ‘teröre aman vermeyen devlet siyaseti’ sonucunda gerçekleştiğini belirtiyor. Ardından, yurttaşları rahatsız edecek bir pazarlık görüntüsüne izin verilmemesi gerektiğini söylemiş; şehitlere ve ailelerine atıfla. Sürecin şeffaf yürütülmesi gerektiği ve tek adresin TBMM olduğu yönündeki ısrar CHP siyasetine uygun. Özel ve İmamoğlu’nda olmayan ise yapılacak yasal düzenlemelerin ‘gerekmesi halinde’ halkoylamasına sunulması önerisi. Mansur Yavaş’ın kısa açıklaması, Lozan’ın tartışma konusu yapılamayacağı saptamasıyla sona eriyor.

Üç CHP’li siyasetçi, birbirini tamamlayan açıklamalar yaptı. Yavaş’ın açıklaması, bu karakterde bir siyasetçi için olabildiğince soğukkanlı sayılır. Özel’inki partinin kurumsal görüşünü yansıtıyor. İmamoğlu ise cumhurbaşkanı adayı olduğunu göstermiş, diğerlerinden daha kapsayıcı ve halden anlayan bir metin kaleme almış. Ortak nitelikleri demokrasiye, şeffaflığa, hukuk devletine vurgu yapmaları ve muhataplarına ‘biz sizi tanıyoruz’ demeleri.

Bana kalırsa tarihin doğru yakasındalar ve kuşkusuz herkes gibi onlar da temkinli davranmakta haklı. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar