Murat Sevinç
Ernst Fraenkel’in “İkili Devlet” kitabı hakkında üçüncü ve son yazı…
Faşizmin, liberalizm ya da Marksizm gibi bir teorik çatısı yok. Demokrasinin mucidi olan burjuvazinin bunalıma girdiği dönemlerde başvurduğu çeşitli yöntemlerin, kullandığı/sömürdüğü duyguların, referans verdiği ve büyük ölçüde eklektik biçimde bir araya getirdiği düşüncelerin toplamı. Faşist rejimlerin tarihleri ve coğrafyaları arasında farklar olduğu gibi, faşizmin yaşandığı her yerde bazı ortak nitelikler de söz konusu.
Toplumsal ve ekonomik (kapitalizmin) bunalımların üzerinde yükseldi faşizm. O bunalımların müsebbibi olduğuna inandıkları kişi ve grupları hedef aldı. Küçük burjuvazinin ‘işçileşme’ korkusundan yararlandılar. Başta ‘din’ olmak üzere, feodal kalıntı ve kurumları kullandılar. Örneğin Mussolini’nin 1929’da Papalık ile yaptığı ve sonrasında İtalya Anayasası’na da (1948) giren Laterano Sözleşmesi gibi. Papa XI Pius), Mussolini için “Tanrı’nın gönderdiği adam” ifadesini kullanıyordu. Köylülerin ve ‘kısmen,’ henüz köylülükten kurtulamamış işçilerin, korkuları kaşınan orta sınıfın açık ya da zımni desteğini kazandılar. Düşünceden çok eyleme önem verdiler ve kitleleri eylemle cezbettiler (ve ürküttüler!). Komünistlere, liberal demokrasiye, eşitlik düşüncesine kökten karşı çıktılar. Bolca ‘mit’e başvurup insanları geçmişin görkemli (!) hikâyeleriyle büyülediler. Bazılarının üstün yaratılmış olduğunu anlattılar. Önderlik ‘doğal eşitsizliğin’ bir sonucuydu.
İkili Devlet Diktatörlük Teorisine Bir Katkı, Ernst Fraenkel, İletişim Yayınları, Çev. Tanıl Bora, 320 syf, 2020
Önceki siyasal sistemlerin, özellikle parlamentarizmin, o yılların koşullarına özgü başarısızlığını kullandılar. Buna mukabil, örneğin 1920’ler ve 1930’larda Fransa’da yürürlükte olan III. Cumhuriyet’in parlamenter sistemi de sürekli hükümet değişikliğine/istikrarsızlığa neden olmasına karşın faşist hareket aynı ölçüde başarılı olamadı. İtalya ve Almanya’nın ‘özgül’ niteliklerine sahip olmadığı için. Dolayısıyla tek bir gerekçeyle açıklamanın mümkün olmadığı, özel toplumsal ve siyasal niteliklerin bir araya gelişiyle filizlenmiş; Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da, Japonya ve Latin Amerika’da farklı dinamikler üzerinde yükselmiş bir baş belası faşizm.
Hal böyleyken, ne tek bir örnek üzerine okumak ne de bir düşünürden hareket etmek konunun layıkıyla kavranmasını sağlıyor. Örneğin, faşizmin tekelci kapitalizmin diktatörlüğü olduğu görüşü yaygın olmakla birlikte, Poulantzas gibi farklı tezleri birleştiren, tekelci sermayenin memnuniyeti yanında orta sınıflarla kurulan haberli ya da habersiz ittifakların da hesaba katılması gerektiğine dikkat çeken önemli isimler var. Faşistlerin etkilendiği düşünürler… Dante’nin ‘evrensel krallık’ düşüncesinden tutun da, Hegel, Fitche ve Von Treitschke’ye, Gobineau’dan Duhring’e, Schopenhauer’in Devrim’in akılcılığına karşı savunduğu tezlere, Nietzsche’ye, Barrés, Maurras, Sorel’e, Fütürist’lere, Pareto ve Mosca’ya vb. uzanan yolda çok sayıda düşünürden esinlendiler.
