Murat Sevinç
Dünyayı da Türkiye’yi de kadınlar kurtaracak, iddiasını dile getiriyorum ya sürekli; ne kadar da haklıyım!
Kadınlar, onlara eşlik etmeyi, eşitlik mücadelesinde yan yana durmayı kabul eden erkekler ve tabii halihazırda çocuk olanlar. Yıllar sonra, bugünlerde konuşulan, tartışılan konulara ve bugünleri yönetenler ile onları destekleyenlerin zihniyetine inanmakta zorluk çekecek şimdinin bebekleri.
Gazete Duvar’ın arşivinde kenar mahalle muhafazakârlığı/dindarları üzerine epeyce yazı birikmiş. Büyük kısmı kişisel gözlemler, bir ikisi konuya dair kitap tanıtımından ibaret. Ne işe yaradığını bilmesem de, tanık olduğum bazı olaylar konuya devam etmeme neden oluyor. Eski yılın son günlerinde öyle bir video seyrettim ki, şunca gevezelikle anlatmaya çalıştığım ne var ne yok hepsi o iki dakikalık görüntüye sığmış gibiydi. Bugün o videodaki diyaloglar üzerinde durma niyetindeyim.
Yazılara başlama amacım, yaşamımı tam ortadan bölen iki ayrı dünyanın birbirinden pek haberli olmadığı yönündeki gözlemlerimdi. İki dünya arasında hiçbir kesişme olmadığı kanısında değilim kuşkusuz. Buna mukabil, sanırım tutucu kesimden gelip solu tanıyanların sayısı, soldan bakıp muhafazakârları algılayabilenlerden daha fazla gibi. Burada tercih ettiğim terimler elbette toptancı nitelikte. Hiçbir kesim birörnek değil. Kastettiklerim daha ziyade, Ramazan ayının geldiğini trafikteki değişimden anlayan bir tür solculuk ile, solcuları kuyruklu zanneden kenar mahalle muhafazakârlığı. Derdim, dindar yoksul kesimle hemen hiç karşılaşmamış ve yeni hayat-kent-konut tercihleri göz önünde bulundurulursa artık karşılaşma olanağı neredeyse kalmamış olanlara, o kesimin tam olarak zannettikleri insanlardan oluşmadığını anlatabilmek. Nefes almayı giderek zorlaştıran koşullarımızda biraz sakin kalmayı önermeye çalışıyorum, hepsi bu.
Yazılar boyunca sıklıkla aynı iddiayı yineledim: Dindar kesimin kadınları ile erkekleri çok farklıdır ve ‘anlayış-akıl-fikir’ ibresi kesinlikle kadınlardan yanadır. Bu nedenle, zamanında o zırva türban yasaklarına vs. karşı çıkarken tek derdim yasakların hukuksal garabet olması değildi. Bir kesimin kadınını dışarıda bırakan, görmezden gelen uygulamaları akıl almaz, ahmakça buluyordum. Çünkü bırakın yetiştiğim muhiti, aileyi; o türbanlılar benim öğrencimdi ve diğerleriyle eşitti. Diğerleri kadar meraklı, diğerleri kadar çalışkan ya da tembel! Ve diğerleri kadar, genç! İnsanı göz göre göre ‘diğerinden’ nefret ettirmek, zorla faşizme savurmak… Hakikaten tahammül edilmez işler bunlar. Her neyse…
Yıllar içinde öğrencim olan dindar gençlerin hal ve tavırları, yetiştiğim yerin insanına ilişkin gözlemlerimi doğrular, onların zihniyetiyle örtüşür nitelikteydi. İstisnalar kusuruma bakmasın, muhafazakâr kesimin ‘ortalama’ erkeği biraz zor kavrar ve değişir! Eh anasının karnından kalın kafalı çıkmıyor tabii. Koşulları, ömür boyunca görüp dinledikleri, deneyimleri, ezberletilenler onu bu hale getiriyor. İtirafta bulunayım: Eğer benim, çocuklarını okutmayı çok isteyen bir anne babam, üç ‘okumuş’ ablam olmasaydı ve hasbelkader SBF’ye girip Ankara yollarına düşmeseydim; şu anda en az üç çocuklu, aklınıza gelebilecek tüm milliyetçi-muhafazakâr değerleri benimsemiş, ‘Kuruluş Osman başlasa da seyretsek,’ diyen, Kanal İstanbul’u yürekten destekleyen, erkek arkadaşlarla sohbetlerde yüzümde gevrek bir sırıtışla ‘solcular iki koyunu güdemez’ diyerek kahkaha atan, ‘karısının’ çalışmasına karşı, bir esnaftım!
