Murat Sevinç
Ben işitmedim, veda konuşmasında bölük komutanı, “Bir savaş çıkarsa sizi askere çağırabilirler, Allah bu ülkeyi size muhtaç etmesin,” demiş. Çok güldüm duyunca ve adam kesinlikle haklıydı! Umulur ki, askerlik hizmeti daha rasyonel bir düzenlemeye kavuşsun, talep edenler düşünülerek vicdani retçilik tanınsın ve bedelli askerlik uygulaması terk edilsin.
İlk gün tam olarak ne olup bittiğini hatırlamıyorum. Sudan çıkmış balığa dönüyor insan. Koğuşa git, ranzayı bul, dolabı yerleştir derken zaman hızlı geçti sanırım. Tabii, yüzme havuzu ya da jakuzi var mı yok mu diye bakınanlar olmuş mudur; olmuştur mutlaka! Zira bedelli askerlik yapan yiğit silah arkadaşlarımın bir kısmı bu potansiyele sahipti!
Deneyimli olanlar, “Akşam saat en geç yedide uyursunuz zaten” dediğinde yadırgamış, pek bir anlam verememiştim. Doğru söylüyorlarmış! Sabah saat beşte uyanıp akşama kadar yorulunca, koğuşa gelir gelmez uyumak dışında bir şey düşünemez oluyor insan. Ayrıca uyumadığınızda yapacak başkaca bir şey de yok. Bir arada kalan 138 erkekten söz ediyorum. Uyku son derece kullanışlı bir kaçış yoluydu.
Sabah beşte kalkıp ne yapıyorduk peki?
İçtima…
Askerlik benim ya da tahmin ediyorum diğer bedelliler için büyük ölçüde ‘içtima’ anlarından ibaretti. Günde üç kez topluyor, sıraya diziyor ve sayıyorlardı. Hizanın düzgün olması, enseden alınması ve herkesin sıra kendisine geldiğinde yana bakarak kendi sıra sayısını söylemesi, işin özüydü. İnsan garip bir biçimde heyecanlanıyor! Başınızı biraz yana çevirip bağırarak ‘yirmi altı’ diyorsunuz ve kendinizle gurur duyuyorsunuz o anda. Oradaki atmosfer, küçük şeylerden mutlu olmayı öğretiyor insana! Günde üç kez sayılıyorduk ve her sayım yaklaşık yarım saat sürüyordu. Hiç kimse buharlaşmadığı için sayı her zaman aynı çıkıyordu. Diyelim sırayı biraz bozdunuz, hemen bir komutan gelip yalandan fırça atıyor. Bağırıyor size ama çok da bağırmıyor, çünkü bedellisiniz! Zaten herkesin birbirine sürekli ve her iş için bağırdığı bir ortam. İşin raconu bu anladığım kadarıyla. Normal ses tonuyla söyleseniz karşıdaki anlamayabilir diye düşünüyorlar belki de. Biraz da sanırım erkeklik halleri ve disiplin gereksiniminden. Full Metal Jacket adlı filmi seyretmişsinizdir. “Hayır” diyorsanız, öneririm. Filmdeki gibi, sürekli ve yakın mesafeden yüksek sese maruz kalıyorsunuz. Komutan sizinle bağırarak konuşunca, siz de sesinizi yükselterek cevap veriyorsunuz haliyle. Bir de, komutanın her söylediğine “emredersin komutanım” diyerek karşılık verme ilkesi vardı. Rica ederim, teşekkür ederim gibi ifadeler, söz konusu değildi tahmin edebileceğiniz gibi. Olmaz gerçekten, tuhaf kaçar o ilişki ağı içinde…
Bedelli askerlikte TSK mensupları ve uzun dönemler açısından sorun, ne yapmaları gerektiğini tam olarak bilememeleriydi. Asker deseniz, tam olarak değilsiniz. Buna mukabil oradasınız. Atsan atılmaz satsan satılmaz hâldesiniz yani. Yirmi sekiz gün boyunca bizimle ne yapacaklarını tam manasıyla bilemediler hakikaten. Bir yandan, bir askerin bilmesi gereken her şeyi öğretmeye çalışıyorlar, diğer yandan bunun boş bir çaba olduğunun da farkındalar. Daha doğrusu, öğretip ne yapacaklar?