Diyeceğim, büyük bir külliyatla karşı karşıyayız ve ben konunun çaylağı olarak iki haftadır Fraenkel’in ‘klasikleşmiş’ çalışmasını anlatmaya çalışıyorum! Yukarıdaki gevezeliğimin nedeni ise İkili Devlet’in içeriği. Fraenkel eserinde yalnızca yaşadığı yıllardan hareketle geliştirdiği devlet tezini betimlemiyor; o vahim yönetim şeklinin öncülü olan düşüncelere de atıf yapıyor ve hatta kitabının son kısımlarında, düşünürler ve rejimin hukukçuları arasında gezinerek nasyonal sosyalizmin çerçevesini belirlemeye, o gün dile getirenlerin dâhil olduğu hattı ortaya koymaya çalışıyor. Söz konusu sayfaları okura bırakarak, burada yine kısaca ‘ikili devlet’ yapısı hakkındaki gözlemlerine değinmek istiyorum.
Fraenkel’in üzerinde durduğu konulardan biri nasyonal sosyalizmin ‘doğal hukukla’ mücadelesi. Tahmin edilebileceği gibi, devlet dışında bir güç ve kaynak kabul etmeyen bir ideolojinin rasyonel doğal hukuk geleneğine taraftar olması mümkün değil. Yazar, yeni rejimi “Basbayağı doğal hukuk düşmanı” olarak tanımlıyor. Doğal hukuk ilkeleri Alman geleneğinde pek muteber değil zaten. Fraenkel o yıllarda hızla gelişen Yehova Şahitleri’ne özel bir yer ayırıyor, çünkü her türlü dünyevi otoriteyi reddeden Yehova Şahitleri mutlak doğal hukukun ilkelerine göre yaşayan bir cemaat. Yazara göre:
“Almanya’da nasyonal sosyalizmi bu inatçı mezhep kadar kararlılıkla reddeden bir illegal grup yoktur. Onların hızlı gelişmesi, Üçünü Reich’ın bütün doğal hukuk ilkelerini alaya almasına verilmiş bir tepkidir.”
Nazilerin, yine beklenebileceği gibi ‘manevi gelişmeleri belirleyen’ bir inanç sistemine (örneğin Katoliklik gibi) tahammülü olamazdı. Bu yüzden hem hukukçuları (Schmitt gibi) hem de propaganda sorumluları (Goebbels gibi), Katolikliğin yapısını parçalamaya çalıştı. Nazi iktidarının, devletin ‘lütfu’ dışında ve devlet çıkarına aykırı bir hukuku kabullenmesi beklenemezdi:
“… Çekincelere bağlı Hristiyanlık’ta nasyonal sosyalizm için asıl önemli olan çekincelerdir, Hristiyanlık değil.”
Naziler için din ve etik, onların siyasi işlevselliği bakımından ele alınır. Hitler 1937 Nürnberg parti kongresinde diyor ki:
“Millet’te kalıcı olanı ve oluşun kendisini gördüğümüzden, ona yegâne amaç olarak bakıyoruz… Dinlerin de, ancak insanlığın yaşayan cevherinin bekasına hizmet ettikleri oranda bir anlamı olabilir.”
Rejim için aslolan her durumda ‘milli çıkarlar’dır. Haliyle her şeyi kapsayan bir ‘adalet’ fikri söz konusu değil. Nazilerin hukuka bakışını ‘rasyonel doğal hukuku’ reddetmeleri bağlamında açıkladıktan sonra, sözü bir başka doğal hukuk anlayışına, ‘cemaatçi doğal hukuka’ getiriyor ve bunu doğal hukukun zaman içindeki değişimiyle ilişkilendiriyor: Doğal hukuk her dönemde o dönemin doğa bilimsel düşüncesiyle bağlantılıdır ve klasik fiziğin yerini ‘evrimsel biyoloji’ aldığında doğal hukukun da değişmesi beklenir. Zaten nasyonal sosyalizm ırk düşüncesine dayandığından biyolojinin baskın niteliğini kabullenir. Fraenkel: “Rasyonel ve toplumsal doğal hukuk dışında, biyolojiye dayanan, irrasyonel ve cemaatsel bir doğal hukuk vardır…”
‘Cemaatçi’ doğal hukuk, hukuku cemaatin yalnızca bir ifade biçimi olarak görür, aklın yerine güdüleri koyar, geçerliliği mekân, zaman ve kişilerle sınırlıdır, eşitlikçi değildir ve cemaatçi doğal hukukun gözünde devlet: “…bütün milli cemaat mensuplarının oluşturduğu birincil birliğin ikincil bir ifade biçimidir… Devlet, biyolojik olarak tasavvur edilen milli cemaatten türetilen organik bir tezahürdür.”