Şu saydıklarımdan farklı her neysem, bir kısmını tercih edip emek harcadığım, buna mukabil büyük kısmını seçmediğim gelişme ve rastlantılara borçluyum. Laik kesimin yetiştirdiği erkek tipi ne kadar matahtır, tartışılır. Solcu erkeklik halleri, ha keza. Hele ki giderek yayılmaya başlayan ‘kasabalı solcu erkek’ halleri! Hani şu okuduğu ikinci Marksist metinden sonra önüne geleni küçük görmeye kalkıp ‘ya siz kimlikçisiniz’ diyen tür.
Kenarda kalmış, milyonlarca mensubu olan muhafazakâr dünyanın erkeği olmak, öyle kolay altından kalkılabilir bir yük değil. Doğduğunuz andan itibaren oradan neşet etmiş, kültür ve bilgi denilen ne varsa üzerinize boca ediliyor ve eğer şanslıysanız ömrünüzün geri kalanında onlardan sıyrılmaya ya da başka kaplara doldurmaya çalışıyorsunuz! Yok eğer değilseniz; işte şu çok kızdığımız, “Allah’ım inanamıyorum bu insan kumaşına” diyerek tepki gösterdiğimiz erkeklik halleriyle baş başa kalıyoruz. İşin vahim tarafı, o erkeklik halleri kendi içinde olabilecek en konforlu hayatı sağlıyor. Klişe düşüncelerle, ezber muhit zevzeklikleriyle, yüz-yüz elli civarında sözcükle geçirilen ve herhangi bir düzeyde ‘muktedir’ ile çatışma riski olmayan, rahat mı rahat bir ömür.
Konuyu daha fazla uzatmadan videoya geleyim. Öncelikle şuraya bırakıyorum, hâlâ habersiz olan varsa seyredebilsin. Türbanlı genç bir kadın bankta tek başına oturuyor. Saçı sakalı havalanmış bir genç erkek, elinde mikrofonla, görünen o ki sorup iznini alma gereği hissetmeden yaklaşıp konuşmaya başlıyor. Mikrofonun üzerinde Kanal Türkiye yazıyor. İnternete girip ne olduğuna baktım; buna benzer çok sayıda görüntü var o kanalda. Bu arada, videonun kesilmemiş hali 15 dakika ve kısa versiyondan daha eğlenceli! Onu seyretmek isterim, derseniz, buyurun.
Yeni Türkiye’nin alametlerinden biri pervasızlık. (o kadar da yeni değildir belki de!) O muhabir bir erkek ve kadınla konuşmak için, üstelik kıyafetinden dindar olduğu belli bir kadınla konuşmak için neden izin alsın ki! Ne güzel işte, konuşmak için kendisini seçmiş, daha ne isteyecek?! Delikanlı tam bir misyoner havasında:
Muhabir: Yılbaşı kutlanmalı mı sizce?
Kadın: Evet kutlanmalı.
Eyvah. Beklenmedik bir yanıt. Olacak iş değil. Hem türbanlı hem yılbaşı kutlamaktan söz ediyor, bak sen. İşte tam da ‘doğrusunu’ bilen bir erkeğin, ‘yanlış içindeki’ kadına akıl vermek, ona doğru yolu göstermek için fırsat! Ama bu doğru yolu gösterme işini müşfik biçimde yapmalı! Çocukluğundan itibaren kılcal damarlarına kadar işlemiş tüm ezberleriyle harekete geçmeli ve ‘hanım kardeşini’ o yanlıştan sakınmalı. Kadındır bu, hata yapabilir. Uyarmak, uçurumun kenarından çekip almak, görev.
Muhabir: Neden kutlanmalı?
