Murat Sevinç
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı, Anayasa’nın 66. maddesine göre ‘Türklük,’ kişi ile devlet arasındaki ‘hukuki’ bağa dayanır, kişilerin etnik kökenine değil!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşaoğlu, dün Beyrut’ta yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Lübnan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın, Türklerin ve Türkmenlerin de sonuna kadar yanındayız. ‘Ben Türk’üm, Türkmen’im’ deyip de vatandaşlığı olmayan, vatandaşlık almak isteyen kardeşlerimize de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını vereceğiz, bu Cumhurbaşkanımızın bizlere talimatıdır.”
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmayan biri, örneğin başka ülke uyruğu olan bir Türkmen, Vatandaşlık Kanunu’ndaki gerekleri karşıladığında elbette yurttaş olabilir. İyi hoş da, ‘Ben Türk’üm’ dediği için yurttaşlığa hak kazanmak ne demek!
Her ne kadar askıda da olsa bu ülkenin yürürlükte bir anayasası var ve onu ciddiye alan birkaç kişi kaldıysa eğer, yazmakta ısrar gerekiyor.
Bir kişiye yalnızca ‘kökeni’ nedeniyle yurttaşlık vaat etmek, bırakın Türkiye Cumhuriyetini, çok sevdikleri Osmanlı devrine dahi rahmet okutur.
III. Selim’in başarısız denemelerini saymazsak, Osmanlı-Türk modernleşmesini başlatan sultan II. Mahmut devrine dek tebaanın ‘eşitliği’ konusu gündeme gelmemişti. Kaçmakta olan treni son vagonundan yakalamak, batılı devletlerin taleplerini karşılamak vs. nedenleriyle Mahmut’un saltanatında ‘tebaa eşitliği’ talepleri belirdi ve sultan söz konusu ‘eşitliğin’ sağlanmasında yarar olduğunu düşünüyordu. O dönemin batı sistemine dahil olabilmek için gerekli adımlardan biri olacaktı.
II. Mahmut’un ömrü Tanzimat Fermanı’nı görmeye yetmedi ama Ferman’ın mimarı Mustafa Reşit Paşa 1837’de Dışişleri Bakanı olunca elçileri Babıâli’de toplayıp sultanın o meşhur açıklamasını dinletti: “Ben tebaamın Müslümanını camide, Hristiyanını kilisede, Musevisini ise havrada fark ederim. Aralarında başka gûna (türlü) bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavîdir (sağlam/güçlü) ve hepsi hakikî evladımdır.”
Modernleşmeyle özdeşleştirildiği için ‘ceddimiz’ II Mahmut’u sevmiyorlar! Peki II Abdülhamit ne yapmıştı?
Toprağımızın ilk anayasası olan Kanun-u Esasi (1876)’nın 8.maddesi:
“Devlet-i Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise olsun bilâ istisna (istisnasız) Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan (belirlenen/kararlaştırılan) ahvale göre istishal (kazanmak) ve izâle (kaybetmek) edilir.” 17.madde ise tebaanın ‘yasa önünde’ hak ve ödevler bakınından eşit olduğunu hükme bağlar.
O dönemde ‘Türklük’ hukuksal bir kategori değil. Bir imparatorluktan, farklı dinlerin ve halkların bir aradalığından söz ediyoruz. Türklük, özellikle, Osmanlı’nın anayurdundan olup büyük travma yaşadığı
Balkan Savaşları ardından tutunulacak bir dal olarak benimsendi. Denir ki, “Balkan Savaşına Osmanlı olarak girip Türk olarak döndüler.” Şevket Süreyya Aydemir bu büyük travmayı ve değişimi “Suyu Arayan Adam”da çok güzel anlatır.
Yurttaşlık konusunda anayasa dışında bir mevzuat, yasalar mevcut tabii. Osmanlı döneminde ilk uyrukluk düzenlemesi kabul edilen “Tabiyet Osmaniye Kanunnamesi”(1869), Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk Türk Vatandaşlığı Kanunu (1928/1312), etkileri bugüne dek süren vahim sonuçlara da neden olan İskân Kanunu (1934), 1961 Anayasası döneminde çıkarılan Türk Vatandaşlığı Kanunu (1964/403) ve son olarak 2009 yılında kabul edilen Türk Vatandaşlığı Kanunu (5901); ayrıca bolca yönetmelik vs. Mevzuat tarihimizde hiç de ‘demokratik’ bulunamayacak düzenleme ve uygulamalara, ırkçı eğilimlere rastlamak mümkün. Ancak bu yazının konusu ‘yalnızca’ anayasalardaki yurttaşlık.
