Murat Sevinç
Birbiriyle ilgisiz görünen olaylar aynı anda üşüşüyor zihnime. Muhtemelen çok insan aynı şeyi yaşıyor ve belki de Türkiye’nin şimdiki zamanında başka türlüsü mümkün değil. Üşüşenleri tasnif etmeye çalışıyor, genellikle başaramıyor, bunu yaparken bazen her birinin kuyruğunun bir yerlerde birbirine değdiğini fark ediyorum.
Geçen hafta bir AKP milletvekilinin sözleri üzerine yeniden başlar gibi olan ama neyse ki uzamayan türban tartışması… O türban tartışması AKP’li bir kadın siyasetçi tarafından gündeme getirildiği esnada HDP’li bir kadın siyasetçiye eziyet görüntülerini seyretmek… Bir kez daha II. Abdülhamit… Bir kez daha kuşak çatışması konusu… Bir kez daha serbest bırakılan ve bırakılmayan gazeteciler… Bir kez daha…
Sabaha kadar saymak mümkün ve içinde yaşadığımız koşullarda böyle olmasının yadırganacak bir yanı yok muhtemelen. İnsanı yoran bir yanı olsa da, aralarındaki ilişkilerin fark edilmesine neden olan bir etkisi de söz konusu.
Okuduğunuz satırları bir ‘Sünni-Türk-erkek’ yurttaş olarak kaleme alıyorum…
Cumhuriyet’in üzerine inşa edildiği ve tarihi boyunca ‘diğerlerine’ karşı üstünlük atfedilen kimlikler. Bana dünyaya gözümü açtığımdan bugüne bunlar söylendi. Türk olduğum, Sünni olduğum, Hanefi olduğum vs… Söyleyenlerin neyi ne kadar bildikleri, böyle renkli bir toprakta insanın katıksız bir aidiyete sahip olmasının mümkün olup olmadığı, başka bir konu. Kabul edilen ve kabul görenden söz ediyorum.
Şu ana dek bir kez bile, herhangi bir yazıya ya da konuşmaya kendi etnik ya da dini aidiyetimi ‘ilan ederek’ başlamadım. Bunu pek çok açıdan yanlış, lüzumsuz ve ayıp buluyorum. Yıllarca her derste öğrencilere, bu konulara dair kendilerine yöneltilecek sorulara “Sizi ilgilendirmez” yanıtının vermelerini önerdim. Doğrusunun bu olduğu kanısındayım. Eşit yurttaşlığın değerine inanıyorum ve herhangi birinin yurttaşlık dışındaki aidiyeti beni ilgilendirmiyor. Merak dahi etmedim. Edenlerden de hazzetmedim. Halen hiç hazzetmiyorum. Ola ki biri bana sorarsa, beklenebileceği gibi “Sizi ilgilendirmez” yanıtını veriyorum.
Buna mukabil, her eşitlikçi toplum için ideal olduğunu varsaydığım ve inatla uymaya çalıştığım bu ‘ilke’ hayata ancak bir yerden/konumdan bakarak savunulabilir. ‘Sormamanın’ ve ‘yanıt vermemenin’ eşitlikçi bir toplum ideali için gerekli olduğuna fazlaca kuşkum yok. Ancak bu ‘kuşku duymama’ hali, çok muhtemeldir ki etnik ve dini aidiyetimin sonucu. Bir Kürt, bir Alevi ya da bir Ermeni olsaydım, herhalde bu kez ‘bir hayatta kalma yolu’ olarak kimliğimi dile getirerek yaşayacaktım.
Bu nedenle, her ‘ilke’ farklı terazilere çıkarılmalı. Benim derdim, ‘sormanın’ eşit yurttaşlığa halel getireceği yolundaki düşüncem ve sorunun taciz edici niteliğiydi. Yani kimliklerin varlığını yadsıyan değil, onları söylemek zorunda hissetmeden ve hiç önemsemeden bir arada yaşamanın mümkün olması gerektiği yönünde bir düş, diyelim.
Yinelemek gerekirse, savunduğum her ne varsa, adı konulsun ya da konulmasın ‘devlet ve çoğunluk’ tarafından üstünlük atfedilen kimliklerimle savundum. Benim seçmediğim, hiç emek harcamadığım için neden gurur duymak zorunda olduğumu da anlamadığım, bir tarihten sonra onların bana muhtelif yurttaşlık avantajları sağladığını fark ettiğim aidiyetler.