Kadın: Eğlenmek için. Eğlenmek ihtiyacımız var hepimizin.
Hadi bakalım! Son derece makul bir yanıt. Eh muhabirin de eğlence ihtiyacı var sonuçta ama hayır, yılbaşı olmaz. 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece, eğlenemez, portakal yiyemez, şarkı türkü dinleyemezsin. Batı’nın teknolojisini almalı, kültürünü değil. Yılbaşı Batı’yla mı ilgili peki? Başka kültürler? Koskoca tarih? Bilmiyor hiçbirini ama şart değil, ezber ettiği üç cümle neyine yetmiyor. Muhabir bakıyor ki karşısındaki çetin ceviz; hiç durur mu, yapıştırıyor en kritik ve zekice soruyu:
Muhabir: Yılbaşı biletleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Alınmalı mı?
Kadın: Ben almak istiyorum kendi adıma. Tabii, çıkacağından değil ama… Hayal kurdurmak amaçlı.
Hopalaaa… Bu hanım da pek tuhaf doğrusu! Hayal kurmak filan dedi. Tövbeler olsun. Yavaş yavaş ciddileşiyor muhabirin sesi:
Muhabir: Peki bu işe hiç haram helal boyutunda baktık mı?
Kadın: Bakmadım. Aslında umurumda da değil.
Muhabir: Neden?
Kadın: İlgilenmiyorum çünkü bu kısmıyla, çıkmayacağını biliyorum. Zaten çıksa da kullanırım, benim için sorun değil.
Hakikaten bir felaketle karşı karşıya cevval muhabir. Bildiği her şey yerle bir oluyor. Yukarıdaki diyalogda bir sözcüğün altını çizdim: Baktık mı? Kim baktı, siz mi, ben mi, ikimiz birden mi? Çok bilmiş tebliğci üslubu. Aslında, ‘noktasında baktık mı?’ daha uygun olurdu ama aklına gelmedi muhtemelen! Kadın bir birey değil, bakamaz, ancak hep birlikte bakılabilir. İnançlı mısınız? değil. İnançlı mıyız?!
İyice gerilen ve bu işin tadının kaçtığını düşünmeye başlayan er kişi, asıl soruya geliyor:
Muhabir: Müslüman mıyız?
Kadın: Evet.
Muhabir: Ama haram helal umurumda değil dediniz yani…
Kadın: Bazı şeylere kendime göre kısıt koyuyorum, kendime göre koymuyorum.
Ya sabır Allah’ım. Küçük hanıma bak sen, ‘kendime göre’ diyor. Yani bir kişiliği var! Nasıl olur? Din bu, kendime göre olur muymuş? On beş asırdır sayısız yorumu olmuş, bunca içtihat eleştirileri yapılmış filan… Umurunda değil, çünkü muhtemelen hiç ilgilenmemiş bunlarla. Ha bu arada, o ‘haram’ piyango biletinin geliri devletin kasasına giriyor, örneğin Diyanet’in bütçesi oradan pay alıyor vs. Bunların zaten bir önemi yok. Çünkü devleti ve Diyanet’i yönetenlerin sözleri dışında bir sözü, düşüncesi yok. Ama kadının var ve çileden çıkaran da bu işte. Cennet ayaklarının altında, anamız, yârimiz, çocuklarımın anası… Hepsi tamam da, birey olmak ne demek, olacak iş mi?!
Ve çaresizlikle sinir bozukluğu arasında gidip gelen bir muhafazakâr erkeğin, en klişe salvosu:
Muhabir: Domuz eti yiyor muyuz?
Kadın: Hayır, domuz eti tüketmiyorum. Çünkü daha önce tüketmedim. Böyle bir isteğim olmadı.
Yok olmaz, bu yanıt da tam tatmin etmedi. Böyle bir isteğim olmadı, ne demek şimdi? Ne isteğiymiş o? İstek bir Müslüman’a yakışır mı?
O sırada, kenardan dinleyen bir diğer erkek müdahale ediyor.
Müdahale eden erkek: Konuşmaların hepsine karşıyım.
Muhabir heyecanlanıp yerinden kalkıyor: Neden?
