Murat Sevinç
'Kararsızlar' dağıtıldıktan sonra memleketin en yüksek oy oranına ulaşan siyasi oluşumu, homurdananların ve sünepelerin birlikteliği olabilir! İkisinin de, farklı partilere oy veren azımsanmayacak ölçüde temsilcisi var ve gelişmelere yön verme konusunda belirleyiciler.
Özel ve kamusal ilişkilerimizde sıklıkla karşılaştığımız, orta halli, genellikle ve ihtiyaç duyuldukça 'seçmen' sıfatıyla tanımlanan insanların kahir ekseriyetinden söz ediyorum. Siyasi ya da hukuksal açmazların ve kavgaların en yakıcılarından haberdar, buna mukabil olumsuzluklardan asgari ölçüde etkilenen, etkilendiği kadarı yaşamında anlamlı değişikliklere neden olmayan, şu ya da bu düzeyde 'rahatsız', ancak rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getirdiklerinde yarardan çok zarar göreceklerini hissettiklerinden 'homurdanmakla' yetinen yurttaş kümesi.
Homurdananların en güçlü müttefiklerinden biri ise, her gelişmeyi, o gelişmenin içeriği ve müsebbibi kim olursa olsun 'geçiştiren', homurdanma gereği dahi duymayıp yalnızca seyredenler. 'Üç maymunu oynamak' gibi bir görmeme, duymama halinden söz etmiyorum. Orada maymunların gözü, kulağı ve ağzı var ve onları kapatıyorlar. Sünepelerin başat niteliği, duyu organlarından tümüyle yoksunmuş gibi davranabilmeleri.
'Homurdananlar' daha ziyade, en geniş yelpazede -ama öyle böyle değil, hakikaten çok geniş bir yelpaze bu- 'sol' ideolojiye mensup olduğunu düşünen 'muhalif' kümeye dahil. 'Sünepeler' arasında bir oylama yapılsa, herhalde, yine tüm renkleriyle 'sağa' daha büyük destek çıkar. Sağ, ne kadar renk barındırabilirse tabii!
HOMURDANANLAR...
Söze 'dünyada' ifadesiyle başlamak genellikle boş laftır. Nitekim bu tercihi yapanlar çoğunlukla 'dünya' hakkında pek bir şey bilmez. İfadenin gücünü artırdığını düşünürler ama o da olmaz. Fakat, dünyada günlük siyasetin köşe bucakta en çok konuşulduğu yerlerden biri Türkiye olsa gerek, varsayımı muhtemelen pek yanlış sayılmaz. Bu durum Türkiye toplumunun 'politize' olduğunun mu, yoksa sürekli parti ve siyasetçilerin konuşulduğu bir 'apolitiklik' halinin mi kanıtıdır, bilemem. Bana daha çok ikincisi gibi geliyor. Başka herhangi bir şey yapılamadığı, yönetime farklı araçlarla katılım yolları bulunmadığı, düşünce ve ifade özgürlüğü son derece sınırlandığı, özellikle son dönemin siyasal-toplumsal koşulları yurttaşı fazlasıyla ürküttüğü için; ortalama bir muhalife homurdanma, kısık sesle sinirlenip şikâyet etme seçeneği kalmış gibi.
Ancak yalnızca güncel koşullarla açıklamaya çalışmanın yeterli olup olmadığından da emin değilim. Daha ferah yıllarda da cazipti homurdanmak. Belki günümüzden farkı, tek seçenek gibi görünmüyordu insanlara. İç ferahlatıcı bir yanı var homur homurun. Öncelikle, bir şey yaptığı hissi yaşatıyor insana. Tavır alınmış, tepki gösterilmiş, 'saf' belli edilmiş oluyor. Genellikle yakın çevreyle gerçekleştirilebilecek bir faaliyet türü bu. Kamusal alanlarda homurdanmanın hiç hesaba katılmayan bedelleri olabilir. Nitekim bu yönde haberler okuyoruz son zamanlarda. Pazarda homurdanan bir kadını, sayın muhbir vatandaş olan diğer kadın ihbar edip gözaltına aldırabiliyor. Bu nedenle göreli korunaklı bir alana gereksinim var. Kol kırılsın yen içinde kalsın, tartışma çıkacaksa da tanıdıklar arasında olsun, taktiği. Doğrusu ben de homurdanacağım zaman güvendiğim birilerini arıyorum çevremde. Eğer kalabalık bir yerdeysem, hiç kimsenin duymayacağı şekilde, hatta sözcüklerin yarısını yutarak homurdanıyorum ki, başım derde girmesin! Hiç kimse duymayacaksa ne halt etmeye yapıyorsun o zaman, diye soracaksınız haklı olarak! Olsun, yine de insanın içi rahatlıyor!