Sorun da burada başladı; Sünni-Türklüğün (ve erkekliğin) bu topraktaki avantajlarını fark etmemle. Bir de buna, merkez sağ partilere oy veren ‘çevreyi’ eklerseniz! Cumhuriyet yönetiminin ideal insan ve yurttaş tipi: Batının teknolojisine özenmiş ama asıl iyi yanı olan marifetlerinden ısrarla uzak durmuş, herhangi bir ‘marjinalliğe’ iltifat etmemiş, Türklüğü ile gururlu, mezhebinden hoşnut, devletine sadık (aslında daha çok korkan!), hiçbir zaman eşit yurttaş olmamasına karşın bunu fark edecek ilişki ve düşünce biçimlerinden yoksun, kendi halinde, daha kötülerini görüp durumuna şükretmeyi erdem sayan yurttaş… Türkiye’de pek çok açıdan ‘sırtı yere gelmez’ insandır, bu tanımladığım. Olabilecek en konforlu, en sorunsuz, en tehlikesiz, en sıradan hayat.
Gelin görün ki, tüm bu muteber kimlik ve siyasal tercihler, beni, ailemi, bizim muhit insanını kalkındırmadı. Üniversiteye başladığım yıllarda görmeye başladığım bir durumdu bu. Aslında ‘alt-orta’ tabakaya mensup olduğumuzu, yaşananların çoğunun bu mensubiyetten kaynaklandığını anlamaya başladığım yıllar.
Biraz matrak bir durum bu tabii, meğer biz yoksulmuşuz da haberim yokmuş! Meğer o yaşam biçiminin ve türlü yoksunlukların, anlaşılabilir ve çok somut gerekçeleri varmış. Meğer sınıf diye bir kategori varmış ve insan yaşamının her anını belirleyebiliyormuş. Meğer tüm düşüncelerimin kaynağı bana o güne dek öğretilenlermiş. Meğer oğlu meğer…
Kenar mahalle dindarlığı ile ilgili kişisel deneyimlerimi, gözlemlerimi, genellemelerden olabildiğince kaçınarak ve her seferinde ‘tartışılabilir’ olduğu notunu düşerek anlatmaya çalışıyorum (Duvar’da) bir süredir. Bu nedenle aynı konulara ve ayrıntılara girmek ya da çokça tarihsel referans vermek istemiyorum burada. Herkes devletin/kuruluşun temelinde yer alan kimliklerin ve ekonomik tercihlerin neler olduğunu, onların bugüne dek nasıl yol aldığını az çok biliyor zaten.
Başlıktaki soruyu bir ömür şu ya da bu ölçüde dâhil olduğum dünyanın insanına, daha doğrusu ‘erkeğine’ yöneltiyorum. “Ben” demeyi tercih ettim. Çünkü mütemadiyen zulüm gördüğünü iddia eden iktidar çevresi, bu soru bağlamında karşımda değil, yaşamımın tam ortasında yer alıyor.
Ben bu memlekette ne çektim?
Yanıtı baştan verip konuyu açarak devam edeyim: Ben, ‘etnik- dini-cinsiyet’ kimliklerim nedeniyle bu memlekette hiç çile çekmedim! Üstelik ait olduğum dünya, diğer kimliklere eziyet eden siyasetleri destekledi mütemadiyen.
Neden peki, deli mi bu insanlar?
Nicedir sanki sınıfsal aidiyetler yokmuş, sınıf mücadelesi sönümlenmiş gibi davranıldığından, olup biten ne varsa ‘iyilik ve kötülükle’ açıklanır oldu. Ya da vicdanla. Güzel ama o vicdan saksıda yetişmiyor ki! Siyasetçiler iyi ve kötü kalpli, işverenler içinde iyi ve kötü insanlar var, darbeler tarihi ceberut askerlerin marifeti…
Yurttaşın on yıllardır kendi aleyhine işler yapanları seçiyor ve destekliyor oluşunun iç içe geçmiş sayısız gerekçesi var. Ne ‘halkımız cahil’ küstahlığıyla, ne de yalnızca ‘solu çok ezdiler’ kolaycılığıyla açıklanabilir. Cumhuriyet’in başından beri yapılan ekonomik ve toplumsal tercihler, o tercihlerin yıllar içinde yaşadığı değişim, devlet ideallerinin emanet edildiği ya da onları temsil ettiğini düşünen zümrelerin zihniyeti, dünya koşulları, şu bu…
Yaşadıklarımızın gerekçelerini anlamak da, her ‘anlama’ ediminde olduğu gibi bildiklerimizle sınırlı. Ne kadar biliyorsak o kadar anlamlandırabiliyoruz. Rahmetli babamın bir ömür çektiği sıkıntıların nedeni inancı mıydı? Türk ve Sünni olduğu, çok dindar olduğu için mi? Annem ve babam bu güne dek tanık olduğum en dindar insanlardı. Şimdilerde sağda solda gördüğünüz hokkabazlardan söz etmiyorum, hakikaten, içtenlikle dindardı ikisi de.