Belki doğru ifade şu olabilir: Koskoca birlik, bizi kazasız belasız ‘atlatmaya’ çalıştı dört hafta süresince. Günde üç kez içtima alanında bir araya gelip sayılmak, tamam. Mesele, arada kalan saatleri nasıl dolduracaksınız! İlk hafta sorun olmadı, çünkü yemin törenine hazırlandık. Şaka değil, epey sıkı bir hazırlıktı ve yemin günü geldiğinde artık her birimiz en yüksek ses tonumuzla yemin edecek kıvama gelmiştik. Hem de ailelerimizin önünde. Bu da şaka değil! Çoğumuzun ailesi geldi yemin törenine ve hep birlikte duygulandık…
Yeminden önce miydi yoksa hemen sonrasında mıydı, hatırlamıyorum, bir de silah dağıttılar. Kalaşnikof tüfek! Terhis olana dek o tüfekle yatıp kalktık. Hayatımda ilk kez bir silaha dokunuyordum ve o silah kalaşnikoftu. Hızlı başladım anlayacağınız! Peki silahları dağıttıkları an, koğuşta ne oldu dersiniz? Sonraki günlere de damga vuracak olan ergenlik, daha ziyade oğlan çocukluğu hâlinin ilk görünür olduğu andı. Çoğu yiğit bedelli, silahı eline alır almaz birbirine doğrulttu ve oyun oynamaya başladı. İş heriflerinden, kaymakam, akademisyen, yargı mensuplarından söz ediyorum. Erkek çocuklarının kahir ekseriyetinin, ergenlik zamanında ne yapacaklarını bilemedikleri enerjilerini, anormal hareket ve sözlerle atma çabaları vardır. Korkunçtur hakikaten, hem yaşayan hem de yaşatılanlar için. Manasız şakalardan biri de, tuhaf sesler çıkararak hemcinsine el hareketi çekmektir. Yapmak değil, çekmek! İşte kendilerine otomatik tüfek dağıtılanlar, birbirlerine doğrulturken o seslerden çıkarıyordu. Tabii, “Yapmayın etmeyin, şeytan doldurur” gibi uyarıların hiçbir faydası olmadığını tahmin edersiniz.
Söz konusu ergen tavrı, üç hafta boyunca devam etti. En belirgin olduğu anlar, genellikle ‘Bir iş verildiği’ zamanlardı! Ne demek bu, diyeceksiniz haklı olarak.
İçtima anları dışında, kalan yaklaşık on iki saat boyunca, sizinle ne yapacaklarını bilmeyen insanların komutasındasınız. Örneğin, silah eğitimi, esas duruş/sağa sola dön eğitimi, ders anlatımları, spor saati, yemek saatleri… Bunların tümünü gerçekleştirdikten sonra da ‘zaman’ kalıyordu. İşte o zamanı boş geçirmememiz için, mutlaka bir şey bulunuyordu. Örneğin bir gün, genişçe sahanın bir köşesine götürdüler ve oradaki inşaat taşlarını, yaklaşık elli metre kenara taşımamızı söylediler. Biz de taşıdık. Bunu neden yaptığınız üzerine düşünmemeniz, soru sormamanız gerekiyor. Çünkü askerlik dediğin, büyük ölçüde ‘sorgulamamak üzerine’ kurulu bir yapı. Bir tür milli eğitim gibi! Ancak ayakkabı bağcığı kadar değeriniz olduğunu düşüneceksiniz ki, her emre koşulsuz itaat edebilesiniz. Oradayken bu mekanizmanın nasıl işlediğini yakından görüyor insan ve bana kalırsa azımsanmayacak bir deneyim. Sorgulamamanız gereken işlerin size emrediliyor oluşunun ‘nihai’ bir amacı var.
Misal, bir diğer gün, “Hadi alana çıkıp izmaritleri toplayın” diyorlar. Çıkıp topluyorsunuz. Öyle boş bir iş yapıyorsunuz ki, bunun lüzumsuz olduğu düşüncesi ağır geldiğinden, en iyi izmarit toplayan olmak için çaba harcıyorsunuz! Toprağı, şahin gözlerle tarayıp tek bir izmarit bırakmamak. Hatta, kısa ve uzun olarak, ayırarak toplamak! Verilen görevi layıkıyla yerine getirmek. Akademisyen titizliğiyle!