Deniz olmadığı için çok sıkıcı bir şehir olan Ankara'da yaşadığım yıllarda, tipik bir 'laikçi elitist' olarak fakülteye dolmuşla gittiğim günlerde, TBMM'nin önünden geçerken mutlaka bir amca ya da teyze meclis binasına bakıp yarı duyulur şekilde homurdanır, vekillere laf atardı. Her, “insanımız bir şey yapmıyor ki kardeşim, koyun gibiler koyun” eleştirisini işittiğimde, o laf atmaları hatırlıyorum. Başka ne yapabilir, o 'insanımız?' Şikâyetçi olduğu konu her neyse, nasıl duyurabilir yönetenlere? Cümleye 'insanımız' ile başlayan insanımız, bu serzenişle ne yapmış oluyor? İktidarı, homurdanana serzeniş yoluyla mı yıpratıyor? “Koyun gibi” varsayımı, politik ve anlamlı bir refleksin sonucu mu? Homurdanana karşı, daha yüksek bilinçle homurdandığını varsayanın homurtusunun kamusal yararı ya da siyasi sonuçları ne olabilir?
Ben de arada bir katılıyorum homurdanma etkinliklerine, hep birlikte homurdanıyoruz. Siyasi faaliyet olarak homurdanmayı seçenler bir örnek değil kuşkusuz. Eğitimli mi değil mi, kadın mı erkek mi, daha önce siyasi herhangi bir faaliyeti olmuş mu olmamış mı, dönem mağduru mu yoksa yalnızca canı mı sıkkın... Her birinin homurtusu farklı. Ortak bir noktaları, olup bitene 'sandık' dışında bir yolla yön verebileceklerine dönük umutsuzlukları. Özellikle homurdanan eğitimli orta sınıf (homurcan ve mızılsu), örneğin sinirlendikleri bir firmanın ürünlerini almazlarsa o firmaya ders verebileceklerini dahi kabullenmek istemiyor sanki. Her şeyin ama her şeyin, kendi zımni ya da açık onay ve vergisiyle yapılabildiğini... Haliyle ortada yalnızca zorunlu bir çaresizlik durumu değil, özenilip inşa edilmiş ve beğenilir hale gelmiş bir çaresizlik hissi var.
'Eğitimli orta sınıf konforu' diye bir şey var hakikaten. O konforu bozmamalı, en küçük bir değişikliğe neden olmamalı herhangi bir dış etmen. Haliyle 'yalnızca' homurdanıyor olmak, cebinde beş kuruşu olmayanın homurtusundan farklı bir durum ve 'uyaroğluculuğu' teşvik ediyor. Örneğin, doğrudan bir mağduriyetle karşılaşmadıysa eğer, çok sayıda insan için AKP dönemi yalnızca 'sinirlendikleri' ve 'kaygı duydukları' bir dönem olarak hatırlanacak. Türkiye'de 'toplum' adı verilen 'kalabalığın,' birbiri için kaygılanan ve yekdiğerinin hakkını hukukunu gözeten bireylerden oluşmaması, homurdanma etkinliğinin böylesini daha cazip hale getiriyor sanırım.
Homurdanma faaliyetinde homurdananın eğitimi, geçtiği tornalar, homurtunun içeriğini belirliyor. “Ne olacak memleketin hali” sorusu herkes bakımından ortak. Zaten 19. yüzyıl Osmanlı münevverinden bugüne dek hemen her okumuşun başlangıç sorusu aynı! Hüzünlü ama gerçek. Farklılıklar, soruya verilen yanıtlarda ortaya çıkıyor. Daha az eğitimliler el yordamıyla ve genel geçer kavramlarla konuşup bir yanıyla, hayatın çok daha içinden, en yakıcı yanlarından örnekler veriyor. Çünkü doğrudan mağdur olmasalar da, söz konusu kesim aslında bir ömür yoksunluk yaşadığından daha keskin gözlemler yapabiliyor. Buna mukabil o cenahta “bir şey değişmez” inancı daha güçlü sanki. Birkaç yıl önce Eyüp'te, otobüste yanımda oturan yaşlı erkek, koşullarından ve yönetimden sert dille şikâyet etti; göz ucuyla bana bakıp onay bekleyerek uzun süre homurdandıktan sonra, “Gerçi ne zaman iyi bir şey gördük ki” diyerek tamamladı.