Ulus devletin ‘yurttaşı’ ilk kez 1924 Anayasası’nda tanımlandı:
“Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle ‘Türk’ ıtlak olunur (denir).” Bugünün ‘kırmızı çizgi sever’ siyasetçisine anlatması mümkün olamıyor ne yazık ki, ancak Cumhuriyet’in ilk anayasası ‘Türktür’ yerine ‘Türk denir’ ifadesini tercih etmişti. Bugünkü formülasyondan daha başarılı olduğuna kuşku yok. İşin doğrusu, yalnızca Kürtler söz konusu olduğunda anayasadaki temel ilkeleri hatırlayan ve kırmızı çizgilerinden söz eden söz konusu ahali, hiç olmazsa ilk anayasayanın ‘metnine’ bakıp biraz değişebilir belki; ancak aynı ezberleri tekrar etmek, sırtını vasat/yaygın düşünceye dayamak her zaman daha prestijli bir durum bu toprakta.
İlk anayasanın ‘metnine’ özellikle vurgu yapıyorum. Çünkü 1924’ün yurttaşlık tanımı ‘lafzi bakımdan’ bugüne göre çok daha ‘kabul edilebilir’ olsa da, ‘Türk denir’ ifadesi özellikle Ermenileri dışlamak için kabul edilmişti. Komisyondan gelen ilk metinde ‘vatandaşlık bakımından’ ifadesi yoktu.
Herkese ‘Türk’ denilecekti. Bunun üzerine parlamentoda tartışma başladı ve ‘ne yani, Ermeni’ye de mi Türk diyeceğiz?’ sorusuyla özetlenebilecek tepkiler gelince, önce ‘Türkiyeli diyelim’ önerisi sunuldu ve kabul edilmedi. Ardından maddeye ‘vatandaşlık bakımından’ ibaresi eklendi ve vekiller bu şekilde ikna edilebildi. Tamam Türk diyelim ama vatandaşlık bakımından Türk diyelim! Buna mukabil yinelemekte yarar var; hükmün gerekçesi bu olsa da, bugünkü maddeden daha kapsayıcı ve başarılı olduğuna kuşku yok.
1961 ve 1982 Anayasaları, ‘Türk denir’i terk etti: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Dikkat ettiyseniz Anayasa’da, “Türk kökene sahip olan, ben Türk’üm diyen herkes vatandaştır” denmiyor! Bu konularda yaşanan tartışmaları ve TBMM’de neler konuşulduğunu daha sonra yazarım, şimdi uzatmıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti anayasaları, yurttaşlığı düzenleyen maddelerde Türklüğe, ‘hukuksal’ bağ dolayımıyla yer verdi. Türk olmayı kökenle değil, kişi ile devlet arasındaki hukuksal ilişkiyle açıkladı.
Uygulamada ‘Sünni Türk’ yurttaşın diğerlerinden daha ‘muteber’ oluşu, belli bir tarihe dek Kürtler’in varlıklarının dahi inkar edilmesi, anayasaların lafzıyla değil, uygulandıkları yılların ‘devlet siyasetiyle’ ilgili, hukuk metinlerinin ‘sözüne’ indirgenemeyecek ölçüde çok boyutlu konular. Cumhuriyet döneminde bir Sünni Türk, elbette bir Kürt’ten ya da Ermeni yurttaştan ‘daha’ yurttaş oldu, sıfatlarının tadını çıkardı, ayrıcalığını yaşadı. Hâlâ böyle.
Çavuşoğlu’nun, yurttaşlığı ‘kökene’ indirgeyen “Türk’üm diyene vatandaşlık vereceğiz” açıklaması, eğer o sözler laf olsun diye sarf edilmediyse, 1924’ten bugüne yaşanan ‘fiili’ durumun vahim bir itirafı olarak görülebilir. Belki de, ‘daha fazla oyuna gerek yok’ diye düşünüyorlardır!
Ancak yine de ölçüyü kaçırmayıp ‘Türklük’ ile ‘yurttaşlık’ arasındaki ‘hukuk’ bağını yok saymamakta, Türkiye ahalisi hiç olmazsa kâğıt üzerinde eşitmiş gibi davranmayı sürdürmekte, bu toprağın geleceği açısından sayısız yararlar var…
Video önerisi: Son zamanlarda beni en çok etkileyen ‘gazetecilik’ faaliyetlerinden biri bu kısa belgesel oldu. ‘Aile’ adı verilen kurumun, birlikte yaşadığımız insanların bir kısmı için ne anlama geldiğini seyretmeniz ricasıyla buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025