Yazar sözü Hitler’e (Kavgam) bırakıyor: “Devlet amaca giden yolda bir araçtır. Amacı, fiziki ve ruhi bakımdan türdeş olan mahlûkların oluşturduğu cemaati korumak ve ilerletmektir… Bu amaca hizmet etmeyen devletler hatalı oluşumlardır… Onların mevcudiyetlerinin bir vakıa olması, bu gerçeği ancak, sözgelimi bir korsan topluluğunun başarısı haydutluğu ne kadar meşrulaştırabiliyorsa o kadar değiştirir.”
Nasyonal sosyalist devlet ‘irrasyonel doğal hukuk düşüncesine’ bağlı kurulmuştu. Ancak aynı ırktan insanların iradesiyle ilahi hukuk tecelli edebilir. Cemaat dışında bir hukuk yoktur. Hal böyleyken ‘hukuk,’ milletin hayati zorunluluklarının toplamıdır. Cemaat dışında geçerli olan tek şey ‘siyasetin’ hükümleridir. O hükümleri kimin, kimlerin hangi yollarla belirlediği sır değil kuşkusuz!
Cemaat doğal hukuk öğretisinin bir diğer işlevi, var olan iktisat ve toplum düzenini meşrulaştırması. Yazarın ifadesiyle cemaat ‘yarı Tanrı’ mertebesine çıkarılınca, yüceltilmek istenen her kurum cemaat olarak tanımlanabilir. Aile. Eğer aile cemaat ise atölye ve fabrikalar cemaat sayılmaz mı? Fraenkel: “…cemaat öğretisi tüm nasyonal sosyalist hukuk sisteminin çapasıdır. Cemaat öğretisi, norm devleti-önlem devleti ikiliğini kuşatır.” ‘Cemaat doğal hukuku’ ile ‘norm devleti’ arasındaki bağlantıyı ise Carl Schmitt’e başvurarak açıklıyor yazar.
İşçiler ise cemaatin dışında! Bütün meslek grupları cemaat oluşturmaya ehil kabul edilmiştir, işçiler hariç. Çünkü işçiler her ne kadar 1933’ten önce tutuldukları “Marksizm vebası ve Yahudilikten” temizlenmiş olsalar da, yalnızca “Bütün Emekçi Almanlar Cephesi” ile yetinmeliydiler. Çünkü her şeye rağmen ‘sınıf mücadelesini sürdürmek istemeleri’ tehlikesi mevcuttu ve bu nedenle bir cemaat olarak görülemezlerdi!
Nasyonal sosyalizmin tüm referansları, değerleri, idealleri, hukuku, bilimi, ‘özgül’ nitelik taşır. Tümü başlangıçta belirlenen hedefleri gerçekleştirmeye yönelik ele alınır. Örneğin ‘bilimin görevi’ hukuki ve toplumsal konuların tahlili değildir kesinlikle. Yazarın, Hans Frank’ın bir tebliğinden yaptığı alıntı (bu satırlara diktatörlüğün bilim anlayışı da diyebiliriz gönül rahatlığıyla!) yeteri kadar açık:
“Nasyonal sosyalizmin kendi etkinliğinin sadece hedef değil bizzat içeriği de olmalıdır, yani, zihni araştırmaya hizmet eden teorik çalışmanın içeriği asla boş soyutlama ve kendi başına kişinin kendi idraklerinin olabildiğince teorik bir seriminden duyulan sevinç olamaz, aksine, daima milletimizin özsel değerlerinin nasyonal sosyalist anlamda geliştirilmesi olmalıdır… Hedef, kitap olmamalıdır… bilgiden, anlamaktan alınan zevk de olmamalıdır: ‘Burada kendi içimde ve eserimde yepyeni bir gözleme… vardım’ değil, yalnızca şu olmalıdır düşünce: ‘Bilimsel idrakimle nasyonal sosyalizmin geliştirilmesine hizmet ediyor muyum?”