Eğitimli üst-orta tabakanın homurtusu ise büyük ölçüde yaşam tarzıyla ilgili. AKP'liler dini duyguları böyle pervasızca kullanmasa, gece olunca sağa sola Atatürk siluetleri yansıtsa ve okullarda 'Andımızı' diriltse, aynı sertlikle ve kesif milliyetçi siyasetle uzun süre idare edebilirlemiş gibi geliyor bana. Tabii bir de, ekonomi bu halde olmasa! Sorun milliyetçilikten çok dincilikte çıkıyor. Türk-İslamcılığın 'din' hanesinde ölçüyü kaçırıyorlar! İdeolojilerinin doğası gereği kuşkusuz. Önceki sağcı yönetimlerin becerisi, ikisini dengede tutabilmek ve ne olursa olsun Batı kültürüne sırtlarını dönmek istememeleriydi. Homurdanan eğitimli tabakanın başlıca kızgınlıklarının bu konuda olduğunu gözlemliyorum. Yoksa Kürtlere yapılanlar, ya da Kavala şunca zamandır içeride tutuluyor, birileri durup dururken işinden gücünden oldu vs... Bunların ciddi kaygılara neden olduğunu sanmıyorum. Birini Soros'la, diğerini bölücülükle, berikini bimem neyle açıklıyorlar. Söz konusu kesimin, açıklamak istediğinde açıklayamadığı hiçbir sorun yok!
Daha önce de yazmıştım sanırım, eski fakültemde yıllarca bir hukuk dalında ders veren, kaba saba olduğundan bir an kuşku duymadığım bir profesör doktor, başkaca profesör doktorların ve biz profesör doktor olmayanların da bulunduğu bir bölüm toplantısında, yeni bir anabilim dalı açılması gündeme gelince “Ya böyle bilim mi olur, ben gazete okuyarak öğreniyorum zaten bunları, saçmalık!” diyerek tepki göstermişti. Homurdananların hiç olmazsa bir kısmında da gözlemlenebilecek bir özgüven örneği bu! Konu Kıbrıs seçimleri mi? E dört tarafı sularla kaplı kara parçası işte, bunun neresi anlaşılmaz. Ayrıca 'yavru' vatan! Kürt sorunu? Öyle bir sorun yok, terör sorunu var! Ekonomi? Küresel baronların şeyi. İktidar? İyi yanlarını da görmek lazım ve asıl sorun halkın cehaleti! Dış siyaset? O devlet politikası ve ABD emperyalist. Suriye? Memlekete doldurdular bunları. Milliyetçilik? Vatan için ölürüz. Çocuklar? Bedelli yaptılar, şimdi yurt dışındalar...
Homurdandık mı, evet homurdandık. İçimiz rahat mı, çok şükür. Birbirimizi eyledik mi, ziyadesiyle. Akşama ne yiyeceğiz? Evde mi lokantada mı? Evde olsun, malum salgın...
Tabii bunlar 'bireysel' homurdanmalar. Kurumsal olanları iyice sinir bozucu ve çok daha vahim sonuçlara yol açıyor. Örneğin hâlihazırdaki muhalif siyasetçilerin sosyal medya homurtuları. İktidarı bize şikâyet edip duruyorlar! Ben de her okuduğumda “Hay Allah ne yapsak, nasıl yardım etsek acep muhalefet vekillerine; bak gördün mü neler yaşıyor insanlar,” diyerek dertleniyorum. Sürekli halktan söz etmelerine karşın, o halkın büyük çoğunluğunun adını dahi bilmediği muhtelif siyasi partilerin, 'sen ben bizim oğlan' homurdanmasına ne demeli! Örnek çok, yazı uzuyor, homurdanmayı kesmek gerekiyor bir yerde! 'Sünepeliğe' yer kalmadı...
Biri çıkıp “ukalalık yapıyorsun da, peki ne yapsın insanlar?” dese, hem sabaha kadar anlatmak, hem verecek yanıt bulmakta zorlanmak mümkün! Sanırım dönüp dolaşıp 'yurttaş olabilmek' konusuna geliyoruz. Yaşadığı yerde bir yandan diğerleriyle birliktelik duygusu geliştirebilecek, diğer yandan homurtusuna neden olan derdi neyse endişe duymadan dile getirip yönetime her düzeyde katılabilen birer 'yurttaş' olmak. Homurtusunu siyasal kanallara aktarabilmiş, kendisini gerçekleştirebileceği koşullara sahip, eşit yurttaş. Yoksa tarihimizde genellikle olduğu gibi, ha bu yönetime homurdanmışsın ha yerini alacak olana...
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025