Kadın: O zaman siz de fikirlerinizi söyleyebilirsiniz.
Müdahale eden erkek: Abicim, yılbaşını kutluyor, yılbaşında milli piyango alıyor, bir de bayan kapalı, hiç yakıştıramadım.
Kadın: Dış görünüşüme göre hareketlerimi mi değerlendiriyorsunuz? Neye göre haram değil, siz mi veriyorsunuz bunun kararını?
“Siz mi veriyorsunuz bunun kararını?” dediğinde nasıl da öylece kalıyor hepsi. Bak, ‘karar’ diyor, karar. Kendine yönelik, kendi yaşamına yönelik. Anlamıyor ama karşısındaki, çok doğal. O hâlâ mangal ateşi yakabildiği için gurur duyuyor muhtemelen. Ateş yakabildiği için. Öğretiliyor çünkü bunlar. Aslan oğlumlar, yakışıklı oğlumlar, Cuma’ya gidip dinlenen vaazlar, o vaazlardaki hal tavır… Erkek yahu işte… Üstün cinsiyet! Şimdi çıkmış el kadar bir kız çocuğu sakince had bildiriyor. Hakikaten tahammül edilir gibi değil.
Muhabir çok çaresiz ve son kozunu oynuyor:
Muhabir: …para çıkmış olsa bile, o para ‘şeytanın’ parası.
Kadın: Peki bundan size ne?
Muhabir: Ama Müslüman tebliğ etmek zorunda değil mi?
Harika. “Peki bundan size ne?” Aldın mı cevabını?
O esnada dışarıdan müdahale eden bir başka türbanlı genç kadın, Peygamber hadisinden örnekle genç kadını savunmaya başlıyor ve muhabir ile çevredeki erkeklerin tacizkâr tutumunu kınıyor. Asgari görgü kurallarını hatırlatıyor. Ve ekliyor: “Bu ülkede tecavüzler oluyor, haksızlıklar oluyor, herkes torpille bir yerlere giriyor, kimse bunlarla ilgili röportaj yapmıyor… ama burada genç kapalı bir kız ya da bir köşede ateiste herkes sosyal medyada saldırı yapıyor, çünkü yapabildiğiniz tek şey bu, gücünüz yalnızca dinsel saldırılara yetiyor.”
İşte, çevredeki erkeklerin çöktüğü an bu. Kadının saydıklarına tepki göstermez o erkekler; devletin işi çünkü. Böyledir muhitin erkekleri, işin içine devlet emri girdiğinde en cevvali süt dökmüş kediye döner. Siyasal İslamcıların dehşet verici riyakârlığını yerle bir ediyor iki genç kadın, üç beş cümleyle.
Ve Muhabir: Müslüman mısın?
Başka sorusu yok çünkü. Söyleşinin kalanında, başı açık bir kadın, türbanlı kadınlara destek oluyor ve o da diğer sorunlar yerine hep din konuşulmasından yakınıyor.
Bu videodaki kadınlar çoğunluk mudur? Bilmiyorum, belki. Belki de sayıları azdır. Bunu tespit etmek mümkün değil. Kişisel gözlemlerim hiç de az olmadıkları yönünde. O dünyanın kadınında, erkeğinde olmayan bir ‘dinleme,’ ‘anlamaya çalışma,’ ‘tartışma’ isteği var ve farklılıklara çok daha açıklar. Çoğu zaman erkek sömürüsünün farkındalar ama dile getirmeyi öğrenmek de, araçlarına ulaşmak da zaman alıyor. Türbanlı kadınların yazıp çizdikleri bloglara, tartışma sitelerine göz atmanızı öneririm. Bir de özellikle muhafazakâr gençlerin Kore’ye, Kore dizilerine olan merakı üzerinde kafa yorulmalı.
O kadınlar, o erkekleri eninde sonunda yontacak. O erkekler, kendilerininki dışında dünyalar olduğunu er geç öğrenecek, ezberleri bozulacak. Bir başlarına başaramazlar bunu, öyle bir becerileri yok, kadın eleştirelliği sayesinde adam olacaklar. Zaman alacak ama olacak.
Yazı önerisi: Oya Baydar’ın yazı-sorusunu buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025