Ya da diyelim, ‘ders’ zamanı. Bizi kocaman bir salona doldurdular ve düşük rütbeli bir komutan gelip ‘inkılap tarihi’ anlatmaya başladı. Programda o var çünkü. Üç beş dakika sonra yaptığı iş anlamsız gelmeye başlayınca vazgeçip askerlik anılarını aktarma faslına geçti. Bir başka ‘an,’ spor saati. En matrağı oydu bana kalırsa. Yaşını başını almış, bir kısmı gayet kilolu yüzlerce herifi spor alanına yürütürken, komutanlık binasının önünde hafifçe koşturup sonrasında yürütmeye devam ediyorlardı, çünkü koşarsak can vermememizden endişeleniyorlardı! Spor alanına gidince, bizi ortaya bir yere yayarak oturtup “Şimdi bir saat sohbet edin, ne yaparsanız yapın ama sakın spor yapmayın” dediler. Canım sıkıldığı ve spor istediğim için, her seferinde başımızdaki komutana gidip ‘spor özel izni’ alıyordum. Spor saatinde! Nasıl da her şey ‘Türkiye gibi’ değil mi…
Ve tabii, yemek anları! Sinir bozucuydu. Yemekler değil, yemekleri beğenmeyenler ve yemekhanedeki işlerden kaytarmak için her şeyi yapanlar. Aziz milletimizin nadide örneklerinin, en basit işten kurtulmak için yapmayacağı hiçbir şey olmadığını görmek moral bozucuydu. Azımsanmayacak sayıda bedelli, oraya gelirken kendilerine kuvvet komutanlığı vadedilmiş de sonradan kandırılıp er yapılmışlar ruh halindeydi. Malumunuz, bu, bir ömür sürebilen bir duygu olabiliyor toprağımızda. Tabldot kuyruğunda şikâyet, yemeklerden şikâyet, masa temizliğinden ve dönüşümlü bulaşık yıkamaktan, salonu süpürmekten şikâyet… Her bir iş için sıra haftada bir iki kez geliyordu zaten ve o işi yapmadığımızda katılacağımız bir holding toplantısı ya da gideceğimiz sinema da yoktu! Boş anlarında, kol kola girip yürüyerek saçma sapan sohbetler yapmak dışında pek bir merakı olmayan erkek kalabalığı, yapmaları gereken en basit işi dahi doğrusu, ‘kadın işi’ görüyordu. Türkiye’de ortalama erkeğin bu halde oluşunun sosyokültürel gerekçeleri var elbette ama biraz da anne ve eş davranışı hatası desek, herhalde çok yanlış olmaz. Bir akşam, koğuşta düğmesi kopan bir arkadaşın o düğmesini dikmek için harcanan toplu çabanın başkaca bir açıklaması olabilir mi! Annelerinin yakışıklıları, eşlerinin biricik aslan kocaları ve evlerin direkleri, bir ipliği iğne deliğinden geçirmeyi öğrenmeye gerek duymamıştı belli ki… Vahimdi bu haller, çok vahim…
Bu arada yemeklerin beğenilmediği, sürekli eleştirilen ortamda, muhtemelen yaşamlarının en iyi beslendikleri dönemini yaşayan çok sayıda gariban er olduğunu da unutmamalı. Yüz kızartıcı görgüsüzlüklerdi tanık olduklarımız. Bir öğlen, içtima esnasında konuşma yapan komutanlardan biri, sırf nezaketten bir ihtiyacımız olup olmadığını sorduğunda, adamın biri çıkıp “Komutanım, para toplayıp kantine earl grey çay almak istiyoruz,” dedi. Böyle bir düzeyden söz ediyorum. Konuşma yapan adamcağızın sabrını hâlâ takdirle hatırlıyorum.
Nasıl özetleyebilirim, daha fazla uzatmadan…
Aslında askerlik yaptığını düşünmeyen, buna mukabil askerlik yapan ve askerlik hakkında hiç olmazsa genel bilgi edinen, her tabakadan ve eğitim düzeyinden insan. Yaptıklarını fazla önemsemiyorlar ve zamanın bir an önce dolmasından gayrı dertleri yok. O dört hafta boyunca temel hedefleri, hemen her işten kaytarmaya çalışmak. Oradaki er çocukların ne yaşadığı, pek azının umurunda. Yargı mensuplarına bakıp yargılananlara, kaymakamlara bakıp kamuya, akademisyenlere bakıp öğrenciye, tüccara bakıp müşteriye, erkeklik hallerine bakıp kadınlara üzülüyorsunuz.
Toplamı, Türkiye ortalaması hakkında epey bilgi veriyor…
Ben işitmedim, veda konuşmasında bölük komutanı, “Bir savaş çıkarsa sizi askere çağırabilirler, Allah bu ülkeyi size muhtaç etmesin,” demiş. Çok güldüm duyunca ve adam kesinlikle haklıydı!
Umulur ki, askerlik hizmeti daha rasyonel bir düzenlemeye kavuşsun, talep edenler düşünülerek vicdani retçilik tanınsın ve bedelli askerlik uygulaması terk edilsin. Bir bedelli asker olarak, bedelli askerliğin hiç iyi bir şey olmadığı kanısındayım. Hiç olmazsa, riyakârlık tarihimizin ‘bir’ sayfası kapanmış olur…
Yazarlar
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025