Fraenkel çalışmasının devamında ikili devletin hukuki tarihini özetleyerek, ekonomik temellerine geçiyor ve eserini, ikili devletin sosyolojisi ile tamamlıyor. Bu sayede, önlem devleti ve norm devletinin işleyişini, norm devletinin önlem devletinin gücünü pekiştirmesi için gördüğü işlevi hemen her açıdan ele almış oluyor.
Yeteri kadar uzattım, bir iki kritik noktaya daha değinerek bitirmek istiyorum yazıyı…
Tahmin edilebileceği gibi nasyonal sosyalistlerin de ‘ılımlı muhalifleri’ vardı. Doğrusu en ceberut yönetimlerde dahi bir ‘hikmet’ arayanlara ne isim vereceğimi bilemediğimden ‘ılımlı muhalif’ demeyi tercih ediyorum. Hani şu “İyi de canım iyi bir şey yaptıklarında da takdir etmesini bilmeli” diyen muhalif tipi. Tanıdık geldi mi? Yazar bu kesimi ‘devlet düşmanı sempatizanlar’ olarak adlandırmış: “Onlar gerçi keyfilik rejimini katlanılmaz buluyor, yine de Üçüncü Reich’ın propaganda ettiği hatta güya gerçekleştirdiği cemaat fikrini ‘büyük bir şey olarak’ takdir ediyorlar.”
Yazarın şu tespitleri ise günümüze çok şey söylüyor: “Hukuk devletinin yerini ikili devletin alması sadece bir belirtidir (semptom). Belanın kökenleri, tam da nasyonal sosyalizmin eleştirel olmayan karşıtlarının, ona karşı hayran olmak için iyi sebepler bulduklarına inandıkları yerdedir, yani, romantik cemaat düşüncesi ile militan kapitalizmin simbiyoza girdiği yerde. Vakıa, bugünkü Alman kapitalizminin bekası için, otoriter ikili devlet olmazsa olmazdır.”
Fraenkel sonrasında nasyonal sosyalistlerin Alman kapitalizmini koruma çabasını, buna mukabil, özel mülkiyeti korumakla (Yahudiler hariç) birlikte devlet müdahalesinin giderek yayılmasını, tekelci birleşmelerin artışını, sermayenin kendisine avantajlar sağlayan ‘partiye’ borcunu ve sadakat yükümlüğünü anlatırken; ‘norm devletinin’ özel mülkiyetin hukuki çerçevesi olarak işlediğini özelikle belirtiyor. Malum, ekonomi alanında asgari öngörülebilirlik (yani istikrar) gerekli ve bunu faşizm de pekâlâ sağlayabiliyor!
Bir yerde bitirmek gerekiyor muhterem okur!
Yaratılmış düşmanlar olmadan varlığını sürdüremeyecek, milli gücü perçinlemek için savaşa gereksinim duyan, herhangi bir ihtilafı bölücülük olarak gören nasyonal sosyalizm, varlığını sürdürebilmek için ikili devlete gereksinim duydu. Yazara göre, Alman kapitalizminin varlığını sürdürmek için başka bir şansı yoktu. Hukuk ve hukuk dışılığın yan yana oluşu, rasyonel olana irrasyonel olanın eşlik etmesi, önlem devletinin müdahaleye gerek duymadığı alan ve konularda norm devletinin varlığını sürdürebilmesi, nihayetinde son sözün ve gerçek gücün aslında her zaman önlem devletinde oluşu… Devletin içi içe geçmiş iki niteliği.
Hadi son cümle şu olsun, eminim siz de benim kadar gülecek ya da belki, hiç gülmeyeceksiniz!
Amerikalı bir gazeteci, 1932 yılında önde gelen nasyonal sosyalistlere, ‘parti’ iktidarı ele geçirirse ne yapacaklarını sormuş. Şöyle yanıtlamışlar: Sıkı sıkı tutacağız!
Film önerisi: Ola ki henüz seyretmeyen genç okurlara, Bernardo Bertolucci’nin başyapıtı “1900”ü öneriyorum. Çok uzun bir filmdir ama seyretmemek olmaz!
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları




























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025