Murat Sevinç
Avustralya kökenli Brenton Tarrant adlı ırkçı faşist, Yeni Zelanda’nın bir şehrinde ibadet eden Müslümanları, yetişkin, çoluk çocuk, katletti. Yazdığı uzun mektup, gezip dolaştığı yerler, silahının üzerindeki semboller, katliamı canlı yayınlaması ve ne yazık ki o görüntülerin iştahla dolaşıma sokulması…
Dünya konuşur, tartışır bu katliamı, çokça yazılıp çizilir. Türkiye’de tartışma sözcüğünü hak eden bir tartışma yapılabilir mi? Yanıtını siz verin! Kişisel olarak, Ümit Kıvanç (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/03/16/katliam-denklemleri/) ve Aydın Selcen’in (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/03/17/yeni-zelanda-eski-cehennem/) yazılarını okuyunca, katliama dair söyleyecek daha anlamlı bir sözümün olmadığını düşündüm. Yazıları size de tavsiye ederim.
Belki yalnızca şu kadarını dile getirmeyi deneyebilirim. Aylar önce, komşudaki depremde Kürtler öldüğü için ‘sevinen’ itler olduğunu okuduğumda yazdığım ‘sinirli’ yazıdan (http://www.diken.com.tr/hic-dusundun-mu-neden-sen-cocuk-yaparken-kurtler-cogalir/) bir iki satır:
“Irkçılık bir toplumun başına gelecek en feci şeydir. Soru sorulmasını engeller. Vereceği yanıt yoktur. Soru ile karşılaştığında becerebildiği; daha fazla kötülük, daha fazla alçaklık, daha fazla körlük, daha fazla küfür ve daha fazla şiddettir. Irkçılık zavallılıktır. Irkçılar dünyanın çevrelerinde döndüğünü zanneden zavallı cahillerdir. Korkaktırlar. Saldırganlıkları korkaklıktan, söyleyecek anlamlı tek bir sözcükleri olmamasındandır. Irkçılık suçtur. Üzeri örtülecek bir ideoloji değildir. Irkçılıkla mücadele edilmelidir. Zihinde, dilde, okulda, yolda, evde… Her yerde. Irkçılık alçaklıktır. Alçaklık gurur duyulacak bir vasıf değildir.”
Ne olduğunda üzülür insan?
Üzülmesine neden olan ‘olay,’ ‘söz,’ ‘davranış’ vs. her ne ise, onunla kurduğu bağ nedeniyle, o bağdan umduğu sonuç gerçekleşmediğinde, beklentisi karşılanmadığında. Herhalde bu yüzden, örneğin, sevdiklerimiz üzebilir bizi ancak. Sevmediğimizin yaptıklarına tepki duyarız, mücadele ederiz, karşı çıkarız ama pek üzülmeyiz. Üzüntü kalbin kırılmasıdır ve kalp, oraya kabul ettiğinizce kırabilir. Dert ettiğinizce. Umursadığınızca. Sevdiğinizce. Endişelendiğinizce. Özlediğinizce. Şu ya da bu şekilde ve ölçüde, insani bağ kurabildiğinizce.
Ülkesi için de bu yüzden üzülür insan. Toprak için. O toprağın bir yerlerinde biriktirdiği anıları olduğundan. Yoldaşı için üzülür. Özel yaşamında ya da politik mücadelede yanında durmayı tercih ettiği yoldaşı. Hiç tanımadıkları için üzülür bazen. Tanımasa da, aynı telden çaldığını bildiğinden. Tanımadığı da insan olduğundan. Eğer tanımadığı insan, alçaklıkla, adaletsizlikle karşı karşıya ise üzüntü duyar. Dünyanın bir ucunda ya da kapı komşusunda olan için. Üzülür, zira bir ilişki kurmuştur. İnsan, hiç tanışmadığıyla da kurabilir o muhabbeti.
Bazen de üzülmez, üzülemez insanlar, toplumlar, ülkeler. Hisleri körelir, acı duygusu işlevini yitirir. Endişe, korku, peşi sıra görmezden gelme ve kısa süre içinde ona eşlik edecek olan yadırgamama, her şeyi bekler/umar hâle gelme. Herhalde en fena aşama bu.