Başka ortak nitelikleri de vardı ama: Formel eğitim almamışlardı ve yoksulluk görmüşlerdi. Ömürlerinin sonlarına doğru ‘ortaya’ yaklaşmış olsalar da, ‘alt’ tabakaya mensuplardı. Babam okuma yazmayı 1948’de askerde öğrenmişti. Annem biraz okuyabiliyordu. Hayat boyu oy verdikleri merkez sağ (bir dönem Ecevit hariç) siyasetçiler tarafından istismar edildiler. Gerçi babamın vefatından sonra annem CHP’ye oy vermeye başladı (Kılıçdaroğlu’nu çok efendi buluyordu) ama bu konu dindar çevre kadınlarının başka bir deneyimiyle ve aile içi iktidar konusuyla ilgili, bu yüzden uzatmıyorum.
Sıkıntıların hiç birini inançları nedeniyle değil, sınıfsal konumları nedeniyle yaşadılar. Bunları yaşarken örneğin, yayvan Türkçesiyle sürekli “Çalışmak, çalışmak, çalışmak” diyen Sakıp Sabancı’yı çok takdir ettiler. Onun işçilerine ekmek verdiğini düşünüyorlardı, başka milyonlar gibi. İşçilerin ekmek parası kazandığı, diğerininse onların sırtından servet sahibi olduğunu dile getirenlerden ise ürküyorlardı. Benim için dileklerinden biri, ‘aman, öyle olaylara karışmamamdı!’ Bu duaları tam olarak kabul olmadı neyse ki!
Çocukluğumdan aklımda kalan nadir görüntülerden birinin, babamın bankaya giderken gömleğinin üst düğmesini de iliklemesi ve okumuş birilerine duyduğu büyük saygı olması, benim açımdan anlamlı. Tabii o dönemde mafya değil de okumuşlar muteberdi, bunu da hatırlatmak gerekiyor sanırım! Yıllarca aynı davranışlara tanık oldum. Okumuş ve varlıklı insanlara karşı hep biraz eksik hissetme ve temkinli olma durumu. Bunun dindarlıklarıyla ilgisi yoktu.
Türkiye’de dindarların kendilerini hep biraz dışarıda hissetmelerinin bir temel nedeni (elbette tek nedeni değil), yıllarca kenar mahallelerde sıkışıp kalmışların sınıfsal konumuydu. Yoksa örneğin Vehbi Koç’un bir kadeh viskisini içip namazını kılmasıyla, yani o yıllarda devlet nezdinde itibar gören dindarlıkla kimsenin derdi yoktu pek. Nitekim asıl kavga, sermaye el değiştirmeye başlayınca ve ‘kapıcının karısı’ lüks araca binince çıktı. Eve gelen temizlikçinin kılık kıyafeti, kamusal yaşamda görünür olunca.
Yıllar içinde dindar kesimin bir kısmı ihale zengini oldu ve onlar çeşitli mecralarda ahkâm kesmekle meşgulken, başı kapalı yoksul kadınlar Taşlıtarla’nın, Eyüp’ün semt pazarlarında akşam vakti yerdeki sebze meyveyi karıştırmakla meşgul.
Her zaman olduğu gibi bu yazıda da dindar kesimin erkek ve kadınını ayırmaktan yanayım. Bu nedenle Sünni-Türk’e ‘erkeği’ ekledim.
Çünkü:
Bunca yıldır türban tartışması sürüyor Türkiye’de. O denli ‘çekici’ bir konu ki ucunu bırakmak istemiyorlar! Evet, türbanlı kadınlara özellikle 28 Şubat sürecinde üniversite ve kamusal yaşamda ayrımcılık yapıldı. Hukuksal aykırılıklar bir yana, saçma ve terbiyesizce bir uygulamaydı bu. O uygulamaların müsebbibi olanlar da herhangi bir özeleştiri filan yapmadı ayrıca. Özeleştiri büyük günahtır Türkiye’de, malum!
Tam burada muhtemelen, “Peki, başka hangi hak sorununu yaşadılar” sorusu yöneltilecektir. Dindar ve özellikle Sünni-Türk kesimler, Türkiye’de her kimliğin yaşadığı ve eşitlikçi bir toplum olmadığımız sürece yaşayacağı ‘sınıfsal ayrımcılık’ dışında, yalnızca dindarlıklarından kaynaklanan hangi sorunla karşılaştı?