Üzülemeyen, acıların yasını tutmayan, tutmak isteyene engel olan bir ülkeye giden yolu kim, kimler döşedi? Tarihimizdeki irili ufaklı taşlar saymakla biter mi!
Bu kez bırakalım on yılları, yalnızca son birkaç yıla bakınca: Hrant Dink’in katledilmesi mi? Berkin Elvan’ın annesinin yuhalanması mı yoksa Gar’da bombayla parçalanan insanların cenazelerinin bir stadyumda ıslıklanması mı? Suruç’ta katledilen gencecik insanlara sosyal medyada sövülmesi mi? Güvenpark’ta paramparça edilen insanların henüz cenazeleri kaldırılmamışken, birilerinin diğerlerine “Senin örgütün yapmıştır” demesi mi? Yüzlerce madencinin can verdiği yerde, bir diğerine tekme atılması mı? Herifin birinin ‘vatan hainleri mezarlığı’ önermesi mi? Yoksa, Aysel Tuğluk’un güzel annesinin cenazesinin, faşist güruhun saldırganlığı sonucunda topraktan çıkarılması mı? Topraktan.
Gar’da, parçalanmış cenazeler ortadayken, yaralıların ve koşuşturan yakınlarının üzerine su ve gaz sıkıldı bu diyarda. O Gar’ın önündeki bir metreye sıkıştırılmış insan fotoğraflarına saldırdı birileri. Ve Türkiye ahalisi, şöyle bir göz ucuyla baktı yüzlerce, binlerce insanın acısına.
Şimdi;
aman efendim o onu söylemiş, bu bunu söylemiş, ‘Hristiyan terörü’ demişler oysa diğerlerine ‘İslami terör’ dememişler, mitingde görüntü seyrettirmişler, bilmem kim şöyle bir twit atmış, yerel seçim propagandasına malzeme yapılmış, birileri Ayasofya’yı gündeme getirmiş ama Reis karşı çıkınca karaktersizlerin hepsi suspus olmuş, vesaire vesaire… Hiçbiri yadırgatıcı gelmiyor artık. Doğaldır. Yakışanı da budur. Geçelim…
Üzülemez artık yeni Türkiye. Kızıl Elma’yı düşünüyor, Turan ülküsünü düşünüyor, Cihat/Fetih düşünüyor ‘büyük beyinleri’ ve hık deyicileri.
Buna mukabil onlarla sınırlı değil dehşet verici ‘hissizlik.’ Ölü bedenleri telefonuna kaydediyor bir otel çalışanı, satıp para kazanmak için. Diğeri şöhret cenazesinde göz yaşı dökenle selfi çekmeye çabalıyor. Beriki, işsiz bırakılana ‘ağaç kemirsin’deyiveriyor. Kırk yıllık arkadaşının telefonunu siliyor telefonundan, başı derde girmesin diye dindar olanı. Yan odasındakini ihbar ediyor memur. Hocasını ihbar ediyor öğrenci. Gazetecileri ihbar ediyor gazeteciler.
Türkiye kalabalığının vasatı, Yeni Zelanda’daki katliama üzülemez. Üzüntü için, başkasının yası için elzem olan diğerkâmlık duygusundan yoksun. Yoksun olmayan bir azınlık var elbette ancak onlar da dağınık, ne yapacağını bilemez hâlde, efkârlı.
İçten bir üzüntü, yas için zamanı, niyeti ve samimiyeti yok Türkiye’nin.
Ezcümle, Başbakan’ı türban takıp acılı aile fertlerini ziyaret ederek onlara sarılan Yeni Zelanda’nın ‘toprağı’ dile gelseydi eğer; binlerce kilometre uzaktaki Türkiye’ye şöyle bir bakar ve “Ne olur benimle ilgili herhangi bir yorum yapma, hiç gerek yok. İzin ver de, kucak açtığım Müslüman yurttaşımın yasımı tutayım,” derdi…
Yazı önerisi: Aynı ülkede yaşadığım için mutluluk duyduğum yazarlardan Hakan Aksay’ın, insanı hem perişan hem mutlu eden nefis satırlarını buraya bırakıyorum. https://t24.com.tr/yazarlar/hakan-aksay/vedalasma-zamani,21942
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025