Bu sorular, özellikle ‘iki çekince göz önünde bulundurulmak kaydıyla’ bir ölçüde makul kabul edilebilir. İki çekinceden biri, imam hatiplilere üniversiteye girişte bir süre uygulanan farklı katsayı (bence yanlıştı) ve diğeri, bazı ‘tek parti’ dönemi uygulamaları. Özel koşulların ürünü olan tek parti dönemi sona ereli 70 yıl oldu (ve neyse ki yine bir tek parti dönemindeyiz!). İmam hatip mezunları da bir süredir her mevkie özenle yerleştirildiğine göre, artık sorun kalmamış olmalı!
Bu iki durum bir yana, sağ/muhafazakâr kesimin temsilcileri, karşılaştığı irili ufaklı her adaletsizlikten bitip tükenmez mağduriyet hikâyeleri çıkarmakta ve mutlaka siyasi kazanç elde etmekte son derece mahirdir.
Ancak o dünyanın kadınlarının yaşadığı siyasi baskı ‘kamusal alanla’ sınırlı değil. Babalarıyla, eşleriyle, abileriyle, konu komşularıyla bitip tükenmez bir mücadele içindeler ve bu elbette ‘siyasi’ bir konu. Dolayısıyla bir kadın için türban tartışmasının yalnızca türban/kılık kıyafet tartışması değil, çok daha hayati ve tüm yaşamına dair kavganın parçası olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak isterim.
Bu nedenle asıl sorunum, ‘Sünni-Türk-erkeğin’ afra tafrası ve anlatmaya doyamadığı zulüm hikâyeleriyle.
Memlekette ne zaman muhtelif adaletsizlikler gündeme gelse birileri çıkıp “Acıları/mağduriyetleri karşılaştırmayalım” deyiveriyor. Neden? Ne demek acıları karşılaştırmayın? Mağduriyetleri karşılaştırmaktan kaçınmak, çoğu zaman asıl mağduriyeti görmezden gelmeyi hedefler.
Siz, bir Kürt’ün, Ermeni’nin ya da Alevi’nin bu cümleyi aynı rahatlıkla kurduğunu işittiniz mi? Bu devlet, adaletsizlikte eşitlikçi davranmak için tarihi boyunca elinden geleni yaptı, doğru! Buna mukabil, devletin harcında yer alan ‘kimlikler’ dışındakilere yapılanları ya da örneğin sosyalistlere yaşatılanları ‘aynı düzlemde’ ele almanın neresi adil Allah aşkına?
Ben acıları ve mağduriyetleri karşılaştırmaktan yanayım!
Sünni-Türk-erkek olarak, zamanında yaşadığım(ız) yoksunlukların hemen hepsi, yetiştiğim çevrenin sınıfsal niteliklerinden kaynaklanıyordu. Etnik ve dini gerekçeleri yoktu.
İlkokulda yoksul ailelerin çocuklarına ‘Andımız’ı okuturken, oradaki Kürt (ya da belki Ermeni) öğrencilerin ne hissettiğini bilmiyordum. Kendi dünyamı biricik zanneder ve çok severken, yalnızca yoksulluğu paylaştığım Alevi komşu hakkında ‘yemeği yenmez’ dendiğini işitmemiştim. Çevremde Demirel’e sempati duyulduğu esnada işkence gören sosyalistlerden, devrimcilerden, Kürtler’den, halkın diğer çocuklarından habersizdim.
Başkaları adına konuşma hakkını kendimde görmüyor ve bu nedenle “Ben” diyorum: Dinim, mezhebim, etnik kimliğim ve cinsel yönelimim nedeniyle hiçbir ayrımcılığa uğramadım bu toprakta. Zulüm filan da görmedim büyüdüğüm muhitte. İçinde var olduğum çevre, ‘diğerlerinin’ acı çekmesine neden olanlara destek ve oy verdi on yıllarca. Halen veriyor.
İnsan ‘zulüm’ sözcüğünü sarf eder ve sonu gelmeyen, bıkkınlık verici mağduriyet hikâyeleri anlatırken, ‘hâkim’ olmanın konforundan mahrum edilenleri düşünüp hiç olmazsa biraz mahcubiyet duymalı…
Yazı önerisi: Murat Türker’in Bianet’te yayınlanan bu çok güzel ve ilginç yazısını okumanızı öneririm.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları


















































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025